Eğitim

Umut – André Malraux Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Umut – André Malraux Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Umut kimin eseri? Umut kitabının yazarı kimdir? Umut konusu ve anafikri nedir? Umut kitabı ne konu alıyor? Umut PDF indirme linki var mı? Umut kitabının yazarı André Malraux kimdir? İşte Umut kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: André Malraux

Çevirmen: Attila İlhan

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789754706734

Sayfa Sayısı: 569


Umut Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Umut, meşhur Fransız yazar André Malraux’nun neredeyse tüm dünya dillerine çevrilen bir başyapıtı. Yer İspanya; iç harp tüm acımasızlığıyla sürmektedir. Yaşam ölümle sırt sırtadır. Madrid sokaklarında barikatlar bir kurulur, bir yıkılır. Silahlı milislerle dolu kamyonlardan yükselen Enternasyonal marşına, falanjistler tarafınca kurşuna dizilenlerin çığlıkları birlikte rol alır. Malraux 1937’de piyasaya çıkan Umut’ta, “devrim”i bir kavram olarak ve de İspanya’da geçen bir tragedya olarak sorgularken, iç savaştan yola çıkarak detaylı bir faşizm tahlili de yapar. Bu eşi olmayan yapıt için söylenecek son söz de, Attilâ İlhan’ın güzel Türkçesi ve enfes önsözüyle yayımlanmış olması.

(Tanıtım Bülteninden)


Umut Alıntıları – Sözleri

  • Şundan dolayı, en insan adamlar devrim yapmaz, iki gözüm: ya kitaplıkları doldururlar, ya da, yazık ki, mezarlıkları.
  • Yemekte dişimin biri kırıldı, dilimi oradan ayıramıyorum. Faşizm düşmanlığı felan takmıyor.
  • Sen tut bunca insanı bayağılık içinde yaşamaya zorla, sonrasında da yüksek düşünmelerini bekle, olacak şey mi? Dört yüz senedir sözünü ettiğiniz bu 《ruhlar》ın sorumluluğu kimin üstünde? Onlara kin duymak bu kadar ustalıkla öğretilmiş olmasaydı sevmeyi daha iyi öğrenemezler miydi dersiniz?
  • “Albay dedi ki, Cumhuriyeti kurtarmak …lazım…”
  • Her insan kendi gerçeğinin tehdidi altındadır.
  • Devrimin en büyük gücü umuttur .


Umut İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bir an gelirki artık boşverirsin,kendine ve her şeye,karşı siperlerden yağmur şeklinde kurşun yağarken aldırmazsın ve yürümeye devam edersin,bunun adı aslına bakarsak intihardır fakat bununla birlikte bu kıyametin ortasında ilerleyen,yatan,ölen,yaralanan,her insanın en iyi en muhteşem yanlarının kendi içinde toplandığını hissedersin,bir dost toplantısında ortamın tüm neşesini kendinde toplamak şeklinde bir şey bu. Bu duygu ,ölülerin şarkı söyledikleri andır işte…
Faşist hükümet darbesi,teknik olarak iyi hazırlanmış,başarısız olma olasılığı bir sözcüğe bağlı “ümit” .İçi boş ya da dolu, ümit umuttur.
Bir tarafta Franconun ordusu,kibritler şeklinde sımsıkı dizili ,faşistler ve Araplar.İspanyolların deyimiyle Mağripliler.Franco,o dönemde İspanya’nın sömürgesi olan Fas’da garnizon komutanı. Ordusunu alıp Madride yürüyor Cumhuriyeti yıkmak için.Daha önceki kominist darbeleri iyi inceleyip faydalanmış olmalı,Troçki’nin darbe tekniğini Troçkicilerden daha iyi biliyor şundan dolayı.Kıyıcılıksa,o aslına bakarsanız fazlasıyla mevcut.İçi cehennem şeklinde yanıyor,her şeyi kendi cehennemine çekmek amacında.
Diger tarafta koministler,sağçı soysalistler,solcu sosyalistler ve barışçılar.Barışçılar genel anlamda arada kalmiş, iç savaşın ortasında barışçıları nereye sürersen oraya gider.Hükümet faşist Francoya karşı,Franco ordunun tek hükmedeni.karşı tarafsa anarşistlere emanet.Şaşılacak şey ,ki anarşistlerde şaşırır bu duruma, polis de hükümetten yana.Bir zamanlar anarşistlere(uluslarlarası anarşiştler,işleri devrim yapmak) türlü işkenceler eden polisle şimdi kolkolalar.Hükümet bu anarşistlere tabanca dağıtırken elleri titrer,Franco belasından sonrasında ilk iş olarak bunlardan kurtulmayı düşünüyor, gitsinler Çine,Polonyaya orda yapsınlar devrimlerini der şeklinde bir titreme bu ,fakat şu an onlara mecburlar.
Korku gözlerden belli olur derler, yanlış.Korku sigaranın iyi mi içildiğiyle anlaşılır.Derin nefesler alıyorsa biri, aralıklarla, kaybedecek bir şeyi yoktur,efsane yüklü bir araçla azca sonrasında dehşet saçan mitralyözlerin üzerine son sürat gidecektir.Nefes kesik kesik ve sıksa korku yaklaşmaktadır,bu acelecilikse korkuyu belli etmemek içindir.Sigara yakılmış sadece uzun süredir tek nefes alınmamışsa azca ilkin kurşuna dizilen bir faşist subayın akan kanına, bir çocuk tarafınca parmak basılmış ve duvara “faşistlere ölüm” yazılmıştır,bu nefes almama gelecekten ümit kesildiği manasındadır.Sigarasını yakmak için sırf sigarasını içebilmek için üstünde 20 kiloluk patlayıcılar taşıyan arkadaşını önden gönderip arkadan yavaş yavaş gelen insanın sigara içmesi olsa olsa umutsuzluktur.Zifiri karanlıkta ,hepimiz karanlığa ateş ederken,nereye ateş ettiğini bilmeden,sanki gece tarafınca biçilen iki adam bir sipere gizlenmişken.Birisi omzundan vurulmuş diğeri bacağından.Omuz ve bacak diye geçmeyiniz ,omuz kolla beraber kopmuş,bacaksa nerde olduğu belli değil,biri kolunu biri bacağını bırakmış,aynı sipere sığınmışlar birer sigara yakarlar,bu sigara içişi kardeşliktir.Çatışma durulunca sigarasını yakar biri,ve dahil olduğu vahşete bakar,bir damla yaş düşer sigarası söner bu cesarettir.Sigara yakılmadan ağızda taşınıyorsa, azca evvel ,baştan aşağı silahlı üç kişinin olduğu karakola girilmiş ve çıkılmış anlamına gelir,küçük yaralanmaları yaralanmadan saymayız,bu özgüvendir.
Alcazar kalesinde faşistler rehineleri tutarlar,çoluk çocuk.Bir baba sigarası umrunda değil duvarlara ateş eder,bir baba evladı kaleye hapsedilirse bir tek duvarlara ateş eder,sigarasını kurşunları bitince yakar,bu bilinmezliktir.
Daracik bir sığinakta ilerlerken , karanlıkta ,ince uzun bir tünel ,5 şahıs aşama kaydediyor,birinin elinde alev silahı.Karşı uçta duvara yapışmış faşitler korkudan titreyen,alev silahlı adam faşist subayla göz göze gelir ,kurşunlar uçuşur,insan gözünün içine bakmış olduğu birini diri diri yakabilir mi? Sıgınaktan çikmak icın gerisin geri dönülür ardarda 5 sigara yakılır ,bu tereddüttür.
3 şahıs baskında 2 si geri döner fakat üç sigara yakılır bu yastır.
Bu vefadır.
Bu özlemdir.
Sigara kimi zaman fazlaca şey anlatır,ülķüsünü savaştıranlar eşit değildir,iki tarafta insanlıktan bahseder,eşit değillerdir,karşılıklı olarak kurşun sıkarlar kurşunları bitince ideoloji sıkarlar fakat eşit değillerdir,bir taraftakinin sigarası vardır şundan dolayı,yakar,çömelerek içer,eşitliği sağlamak için karşı tarafa sigara verilmelidir,bu sigara işte o denli mühim bir merettir,eşitlik sağlanınca düşmanlık kalmış olduğu yerden devam eder,bir sigara oysa bir tek beş dakikalığına barışı elde etmiştir, sigaranın öğütlerini dinleseydiler bu kadar kıyıma gerek kalmazdı.Ama kin ,kullanılmış atılmış yine bulunup gene kullanılmış o kin,mavi tıraş jiletleri şeklinde yüzlerce kez kullanılmış pas tutmuş o kin sakalları ve öteki şeyleri kesmeye devam eder gene.
Savaşanlar sanılanın aksine hep çocuk bırakılırlar büyümezler,yaralılar ilk sargı bezlerini değistirmek istemezler kanlı kanlı dolaşmak hoşlarına gidiyordur şundan dolayı,tıpkı bir çocugun kesilen eline sargi bezi sarması ve bakip bakıp gülümsemesi şeklinde,yara iyileşir fakat sargı bezinden ayrılmak istenmez,çocukluğun en güzel adetlerinderdir bu.Eli sargılı adam sargısız eliyle bir sigara yakar bir kaç nefes alır sonrasında onu sargılı eline yerleştirir,bu çocukluk değilde nedir?
Sigaralar yakılmadan ağızdaysa bunun iki sebebi vardır ya son sigararadır,doğru an bekleniyordur ya da faşist tankları geliyordur,durdurulması ihtiyaç duyulan tanklar,durdurulmazsa savaşın seyrini değiştirecek tanklar,siperde milisler yerle neredeyse bir ,tankların paralelinde olabildiğince yakın olmaya çalışıyorlar,ağızlarda yanmamış sigaralar elde dinamitler, dinamitçiler zaman kazanmak için sigaralarını yakarlar ve beklerler hedeflerinin gelmesini,dinamit sigarayla ateşlenmelidir,bu milislerin bir buluşudur,onlarca ölünün arkasından deneyim edilerek bulunmuş.
Hükümlüler ki yargı giymek için ceketlerin omuz bölgelerinde parlaklık olması yeterlidir,bu parlaklığı oluşturan şey tüfek olabileceği şeklinde bir biletçinin omzuna asmış olduğu para çantasıda olabilir.Ama farketmez parlaklık parlaklıktır.Hükümlüler ikiye ayrılır idamlıklar ve ötekiler,idamlıklar zindanlarda tutulur,zifiri karanlıkta,burada içilen sigaraların manası adamına göre farklılık gösterir,içende hafifçe bir tebessüm var ise bu özlemdir,kendi ölümüne olan hasret.Bir başkası sigarasını yakarken ellerini titretmişse bu korkudur fakat ölüm korkusu değil,işkence korkusu.İşkenceden korkan kişinin bilmiş olduğu fazlaca şey var anlamına gelir,söyleyecek fazlaca şey demek o denli fazlaca ölüm anlamına gelir,işte bu işkence korkusu bu el titremesi buna işarettir.Kibrit sigara yakıldıktan sinra derhal söndürülmüyorsa şu perişan yüzü ,kendi yüzünü anımsatmak istemesidir,bu korkudur,ölüm korkusu gene değil,yalnızlığın korkusu.Sesler bir sigaranın yakılmasını sağlayabilir,kurşun sesleri,otuz kişilik bir grup kurşuna dizilirken seri tabanca seslerinin gürültüsü,sonrasında tek tek tabanca sesleri, ölmeyenlerin işini gören sesler,bu tek tek sesler zindanlardaki hükümlülere yaktırır sigaralarını,bu yastır,karanlık bir yas.Zindandakiler genel anlamda birbirleriyle konuşmaz,bir ölüyle konuşmak istemezler,konuşanı tek tük çıkar ve bir sigara yakar,bu konuşan rüyadır,kırlara çıkmış,güneşe bakan oğlunun kısık gözlerine büyülenmişçesine bakan birinin rüyası.
Zindandakiler artık politikayı düşünmezler hatta koğuştakiler bile düşünmez,politikadan olmaz ya biri ağzıni açacak olsa,yumrukla sustururlurdu.Politika konuşmaz, artık duygular konuşur,ve bir madeni para konuşur,mahkumların elinde kalan sigaraları hariç son şey.Ve boyuna yazı tura atılır.
Manastırın önünde iki adam ,kimseden komut almadan gönüllü olarak nöbet tutup gözcülük ediyorsa.Bunu gören binbaşı sigarasını yakıyorsa ve iki dalda nöbetçilere veriyorsa bu acayip bir şeydir,asla karşımıza çıkacağını düşünmediğimiz bir şey; iyi niyet…Bir yerde birazcık iyi niyet birazda yürek kaldıysa bunun şerefine normal olarak bir sigara yakılır,en güzel sigaralardan biri,bu sigarada kardeşçe sarılma isteği gizli saklı mizli değil apaçık olarak izlenir.
Uçağına atlamış bir kominist pilot,görevi faşist kanyonlarını bombalamak,fakat uçaksavarlar amanvermez,her pikesine karşılık verir,pekala kamyonlar her şartta bimbalanabilirdi fakat olmadı,gerisin geri burliğe uçuldu,bu korkaklık değildi bir ihtimal unutkanlıktı fakat korkaklık olarak algılanmıştı,korkmayan bir adama korkak muamelesi yapılırsa yapılacak iki şey vardır, haykıracak noktaya gelene kadar içki içip sarhoş olmak ya da beş sigarayı ardı ardına içmek,bu içişe gözler ve boş bir duvar birlikte rol alır, olabilecek minimum göz kapağı açılıp kapanmasıyla duvara bakarken dalmış bir çift göz.Pilot ikisini birden yapar hem sarhoş olur hem ardı ardına sigaralarını yakar,bu öfkedir,ve çirkindir,öfkeki bir adam sarhoş öfkeki bir adamdan daha azca çirkindir.
Madrid önlerinde postal sesleri,faşistler süslenmiş geliyorlar zaferi taçlandırmak için,bir anarşistin babasıda Madriddedir,şehirden kaçmazsa büyük olasılıkla kurşuna dizikecektir,fakat kitaplarını bırakıp kaçmak istemez,bur yaştan sonrasında kitaplarım olmadan aslına bakarsanız yaşayamam kaçmanın manası ne derken içkisinden bir yudum alır ve sigarasını yakar, bu kayıtsızlık mıdır? Hayır bu kayıtsızlığa benzeyen küçümsemedir,bu sigaralar hep birbirleriyle karıştırılır.
Bir merdivene oturulmuş,karanlık,gözler gökyüzüne çevrilmiş,yıldızlar mı,ay mı görülmek istenen? Hayır.Beklenen rastgele bir alınyazısı,faşist bombardıman uçakları,bombalarını rastgele bırakıyor gökten,gökten rastgele bir ölüm yağıyor,merdivende oturan adam canı sıkkın ,rasgele bir ölümle ölmek de ölüm mü diye düşünüyor ve köşede gözünü göğe dikmiş bir kediye bakarak sigarasını yakıyor, bu sigara isyandır,çarpık alınyazısına isyan.
Sedyede bir yaralı ağzı açık bağırıyor şeklinde,tayyare seslerinden,el bombalarından,şarapnel vızıltılarından bağırıyor mu yoksa azca ilkin bağırtısı bitmiş mi anlaşılmıyor,yanan bir sigara yanıbaşında tütüyor oysa ,ağzından düşmüş,ölürken haykıran bir adamdan kalan son şey,bu sigaranın manasını bir tek hâla tüten sigara söyleyebilir, oda bir tek sormaya cesareti olanlara.
Hücüm ederken insanoğlunun ensesinden vurulması pek hayra alamet değildir,yaralanan insanın arkasında bir sigara yakılmışsa ve dudak yerine dişlerin içinde tutuluyorsa bu ihanettir.Tüm tanklar birbirine benzer akan kanda öyleki,tanklar azca buçuk kördür ve gedik açmak için körlemesine giden bir canavar biçilmiş kaftandır,Madrid’e doğru bir gedik,arkası kesilmez diğerleride art arda gedikten geçecektir,hattı geçen tankların arkasından bakılır bir tek,bir ihtimal biri 7.65 ini ateşler ve şarjör boşalınca toz bulutunun arkasından, kaçınılmaz sigarasını yakar, bu sigara yitirilmişliktir bir kentin yitirilişi.
Bir sigara yakılmıştır,yakıldığı unutulmuş,akılda bir cümle evinin balkonundan dışarıyı seyreden biri,gece,sessizlik,hava soğuk fakat üşütmez,hafifçe bir titreme vardir fakat bu soğuktan değildir.”iyi mi yoksul olacaklarını öğreteceklerdi onlara” bu cümle ile titremektedir ta ki sol el parmaklarında bir yanma hissedinceye kadar.Mantıklı olan hareket içeri gidip yatmaktır fakat bir sigara daha yakılır. Her güzel şey biter ,acıyı anlatsada güzeldir,bitsede güzel.
Bu kitabı okuyun sonrasında Pablo Nerudo’nun Yürekteki İspanya kitabına başlayın orada bu şiiri okuyun ve bir sigara daha yakın.
Akbabalar
Hainler:
Şu ölmüş evime bir bakın
Yaralı İspanya’ya bir bakın
Ama her ölmüş evden, çiçek yerine
Çıkıyor kızgın bir maden,
Ama İspanya’ nın her yarasından
Çıkıyor bir İspanya daha,
Ama her ölü çocuktan
Bir tüfek çıkıyor bakan
Ama her cinayetten
Bir gün yüreginizde gerçek yerini
Bulacak mermiler çıkıyor.
Soruyorsunuz, niye
Şiirlerim düşten ve yapraklardan
Yurdumun büyük yanardağlarından
Söz etmiyor diye?
Gelin görün sokaklardaki kanı
Gelin görün
Sokaklardaki kanı
Gelin gorün sokaklardaki
Kanı
Pablo Neruda
Son bir şiir daha; kitabın çevirmeninden;
ışıkları tutamıyorum
avuçlarımdan kayıyor
karanlık en büyük korkum
gece gittikçe çoğalıyor
halıda kan izleri buldum
cıgarası hala yanıyor
cesedin başına oturdum
gözleri bir garip bakıyor
bu evladı tanıyordum
senelerdir yalnız yaşıyor
tüm mektuplarını okudum
kimselerle anlaşamıyor
cinayeti otele duyurdum
telefonlar üst üste çalıyor
sabaha karşı başladı sorgum
polis öleni ben sanıyor
Attila İlhan (Fırat Özbey)

Andre Malraux bununla birlikte kendi yaşamının romanını yazmış. 1936’da patlayan İspanya İç Savaşı’na Cumhuriyetçilerin safında katılan yazar, yaşadıklarını 70’ten fazla karakterin bakış açısından romanlaştırmış. Bu, birazcık mevzu ve kurgu karmaşasına yol açmış. Konuyu takip etmekte, kimin kim bulunduğunu kavramakta zorlanıyoruz. Bu da vakalar ve kitapla bağ oluşturmayı zorlaştırıyor. Ancak fazlaca sağlam bir üslup var. Bu sağlam üsluba, kurgu da eşlik etseydi mükemmel bir kitap olacakmış. Yalnız, şunu da belirteyim, İspanya İç Savaşı’nın yapısı da roman şahıs ve kurgusuna uygun. Şundan dolayı birçok milletten savaşmaya gidenler vardı ki biri de Fransız olan yazardır.. (Hüsamettin Çalışkan)

Fi tarihinde kardeşimde yazar/i523 ın kitap/kitap–130139 kitabını görmüş bir çırpıda okumuştum. Nazım’ın Memed Fuat’a; edebiyattan kopmadan mühendislik eğitimi almasını, edebiyata ilişkin ise fazlaca okumasını tavsiye etmiş olduğu kalmıştı aklımda açık bir halde. Okumasını salık verdiği kitaplardan yazar/i200 kitap/kitap–124603 , yazar/i7107 kitap/kitap–193123 yazar/i8448 kitap/kitap–132501 nu hala anımsıyorum. Benim Andre Malraux’yla tanışmama Nazım Hikmet vesile oldu kısaca.
İnsanlık Durumu’na başladığımda, niçin bilmiyorum, giremedim ilk başta içine, 30-40 sayfa okumuşken yarım bıraktım. İçimi kemiren kurda teslim olup bir süre sonrasında, tekrardan başlayıp büyük bir keyifle okuyup bitirdim.
İnsanlık Durumu, 1927 senesinde; Milliyetçi Parti ile Komünist Parti içinde cereyan eden Çin İç Savaşı’na dair: Komünist karakterlerin karamsarlık ve yalnızlığı, yoldaşlık duygusuyla giderebileceklerini düşünürken; sertlik ve entrika, ölüm ve ıstırap sarmalına sürüklenişini özetleyen mükemmel bir romandı. “Umut”un çevirmeni yazar/i1077 ın önsözüne gore; Nasuhi Esat Bey tarafınca meydana getirilen ilk Türkçe tercüme, 1934 senesinde ‘sakıncalı’ sayılabilmesi için bir sürü niçin varken, Türkiye Cumhuriyetinin resmî gazetesi “Hakimiyet-i Milliye gazetesinde, Falih Rıfkı’nın takdimiyle neşrediliyor.
İnsanlık Durumu’yla damağımda bıraktığı tadı unutamadığımdan; pandemiyle kırıldığımız, ölmemiş olsak bile hemen hemen, toplumsal hayatımızın, iç savaştaymışızcasına bitme noktasına geldiği, can sıkıntısından patladığımız, şirazemizin kaydığı 2020 yılının son gecesi isminin de büyüsüne kapılarak “Umut” olsun diye başladım, 1936-37 yıllarında İspanya İç Savaşına katılıp Uluslararası bir hava filosu kurarak bu filoya albaylık icra eden Andre Malraux’nun bu deneyimini romanlaştırdığı, 1937’de yayımlanıp 1938’de İspanya’da “Sierra de Teruel” ismiyle beyazperdeye uyarlanan kitap/kitap–131282 kitabına.
Çevirmen Attila İlhan’ın önsözünde anlattığı anekdot’u kıymetli gördüğümden olduğu şeklinde buraya koyuyorum: “İzmirdeyim, Demokrat İzmir’de gazetecilik ediyorum, İstanbul’dan bir istek: Ağaoğlu Yayınevi, daha önce Kanton’da İsyan çevirisini yaptığım Malraux’dan, bu defa ünlü Espoir/Umut isimli romanın çevirisini istiyor. Hayır diyebilir miyim? Demedim, sıkı bir çalışmayla kitabı çevirdim, Ağaoğlu Yayınevi de geciktirmeden yayımladı: 1987’de, İnsanlık Durumu çevirisinden aşağı yukarı, otuz yıl sonra! Türkiye, ciddi ciddi, kendisini demokrasi sanıyor; “çoğulcu parlamenter düzene” geçilmiş, Mecliste karşıcılık var vs.
“Hatırlayanlar çıkacaktır: Umut, yayımlanır yayımlanmaz toplatılmıştı! Savcılık meğer pusudaymış, bir önbilirkişi oluşturmuş, o kuruldan bir “muzırlık” raporu almışlar, hata ortadaymış: yayınevinin ve çevirenin, yanlış aklımda kalmadıysa yedi küsür yıl hapsedilmesi isteniyor. İşin tuhafı, o tarihte Malraux Paris’te General de Gaulle kabinesinde Kültür Bakanı, galiba İstanbul’a ve Ankara’ya da geldi gitti. Olay basına yansıdı, birazcık da abartıldı; Fransız basımına atladı, bizimle alay ettiler; mahkeme birkaç ay sürdü, anhası minhası, sonunda beraat ettik fakat, Umut romanı üstünde bu mahkemenin, bir “lekesi” kalmamış mıdır?”
Ağırlıklı olarak Fransız “Manuel” ile Rus “Magnin” karakterleri vesilesiyle yetmişten fazla karakterin bakış açısından; Hükümete karşı darbeye girişen Faşist Franco’ya karşı; İspanyollar ve çeşitli milletlerden milisler, komünistler ve anarşistlerin savaşı panoramik bir bakışla sunuluyor. Mussolini ve Hitler destekli Franco karşısında, politik yalnızlık ve acınası bir durumdaki cumhuriyetçi milis, komünist ve anarşistlerin, içlerindeki bitmek tükenmek bilmez “Umut” anlatılıyor. Şu alıntıdaki şeklinde: “İnsanoğlunda müthiş , bitmek tükenmek bilmez bir umut kuyusu var… Haksız yere hüküm mü giydin, önüne hep kaz kafalılar çıktı da kimse seni anlamadı mı, nankörlüğe ya da kalleşliğe mi uğradın, umut kuyusuna başvuracaksın…” (Salıcıyan81)


Umut PDF indirme linki var mı?


André Malraux – Umut kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Umut PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı André Malraux Kimdir?

André Malraux (1901-1976) Fransız romancı, sanat tarihçi ve devlet adamı.

1922’de bir Khmer tapınağını görmek amacıyla Kamboçya’ya gitti.Tapınağın kabartmalarını sökmek suçundan bir süre hapis yattı. Burası, Malraux’nun sömürge karşıtı düşüncelerinin geliştiği yer oldu. Güneydoğu Asya’da L’lndochine Enchainee adlı gazeteyi kurdu. Daha sonrasında Çin’e geçerek Devrimci eylemlerde bulunmuş oldu.

1929’da Afganistan ve İran’da, 1934’te Arabistan Yarımadası’nda araştırmalarda bulunmuş oldu. İspanya iç savaşına pilot olarak katılıp, cumhuriyetçi cephede savaştı. 1945’te Roman yazmayı bırakarak Sanat Tarihine yöneldi.1959-1969 içinde Fransa’da Kültür Bakanı olarak vazife yapmış oldu. Dönemin felsefi ve ideolojik yapısını sorgulayan Malraux’nun yapıtlarında, burjuva toplumuyla ve bu toplumda yaşayan bireylerin varoluşsal sorunlarıyla bir hesaplaşmasını görürüz.

En mühim eseri Dünya klasikleri içinde bulunan (La Condition Humaine) İnsanlık Yazgısı (1933), (L’Espoir) Umut (1937), (Les Noyers de l’Altenburg) Altenburg’un Ceviz Ağaçları (1947).


André Malraux Kitapları – Eserleri

  • İnsanlık Durumu
  • Umut
  • Altenburg’un Ceviz Ağaçları
  • Kanton’da İsyan
  • Turan Yolu
  • İnsan Yazgısı
  • Karşı Anılar
  • Fatihler
  • Büyük Yol
  • Obsidiyen Kafa
  • Düşsel Müze
  • Batı’nın İğvası


André Malraux Alıntıları – Sözleri

  • Devrimin en büyük gücü umuttur . (Umut)
  • Cumhur – körler toplusu… (Batı’nın İğvası)
  • “Sanatın geçmişi Avrupa için olsa olsa sanat denilen bu üslubun geçmişi olmuştur ve bu geçmiş bize bir üsluplar evreni olarak görünür… Bilinmeyen veya küçümsenen bir güç, bir asır önce sanatçının en temel güçlerinden biri olarak ortaya çıkıyordu. (…) Ama bu gücün şaşırtıcı biçimde yükselmesi bize unutulması mümkün olmayan birkaç sözcüğü açıkça telaffuz ettirmektedir: ‘Müze’ bir doğrulamaydı, ‘Düşsel Müze’ ise bir sorgulamadır.” (Düşsel Müze)
  • Meydan, saray ve zamanı bahçelerde bulunan heykellerin yerini, mukaddes dağ, mabet ve mezarlıklardaki heykeller alacaktır; bu durum tek probleminin güzel duyu olmadığını göstermek için yeterlidir. (Düşsel Müze)
  • Öldürülmek, yok olmak umurunda değildi onun: kendine aldırış etmiş olduğu yoktu. Böylece zafere olmasa bile kavgasına kavuşmuş olacaktı. (Büyük Yol)
  • Her şey işarettir. İşaretten işaret edilen şeye yönelmek, dünyayı derinleştirmek, Tanrı’ya doğru gitmektir. (İnsanlık Durumu)
  • Kendime sık sık, uzlaşmanın özgürlüğün bedeli olup olmadığını sormuşumdur. (Karşı Anılar)
  • Kölelerde fazlaca kuvvetli bir yalan içgüdüsü vardır. (Altenburg’un Ceviz Ağaçları)
  • Yaşam ahmakça bir şey olduğuna gore, ölüm niçin zekice bir şey olsun ki? (Karşı Anılar)
  • Her dahi birazcık şamandır, fakat doğal, her budala da birazcık şamandır. (Turan Yolu)
  • “Bir insanın hayatı hiçbir şeydir ama hiçbir şey bir insan hayatının yerini tutmaz” (Düşsel Müze)
  • Siz kendinizde bulamadığınız bu dünya teriminin yerini, inşālarla dolduruyorsunuz. (Batı’nın İğvası)
  • Şundan dolayı, en insan adamlar devrim yapmaz, iki gözüm: ya kitaplıkları doldururlar, ya da, yazık ki, mezarlıkları. (Umut)
  • Burada, yazmak, yaşamayı sürdürmenin tek yolu. (Altenburg’un Ceviz Ağaçları)
  • Çocukken uçan martıların kanatlarına bakmaya doyamazdım. İki orak ağzını çağrıştıran bu kanatlar benim için bir pastahane vitrininden daha çekiciydi. (Turan Yolu)
  • İnsan kendi içinde kendine yabancı … (Büyük Yol)
  • İnsan, tüm bu pisliğin içinden, demişti, emin adımlarla bir çöp yığınını iyi mi tekmeleyip geçerse öyleki geçmeli…”
    ••• (Fatihler)
  • Ama biliyorum ki, tüm hayatım süresince toplumsal düzeni karşımda bulacağım ve kendimde ne var ise hepsinden vazgeçmeden onu asla kabullenemiyeceğim. (Fatihler)
  • Sizin için üstünlük silahlı insanın üstünlüğü, acının üstünlüğüdür ve bizim için duygu yoğunluğundan gelen mükemmelliğin üstünlüğüdür. (Batı’nın İğvası)
  • Öylesine bıraktığımız sayısız gömüt… (Batı’nın İğvası)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş