Eğitim

Aelita – Aleksey Tolstoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aelita – Aleksey Tolstoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aelita kimin eseri? Aelita kitabının yazarı kimdir? Aelita konusu ve anafikri nedir? Aelita kitabı ne konu alıyor? Aelita PDF indirme linki var mı? Aelita kitabının yazarı Aleksey Tolstoy kimdir? İşte Aelita kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Aleksey Tolstoy

Çevirmen: Mazlum Beyhan

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786254051371

Sayfa Sayısı: 240


Aelita Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Aleksey N. Tolstoy’un 1923 senesinde yazılmış ve pek oldukça dünya diline çevrilmiş yapıtı Aelita, dönemin fizik, astronomi ve tarih görüşlerini sentezleyen bir macera. Bir Sovyet mucidi ile eski bir Kızılordu neferi, Mars’ta yeni bir uygarlık savaşının içinde buluyorlar kendilerini. Sosyal eşitliği kurma iddiasındaki bir ülkeden gelip tanrısal bir ilgi ve korkuyla karşılanıyorlar. “Göklerin Oğullarını” tanrısal tahtlarından indiren ilk etken, çökmekte olan eşitsiz Marslı uygarlığının güzel prensesi Aelita’nın aşkı oluyor, ikincisi ise isyan. Yayımlandığından bu yana pek oldukça kez beyaz perdeye uyarlanmış Aelita, dönemin göreliliği, roket fiziği, Sovyet sistemi benzer biçimde temalardan yararlanan yazarın “Batı’nın Çöküşü” teorileriyle tartışması olarak da değerlendirilir.


Aelita Alıntıları – Sözleri

  • -Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış benzer biçimde, dalgın dalgın konuşuyordu. – Bu mevzuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu benzer biçimde zifiri karanlık… ve üstüne şakır şakır yağmur yağıyor… O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönerek dolaşıp ölüme varır tüm düşüncelerin. Sonra da kendini yol kıyısındaki ölü bir at benzer biçimde görürsün: donmuş, şişmiş, tüm dişleri meydanda. Ölümümden sonrasında başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ama burada, hemen hemen sağken, yaşıyorken bilmek isterim: İnsan mıyım, yoksa yol kenarındaki çürümüş bir at leşi mi? Yoksa ne olduğum asla fark etmez mi? Yoksa, tam tersine, farkına varır mi? Kuyruğu titretme vakti ulaştığında, gözlerim devrilecek, dişlerim kenetlenecek, kramp benzer biçimde bir kasılmayla beraber her şey sona erecek. O anda şu iki gözümle gördüğüm dünya da benimle beraber tepe takla olacak mı, olmayacak mı? Burada korkulu olan ne biliyor musunuz: Ben ölmüşüm, yol kıyısındaki at leşi benzer biçimde tüm dişlerim ortada, sırtarıyorum, üç yaşından beri kendini tanımaya başlamış olan ben, artık yokum; fakat dünya, hiçbir şey olmamış benzer biçimde kendi düzeninde var olmaya devam ediyor? Beni korkutan şey bu. Bunu anlayabilmem zor. Ayrıca bu, doğru da değil. Madem ben öldüm, her şey tepetaklak olmalı. 914’ten beri insan öldürmeye o şekilde alıştık ki… Nedir doğrusu insan söylediğin? Tüfeğinle nişan aldığın bir hedef, hepsi bu! Yok, Mstislav Sergeyeviç, bu iş o denli rahat değil. Geçen yedi yılda bu dünya asla mi dönmedi, değişmedi? Kürk palto benzer biçimde tersyüz ettiler onu. Günü ulaştığında bunu fark edeceğiz. Ama ben şundan inanırım: Ben ölürken, sema çatırdayarak ortasından yarılacak. Benim öldürülmem demek, dünyanın ortasından yırtılması demek.
    Hayır, ben bir leş değilim. Bir seferinde, gece, yaralıyım, bir at otomobiline sırt üstü uzatmışlar beni, yıldızlara bakıyorum. Dehşetli bir üzüntü, yıkım bir mide bulantısı. Ha sen, ha bir bit, diyorum kendime, doğrusu, ne farkınız var? Bit de yiyip içmek ister, ben de isterim. Bite de ölüm zor gelir, bana da. İkimizin de sonu aynı. Bu sırada bir baktım, yıldızlar elmas benzer biçimde göz kırpıyor… Ağustos sonlarıydı… Tüm iç organlarımın zangır zangır titrediğini duyumsadım. Bana o şekilde geldi ki, Mstislav Sergeyeviç, yıldızlar, tüm yıldızlar, benim içimdeler. Ya da içimdeki her şey sanki yıldıza kesmiş. Hayır, bit değilim ben. Nasıl gözyaşlarına boğulduğumu anlatamam. Kendi kendime, nedir bu dedim… Neyin nesi? Evet, ölüm, mühim vaka. Hayata yeni bir şekil vermek gerek. İnsan, bit değildir. Bir insanoğlunun kafatasının ortadan ikiye ayrılması asla kuşkusuz dehşet verici bir vaka, büyük bir günah. Ama beri yanda insanoğlu zehirli gaz diye bir şey de buluş etti. Ben, yaşamak isterim, Mstislav Sergeyeviç. Ben bu nalet karanlıkta yapamam… Söyler misiniz, niye elimiz kolumuz bağlı dikilip duruyoruz burada bu şekilde?
  • “Aşkı tanımak, öğrenmek isterim, anlıyor musun? Ama bu mevzuda bildiğim tek şey acı, ıstırap…”
  • “Yalnızlık istiyorsun ha, al sana yalnızlık?”
    Peki kendinden kurtulmak… Bunu başarabilmiş miydi?
  • Anlamsızdı yaptıklarımız…
  • Her şey, gelip ölüme dayanmış olmamızdan. Ne ondan kaçabiliyoruz, ne onu anlayabiliyoruz, ne de üstesinden gelebiliyoruz…
  • Dünyada yaşamak için oldukça yürekli olmak gerek; her şey kin ve nefretle zehirlenmiştir dünyada…
  • Nedir doğrusu insan söylediğin?
  • ― Ben yalnız kendime zorumdur dostum …
  • Ah, süre! Yüreğin sıtmalı vuruşları…
  • Toprağını terk etmek demek, çöllerde yitip gitmek demek.


Aelita İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Aelita: Günümüz insanının hala uzayda yaşamın olup olmadığını sorgularken,zamanımızın uç teknolojilerini kullarak hala bir avuç yol katedememişken, seneler ilkin uzay yolculuğu yapmış aşıklar okudum.:))”Aelita “
Yazar dünyanın kirlenmişliğini görmemek adına çareyi uzay yolculuğunda bulmuş sanırım ve bu şekilde bir roman yazmış diye düşünmeden edemedim:))
Dönemine nazaran mükemmel uzay bilgisi ve teknoloji bilgisi aktarılarak yazılan yaratı;Sovyet Rusya’nın Bilim adamı Mstislav Sergenyeviç Los ile eski bir kızılordu askeri olan Aleksey İvanoviç Gusev’in tanışıp beraber Mars’a seyahat etmeleriyle coşku dolu yolculuğun başlayıp ve bu maceranın mevzu edilmiş olduğu etkisi altına alan bir Roman .
Bilim kurgu türünden sıyrılıp daha oldukça aşkı hissettiğim cümleler oldu. Aelita
Arkadaşlarımla şubat ayı için seçtiğimiz grup okumamızın ilk kitabıydı ladiesbook️ “ Aelita’ya” önyargıyla başlamıştım fakat sevmiş olarak okuyup bugün bitirdim.Çokça alıntıladığım bir kitap oldu gene , alıntılarımla birazcık sıkmış olabilirim 1000k arkadaşlarımı:))
Önerebilirim sevmiş olarak okuyacağınızdan inanırım. Filmini de izledim dün gece dayanamayıp ingilizcem pek iyi olmasa da zor oldu fakat güzeldi okuduktan sonrasında seyretmek.
Aelita’ya dair sevdiğim cümleyi bırakıp incelememi sonlandırıyorum.
“Dünya’da yaşamak için çok cesur olmak gerek;her şey kin ve nefretle zehirlenmiş dünyada”
İyi akşamlar
sevgiler (SERAP)

Aelita…
Kitabın konusunu bildiğimden ve fanatik kaldığımda değil de, ismin bende ayrı bir yeri olduğundan başlamıştım kitaba. Ama yazıldığı zamana nazaran cidden muhteşem bir kitapla karşı karşıya kaldım. Günümüzde yazılsaydı mükemmelliği tartışılırdı gerçi.
Kitap Los isminde bir bilim adamının ve Gusev isminde açığa alınmış bir askerin Mars’a seyahat yapmasını konu alıyor. Mars’a varıyorlar da. Hem de uygarlığı gelişen, gelişip de artık sonuna bile gelinen…
Ve ayrıca kitabın bizzat adı olan Mars Prenses’i Aelita ile tanışıyoruz ve Los aşık da oluyor 🙂 Buraların spoiler bulunduğunu düşünmüyorum bu sebeple direkt kitabın arkasında da yazıyor. Neyse, içeriğinden bu kadar anlatmak kafi sanırım.
Gelelim eleştirilerime, bir kere kitap o denli yarım ki.. Duygular yarım, vaka örgüsü yarım, tüm her şey yarım… Kitabın sonuna doğru mest eden felsefik cümleler bile damağımda kalıyor, eee daha yok mu diyorum resmen. Kitabın başlarında Los’u oldukça sevsem de, kitabı Gusev’e fanatik kalmış olarak bitirdim bu sebeple resmen filozofa dönüştü yahu adam. Aleksey Tolstoy’un bu kitabı birazcık felsefik, birazcık duygusal, ve ağzı açık bıraktıracak kadar ileri görüşlü..
Hemencecik ve kolayca okunabilir, fakat bu kitabından ilkin önerebileceğim fazlaca şey var. Yine de son alıntımı okumanızı oldukça isterim, bu sebeple hariga bir metinle karşılaşacaksınız.
Bu incelemeyi birazcık yarım hissediyorum, kitap benzer biçimde :’)
Hoşçakalın, kitaplarla kalınca. (Sena)

“İnsan, aslen dünyanın özüydü: dünyanın aklının bir meyvesi, onun iradesi, düşü ya da sayıklaması.”
Merhaba, bugün _ladiesbookclub_ okuma grubumla beraber okuduğumuz Şubat’ın ilk kitabı Aleksey N. Tolstoy’un “Aelita” den bahsedeceğim. Kitap, İşKültür’ün Modern Klasikler serisinde yayınlanmış, yazıldığı döneme nazaran hayranlık uyandıran bir mevzuya haizdir. Bir Sovyet mühendisi ile eski Kızılordu askeri olan iki kişilik bir ekibin, Mars’a gitmeye karar vermesiyle vakalar adım atar. “Mars’ta hayat var mı?” diye çıkılan yolda çoktan uygarlığı gelişmiş ve hatta “Altın Çağ”ı ile batmakta olan bir Mars bulurlar.
Mars’a varır varmaz, birbirine karakter olarak zıt olan iki ana karakterimizin Marslılar ile kurduğu ilişkiler ve diyaloglar sizi güldürürken sorgulatabilir.
Genel olarak, bilim kurgu branşında eserleri pek okumasam da, bir okuma grubuyla ve çağıl klasik olarak keyifle okudum. Kitabın başları oldukça merak uyandırıcıyken, ortalarına nazaran benim için duruldu, sonlarına doğru ise ana karakterlerden olan Los’un biricik Mars prensesine aşık olmasıyla kitap başka bir seyir aldı. Karakter ve ruh olarak en oldukça “Aelita”ya ısındım. (Kitap sonrasında ünlü olarak filme uyarlanmış. Filmi de seyretmek isterim!)
Dönemine nazaran oldukça ileride bir hayal gücüyle yazılmış olan, pek oldukça dünya diline çevrilmiş bu yapıt, dönemin fizik, astronomi ve tarih görüşünü sentezlemiştir. Kitap, genel olarak bilim-kurgu, felsefe ve romantizm üstüne. Eğer bilim-kurguya ilginiz var ise, zevkle okuyacağınıza inanırım.
2022’nin 12. Kitabından sevgiyle,
Günce
“Aşkı tanımak, öğrenmek isterim, anlıyor musun? Ama bu mevzuda bildiğim tek şey acı, ıstırap…”
“İnsan, dünyanın en büyük gücüne sahiptir: maddeleşmiş saf akla. Ama bu onda uyuklama halindedir.”
“Bu ne yaşam ne de ölüm. Beyin canlı, bedenim de. Ama ben kendimi atılmış, savrulmuş hissediyorum. Bomboşum.”
“… ve insanlar inanılmaz bir umutsuzluk içindeydiler: Sanki umudun yolu buralara hiç düşmemişti, varlığı bile bilinmeyen bir kavramdı o buralarda.” (guncecigim)


Aelita PDF indirme linki var mı?


Aleksey Tolstoy – Aelita kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Aelita PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Aleksey Tolstoy Kimdir?

Babası kont Nikolay Aleksandroviç Tolstoydur (1849-1890). Annesi Aleksandra Leontyevna Turgenyeva (1854-1906), dekabrist Nikolay Turgenyev’in yeğenidir. Soylu bir aileden gelen Aleksey Tolstoy, Lev Tolstoy’un da uzaktan akrabasıdır.

İlk öğrenimini evde hususi öğretmen rehberliğinde tamamlamıştır. 1897 senesinde Tolstoy’un ailesi geleceğin yazarının gerçek bir lise eğitimi alacağı Samara’ya göç eder. 1901 senesinde liseden mezun olduktan sonrasında, öğrenimine devam etmek için Peterburg’a gider. Teknoloji Enstitü’sünün makine mühendisliği kısmına girer. Bu yıllarda Nekrasov ve Nadson’dan öykünerek ilk şiirlerini yazar.

1907’de diplomasını almasına kısa bir süre kala, kendini edebî çalışmalara adamaya karar verir ve enstitüyü bırakır.

“Mavi Nehirler Arkasında” eseri Rus folklörüyle tanışmasının bir sonucudur. Bu dönemde ilk düzyazı tecrübesini gerçekleştirmiştir “Saksağan Masalları”.

Tolstoy’un sanatının ilk yıllarında, bu yıllarda arkadaşı olan Voloşin’in tesiri görülür. 1909 senesinde ilk öyküsü olan sonraki yllarda “Volga boyunda” adlı derlemesine giren “Turenev’de Bir Hafta” eserini yazar. Daha sonrasında iki romanı “Tuhaf Adamlar” ve “Topal Ağa” eserlerini yazar. Tolstoy’un eserleri, kuşkusuz büyük ve kuvvetli bir yazar olarak görmüş olduğu Maksim Gorki’nin dikkatini çeker.

Birinci Dünya savaşı Tolstoy’un planlarını değiştirdi.Savaş muhabiri olarak cephede bulunur, hemen sonra İngiltere ve Fransa’ya gider. Savaş hakkında bir takım tecrübe etme ve yazı yazar (hikayeleri: “Dağda”.1915; “Su Altında”; “Hoş Hanım”,1916). Savaş yıllarında dramaturjiye ve komediye “Şeytan” ve “Şekerim” yönelir. Şubat devrimi olayalrı onun ilgisini tarihle ve Petro dönemiyle ilgilenmesine teşvik eden Rus devletinin Problemlerine çeker. Uzun süre zamanını devrin aslolan vakası olan I. Petro ve kuşatmalarına ışık tutmak için çabalayarak arşivler üstünde çalışmakla geçirir.

Tolstoy Ekim Devrimini düşmanca kabul eder. Çalışmaya devam eder -1918’de onun yaratıcılığında zamanı mevzu ortaya çıkar (hikayeleri “Sanrı”, “Petro’nun Günü”)-. 1918 yılının sonbaharında ailesiyle Odessa’ya gider, sonrasında da Paris’e… Sığınmacı olmuştur. Ailesi hakkında bu zamanda Tolstoy hemen sonra şunları yazar: “Göç esnasında yaşam benim hayatımın en zor dönemiydi. Orada anladım ki vatanından ayrı bir çift insan olmak hiç kimseye lüzumlu değil…”

1920 senesinde “Nikitina’nın Çocukluğu” öyküsünü yazar.

1921 senesinde Berlin’e göç eder ve Arefe grubuna( Sovyet hükümetiyle meydana getirilen savaştan sonrasında ortaya çıkan, Rus göçmenlerinin, entellektüellerinin toplumsal politik hareketi girer. Bunun sonucunda eski arkadaşları Tolstoy’a yüz çevirirler. 1922’de Berlin’e gelen Gorkiy Tolstoyla dostça ilişkiler kurar. Berlin döneminde “Aelita” romanını, “Kara Cuma” ve “Yatak Altında Bulunan El yazması” hikayelerini yazar. 1923 senesinde Tolstoy Sovyet Rusyasına geri döner. Dönüşünden sonrasında yazdığı eserlerin başlangıcında üçlemesi “Azap Yolu” (“Kız Kardeşler”, “Yıl 1918”, 1927-28; “Kederli Sabah”. 1940-41) eserini yazar. Trilojisi doğrusu bu üçlemesi teme olarak “Ekmek” (1937) öyküsünü andırmaktadır. 1925 -1927 yıllarında bilim kurgu romanı “Mühendis Garin’in Hiperboloidi’ni yazar.

Tarihsel romanı “Birinci Petro” (1929-1947 tamamlayamamıştır) Sovyet edebiyatında acımasız ve kuvvetli düzeltim iktidarının savunuculuğunu üstüne alan türün en mühim örneği sayılabilir.

Tolstoy’un öyküsü “Aelita” (1922-1923) ve romanı “Mühendis Garin’in Hiperboloid’i (1925-1927) Sovyet bilim kurgu klasiklerindendir. Diğer eserleri arasında “Rus Karakteri” (1944), drama eseri-Çar rejimi hakkında düşünce ayrımını özetleyen “İmparatoriçe’nin Büyüsü” (1925) eserleri bulunmaktadır.

Yazarın konuk evinde garip, yetenekli, insanoğlu-yazarlar, erkek oyuncular, müzisyenler toplanırdı. Tolstoy 16 yıl üstünde çalmış olduğu fakat tamamlayamadığı zamanı romanı “Birinci Petro” eseri ile büyük başarıya ulaşmıştır.

İç harp esnasında sık sık denemeler, makaleler, kahramanları şavaşın zor tecrübelerini yaşamış basit insanlardan oluşan hikayeler yazıyordu. Savaş yıllarında drama eseri “Korkunç İvan’ı” yazar (1941-1943).

Ağır hastalığı yazarın zafer günlerine kadar yaşamasına müsaade etmez ve Tolstoy 23 Şubat 1945’te Moskova’da ölür.


Aleksey Tolstoy Kitapları – Eserleri

  • Aelita
  • Azap Yolları 1. Cilt
  • Azap Yolları 2. Cilt
  • Azap Yolları 3. Cilt
  • Korkunç İvan
  • Bozgun
  • Qızıl açar, yaxud Buratinonun macəraları
  • Гиперболоид инженера Гарина
  • Büyük Petro
  • Гадюка
  • Düşman Topraklarımızda


Aleksey Tolstoy Alıntıları – Sözleri

  • “Aşkı tanımak, öğrenmek isterim, anlıyor musun? Ama bu mevzuda bildiğim tek şey acı, ıstırap…” (Aelita)
  • “Yalnızlık istiyorsun ha, al sana yalnızlık?”
    Peki kendinden kurtulmak… Bunu başarabilmiş miydi? (Aelita)
  • Artık bir ölü benzer biçimde susmanız gerekiyor.
    Anlaşılıyor mu ?
    Anladınız mı?
    Sükűût! .. (Bozgun)
  • Seviyorum,” diye düşündü, “doğru olan bir bu. Ne yaparsam yapayım, aşk yüzündense bu yaptıklarım, iyidir daima.” (Azap Yolları 1. Cilt)
  • Benim babam kadar nefret edilecek ikinci bir insan yoktur yeryüzünde! Bundan sonrasında divanın üstüne attım kendimi, yüzümü mendile gömdüm, kana kana ağladım! Ve böylece geçmiş hayatımla tüm ilgimi kestim… (Azap Yolları 3. Cilt)
  • Nedir doğrusu insan söylediğin? (Aelita)
  • Yıldızların ışığında yavaş yürümek daha iyi olurdu. Ne de olsa dünya oldukça güzel! (Azap Yolları 3. Cilt)
  • Mektuba yazılacak olan şeyleri sana söyleyeyim. Ordu Sorokin’e güven ediyor. Sorokin bugün bir kahramandır, ordu her yere onun peşinden gidecek… Sorokin’in kurşuna dizilmesini isterim… (Azap Yolları 2. Cilt)
  • Haklısın. Tereddütlerin, kararsızlıkların Allah belasını versin!.. (Azap Yolları 2. Cilt)
  • “Anarşizm diye bir kitap varmış .Ha? Bu kitabı okudun mu? ” (Bozgun)
  • Dünyada yaşamak için oldukça yürekli olmak gerek; her şey kin ve nefretle zehirlenmiştir dünyada… (Aelita)
  • Anlamsızdı yaptıklarımız… (Aelita)
  • ― Ben yalnız kendime zorumdur dostum … (Aelita)
  •  Zihnimizdeki canavarlar ve hayaletlere kulak asmak yerine, gerçek dünyadaki kötülüklerle yetinseydik zavallılığımız ne kadar katlanılır, yaşam ne kadar güzel olurdu. (Korkunç İvan)
  • “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor; kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor” (Azap Yolları 1. Cilt)
  • “Tüm bu gürültüler ,bu ihtilaller hep Leon Tolstoyun hatası .. Ne çekiyorsak onun yüzünden çekiyoruz hep .” (Bozgun)
  • -Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış benzer biçimde, dalgın dalgın konuşuyordu. – Bu mevzuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu benzer biçimde zifiri karanlık… ve üstüne şakır şakır yağmur yağıyor… O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönerek dolaşıp ölüme varır tüm düşüncelerin. Sonra da kendini yol kıyısındaki ölü bir at benzer biçimde görürsün: donmuş, şişmiş, tüm dişleri meydanda. Ölümümden sonrasında başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ama burada, hemen hemen sağken, yaşıyorken bilmek isterim: İnsan mıyım, yoksa yol kenarındaki çürümüş bir at leşi mi? Yoksa ne olduğum asla fark etmez mi? Yoksa, tam tersine, farkına varır mi? Kuyruğu titretme vakti ulaştığında, gözlerim devrilecek, dişlerim kenetlenecek, kramp benzer biçimde bir kasılmayla beraber her şey sona erecek. O anda şu iki gözümle gördüğüm dünya da benimle beraber tepe takla olacak mı, olmayacak mı? Burada korkulu olan ne biliyor musunuz: Ben ölmüşüm, yol kıyısındaki at leşi benzer biçimde tüm dişlerim ortada, sırtarıyorum, üç yaşından beri kendini tanımaya başlamış olan ben, artık yokum; fakat dünya, hiçbir şey olmamış benzer biçimde kendi düzeninde var olmaya devam ediyor? Beni korkutan şey bu. Bunu anlayabilmem zor. Ayrıca bu, doğru da değil. Madem ben öldüm, her şey tepetaklak olmalı. 914’ten beri insan öldürmeye o şekilde alıştık ki… Nedir doğrusu insan söylediğin? Tüfeğinle nişan aldığın bir hedef, hepsi bu! Yok, Mstislav Sergeyeviç, bu iş o denli rahat değil. Geçen yedi yılda bu dünya asla mi dönmedi, değişmedi? Kürk palto benzer biçimde tersyüz ettiler onu. Günü ulaştığında bunu fark edeceğiz. Ama ben şundan inanırım: Ben ölürken, sema çatırdayarak ortasından yarılacak. Benim öldürülmem demek, dünyanın ortasından yırtılması demek.
    Hayır, ben bir leş değilim. Bir seferinde, gece, yaralıyım, bir at otomobiline sırt üstü uzatmışlar beni, yıldızlara bakıyorum. Dehşetli bir üzüntü, yıkım bir mide bulantısı. Ha sen, ha bir bit, diyorum kendime, doğrusu, ne farkınız var? Bit de yiyip içmek ister, ben de isterim. Bite de ölüm zor gelir, bana da. İkimizin de sonu aynı. Bu sırada bir baktım, yıldızlar elmas benzer biçimde göz kırpıyor… Ağustos sonlarıydı… Tüm iç organlarımın zangır zangır titrediğini duyumsadım. Bana o şekilde geldi ki, Mstislav Sergeyeviç, yıldızlar, tüm yıldızlar, benim içimdeler. Ya da içimdeki her şey sanki yıldıza kesmiş. Hayır, bit değilim ben. Nasıl gözyaşlarına boğulduğumu anlatamam. Kendi kendime, nedir bu dedim… Neyin nesi? Evet, ölüm, mühim vaka. Hayata yeni bir şekil vermek gerek. İnsan, bit değildir. Bir insanoğlunun kafatasının ortadan ikiye ayrılması asla kuşkusuz dehşet verici bir vaka, büyük bir günah. Ama beri yanda insanoğlu zehirli gaz diye bir şey de buluş etti. Ben, yaşamak isterim, Mstislav Sergeyeviç. Ben bu nalet karanlıkta yapamam… Söyler misiniz, niye elimiz kolumuz bağlı dikilip duruyoruz burada bu şekilde? (Aelita)
  • İnsanın mutluluğu için savaşıyorsunuz. Ama oldukça kere insanoğlunun kendisini unutuyorsunuz. (Azap Yolları 3. Cilt)
  • “Adam sende ,sat anasını !” (Bozgun)
  • “Kadın mı ,şiir mi,ayıramazsın .” (Bozgun)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş