Eğitim

Alâmetler Kitabı – Gaye Boralıoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Alâmetler Kitabı – Gaye Boralıoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Alâmetler Kitabı kimin eseri? Alâmetler Kitabı kitabının yazarı kimdir? Alâmetler Kitabı konusu ve anafikri nedir? Alâmetler Kitabı kitabı ne konu alıyor? Alâmetler Kitabı PDF indirme linki var mı? Alâmetler Kitabı kitabının yazarı Gaye Boralıoğlu kimdir? İşte Alâmetler Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gaye Boralıoğlu

Editör: Duygu Çayırcıoğlu

Tasarımcı: Suat Aysu

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750530500

Sayfa Sayısı: 139


Alâmetler Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Şu kâinatta hiçbir şey o kadar sarih değil,” diyor adam kaşlarını çatarak. “Bazı şeylerin bir kısmını biliyoruz, bazen bulutların

ardından görüyoruz. Zihnimizde bölünmüş cümleler dolanıyor, öbür yarılarını bulamıyorlar bir türlü. Bir şeyin bir manası var, bir de alâmeti var. Aynı olmuyor ikisi.”

Tükendi Tanrı’nın tüm alâmetleri… Bilinmez bir akıbete doğru tepetaklak gidiliyor. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, sevap ve günah

birbirine karışıyor. Dualar yerini beddualara bırakıyor. Kötülüğün normalleştiği koca dünyanın altında ezilenler gene masum çocuklar, safdiller, kimsesizler ve âşıklar oluyor.

Alâmetler Kitabı, alacakaranlık bir dünyanın kaotik ilişkilerinin, absürt hallerinin ve ürkütücü sıradanlığının anlatısı.

Gaye Boralıoğlu, insanlığın gidişatına dair alâmetleri kovalıyor. Sınırsız hayal gücü ve duru anlatımıyla, hem bugünü tasvir eden hem de geleceği kestiren eşi olmayan öykülere imza atıyor.


Alâmetler Kitabı Alıntıları – Sözleri

  • Hayal etmek, yalnızlık gerektirir.
  • “Umut etmek için ilkin cesaret etmen gerekir.”
  • Ah ruhumun ince sesi, Ah rüyasına yattığım.Sen ve ben ikimiz, yitik bir ülkenin mahzun çocuklaryız. Birbirimize yaslandık, böylece katlandık. Katlandık, katıldık, katılıp kaldık. Yıkıntılar içinde bulduk birbirimizi, toz duman. Senin gözyaşında çakıl taneleri, benim karnımda bir hançer. Ağrılarımıza yüz sürdük, terimizle şifa bulduk. İkiyken bir, birken oldukca olduk.
  • Ah sevgilim, lanetleneceğimi bilsem de itiraf ediyorum. Ben yalnız senin suretindeki Tanrı’yı sevdim, aynaya sadece bu şekilde bakabildim.
  • “Bunlar, onların hikâyeleri, bizim değil. Gerçek diye bir şey yok bu dünyada, yazdığımız, yakıştırdığımız hikâyeler var yalnızca… Kendimize yeni bir hikâye yazacağız…”
  • “Bir cümleyi her insanın istediği şeklinde anlaması kaos alâmetinden başka bir şey değildi.”
  • Sonra hanım döndü. Bir manken profesyonelliği ve zarafeti ile kapıya doğru, şu demek oluyor ki Necmettin’e doğru yürümeye başladı. Necmettin’in yüreği ağzındaydı. Ya kapıyı açarsa?
    Ama hanım kapıyı açmadı, onun yerine göğüslerinin üstünden bağladığı havlunun düğümünü açtı ve ayaklarının altına bıraktı. İşte o anda Necmettin aklının ucundan bile geçmeyecek bir gerçekle burun buruna geldi. Anahtar deliğinden görmüş olduğu şahane hanım, bir erkekti!
  • “Zamanın ağırlığını meğer başkaları kaldırıyormuş insanoğlunun üstünden…”
  • Meğer tüm adamların masala ne kadar oldukca ihtiyacı varmış.


Alâmetler Kitabı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Gaye Boralıoğlu ile Dünya’dan Aşağı kitabıyla tanışmış ve oldukca sevmiştim. Yeni kitabı Alâmetler Kitabı ile bir kez daha buluştuk ve oldukca keyifle okudum gene kendisini. Umarım okuyucusu bolca olur kitabın keza ben her insana şiddetle tavsiye ediyorum.
Kitap on dört güzel öyküden oluşuyor. Hepsi birbirinden acıklı ve yaşamın içinden öyküler. Kimi okurken içinizde ince bir sızı bırakıyor, kimi gülümsetiyor, kimi kahkaha attırıyor, kimi bu kadar da olmaz dedirtiyor, kimi sonunda gözünüzde bir damla yaşla uğurluyor fakat sonuçta hepsi son noktada insan olmanın hallerinde birleşiyor.
Öykülerin çoğunun çıkış noktası toplumda beraber yaşadığımız insanoğlu ya da kısa sürede tanıklık ettiğimiz vakalar. Yaşandığı anda hepimizi feveran ettiren, akabinde balık hafızalarımızdan sildiğimiz vakalar.
Her bir öykü kendisinden uzun uzun bahsettirecek üstüne düşünülüp, konuşulacak öyküler. Yaşadığımız dünyada içinden çıkılamayacak kadar fena, absürd, kaotik durumlarla karşılaştığımızda hep deriz ya “Kıyamet alâmetleri bunlar” diye . Aslında hepimiz birbirimizin kıyametiyiz yaşadığımız bu dünyada. Gaye Boralıoğlu her bir öyküde bu alâmetlerden birine parmak basıyor işte.
Duru anlatımı, akıcı diliyle, insanlığın gidişatının peşine düşen öykülerle buluşmak için kesinlikle Alâmetler Kitabı’nı okuyun.
Son olarak kitabından bir alıntı ile bitirmek isterim.
“Her insan kendi hikayesi ile gelir dünyaya. Hayat o hikayeyi büyütür.”
Keyifle okuyun. (Filiz)

Herkes için, kendine hususi yazarlar vardır.Hani, yeni kitabını merakla beklersiniz, derhal okuyamayacak olsanız bile, o kitabı kesinlikle edinmek istersiniz.Gaye Boralıoğlu, edebiyatımızda benim için öyleki bir yazar.Ne yazsa alırım, okurum.
Hikâyelerini gene de daha oldukca severim.
Alâmetler Kitabı, içinde on dört öykü barındırıyor.
İlk olarak bu kitaptaki öykülerin, daha ilkin okuduğum Boralıoğlu öykülerinden oldukca  değişik öyküler bulunduğunu söylemeliyim.
Gaye Boralıoğlu daima çevresinde olan biten toplumsal, politik  vakalara, ayrımcılığa, eşitsizliklere duyarlı olan, duyarlılığını öykülerine taşıyan bir öykü yazarı.Alâmetler kitabı öykü kitabı olduğundan öykü öykü deyip, duruyorum.
Alâmetler Kitabı’nda Gaye Boralıoğlu, yaşadığımız son zamanların, karanlığını, karmaşasını, absürdlüğünü anlatmış, öyküleri aracılığı ile.Diğer kitaplarındaki öykülerinden oldukca daha karanlık buldum bu öyküleri. Bir kötülükler toplamı sunmuş Gaye Boralıoğlu.
Öykülerin bir çok ürkütücüydü benim için. Bir an için bir öykü üstüne bu bir distopya diyorsunuz, sonrasında “yok, hayır” bu şimdi de yaşanmış olan bir şey,   tamamen gerçek derken buluyorsunuz kendinizi.
Bilhassa bunu, Barınak öyküsünde hissettim.
Eşyanın Tarihi, oldukca sevdiğim bir öykü oldu.Kara gülmece yönü oldukca kuvvetli bir öyküydü.
Öykü okumayı sevenlere, kesinlikle tavsiye ederim. (Hasret Akbaş)

Merhaba dostlar ‍️
Daha ilkin Dünyadan Aşağı isminde oldukca sevdiğim romanını okuduğum yazarın bu kez öyküleriyle tanıştım.
Daha oldukca kötüleri, kötülüğü gördüm öykülerde. Hatta bazılarında hafifçe distopik bir hava hissettim. Her öyküde, döxün bir yerinde bir alâmetten bahsedilmiş. İlgiyle okudum. Bittiğinde mutsuz bir his kaldı dimağımda.
Kızım ozgelerinuysal ‘ın kitaplığından okudum. Öyküseverler elbet ıskalamasın.
Alıntı:
Gerçek diye bir şey yok bu dünyada, yazdığımız, yakıştırdığımız hikâyeler var yalnızca.
Sevgiyle kalınca
. (Filiz Çakır)


Alâmetler Kitabı PDF indirme linki var mı?


Gaye Boralıoğlu – Alâmetler Kitabı kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Alâmetler Kitabı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gaye Boralıoğlu Kimdir?

Tam adı Jülide Gaye Boralıoğlu olan yazar, Gönül ve Güneş Boralıoğlu’nun kızı olarak 22 Ekim 1963’te İstanbul’da dünyaya geldi. 1980’de Ataköy Lisesi’ni bitirdikten sonrasında İstanbul Üniversitesi Felsefe Kısmı’nden 1984’te mezun oldu. Yüksek lisansını gene aynı bölümden Sistematik Felsefe ve Mantık alanındaki çalışmasıyla 1986’da aldı. Gazeteci, reklam yazarı ve senaryo yazarı olarak çalışan yazar, ağırlıklı olarak senarist kimliği ile bilinmektedir.

1999’da Atıf Yılmaz yönetmenliğinde gösterime giren “Eylül Fırtınası”nın senaristliğini üstüne alan Boralıoğlu, bu deneyiminden sonrasında televizyonun senaryo yazarına daha çok denetim imkanı verdiği düşüncesiyle, tv dizileri için yazmaya ağırlık verdi. Çeşitli kanallarda yüksek reytinglerle gösterilen “Bir İstanbul Masalı”, “Hırsız-Polis”, “Üzgünüm Leyla”, “Zerda”, “Bıçak Sırtı,” “Bir Çocuk Sevdim” ve “Kapalıçarşı” şeklinde dizilerin senaryolarını yazdı. Eğitim seviyesi birbirinden oldukca değişik, geniş bir kesime hitap edecek derinlikli senaryolar yazmanın kendisi için öncelikli bulunduğunu belirten yazar, bununla birlikte Senaryo Yazarları Derneği’nin (SEN-DER) kurucularındandır.

Hepsi Hikâye, Meçhul, Aksak Ritim isminde üç eseri bulunmaktadır. On bir öyküden oluşan ilk eseri Hepsi Hikâye, Ekim 2001’de yayımlanmıştır. İsimsiz, tek bir karı karakterin ağzından yazılmış bu öyküler, bu karakterin gündelik hayatla, erişkin olma durumuyla, ilişkilerle ve kendine çizilmiş kimlik sınırlarıyla baş edemeyişini, absürde kayan bir gülmece ile mevzu edinir. Hepsi Hikâye, Boralıoğlu’nun yeni dönem eserleri Meçhul ve Aksak Ritim’den değişik olarak görece iyi eğitim görmüş, orta gelir düzeyinde bir karaktere odaklanır.

Meçhul ve Aksak Ritim, toplumun alt sosyo-ekonomik düzeyini oluşturan varoşlardaki akıllı ve çekici bireylerin bu özellikleri dolayısıyla içinde yaşadıkları topluluklar tarafınca cezalandırmalarını mevzu edinir. Mart 2004’te piyasaya sürülen Meçhul, Gaye Boralıoğlu’nun yakın arkadaşı meşhur fotoğrafçı Manuel Çıtak’ın 24 fotoğrafından yola çıkılarak soruların metne dökülmediği bir röportaj formunda yazılmıştır. Bu fotoğraflarda yer almayan, varoşlarda yoksulluk içinde büyümüş ve bigün gizemli bir halde ortadan kaybolmuş İbrahim’i bulmak amacıyla yola çıkan iki gazetecinin İbrahim’in yakınları ile yapmış olduğu asla yayımlanmamış röportajlarından oluşur. İbrahim karakterine yakınları ve tanıdıklarının yüklediği doğaüstü özellikler itibariyle esrarengiz gerçekçiliğe, romanın başındaki “bulunmuş metin” takdimindeki dil itibariyle de masala yaklaşır. İbrahim’in uğramış olduğu tacizler üstünden ele alınan cinselliği, bastırılmış eşcinsel karakterlerin kurbanı olarak dışlanması ve içine karışmaya çalmış olduğu her topluluk tarafınca cezalandırılması dolayısıyla da bir melodram olarak da okunabilir. Nisan 2004’te Selda Asal tarafınca sanatçılara kendi sergilerini açabilme ve disiplinlerarası ortak sanat projeleri gerçekleştirebilme şansı vermek amacıyla kurulmuş Apartman Projesi’yle ortak olarak meydana gelen bir etkinlik kapsamında Meçhul’de yer edinen fotoğraflar Asmalımescit’te on beş gün süresince projeksiyonla sergilenmiş, Zuhal Olcay ve Altan Erkekli ziyaretçilere kitabından bölümler öğrenim görmüştür.

2009 Ekim’inde piyasaya sürülen ve gene varoşlardan bir karakterin, on beş yaşındaki çiçekçi çingene Güldane’nin öyküsünü özetleyen Aksak Ritim, Güldane’nin kendi cinselliğini keşfetmesini ve taksi şoförü Halil ile yaşamış olduğu aşk/nefret ilişkisini mevzu edinir. Ölüm, kaza şeklinde mevzulara yaklaşımında esrarengiz gerçekçilik öğeleri barındıran roman, Güldane’nin cinselliğinin kontrolünü mahallenin genç erkeklerine düzenlemiş olduğu mum ışığında soyunma gösterisi ile kendi eline alması açısından Meçhul’den farklılaşır. Ancak bu sefer de Güldane farkındalığının kurbanı olur, Meçhul’deki İbrahim şeklinde güzelliği, çekiciliği ve en önemlisi de aklıyla içinde yaşamış olduğu topluluktan değişik olduğundan gene o topluluk tarafınca yok edilir. Aksak Ritim, Notre Dame de Sion tarafınca 2011 senesinde Edebiyat Ödülü Mansiyonu’na layık görülmüştür.


Gaye Boralıoğlu Kitapları – Eserleri

  • Dünyadan Aşağı
  • Alâmetler Kitabı
  • Kutsal Kadınlar
  • İçimdeki Ses
  • Aksak Ritim
  • Meçhul
  • Hepsi Hikâye
  • Haysiyet


Gaye Boralıoğlu Alıntıları – Sözleri

  • “Bunlar, onların hikâyeleri, bizim değil. Gerçek diye bir şey yok bu dünyada, yazdığımız, yakıştırdığımız hikâyeler var yalnızca… Kendimize yeni bir hikâye yazacağız…” (Alâmetler Kitabı)
  • Safiye daha da deliriyor, üstünü başını paralamaya başlıyordu. Kimi gün ağzına lokma koymuyor, kimi gün on günün yemeğini tek öğünde tüketiyordu. (Aksak Ritim)
  • Sonra hanım döndü. Bir manken profesyonelliği ve zarafeti ile kapıya doğru, şu demek oluyor ki Necmettin’e doğru yürümeye başladı. Necmettin’in yüreği ağzındaydı. Ya kapıyı açarsa?
    Ama hanım kapıyı açmadı, onun yerine göğüslerinin üstünden bağladığı havlunun düğümünü açtı ve ayaklarının altına bıraktı. İşte o anda Necmettin aklının ucundan bile geçmeyecek bir gerçekle burun buruna geldi. Anahtar deliğinden görmüş olduğu şahane hanım, bir erkekti! (Alâmetler Kitabı)
  • Ah ruhumun ince sesi, Ah rüyasına yattığım.Sen ve ben ikimiz, yitik bir ülkenin mahzun çocuklaryız. Birbirimize yaslandık, böylece katlandık. Katlandık, katıldık, katılıp kaldık. Yıkıntılar içinde bulduk birbirimizi, toz duman. Senin gözyaşında çakıl taneleri, benim karnımda bir hançer. Ağrılarımıza yüz sürdük, terimizle şifa bulduk. İkiyken bir, birken oldukca olduk. (Alâmetler Kitabı)
  • “Eski sevgili, eski sevgilidir. Eskide kalması lazım. Yanında taşırsan birikir. İnsanın hayatta bir sürü eski sevgilisi oluyor.” (Hepsi Hikâye)
  • İnsan yaralı bir hayvandır. (Dünyadan Aşağı)
  • Ben orada onun istediği kadar vardım istediği sürece ve istediği şekilde vardım, şu demek oluyor ki aslen yoktum. (Dünyadan Aşağı)
  • Eski sevgili, eski sevgilidir. Eskide kalması lazım. Yanında taşırsan birikir. (Hepsi Hikâye)
  • Hayal etmek, yalnızlık gerektirir. (Alâmetler Kitabı)
  • “Zamanın ağırlığını meğer başkaları kaldırıyormuş insanoğlunun üstünden…” (Alâmetler Kitabı)
  • Bazı insanoğlu hiçbir şey yapmazlar;bir tek beklerler.Öyleki kendilerini oradan oraya atmazlar,çabalayıp üzülmezler,kimsenin kapısını çalmazlar.Bu yüzden de asla suratlarına kapı kapanmaz.Sadece beklerler.Öylece beklerler.Bekledikleri her ne ise çoğu zaman asla beklemedikleri zamanlarda onların ayaklarına gelir.Beklemedikleri bile gelir.Çalmadıkları kapılar durduk yerde açılır.Ben onlardan değilim. (Hepsi Hikâye)
  • Kalbin oldukca yumuşak Noni (Meçhul)
  • Ölümle doğum kolaydır. Bir anda doğarsın, aniden ölürsün. Asıl sorun ikisinin içinde geçen zamanda. (Meçhul)
  • Ortalıkta dolaşan bir söz var, kime ilişkin, bilmiyorum açıkçası: “Şöhret, insanoğlunun avam nezdindeki değeridir; saygınlık, seçkinler nezdindeki değeridir;
    özsevi de kendi gözündeki değeridir.” Genel olarak doğru görünüyor. (Haysiyet)
  • Yüzsüzlük öyleki bir şey ki, ilk ortaya çıktığında başını ezmezsen salgın bir hastalık şeklinde yayılıveriyor insanoğlu içinde. Bir de baştakiler, büyükler bu şekilde davranınca, öteki insanoğlu da şevkle taklide başlıyor. Normal şartlarda infiale niçin olması ihtiyaç duyulan erdemsizlik, ahlâksızlık, üstünde pek durulmayan, bayağı bir davranış oluveriyor. Haysiyet, nezaket, diğerkâmlık neredeyse geçerlilikten kalktı. (Kutsal Kadınlar)
  • “Derler ki her canlının kendi kokusu varmış. Çiçekler ayrı kokarmış, hayvanlar ayrı. Hele hanımefendiler… Her biri ayrı bir çiçeğin rayihasını taşırmış.’ (Kutsal Kadınlar)
  • Yine de ikimiz bir noktalı virgül şeklinde bütünleşmiştik işte…
    Ben noktaydım; dünya hali içinde pek de kayda kıymet olmayan minnacık bir mühür.
    O virgüldü; durmadan arkasına yeni vagonlar eklenen, yoldan çıkmış bir çekicilik treni. (Kutsal Kadınlar)
  • Birlikte hayallerimiz oldu. Hiçbir vakit gerçekleşmeyecek olan, gerçeğin o denli uzağında fakat yalnızca bizim olan, başka asla kimsenin bilmediği ve ve bilemeyeceği hayallerimiz oldu. Aşk şeklinde bir şey işte. (Meçhul)
  • Ben asla konuşmazsam ve tüm dünya gözlerini kaparsa o vakit, kimse ben var mıyım yok muyum bilmesi imkansız. (Meçhul)
  • Koca kanatlı iki kuşun bir olup dünyanın başkentindeki iki büyük kuleyi yerle bir etmiş olduğu, Kandaharlı Fatima’nın burkasının altından hayatında ilk kez dudağına ruj sürdüğü, Filistinli Ziyad’ın karaciğerinin dört parmak altından vurulmuş olduğu, Picasso’nun Dört Kulaklı adlı tablosunu Diyarbakır’dan Kayseri’ye getiren getiren trenin raydan çıkmış olduğu, tüm lolita mankenlerin rüyalarında saçlarının arasına karafatmalar dolduğunu görmüş olduğu gecenin sabahında, İbrahim ortadan kayboldu… (Meçhul)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş