Eğitim

Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı – Yasemin Akış Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı – Yasemin Akış Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kimin eseri? Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kitabının yazarı kimdir? Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı konusu ve anafikri nedir? Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kitabı ne konu alıyor? Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı PDF indirme linki var mı? Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kitabının yazarı Yasemin Akış kimdir? İşte Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Yasemin Akış

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755399720

Sayfa Sayısı: 192


Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Vigilius Haufniensis, bildiğimiz ismiyle Søren Kierkegaard, kaygıyı bir uçurumun sınırında durduğumuzda hissettiğimiz baş dönmesine benzetir. Adımını uçurumun belirsizliğine doğru atmanın ya da atmamanın kararını verebilecek olmak ve tüm olasılıkların bir an için önümüzde serili olması hali insanda bu baş dönmesini meydana getirir. Benzer şekilde kaygı, olanaklar içinde seçim yapmanın sorumluluğunun bireye ilişik olduğu her durumda ortaya çıkan baş dönmesidir. Uçurumun kenarından aşağıya bakıp başı dönen bir insan şeklinde, özgürlük kendi olanaklarını seyreder. Kendi kendisiyle ilişki kurma olanağını ve bu ilişkiden görevli olmanın zorunluluğunu keşfeder. Bu nedenle kaygı hem ona doğru itildiğimiz hem de ondan kaçındığımız “sempatik bir antipati, antipatik bir sempati”dir. Søren Kierkegaard’da Kaygı Kavramı, varoluşçu Danimarkalı felsefeci Kierkegaard’ın izinde özgürlüğün insan varoluşundaki en temel emaresi olan kaygıyı, kalıtsal günah, özgürlük, vakit ve umutsuzluk kavramlarıyla ilişkisi bağlamında açıklamaya yönelik bir çabadır.


Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı Alıntıları – Sözleri

  • Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır.”
  • hepimiz
    bekleyişi kadar büyüktü
    biri olabilecek olanı beklediği için
    diğeri dâimi olanı beklediği için büyüktü
    oysa imkânsızı bekleyen
    herkesten büyüktü
  • Günah bir insan yöntemiyle, ölüm de günah yöntemiyle dünyaya girdi.
  • Tanrı buyrukla birlikte Âdeme iyinin ve kötünün bilgisini değil, yapabiliyor olmanın imkânını verir. Adem ahlâki anlamda iyi ve fena arasındaki farkın bilgisine haiz değildir. Eğer o şekilde olsaydı daha sonradan ortaya çıkacak farkı öngörmüş olurdu.
  • Evlen! Pişman olacaksın. Evlenme… Yine pişman olacaksın.
    Akıl azaldığı oranda kaygı da azalır.
    Büyüklük şu ya da bu olmak değil, kendin olmaktır.
    Canı sıkılan hepimiz değişiklik istiyor.
  • Evlen, pişman olacaksın; evlenme, ondan da pişman olacaksın, evlen ya da evlenme, her ikisinden de pişman olacaksın; ya evlen ya da evlenme, her ikisinden de pişmansın.
  • Tanrı’nın bedeni yönetmesi için yarattığı ruh, bedenin kölesi olmuştur.


Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kaygı Kavramı: Kierkegaard’ın “kaygı terimi” kitabını okuduktan sonrasında bazı kavramların havada kaldığını hissettim. Bu kitap Kierkegaard’ın kaygı terimini, umutsuzluk terimini anlamamda epey destek oldu.
Kierkegaard, 18. yy.da yaşamış, varoluşçuluğun temellerini atan düşünür. Babası koyu bir protestan imiş, kendisi de inançlı bir hristiyan dolayısıyla mevzu bol miktarda teolojinin alanına giriyor. Hal bu şekilde olunca Hıristiyan inancına, inancın kendi içindeki tartışmalarına da değinilmiş ve kaygının, günah, özgürlük ve suçluluk ile ilişkisi ele alınmış.
Kierkegaard kaygı terimini ele almaya, insanoğlunun, özgür halde günah işlemesi ve cennetten kovulup dünyaya düşmesiyle başlatıyor. Tanrı, Adem’e bahçenin ortasındaki ağaçtan yemesini yasak ettiğinde Adem iyinin ve kötünün bilgisine haiz değildi, günahın ne işe yaradığını bilmiyordu. Adem, seçimini kaygı içinde yapmış oldu ve ölümlü olma pahasına benliğini ortaya koydu. Burada kaygı, olanakların insanoğlunun önüne serildiği bir durum olarak tanım ediliyor. Kaygı günaha niçin olmasa da günahın olanaklarını yaratan bir önkoşul. Kaygının ortaya çıkması için de özgürlüğün koşul olduğu belirtiliyor. Kaygı objesi hiçlik olan bir olgu, bu hiçlik de geleceğe ilişik durumları, olanaklılıkları içeren bir hal.
Daha önceki filozoflar insanoğlunun ruh ve bedenden oluştuğunu belirtirken, Kierkegaard bunun noksan bir tanımlama bulunduğunu, insanda ruh ve bedenin sentezini elde eden bir de tin bulunduğunu belirtmiş. Bu, insanı hayvandan ayıran bir özellik. Kierkegaard’a bakılırsa kaygının ortaya çıkması için insanoğlunun bir tine haiz olması gerekiyor. Tin, “ölümcül hastalık umutsuzluk” kitabının girişinde “ben” olarak tanımlanıyor kısaca insanoğlunun kendiyle kurduğu ilişki. Kierkegaard’a bakılırsa İnsan bir tek ruh ile bedenin değil bununla birlikte sonlu ile sonsuzun, mecburi ile özgürlüğün de bir sentezidir. Bu bağlamda, Kierkegaard’a bakılırsa ferdin Tanrı’yı tanıması bu sentezlerden ölümsüzlük unsuru için mühim.
Tin yokluğu “demonik” kısaca şeytansı olarak tanımlanmış. Kendi içine kapanan, iletişimden kaçan insanoğlunun hali başka güçlerin kontrolündeki ferdin haline benzetildiği için bu duruma demonik deniyor. İyiye ve kötüye duyulan kaygı olarak ayrı başlıklar açılmış. İyiye duyulan kaygı ferdin iyi olmanın olanaklarına dair duyduğu kaygı, kısaca ferdin kendiyle yüzleşmekten, kendi için iyi olandan kaçınma hali, iyi olmanın olanaklarından kaçınma hali iken kötüye ilişkin kaygı ise günahtan kaçış olarak belirtilmiş. Kaygının objesi hiçlik iken günah işeyen bireyde günahın objesi nesnel bir hal alıyor, sadece ferdin kaygısı bitmiyor, şu sebeple fert ne kadar dibe batarsa batsın daha da derine batabilir. Bu durum kötüye ilişkin kaygı olarak değerlendiriliyor.
Kierkegaard’a bakılırsa kaygının yoğunlaştığı durumlarda tin geri çekilir. Buna örnek olarak da doğum örneği verilmiş. Kadının duyusallığı adama bakılırsa daha çok olduğundan kaygısı daha yoğun, sadece kaygının yoğunluğu kadının daha zayıf olduğuna değil adama bakılırsa daha kuvvetli olduğuna dair bir işaret.
Hıristiyan inancının kalıtsal günah anlayışı uzun bir bölümde ele alınmış. Katolisizm’e bakılırsa her fert Adem’in günahını taşıyarak dünyaya gelir, bundan dolayı vaftiz edilir. Kierkegaard, günahın, hayvanın bir hususi durumunun sonraki nesle geçmesi şeklinde biyolojik kalıtsal bir şey olamayacağını dolayısıyla sonraki nesle geçmesinin mümkün olamayacağını belirtmiş. Ona bakılırsa her fert günah işlemeyi kendi seçer. Ayrıca Adem’in günahının abartıldığını, bunun ilk günah olma haricinde her bir ferdin günahının onun günahı kadar mühim bulunduğunu belirtir. Adem tek başına tüm soyu temsil etseydi o halde kimsenin özgür iradesi olmazdı, oysa Kierkegaard’a bakılırsa her fert günahı kaygı içinde, kendi seçimi ile işler. Ona bakılırsa Hz. İsa’nın yeryüzüne gelmiş olarak insanoğlunun önceki günahlarının kefaretini ödemesi kalıtsal günah tartışmalarına da bir son vermiştir; insanoğlunun günahlarının kefareti ödenmiş, İsa’dan sonraki her fert günahsız olarak dünyaya gelmiştir.
Günah terimi ele alınırken nesnel günah ve öznel günah olmak suretiyle iki başlık açılmış. Nesnel günah, insanoğlunun başka insanların günah işledikleri bir ortama doğması, o ortamda bulunması olarak dolayısıyla günahın bulunmuş olduğu ortam, durum olarak; öznel günah ise ferdin kendi işlediği günah olarak tanımlanmış.
Adem, günahın ne işe yaradığını bilmiyordu, oysa Adem’den sonrasında gelen bireyler günah işlenen bir ortama doğuyor dolayısıyla günahı biliyor ve onun olanaklarını tahmin edebiliyorlar. Her fert, niteliksel bir sıçrama ile anda masumiyetten ayrılıyor. Masumiyet, ferdin tininin uykuda olması olarak tanımlanıyor. Ruh ve bedenin sentezini elde eden tin hemen hemen uykuda olduğundan ferdin seçimleri iyi ve fena olarak tanımlanmıyor.
Günah teriminin kökeninin özgürlük şeklinde açıklanamaz olduğu belirtiliyor, günah işlemek için de insanoğlunun özgür olması gerektiği kısaca önünde olanaklılıkların olması gerektiği belirtiliyor.
Kierkegaard, Sokrates’in günahın(kötülüğün) fert tarafınca bilerek işlenmeyeceğini, bunun cahillik sonucunda meydana geldiği düşüncesine katılmıyor, ona bakılırsa cahillik dışsal informasyon eksikliği değil, ferdin kendi ile kurduğu birlikteliğin bilgisizliğidir.
Pagan ve Hıristiyan karşılaştırılması yapılarak paganda kaygının objesinin yazgı Hıristiyan’da ise hiçlik olduğu belirtilmiş. Paganlar bir tanrıya inanmadıkları için tinsiz olarak değerlendirililirken, Hristiyanlardaki paganlık ( Hristiyan inancının dogmatik hali) ise tin yoksunluğu olarak nitelendiriliyor. Tin yoksunluğu hali pagan’ın tinsizliğine bakılırsa daha alt bir durum olarak değerlendiriliyor şu sebeple kendi benine haiz olmayan fert Tanrı karşısında kendi benliğiyle yer alamıyor. Tin yoksunu fert topluluklar içinde, kendi beniyle değil de başkalarının fikirleriyle hareket edebiliyor. (Mehmet Ben)


Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı PDF indirme linki var mı?


Yasemin Akış – Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yasemin Akış Kimdir?

1983’te İzmir Bornova’da hayata merhaba dedi. Lisans eğitimini Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe bölümünde tamamladı. Varoluşçuluk çalışmalarına “Albert Camus ve J.P. Sartre’da Saçma’nın Karşılaştırılması” isminde yüksek lisans tezi ile başladı. Çalışmalarını “Søren Kierkegaard’da Kaygı Kavramı” üstüne doktora tezi ile sürdürdü. Bu kapsamda 2010-2011 yılları aralığında Southern Illinois Üniversitesi (ABD)’nde araştırmacı olarak bulunmuş oldu. Doktorasını tamamladığı 2014 senesinde, Howard and Edna Hong Kierkegaard Library bursiyeri olarak Northfield, Minnesota (USA)’ya çağrı edildi. Kierkegaard ve Varoluşçuluk üstüne fazlaca sayıda yayını bulunan yazar, halen Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir


Yasemin Akış Kitapları – Eserleri

  • Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı


Yasemin Akış Alıntıları – Sözleri

  • Günah bir insan yöntemiyle, ölüm de günah yöntemiyle dünyaya girdi. (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • Tanrı’nın bedeni yönetmesi için yarattığı ruh, bedenin kölesi olmuştur. (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • Evlen, pişman olacaksın; evlenme, ondan da pişman olacaksın, evlen ya da evlenme, her ikisinden de pişman olacaksın; ya evlen ya da evlenme, her ikisinden de pişmansın. (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • Evlen! Pişman olacaksın. Evlenme… Yine pişman olacaksın.
    Akıl azaldığı oranda kaygı da azalır.
    Büyüklük şu ya da bu olmak değil, kendin olmaktır.
    Canı sıkılan hepimiz değişiklik istiyor. (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır.” (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • Tanrı buyrukla birlikte Âdeme iyinin ve kötünün bilgisini değil, yapabiliyor olmanın imkânını verir. Adem ahlâki anlamda iyi ve fena arasındaki farkın bilgisine haiz değildir. Eğer o şekilde olsaydı daha sonradan ortaya çıkacak farkı öngörmüş olurdu. (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)
  • hepimiz
    bekleyişi kadar büyüktü
    biri olabilecek olanı beklediği için
    diğeri dâimi olanı beklediği için büyüktü
    oysa imkânsızı bekleyen
    herkesten büyüktü (Soren Kiekegaard’da Kaygı Kavramı)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş