Eğitim

Kelama Giriş – Ahmet Saim Kılavuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kelama Giriş – Ahmet Saim Kılavuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kelama Giriş kimin eseri? Kelama Giriş kitabının yazarı kimdir? Kelama Giriş konusu ve anafikri nedir? Kelama Giriş kitabı ne konu alıyor? Kelama Giriş PDF indirme linki var mı? Kelama Giriş kitabının yazarı Ahmet Saim Kılavuz kimdir? İşte Kelama Giriş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Saim Kılavuz

Yazar: Ulvi Murat Kılavuz

Yayın Evi: İsam Yayınları

İSBN: 978753899239

Sayfa Sayısı: 191


Kelama Giriş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kelâm, çıkış noktası itibariyle dinî esasları müdafa faaliyetidir. Ancak vakit içinde naslar tarafınca ortaya konulmuş olan Allah ve âlem tasavvurunu detaylı halde işleyerek sahih ve muhkem bir dünya görüşü oluşturma yönünde ilerlemiştir. Bu yaratı, bir taraftan kökleri Hz. Peygamber dönemine kadar uzanan bu sürecin tarihsel seyrini kişiler, görüşler ve eserler üstünden gözler önüne sermektedir. Bir taraftan da bu tarihsel süreçte oluşturulan sistematiğin kendine özgü karakteristiğini ortaya koymaya iş yapmaktadır.


Kelama Giriş Alıntıları – Sözleri

  • Bir başka izaha nazaran bir çok nakli deliller tarafınca da desteklenen kati delillere dayanan kelam kalpte en fazla tesir uyandırıp ona nüfuz eden ilimdir. Bu sebeple “yaralamak” anlamına gelen “kelm” kökünden türetilen “kelam” sözü bu ilme ad olmuştur
  • “İnsan öncelikle dinin itikat sahasına ait değişmez ilkelerine dair bilgi sahibi olmalıdır ki, bunlar üzerinde akıl yürütmek suretiyle nihai noktada bilinçli bir yöneliş ve irade ile tasdik noktasına gelebilsin.”
  • Kelâm bilimsel, İslâm kanunu suretiyle oluş kaydıyla da felsefeden ayrılır. Felsefe de kelâm benzer biçimde Allah’ın zatı ve sıfatlarını, başlangıç ve son itibariyle yaratılmışların durumlarını mevzu edinir. Fakat bu bahsedişte hareket noktası akıldır. Akıl ile tutarsız görmüş olduğu mevzularda nakli (âyet ve hadis) kabul etmez. Kelâmın hareket noktası ise vahiydir, nakildir. Kelâm her ne kadar inanç konularının açıklanması ve ispatında akla yer verse de, vahyi hareket noktası kabul eder, İslâmî prensiplere bağlı kalır. Kelâm bu yönüyle, salt akılcı davranan ve vahyi çıkış noktası kabul etmeyen felsefeden ayrılır.
  • Abdullah Harputi (…) kelamı asrın gereksinimlerine nazaran tekrardan tedvin ve telif etmenin, İslam alimlerini bekleyen öncelikli bir vazife olduğu kanaatini vurgulamaktadır.
  • Tevhit ilkesi üstüne temellenen ve dolayısıyla insan ve cemiyet yaşamının kültür, sanat, bilim, felsefe, eğitim, iktisat benzer biçimde tüm alanlarını kapsayan, muhataplarına yalnız bir inançlar manzumesi yada yaşam seçimi değil, geniş ölçekli bir hukuk ve ilişkiler sistemi de sunan İslâm’ın dünya ile yüzleşmesi büyük seviyede kelâm eliyle gerçekleşecektir.”
  • esasen, her ne kadar İslâm’ın koyduğu hükümler ferdin yerine getirişi açısından itikadî, amelî ve ahlâkî olarak üç bölümde inceleniyor olsa da, bir bakımdan hepsi de itikadîdir. bu sebeple dinî bir yargı hangi gruptan olursa olsun kitap yada mütevâtir sünnetle durağan(durgun) olmuşsa ve anlamı üstünde de ittifak var ise, onun dinden olduğuna ve İslâmî bir yargı haysiyeti taşıdığına inanmak zorunludur.”
  • sekülerleşme ile beraber sahih dinî anlayıştan uzaklaşma ve bireylerde yalnız yüzeysel bazı uygulamalarla tezahür eder hale gelmesi, meselâ müslümanlığın yalnız domuz eti yememek benzer biçimde pratiklerle ifadesini bulması, mânevî olana yöneliş ihtiyacını ortadan kaldırmamakta ve oluşan boşluk, moda haline gelen akımlar, yeni yönelişler tarafınca doldurulmaktadır.”
  • Buna ilk elde verilecek yanıt, bu şekilde bir şeyin İslâm açısından kuramsal olarak mümkün olmadığıdır.
    Bunun birinci sebebi, İslâm’da dinin, Hristiyanlık’taki kilise benzer biçimde kurumsallaşmamış olması ve dolayısıyla “dini olan” ile “dünyevi olan” (seküler) içinde mutlak ve keskin bir karşıtlık, birbirini dışlama ilişkisi bulunmamasıdır…
    İkinci sebep, İslâm’ın yalnız mânevi boyutu bulunmayıp, tüm hayata yönelik bir perspektif sunmasıdır. Yani mânevî değerlerden hareketle dünya yaşamını da tanzim eden, sonuçta bir “inanç ve ahlâk toplumu”nu gerçekleştirmeyi hedefleyen bir yapıya haiz bulunmasıdır.” *
    Üçüncü sebep de İslâm’ın inanç anlayışıdır. İmanın üç temel esası birleştirme, risalet ve âhirettir. Allah’ın varlığı ve birliği tüm varlığın merkezine oturtulunca, yukarıda ifade edilmiş olduğu benzer biçimde dünya nihaî noktada Allah’ın varlığına ulaştıran bir vesile olarak değerlendirilir ve seküler zihinde yer eden “varlık ve âlemin Allah’tan kopukluğu” düşüncesi ortadan kalkar.”**
  • filibeli’nin en mühim özelliklerinden birisi, döneminde başat olan batı’dan bilimsel verileri peşinen hüsnü kabul ile alma anlayışını aşması ve sürecinin bilimsel nazariyelerine davranışlarında ölçülü yaklaşmayı başarabilmesidir. onun, ” faraziyelerin zandan ibaret olup emek verme ve araştırmaya nazaran biçim almış olduğu”,* ” araştırmalar bitmeyeceği için bilimin hiçbir vakit son sözünü söyleyemeyeceği”* şeklindeki kanaatleri bu tutumunda etkili olmuştur.”**
  • Ancak Mu’tezile’nin, vahyin yerine aklı koyduğunu ve nassi dikkatsizlik ettiğini söylemek yanlış olur. Onlar Aydınlanma düşüncesinde olduğu benzer biçimde kendilerini ilâhî rehberlikten müstağni görmüş, Kur’ânî hidayetten
    bağımsız bir akılcılık geliştirmiş değildir. Esasen düşünme faaliyetlerinde akla mühim bir rol yüklerken de Kur’an’ın düşünmeyi teşvik eden ve akletmeyenleri kınayan ifadelerini dayanak göstermişlerdir. Akıl onlar açısından bilhassa konuların işlenmesinde kuramsal alt yapıyı oluşturma noktasında önemlidir. İtikadî
    meselelerin ayrıntıları onlara nazaran de sadece vahiy ve nakil ile bilinir. Bu görüşleri doğrultusunda, aklı inanç esaslarına ilişkin meselelerden ziyade varlık ve doğa mevzularında etkin olarak kullanmışlardır.


Kelama Giriş İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kelam ilminin tarihsel yolculuğundan başlayarak mevzu hakkında görüş geliştirenler ve yaratı verenler günümüze kadar işleniyor. Bilhassa günümüzde kelamın işlevi mevzusunun üniversite derslerinde noksan kaldığını, kelamın geçmiş faaliyetlerden ve tartışılmış konulardan ibaretmiş benzer biçimde gösterilmiş bulunduğunu fakat kelam faaliyetlerinin bugünde sonu ‘loji’ ve ‘izm’li öğütücü kavramlara karşı insan/fıtrat/ümmet/varlık vb. birçok alanda İslamı müdafa konumunda olduğu anlaşılıyor. Ardından klasik kelam meseleleri işlenerek son olarak kelama değişik grupların eleştirileri, bu eleştirilerin kabul edilebilir ve kabul edilemez yönleri karşımıza çıkıyor. Kaynakçada kelam ilmini anlama/öğrenmede kılavuz olması yönünden incelenmesi yararlı olacak kitaplar mevcut. Özetin özeti olsada kısa ve yayarlı bir lügat ile de kitap sonlanıyor. Okunmasını tavsiye edeceğim mühim bir kitap. (Şeyma EKİNCİ)

Kelam ile ilgili temel data edinmek isteyen, kelamın ne işe yaradığını, tarihsel sürecini ve kelam akımlarının neyi savunduklarını öğrenmek isteyen için oldukca kafi bir kitap bulunduğunu belirtmek isterim. Eğer kelam üstüne bir mevzuda derinleşmek istiyorsanız dahi genel bir yine olarak da okunabilecek bir kitap. (Ahmet Taha Peker)

”Ona (Gazzali’ye) nazaran dini ilimler içinde külli olan kelamdır. Şundan dolayı kelam bilimsel en genel olan ile, varlıkla ilgilenir.”
———————————–
Dini ilimler her Müslümanda entelektüel bir data olarak genel bakışı bulunması ihtiyaç duyulan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. İslam dinini yaşamak ve konuşmak adına mevcud ve alimlerin Müslümanlara bir nevi yol gösterme aracı olan bu ilimlere dair giriş durumunda bilgiler, yaşam dairemizi şekillendirdiğimiz dinimize dair genel tasavvuru anlamlandırmamız için işlevsel ve gereklidir.
Bu anlamda dini/İslami ilimlere giriş kitaplarının kıymeti elbet ki oldukca büyüktür. Kelam da bu ilimlerdendir ve bu yaratı gerçek bir giriş kitabı olarak nitelendirilebilir. Maalesef bir çok giriş kitabında göremediğimiz anlaşılırlık, açıklayıcılık ve akıcılık özelliklerini içinde barındırmaktadır. Yazarla, ilk olarak kelamın tanımı üstünde bizi detayları ile aydınlatıyorlar, peşinden kelamcıların temel meselelerine dair bir çerçeve sunuyorlar ve son olarak kelam eleştirilerine de yer veriyorlar.
Eser kelama dair bir çerçeve çiziyor demiştim, bunun yanında Mutezile, Maturidi, Eş’ari’lerin kelam anlayışına dair de farklılık ve ortaklıkları açıklıyor. Bu meselelerin bana hep karışık gelmesi ve anlamamın zor bulunduğunu bundan dolayı bu kitabın bu mevzuda anlaşılır çerçevesinin benim için oldukca anlamlı bulunduğunu belirtmek isterim. Doğal seyirde meydana gelecek olan düşünce ayrılıklarının yeni perspektifler sunduğunu ve kıymetini unutmamanın gereğini bu vesileyle yine farkına varmış oldum.
‘’Nitekim Kur’an’da insanoğlu arasindaki görüş ayrılıklarının yaratılıştan geldiğini haber vermektedir : “Rabbin dileseydi tüm insanları bir tek millet yapardı. Fakat onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler. Ancak rabbinin acıma ettikleri müstesnadır. Zaten rabbin onları bunun için yarattı.”
———————————–
İslamın tanrı tasavvurunu, kelamın felsefe ile farkını, varlık meselesine Müslümanların görüşlerini, kelamın almış olduğu eleştirileri ve bu eleştirilere verdiği cevabı, ve elbet ki kelamın ne işe yaradığını, işlevini merak eden fakat alana uzak olan bir ihtimal ilk kez bu şekilde bir okuma meydana getirecek olan kişiler için oldukca kıymetli bir giriş kitabı bulunduğunu düşünüyorum.
Son olarak içinde bulunduğumuz Ramazan ayı süresince İLEM TV’de gerçekleşen Ramazan okumalar kapsamında Ömer Türker hocamızın Esma-i Hüsna okumalarının Kelama Giriş kitabındaki 138. sayfa ile süregelen ”Kelamın Allah Tasavvuru” kısmı ile beraber birbirlerini desteklediklerini ve mevzunun tam olarak zihnmizde yer etmesini sağladığını söyleyerek hem kitabı hem Ramazan Okumalarını tavsiye ediyorum.
Ve bir alıntı ile iyi günler temenni ediyorum!
————————————
”İki doğal varlık yada vaka içinde sebep-netice bağlantısı olarak algılanan şey, adetullah olarak isimlendirilen ve bir tür nedensellik görüntüsü veren, Allah tarafınca yaratılmış ve sürdürülen nizamdır’’. (çöl çiçeği)


Kelama Giriş PDF indirme linki var mı?


Ahmet Saim Kılavuz – Kelama Giriş kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Kelama Giriş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Saim Kılavuz Kimdir?


Ahmet Saim Kılavuz Kitapları – Eserleri

  • Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş
  • Kelama Giriş
  • İman Sövgü Sınırı


Ahmet Saim Kılavuz Alıntıları – Sözleri

  • Sağlıklı düşünebilen insan aklı, kendisinde bulunan hakkaniyet, mesuliyet,ebedilik ve sonsuzluk duygusu ile, insanoğlunun başıboş ve amaçsız yaratılmadığı fikrinden hareketle, ahiret yaşamının varlığını kabul eder. (Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş)
  • Kelâm bilimsel, İslâm kanunu suretiyle oluş kaydıyla da felsefeden ayrılır. Felsefe de kelâm benzer biçimde Allah’ın zatı ve sıfatlarını, başlangıç ve son itibariyle yaratılmışların durumlarını mevzu edinir. Fakat bu bahsedişte hareket noktası akıldır. Akıl ile tutarsız görmüş olduğu mevzularda nakli (âyet ve hadis) kabul etmez. Kelâmın hareket noktası ise vahiydir, nakildir. Kelâm her ne kadar inanç konularının açıklanması ve ispatında akla yer verse de, vahyi hareket noktası kabul eder, İslâmî prensiplere bağlı kalır. Kelâm bu yönüyle, salt akılcı davranan ve vahyi çıkış noktası kabul etmeyen felsefeden ayrılır. (Kelama Giriş)
  • Bir başka izaha nazaran bir çok nakli deliller tarafınca da desteklenen kati delillere dayanan kelam kalpte en fazla tesir uyandırıp ona nüfuz eden ilimdir. Bu sebeple “yaralamak” anlamına gelen “kelm” kökünden türetilen “kelam” sözü bu ilme ad olmuştur (Kelama Giriş)
  • Tevhit ilkesi üstüne temellenen ve dolayısıyla insan ve cemiyet yaşamının kültür, sanat, bilim, felsefe, eğitim, iktisat benzer biçimde tüm alanlarını kapsayan, muhataplarına yalnız bir inançlar manzumesi yada yaşam seçimi değil, geniş ölçekli bir hukuk ve ilişkiler sistemi de sunan İslâm’ın dünya ile yüzleşmesi büyük seviyede kelâm eliyle gerçekleşecektir.” (Kelama Giriş)
  • Biz kıyamet günü için hakkaniyet terazileri kurarız. Artık hiç kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (hakkaniyet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (her insana) yeteriz. ( Enbiya 21/47) (Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş)
  • Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir. ( Mü’minûn 23/14) (Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş)
  • Ehl-i Sünnet’e nazaran aden de cehennem benzer biçimde şu anda var ve yaratılmıştır, oradaki yaşam sonsuz ve ebedidir. (Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş)
  • Yine onlar, sana indirilene ve senden sonrasında indirilene inanç ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar (Bakara 2/4) (Anahatlarıyla İslam Akaidi Ve Kelama Giriş)
  • esasen, her ne kadar İslâm’ın koyduğu hükümler ferdin yerine getirişi açısından itikadî, amelî ve ahlâkî olarak üç bölümde inceleniyor olsa da, bir bakımdan hepsi de itikadîdir. bu sebeple dinî bir yargı hangi gruptan olursa olsun kitap yada mütevâtir sünnetle durağan(durgun) olmuşsa ve anlamı üstünde de ittifak var ise, onun dinden olduğuna ve İslâmî bir yargı haysiyeti taşıdığına inanmak zorunludur.” (Kelama Giriş)
  • sekülerleşme ile beraber sahih dinî anlayıştan uzaklaşma ve bireylerde yalnız yüzeysel bazı uygulamalarla tezahür eder hale gelmesi, meselâ müslümanlığın yalnız domuz eti yememek benzer biçimde pratiklerle ifadesini bulması, mânevî olana yöneliş ihtiyacını ortadan kaldırmamakta ve oluşan boşluk, moda haline gelen akımlar, yeni yönelişler tarafınca doldurulmaktadır.” (Kelama Giriş)
  • ¬Müslümandan sövgü ithamını iptal eden her söz tercihe daha layıktır, zayıf olsa bile.
    Hanefi fıkıhçılarından İbni Abidin (1784-1836) (İman Sövgü Sınırı)
  • filibeli’nin en mühim özelliklerinden birisi, döneminde başat olan batı’dan bilimsel verileri peşinen hüsnü kabul ile alma anlayışını aşması ve sürecinin bilimsel nazariyelerine davranışlarında ölçülü yaklaşmayı başarabilmesidir. onun, ” faraziyelerin zandan ibaret olup emek verme ve araştırmaya nazaran biçim almış olduğu”,* ” araştırmalar bitmeyeceği için bilimin hiçbir vakit son sözünü söyleyemeyeceği”* şeklindeki kanaatleri bu tutumunda etkili olmuştur.”** (Kelama Giriş)
  • Ancak Mu’tezile’nin, vahyin yerine aklı koyduğunu ve nassi dikkatsizlik ettiğini söylemek yanlış olur. Onlar Aydınlanma düşüncesinde olduğu benzer biçimde kendilerini ilâhî rehberlikten müstağni görmüş, Kur’ânî hidayetten
    bağımsız bir akılcılık geliştirmiş değildir. Esasen düşünme faaliyetlerinde akla mühim bir rol yüklerken de Kur’an’ın düşünmeyi teşvik eden ve akletmeyenleri kınayan ifadelerini dayanak göstermişlerdir. Akıl onlar açısından bilhassa konuların işlenmesinde kuramsal alt yapıyı oluşturma noktasında önemlidir. İtikadî
    meselelerin ayrıntıları onlara nazaran de sadece vahiy ve nakil ile bilinir. Bu görüşleri doğrultusunda, aklı inanç esaslarına ilişkin meselelerden ziyade varlık ve doğa mevzularında etkin olarak kullanmışlardır. (Kelama Giriş)
  • “İnsan öncelikle dinin itikat sahasına ait değişmez ilkelerine dair bilgi sahibi olmalıdır ki, bunlar üzerinde akıl yürütmek suretiyle nihai noktada bilinçli bir yöneliş ve irade ile tasdik noktasına gelebilsin.” (Kelama Giriş)
  • Abdullah Harputi (…) kelamı asrın gereksinimlerine nazaran tekrardan tedvin ve telif etmenin, İslam alimlerini bekleyen öncelikli bir vazife olduğu kanaatini vurgulamaktadır. (Kelama Giriş)
  • Birbirine kolayca kafir demek ehli bidatın ayıplarındandır. Ehli sünnetin güzel taraflarından biride birbirlerini tekfir etmeyip olsa olsa hataya oran etmeleridir. (İman Sövgü Sınırı)
  • Buna ilk elde verilecek yanıt, bu şekilde bir şeyin İslâm açısından kuramsal olarak mümkün olmadığıdır.
    Bunun birinci sebebi, İslâm’da dinin, Hristiyanlık’taki kilise benzer biçimde kurumsallaşmamış olması ve dolayısıyla “dini olan” ile “dünyevi olan” (seküler) içinde mutlak ve keskin bir karşıtlık, birbirini dışlama ilişkisi bulunmamasıdır…
    İkinci sebep, İslâm’ın yalnız mânevi boyutu bulunmayıp, tüm hayata yönelik bir perspektif sunmasıdır. Yani mânevî değerlerden hareketle dünya yaşamını da tanzim eden, sonuçta bir “inanç ve ahlâk toplumu”nu gerçekleştirmeyi hedefleyen bir yapıya haiz bulunmasıdır.” *
    Üçüncü sebep de İslâm’ın inanç anlayışıdır. İmanın üç temel esası birleştirme, risalet ve âhirettir. Allah’ın varlığı ve birliği tüm varlığın merkezine oturtulunca, yukarıda ifade edilmiş olduğu benzer biçimde dünya nihaî noktada Allah’ın varlığına ulaştıran bir vesile olarak değerlendirilir ve seküler zihinde yer eden “varlık ve âlemin Allah’tan kopukluğu” düşüncesi ortadan kalkar.”** (Kelama Giriş)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş