Eğitim

Vur Emri – Ümit Zileli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Vur Emri – Ümit Zileli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Vur Emri kimin eseri? Vur Emri kitabının yazarı kimdir? Vur Emri konusu ve anafikri nedir? Vur Emri kitabı ne konu alıyor? Vur Emri PDF indirme linki var mı? Vur Emri kitabının yazarı Ümit Zileli kimdir? İşte Vur Emri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ümit Zileli

Yayın Evi: Cumhuriyet Kitapları

İSBN: 9789944150743

Sayfa Sayısı: 152


Vur Emri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ümit Zileli’nin 12 Eylül döneminde komando asteğmen olarak yapmış olduğu askerlik görevi esnasında Tunceli’de yaşadıkları. Belge durumunda anılar. Üstünden uzun seneler geçse de hatırlanacak gözlemler ve tanıklıklar.

(Arka Kapak)


Vur Emri Alıntıları – Sözleri

  • İnsanları ilk kez o kadar yakından tanıyor, yaşam biçimlerine ve o yaşam biçimine karşı olabildiğince geniş hoşgörülerine o kadar yakından şahit oluyordum. Tepki göstermiş, kızmıştım:
    — Böylesine ezik, böylesine itilmiş bir yaşamın hoşgörüsü ne ola ki diye.
    Zaman geçtikçe, operasyonlar sıklaştıkça onları yakından, taa içlerinden yakaladım. Ve ilk tepkimin ne kadar haksız, ne denli acımasız bulunduğunu gördüm. Ben kavramları karıştırmış; hoşgörü ile kadercilik, savunmasızlık ile teslimiyetçilik arasındaki o incecik çizgiyi farkedememiştim!
  • “Ağlamayan çocuğa meme yok komutan. Bu halk hiçbir süre istemesini bilmemiş. Baştakiler de vermesini… Selçuktan bu yana!..”
    “Peki ya bundan sonrasında?”
    “Bin yıl da değişmeyen, birkaç yılda değişmiş olur mi komutan?”
  • Doğu Perinçek, 22 Ekim 1989 tarihindeki 2000’e Doğru
    dergisindeki başyazısında kendisi için vicdan borcu
    bulunduğunu vurgulayarak şu şekilde diyordu:
    — Bugün PKK, Kürt örgütleri içinde en yerli olanıdır.
    Anadolu topraklarına ve Kürt halkına en sadık olanıdır.
    Bundan dolayı halkla en fazla birleşmiş olanıdır.
    Perinçek’in en yerli, en fazla halkla birleşmiş olarak
    tanımladığı bu teşkilat Ortadoğu’nun en acımasız ve eli kanlı diktatörü Hafız Esat’ın ülkesi Suriye’de
    üslenmektedir. Türkiye Cumhuriyetine zamanı düşmanlığı malum, Hatay ilimizi yarım yüzyıl sonrasında bile hâlâ kendi
    toprakları olarak haritalarında gösteren Suriye’de?.. PKK lideri Abdullah Öcalan Suriye gizli saklı servisinin kendisine tahsis etmiş olduğu evde oturup, gene emrine sunulan mercedes otomobille dolaşmaktadır. Bu mudur yerli olmak, Anadolu topraklarına sadık olmak??. Yüzlerce masum insanı kurşuna dizmek midir halkla birleşmek demek?..
  • Vali Paşa zamanında Tunceli’nin adı da değişti:.. Sakıncalı vilayet diye anılır oldu. Bu ilimiz
    Vali Itimat döneminde okumuş insanına eşit oranda sakıncalı insana haiz oluverdi
    (Tunceli’de okuma yazma oranı aklımda kaldığına gore yüzde 94. Büyük kısmı lise
    mezunu). Yığınla insan “il dışına çıkarma” cezasına çarptırıldı. Diğer bir deyişle “sürgün!”
  • Heyecan, bilinmeyenin verdiği hastalık ve korku, bir yumru olmuş boğazıma oturmuştu. Gidiyorduk, fakat nereye?
  • Üştü açık kamyonlar bitmek tükenmek bilmeyen yolda sarsılarak ilerlemeye devam ediyor ve ben düşünüyordum. Daha doğrusu korkuyordum. Bir kazadan, pusuya düşmekten, erlerin başına bir şey gelmesinden.. ve ölümden! Daha önceleri ölümden korkmuş muydum? Hayır. Lüzum yoktu ki. Ölüm uzak, belirsiz ve anlam ifade etmeyen bir sözcüktü o zamanlar. Şarkılarda, şiirlerde sık sık yinelenen renksiz bir sözcük. Dinlerken hüzün verirdi yalnızca. Fena bir şey olduğuna emindim. İyi bir tarafı olsa niçin hepimiz savaşlara, idamlara karşı çıksındı ki? Demek ki acı veriyordu.
  • Verdiğiniz buyruklar mantığa ters gelse de yerine getitilir. Ya da siz, aklınız kesmese de aldığınız buyrukları yerine getirirsiniz. Bundan dolayı yerine getirmek zorundasınızdır. Bundan dolayı “Emir demiri keser”. Sevgili bölük komutanımın söylediği benzer biçimde: “Mantığın bittiği yerde askerlik adım atar.”
  • ” 7.62mm çapındadır. Sivri kısmı turuncu renkte olanlar izli mermidir. Tesir gücü fazlaca yüksektir. Sorusu olan var mı?
    Muhittin hevesle elini kaldırdı. Bölük komutanımızın söz vermesi üstüne Tuzla tarihinin en garip sorusunu büyük bir ciddiyetle tane tane sordu:
    “Komutanım, bu mermilerin ucu niçin sivri de sözgelişi dört köşe değil?”
    Bir an hepimiz dondu. Üsteğmen Şenocak dik dik Muhittin’in suratına baktı. Ama hayır, arkadaşımızın asla dalga geçer benzer biçimde bir hâli yoktu. Tertemiz, saf bir yüzle yanıt bekliyordu. Biz kahkahalarımızı zaptetmeye uğraşırken, Üsteğmen Şenocak son aşama mütebessim bir yüzle karşı suali yöneltti:
    “Oğlum sen Laz mısın?”
    Muhittin şaşkın yanıt verdi:
    “Trabzonluyum komutanım.”
  • Bir başka yerin anılarından geriye kalan ise. İnsanlar! Şikayetsiz doğan, şikayetsiz büyüyen ve ölen insanoğlu. Bizim insanlarımız!…


Vur Emri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bu tarzda fazlaca fazla okumadigim için başlarken tereddütle başladım. Ama okudukça ilgimi çekti. Akıcı mütevazı ve gerçekçi diliyle kendini okuttu. Kitapla kalınca. (Canan Demirer)

Oldukça güzel bir kitap. Yazar Tunceli’de komando asteğmen olarak yapmış olduğu askerliğini başlangıç sürecinden itibaren detaylı bir halde konu alıyor. Bazı anıları gülünç bazıları da trajikomik olan hikayeleri güzel bir üslupla okuyucuyu sıkmadan anlatmış. Aynı zamanda doğu problemi ile ilgili çarpıcı tespitleri de var. Keyifle okunan bir kitap. (Serdar Poirot)


Vur Emri PDF indirme linki var mı?


Ümit Zileli – Vur Emri kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Vur Emri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ümit Zileli Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni tamamlamış oldu. Gazeteciliğe 1978’de Anadolu Ajansı’nda başladı. Daha sonrasında Iyi sabahlar, Ankara Ekspres ve Barış gazetelerinde çalıştı. 1982’de yeni kurulan Güneş’in ABD-Los Angeles muhabirliğini yapmış oldu. Türkiye’ye döndükten sonrasında Güneş, Nokta, Son Havadis, Bulvar ve Milliyet’te çalıştı.

Zileli 1991’den itibaren TRT’de Değişen Sanat ve 25 Kare, Kanal 6 ve Kanal E’de Pusula, Kanal D’de Ses Ver Türkiye programlarını gerçekleştirmiş oldu. Son olarak TRT 2’de “Pazar Söyleşileri” programını hazırladı ve sundu. Halen Business Channel Turk’te Söz Sizde adlı programın moderatörüdür.

Hususi radyoların yayına geçmiş olduğu 1993’te “Sesli Gazete” adıyla ilk sabahleyin haber-yorum programını başlattı. Bu program halen Radyo Tatlıses’te hafta içi her sabahleyin 09.00-10.00 saatleri içinde sürmektedir. Zileli , 1997’den bu yana Cumhuriyet Gazetesi’nde Düz Çizgi köşesinde yazılar kaleme almakta, bununla birlikte Kanal Biz televizyonunda haftaiçi her gün 13.00 haberlerini ve Avrasya TV ‘de pazar günleri 11.00 – 12.30 saatleri içinde Ses Ver Türkiye programını sunmuştur. Beyaz TV’de Latif Şimşek ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın sunmuş olduğu “Dinamit” adlı programa yorumculuk yapmıştır. Zileli son olarak Odatv’de köşe yazarlığı yapmaktadır.

Türkiye P.E.N. Yazarlar Derneği üyesidir.

2014 Yerel Seçimlerinde İşçi Partisi’nin İstanbul Şişli İlçe Belediye Başkan Adayı olmuş ve %1 ile partisinin en yüksek ilçe oy oranına ulaşmıştır.


Ümit Zileli Kitapları – Eserleri

  • Vur Emri
  • Efendiler ve Uşakları
  • Karşıdevrimin Kısa Tarihi
  • İlhan Selçuk Anlatıyor
  • İşbirlikçiler
  • Kumpas
  • Aydın İhaneti
  • Ters Cephe
  • Yakın Tarih Yalanları
  • Karanlığa Karşı Yazılar
  • Vurgun Demokrasisi


Ümit Zileli Alıntıları – Sözleri

  • Üştü açık kamyonlar bitmek tükenmek bilmeyen yolda sarsılarak ilerlemeye devam ediyor ve ben düşünüyordum. Daha doğrusu korkuyordum. Bir kazadan, pusuya düşmekten, erlerin başına bir şey gelmesinden.. ve ölümden! Daha önceleri ölümden korkmuş muydum? Hayır. Lüzum yoktu ki. Ölüm uzak, belirsiz ve anlam ifade etmeyen bir sözcüktü o zamanlar. Şarkılarda, şiirlerde sık sık yinelenen renksiz bir sözcük. Dinlerken hüzün verirdi yalnızca. Fena bir şey olduğuna emindim. İyi bir tarafı olsa niçin hepimiz savaşlara, idamlara karşı çıksındı ki? Demek ki acı veriyordu. (Vur Emri)
  • ‘’ Yalnızca bakan fakat görmeyen, göremeyen bir cemiyet… Bu duyarsızlığın üstüne eklenecek din ( ve gerektiğinde milliyetçilik) sosu ise tam kıvamında, istedikleri kıvama fazlaca fakat fazlaca yaklaştılar… İşte bu mantık içinde söylenen ‘ananı al git’ haklı bir kızgınlıktı!.. Buna cevap verecek olan ise gene bizleriz; Türkiye’yi tarihinde görülmemiş bir zavallılığa mahkum eden bu mantıkla savaşacak mıyız? —Yoksa, anamızı alıp gidecek miyiz?! ‘’ (İşbirlikçiler)
  • Heyecan, bilinmeyenin verdiği hastalık ve korku, bir yumru olmuş boğazıma oturmuştu. Gidiyorduk, fakat nereye? (Vur Emri)
  • ‘’ —Üç maymun gazeteciliği! Görmeyeceksiniz, duymayacaksınız,yazmayacaksınız! İktidarın hoşuna gitmeyen hiçbir haberi mümkünse kullanmayacaksın, eğer olmazsa iç sayfalarda gözden ırak bir bölgelere sıkıştıracaksınız …’’ (İşbirlikçiler)
  • Mustafa Kemal , dehasını bir kez daha göstermişti! (Karşıdevrimin Kısa Tarihi)
  • ” 7.62mm çapındadır. Sivri kısmı turuncu renkte olanlar izli mermidir. Tesir gücü fazlaca yüksektir. Sorusu olan var mı?
    Muhittin hevesle elini kaldırdı. Bölük komutanımızın söz vermesi üstüne Tuzla tarihinin en garip sorusunu büyük bir ciddiyetle tane tane sordu:
    “Komutanım, bu mermilerin ucu niçin sivri de sözgelişi dört köşe değil?”
    Bir an hepimiz dondu. Üsteğmen Şenocak dik dik Muhittin’in suratına baktı. Ama hayır, arkadaşımızın asla dalga geçer benzer biçimde bir hâli yoktu. Tertemiz, saf bir yüzle yanıt bekliyordu. Biz kahkahalarımızı zaptetmeye uğraşırken, Üsteğmen Şenocak son aşama mütebessim bir yüzle karşı suali yöneltti:
    “Oğlum sen Laz mısın?”
    Muhittin şaşkın yanıt verdi:
    “Trabzonluyum komutanım.” (Vur Emri)
  • Bugünün Türkiye’sinden baktığınız süre “çerez parası” doğrusu!.. Küçümsediğim için söylemiyorum, sonuçta
    soygun soygundur, sadece anlatmak istediğim, “soygun li-
    ginde” iyi mi müthiş aşamalar geçirdiğimiz!. Baksanıza, bir
    gazeteyle bir televizyonun alımı için iktidara yakın “ha-
    vuzcu” işadamlarının her birinin havuza koyduğu para 100
    milyon dolardı; varm, aradaki farkı siz hesaplayın!. (Efendiler ve Uşakları)
  • Kabile devleti!..
    İktidara gelen AKP’nin ilk yapmış olduğu uygulamayı anımsar
    mısınız bilmiyorum; “Nereden Buldun” yasasım tarihe havale
    etti!.. Böylece kimin iyi mi, nereden kazanılmış olduğu, servetini iyi mi
    oluşturduğu artık bilinmeyecek, bilinemeyecekti. Belli çev-
    relerden büyük alkış alan bu eyleminden sonrasında iktidar “çiz-
    diği” yolda ilerlemeye başladı.. (Efendiler ve Uşakları)
  • ‘’ ABD’nin Türkiye topraklarının da içinde bulunmuş olduğu bölge için üçü temel, üçü de mümkünse ulaşılabilir özellikte hedefleri bulunmaktadır.Temel hedefler: a) Büyük İsrail’in oluşturulması b) Büyük Ermenistan’ın oluşturulması c) Büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır. Mümkünse ulaşılabilir hedefler ise: a) İstanbul merkezli Ortodoks devletinin kurulması b) Pontus Rum ve Ege Yunan devletlerinin kurulması c) Konya merkezli hilafet devletinin kurulmasıdır.’’ (İşbirlikçiler)
  • Karanlığın en yoğun olduğu an, aslen aydınlığa en yakın olduğun zamandır.. (Kumpas)
  • Demem o ki; zor şeydir onurlu yaşamak… Anlık mut­lulukların, pırıl pırıl insanların sevgilerinin haricinde servetleri yoktur…
    -Ama zamanı onlar yazar… (Efendiler ve Uşakları)
  • İşte 14 senelik bu “tek parti” iktidarı süreci, Cumhuriyet
    hükümetlerinin tamamına deyim yerindeyse rahmet
    okuttu. 90 senelik Türkiye Cumhuriyeti sürecinin toplam
    borçlanmasını tek başına üçe katladı!.. Cumhuriyetin kaza-
    nımlarını tek tek harcadı… Siyasette, ekonomide, dış politi-
    kada, eğitimde geldiğimiz nokta kim bilir en iyi şu sıfatla
    tanımlanabilirdi: (Efendiler ve Uşakları)
  • Bir başka yerin anılarından geriye kalan ise. İnsanlar! Şikayetsiz doğan, şikayetsiz büyüyen ve ölen insanoğlu. Bizim insanlarımız!… (Vur Emri)
  • ‘’Kısacası, 50 senenin sonunda, hem unutkan, hem korkak, hem rüşvetçi bir cemiyet olarak kemikleştik!…’’ (İşbirlikçiler)
  • Türkiye ise ” kaybedilmiş yıllara” adım atıyordu. (Karşıdevrimin Kısa Tarihi)
  • ‘’Peki, iyi mi oluyor da , neredeyse aynı kaderi paylaşan iki ülkeden birinde ulusal değerlerine sahiplenen, ‘Bu toprakların zenginlikleri, bu topraklarda yaşayanlara aittir’ diyebilen bir yönetim oluyor da ,diğeri tam bir teslimiyet içinde vatanı tersanelerine varıncaya dek emperyalist efendilere açabiliyor? Yanıt aslen fazlaca kolay : —Orada halk var !!!’’ (İşbirlikçiler)
  • ‘’Bir toplumda duyarsızlık egemen olmuşsa… Halk içinde, ‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’, ‘’azıcık aşım, kaygısız başım’’ bencilliği yerleşmişse o cemiyet her türlü zillete mahkumdur.’’ (İşbirlikçiler)
  • Osmanlı sarayındaki son
    Türk sadrazam Çandarlı Halil Paşaydı. İstanbul’un fethin-
    den derhal sonrasında Fatih Sultan Mehmet’in direktifiyle katledildi.
    O günden, yıkılışına dek tekrar Türk asıllı bir sadrazam
    görmedi o makam… (Efendiler ve Uşakları)
  • Gazete ve televizyonlarının , dergilerinin kapatılmasını sağlamış oldu. (Karşıdevrimin Kısa Tarihi)
  • O bununla birlikte bir jakobendi!.. (Karşıdevrimin Kısa Tarihi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş