Eğitim

1938 – Orhan Çekiç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

1938 – Orhan Çekiç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

1938 kimin eseri? 1938 kitabının yazarı kimdir? 1938 konusu ve anafikri nedir? 1938 kitabı ne konu alıyor? 1938 PDF indirme linki var mı? 1938 kitabının yazarı Orhan Çekiç kimdir? İşte 1938 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Çekiç

Yayın Evi: Kaynak Yayınları

İSBN: 9789753438209

Sayfa Sayısı: 596


1938 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Atatürk, tabanca dostlarıyla yol ayrımına niçin geldi?

O’na niçin diktatör diyorlardı?

Başkanlık rejimine niçin karşı çıktı?

Bursa Nutku Atatürk’e mi ilişkin?

Atatürk İnönü’ye küskün mü hayata veda etti?

Yeni Başbakan’ı Bayar’la ilişkileri nasıldı?

“Menemen’i yakın” talimatından Türkçe ezana…

Hatay, O’na ölümü bile unutturacak kişisel meselesiydi zatürre ve siroz…

Neden “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz!” dedi?

Mal varlığını kimlere bıraktı?

Atatürk’e otopsi niçin yapılmadı?

Salih Bozok niçin intihar girişiminde bulunmuş oldu?

Tıme Atatürk’ü niçin 20. Yüzyılın en büyük lideri duyuru etti?

“Sayın Dr. Orhan Çekiç’i, bu kıymetli kitabı yazdığı için candan kutluyorum.

Bilinenden oldukca bilinmeyen bir Atatürk’le tanışacaksınız…

Ve kitap bittiğinde, sıcak, sımsıcak duygular taşacak yüreğinizden.

Bu Cumhuriyet’e de, Cumhuriyet’in bir yurttaşı olarak kendinize de güveniniz artacak.”

Muazzez İlmiye Çığ

(Tanıtım Bülteninden)


1938 Alıntıları – Sözleri

  • Hususi yasa çıkarttırarak kendine hususi çıkarlar elde eden devlet adamlarına , dünyanın her yerinde dün de bugün de rastlanıyor, yarın da rastlanacak… Ama hususi yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan devlet adamına ne Atatürk’ten ilkin Atatürk’ten sonrasında tekrar rastlanmadı.
  • B.Mussolini : Roma İmparatorluğunu tekrardan kuracağım..
    A.Hitler: Bana oy verin Avrupa’nın yarısını Almanya’ya katacağım..
    K.Atatürk: Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh!.
  • Savaşı kazanacağından güvenli.. Devletin kurulacağından güvenli.. Bu devletin temelinin “kültür” olacağına, “eğitim ” olacağına daha ilk günden emin bir önder..
  • Milletler Cemiyeti’ne çağrı edilerek giren hiçbir devlet yoktur. Hiçbir devlet Milletler Cemiyeti’ne -Türkiye gibi- bu şekilde çağrı edilerek girmemiş, girememiştir.
  • Din eğitimi almak isteyenler için ilk İmam Hatip okulları açıldı. Bu eğitimin yükseği için ise İstanbul Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi kuruldu. Böylece hurafelerden arınmış İslam’ın gerçek yanlarını öne çıkaran bir din eğitiminin mahalle mekteplerinde değilde, bilimsel eğitim veren okullarda verilmesinin yolları açılmış oldu.
  • 1930’lu yıllardan itibaren Avrupa’da faşizm, nazizm, komünizm şeklinde ideolojilerin yükselişte bulunduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti.
  • 1930’lu yıllardan itibaren Avrupa’da faşizm, nazizm, komünizm şeklinde ideolojilerin yükselişte bulunduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti.
  • …ilk günden itibaren, halk egemenliğine dayanan, demokratik, laik, toplumsal bir hukuk devletinin düşünü kurmuştu.
  • Bir koltuğa yığılır şeklinde oturdu. Oldukca bitkin, düşünceli ve sinirli görünüyordu.
    ‘Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, yakınma dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek azca şeye rastlıyoruz, memleketin hakiki durumu bu işte!
    Bunda bizim günahımız yoktur. Uzun seneler hatta asırlarca dünyanın gidişinden gafil, bazı şuursuz idarecilerin elinde kalan bu aden memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş.
    Bu arada beni en oldukca üzen şey nedir, bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek ihtiyadı… Tüm iyilikleri bir şahıstan, şu demek oluyor ki şimdi benden istiyor, benden bekliyor. Fakat nihayet ben de bir insanım be birader, kutsi bir kuvvetim yoktur ki!…’
  • “Kaldı ki Kemal, o makamlar uhrevi makamlardır. Senin benim şeklinde kişilerin ulaşabileceği makamlar değil. Bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alışmış olduğu yönetim de mutlakiyet yönetimidir, cumhuriyet değil. Bu topraklarda bin senedir bir şahıs ‘otur’ dedi, hepimiz oturdu, ‘kalk’ dedi, kalktı. Şundan dolayı onlar kendilerini ‘ümmet’ görüyorlar, sen ise ‘millet’ diyorsun. Onlar kendilerini ‘kul’ kabul ediyor, sen ‘yurttaş’ diyorsun. Bu bu şekilde gitmez. Benim kişisel görüşüm budur!”
    Başvekil Rauf (Orbay) Bey (…) cumhuriyet isminde bir ot olsa, o ot bile bu topraklarda bitmez (…) demeye getiriyordu.
  • Hasan Rıza Soyak’a sorar:
    “Saat kaç?”
    “07:00 efendim.”
    Aynı suali birkaç kez daha yine eder, aynı cevabı alır. Biraz sükunet bulunca yatağa yine uzatılır. Hasan Rıza kulağına doğru eğilir:
    “Biraz rahat ettiniz, değil mi efendim?”
    “Evet” diye cevap verir.
    Arkasından Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica eder:
    “Dilinizi çıkarır mısınız efendim!”
    Dilini sadece yarısına kadar çıkarır. Dr.İrdelp yine seslenir:
    “Lütfen birazcık daha uzatınız!”
    Nafile! Artık söyleneni anlamamaktadır, dilini uzatacağı yerde tamamen içine çeker, başını birazcık sağa çevirerek Dr.İrdelp’e dikkatle bakar ve
    “Aleykümesselam!” der.
    Son ponksiyondan otuz saat sonrasında son sözü bu olur ve peşinden son komaya girer…
  • ‘Sev seni seveni Hak ile yeksan olsa,
    Sevme seni sevmeyeni Mısır’a Sultan olsa!”
  • “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” söylediği askerden kalanlar, işte buradaydılar, bir direktifiyle ölüme tekrardan koşmaya hazırdılar. İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da yedi düvele “dur” diyen asker oğlu asker işte 3 metre önünden aslanlar şeklinde akıp geçiyordu. Bu askere komuta etmiş olduğu için mutluydu. Sağ elinde şapkası, dimdik ayakta, 40 dakikadır Mehmetçiği selamlıyordu. Bu direnci gösterebilmesi bir mucizeydi. Bir ara, kızacağını bile bile Kılıç Ali “Paşam, birazcık oturarak izleyin ya da bizlere yaslanın!” diyecek oldu, hışımla dönerek bağırdı:
    “Kılıç, Mehmetçik ne süre oturarak selamlandı bugüne dek?”
  • O gün hükümet Atatürk’ün vefat etmiş bulunduğunu resmen tüm dünyaya duyuru ediyordu. Metni Başbakan Celal Bayar ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya beraber hazırladılar:
    “Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen son raporu Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti yüce şefini, insanlık büyük evladını yitirdi. Milletimize, içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.”
  • Bu topraklarda bin senedir bir şahıs ‘otur’ dedi, hepimiz oturdu, ‘kalk’ dedi, kalktı. Şundan dolayı onlar kendilerini ‘ümmet’ görüyorlar, sen ise ‘millet’ diyorsun. Onlar kendilerini ‘kul’ kabul ediyor, sen ‘yurttaş’ diyorsun.


1938 İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Atatürk’ün son yıllarının anlatıldığı İsmet inönüden dersime ve Hatay’ın içinde bulunmuş olduğu süreci aydınlatan, onun ne kadar yalnız bir adam bulunduğunu okudukça kendinizi o şekilde bir insanoğlunun kurduğu ülkede yaşamı sürdürmenin kıvancını taşıyacaksınız. (Kurtuluş Yalçın)

Kitap Cumhuriyet’in ilanından sonrasında gerçekleşen vakaları anlatırken Atatürk’ün yaşamını ve liderlik özelliklerini de harmanlayarak akıcı bir üslupla konu alıyor. Biroldukca Atatürk adına yazılmış kitap okudum ve okumaya da devam ediyorum. her okuduğum kitapta kesinlikle beni etkileyen ve aaa bunu bilmiyordum söylediğim satırlara rastladım, bu kitap da aynı özellikleri taşıdı benim açımdan.
Kitapta gelmiş geçmiş gündemimizi işgal eden birçok soruya yanıt durumunda; bunlar içinde iddia edilmiş olduğu şeklinde diktatör müydü, hayata gözlerini kapattığında İnönü’yle küskün müydü, tabanca dostlarıyla yol ayrımına niçin geldi, Menemen vakası, oldukca ehemmiyet verdiği Hatay problemi vb. bir sürü yaşanmışlıklar.
Kitap sizi karmaşık belgelere boğmadan, mektuplar vasıtasıyla o anki dönemin verdiği saygı, sevgi ve önemi hissettirerek akıcı bir üslupla akıp gidiyor. Okurken yer yer tebessüm edip bazı yerlerde gerildiğimi çokça yerde de gözyaşlarımın aktığını hissettim. Bilhassa de hastalığının ilerlediği ve gözlerini kapatıp s’onsuzluğa uğurlandığı o güne gelene kadar olan süreçte doktorların, kendisinin ve de en yakın arkadaşlarının içinde bulunmuş olduğu umarsızlık beni oldukca etkiledi. Hatta bazı yerlerde okuduğum olumsuzlukların ağırlığını gördüğümde derhal kafamı sayfanın üstündeki zamanı denetim ederek, yok daha şu kadar var, bu süreç de geçecek diye konuşurken buldum.
Ölümünden sonraki sürece de kısa bir bakış atıp, bilhassa dış basında meydana getirilen konuşmaların ve de mühim kuruluşların onu anmak adına gerçekleştirdiklerine yer verip yazarın son sözüyle kitap bitiyor ve siz yüreğinizde sıcak ve anlatılmaz duygular hissediyorsunuz, en azından benim için o şekilde oldu. (Giz)


1938 PDF indirme linki var mı?


Orhan Çekiç – 1938 kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de 1938 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Orhan Çekiç Kimdir?

Orhan Çekiç 1943 senesinde İskenderun’da hayata merhaba dedi. İlk ve Ortaokulu İskenderun’da, liseyi Burdur’da tamamladı. 1966 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden, İdare ve Siyaset Bölümünden mezun oldu. Marmara Üniversitesi’nde Yüksek Lisans ve Doktora yapmış oldu.

İş hayatına Japonya Büyükelçiliği’nde Kültür Ataşe Yardımcısı olarak başladı. Daha sonrasında hususi teşebbüse geçerek, IBM ve ITT şeklinde uluslar arası şirketlerde üst düzey yönetici olarak görevler yapmış oldu. Medya sektörüne geçerek, Sabah, Milliyet, Akşam şeklinde gazetelerde yöneticiliklerde bulunan Çekiç BEST FM’de 40 hafta süreyle, “Atatürk’ün Yolunda Bir Arpa Boyu” canlı gösterim programında Kurtuluş Savaşı’nı söyledi. Orhan Çekiç 40 yıldan bu yana Cumhuriyet geçmişine ilişkin araştırmalarını aralıksız sürdürüyor, dizi konferanslarında, hazırlayıp sunmuş olduğu TV programlarında, Türk Yakın Çağ Tarihi’ni, Cumhuriyetin Kazanımları’nı, Kurtuluş Savaşı’ nı, Atatürk’ü ve devrimlerini konu alıyor.Akşam Gazetesi için, “Son Üç Yüz Gün”, “Cumhuriyet’e Giden uzun İnce Yol”, “Büyük Taarruz” şeklinde diziler yazdı. “Kurtuluş Savaşı” Gazetesi’ni yayınladı.

Orhan Çekiç’in İlk Şiir kitabı “Prangalı Özlem”, 1972 senesinde yayımlandı.

2007 senesinde “İmparatorluktan Cumhuriyete Türk Kurtuluş Savaşı Belgeseli”, “Mondros’tan İstanbul’a”, “Samsun’dan Erzurum’a”,”Sivas’tan Ankara’ya” Cumhuriyet Kitapları tarafınca gösterildi.

“Ermeni Sorunu”, “ 19 Mayıs- Devrime İlk Adım”, “Rejimin Adı Cumhuriyet”,”Kaybettik: 10 Kasım” şeklinde belgesel gazeteler yayımlayan Orhan Çekiç EXPO TV’de, “Beni Hatırlayınız. Gazi Mustafa Kemal.” Programını 80 hafta süreyle hazırlayıp sundu. Çekiç ek olarak TEKNOLOJİ TELEVİZYONU’nda 60 hafta süresince, “Konuşan Tarih” programını hazırladı ve sundu.


Orhan Çekiç Kitapları – Eserleri

  • 1938
  • İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e 3 – 1920 Teşkilatlanma
  • 1918 Arayış
  • Mondros’tan İstanbul’a – İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e
  • İmparatorluk Cumhuriyete 1
  • Samsun’dan Erzurum’a
  • 1919 Başlangıç
  • Sivas’tan Ankara’ya


Orhan Çekiç Alıntıları – Sözleri

  • (…)Türk milleti büyükbaş hayvan paylaşır şeklinde şunun bunun elinde bölüşülemez. Türk milletinin toprakları -bir ağaç parçalanır gibi- şunun bunun eline verilemez. (İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e 3 – 1920 Teşkilatlanma)
  • Seyahat süresince ağızlarından eksilmeyen bir marş:
    Dağ başını duman almış
    Gümüş dere durmaz akar..
    Güneş ufuktan mutlak doğar
    Yürüyelim dostlar… (İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e 3 – 1920 Teşkilatlanma)
  • O gün hükümet Atatürk’ün vefat etmiş bulunduğunu resmen tüm dünyaya duyuru ediyordu. Metni Başbakan Celal Bayar ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya beraber hazırladılar:
    “Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen son raporu Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti yüce şefini, insanlık büyük evladını yitirdi. Milletimize, içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyandan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.” (1938)
  • Savaşı kazanacağından güvenli.. Devletin kurulacağından güvenli.. Bu devletin temelinin “kültür” olacağına, “eğitim ” olacağına daha ilk günden emin bir önder.. (1938)
  • Milletler Cemiyeti’ne çağrı edilerek giren hiçbir devlet yoktur. Hiçbir devlet Milletler Cemiyeti’ne -Türkiye gibi- bu şekilde çağrı edilerek girmemiş, girememiştir. (1938)
  • Gece fener alayı yapılır. Yemek esnasında gençler büyük tezahürat yapınca, Mustafa Kemal ziyafetin verildiği evin önüne çıkar ve gençliğe hitaben şöyleki seslenir:
    Bu milletin içinden çıkan bir Kemal,
    “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
    Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” demiş.
    Yine bu milletin bağrından çıkan bir başka Kemal de şöyleki diyor:
    “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” (Samsun’dan Erzurum’a)
  • Mazhar Müfit’in odasında duran kasada yalnız 48 kuruş kalmıştır. Heyet üyeleri her gün çorba ve bulgur pilavı ile yönetim etmektedirler. En son -kış ortası olduğundan her insanın ortak itirazına rağmen- Mazhar Müfit kürk paltosunu satmış, bir süre de onun parasıyla geçirmişlerdir. İşte böylesi eleştiri bir durumdayken, kurul üyelerinin sorun içinde olduklarını fark eden Ankaralı eşraf, Müftü Rıfat (Börekçi) Efendi’yle aralarında topladıkları 1.000 lirayı göndermişler, bu suretle sıkıntılar bir süre daha ertelenebilmiştir. (Samsun’dan Erzurum’a)
  • 364 maddeden oluşan sulh antlaşması 4 Haziran 1920’de Trianon’da imzalandı. Buna nazaran Presburg bölgesi Çekoslovakya’ya, Bosna Hersek Yugoslavya’ya, Transilvanya Romanya’ya, Burgerland Avusturya’ya terk ediliyordu. Toprakları 330 bin km² iken şimdi 92 bin km² ye, nüfusu da 22 milyondan 7.5 milyona düşüyordu. Endüstrinin %80’ini, şeker pancarının %85’ini, ormanlarının ise %83’ünü yitirmiş oluyordu. (İmparatorluk Cumhuriyete 1)
  • Hiç bir süre umutsuz olmayacağız, çalışacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı mezara sokmak istiyorlar. Son bir cüret bir ihtimal bizi kurtarabilir. (1919 Başlangıç)
  • Hususi yasa çıkarttırarak kendine hususi çıkarlar elde eden devlet adamlarına , dünyanın her yerinde dün de bugün de rastlanıyor, yarın da rastlanacak… Ama hususi yasa çıkarttırarak nesi var nesi yok milletine bağışlayan devlet adamına ne Atatürk’ten ilkin Atatürk’ten sonrasında tekrar rastlanmadı. (1938)
  • “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” söylediği askerden kalanlar, işte buradaydılar, bir direktifiyle ölüme tekrardan koşmaya hazırdılar. İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da yedi düvele “dur” diyen asker oğlu asker işte 3 metre önünden aslanlar şeklinde akıp geçiyordu. Bu askere komuta etmiş olduğu için mutluydu. Sağ elinde şapkası, dimdik ayakta, 40 dakikadır Mehmetçiği selamlıyordu. Bu direnci gösterebilmesi bir mucizeydi. Bir ara, kızacağını bile bile Kılıç Ali “Paşam, birazcık oturarak izleyin ya da bizlere yaslanın!” diyecek oldu, hışımla dönerek bağırdı:
    “Kılıç, Mehmetçik ne süre oturarak selamlandı bugüne dek?” (1938)
  • 1930’lu yıllardan itibaren Avrupa’da faşizm, nazizm, komünizm şeklinde ideolojilerin yükselişte bulunduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti. (1938)
  • Bu topraklarda bin senedir bir şahıs ‘otur’ dedi, hepimiz oturdu, ‘kalk’ dedi, kalktı. Şundan dolayı onlar kendilerini ‘ümmet’ görüyorlar, sen ise ‘millet’ diyorsun. Onlar kendilerini ‘kul’ kabul ediyor, sen ‘yurttaş’ diyorsun. (1938)
  • Tarafınızdan istenilen hususun İngiliz Suriye Ordusu Komutanı’na tebliğine destek olamayacağım için özür dilerim. İskenderun’a her ne sebep ve bahaneyle asker çıkarılmasına girişim edecek İngilizlere ateşle karşılık verilmesini ve 7.Ordu’ya halen bulunulan hatta oldukça zayıf bir ileri karakol tertibatı bırakarak büyük kısmını hareket ettirerek Kilikya hududu içine girmesini emrettim. İngilizlerin iğfalkâr işlem teklif ve hareketlerini İngilizlerden ziyade haklı gösterecek ve buna karşılık şirinlik gösterilerini içerecek emirleri uygulamaya yaradılışım uygun olmadığından…
    Yıldırım Ordular Grup Komutanı Mustafa Kemal” (İmparatorluk Cumhuriyete 1)
  • Çocuklar şeklinde şen ve geleceğin ne getireceğini bilmeden, Erzincan Ovası’nda ilerlemektedirler. Ama nihai sonuçtan , şu demek oluyor ki zaferden emindirler. (İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e 3 – 1920 Teşkilatlanma)
  • Bir koltuğa yığılır şeklinde oturdu. Oldukca bitkin, düşünceli ve sinirli görünüyordu.
    ‘Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, yakınma dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek azca şeye rastlıyoruz, memleketin hakiki durumu bu işte!
    Bunda bizim günahımız yoktur. Uzun seneler hatta asırlarca dünyanın gidişinden gafil, bazı şuursuz idarecilerin elinde kalan bu aden memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş.
    Bu arada beni en oldukca üzen şey nedir, bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek ihtiyadı… Tüm iyilikleri bir şahıstan, şu demek oluyor ki şimdi benden istiyor, benden bekliyor. Fakat nihayet ben de bir insanım be birader, kutsi bir kuvvetim yoktur ki!…’ (1938)
  • Havza yolu süresince otomobili birkaç kez arızalanır. Arızanın giderilmesini beklerken, tarlada çift devam eden bir köylüyü görür. Aralarında şu garip konuşma geçer:
    Mustafa Kemal Paşa köylüye yaklaşır:
    “Hemşeri, düşman Samsun’a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun (…)” diye takılır.
    “Paşa, Paşa (…) Sen ne diyorsun?” der ziraatçi. “Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen’de, Kafkas’ta, Çanakkale’de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile yetim, üç dul kalmış hanım var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da aha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme (…). (Samsun’dan Erzurum’a)
  • (Dakika geciktirilmeyecektir)
    İllere, bağımsız sancaklara, Kolordulara, Nazilli’de Albay Refet Beyefendi’ye, Bursa’da 20. Kolordu Komutanı Paşa’ya, Bursa’da 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Beyefendi’ye, Balıkesir’de 60. Tümen Komutanı Albay Kazım Beyefendi’ye,
    Tanrı’nın yardımıyla Nisan’ın 23.Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden sonrasında tüm sivil ve askeri orunların ve tüm ulusun başvuracağı en yüce kat, adı geçen Meclis olacaktır. Bilgilerinize sunulur.
    Heyeti Temsiliye adına
    Mustafa Kemal (Samsun’dan Erzurum’a)
  • Din eğitimi almak isteyenler için ilk İmam Hatip okulları açıldı. Bu eğitimin yükseği için ise İstanbul Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi kuruldu. Böylece hurafelerden arınmış İslam’ın gerçek yanlarını öne çıkaran bir din eğitiminin mahalle mekteplerinde değilde, bilimsel eğitim veren okullarda verilmesinin yolları açılmış oldu. (1938)
  • 1930’lu yıllardan itibaren Avrupa’da faşizm, nazizm, komünizm şeklinde ideolojilerin yükselişte bulunduğunu görüyordu. Ama bunların hiçbirini halkına layık görmemişti. (1938)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş