Eğitim

Börklüce – Bilge Umar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Börklüce – Bilge Umar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Börklüce kimin eseri? Börklüce kitabının yazarı kimdir? Börklüce konusu ve anafikri nedir? Börklüce kitabı ne konu alıyor? Börklüce PDF indirme linki var mı? Börklüce kitabının yazarı Bilge Umar kimdir? İşte Börklüce kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Bilge Umar

Yayın Evi: Evrensel Basım

İSBN: 9786053313908

Sayfa Sayısı: 228


Börklüce Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bilge Umar 1936 senesinde İzmir Karşıyaka’da dünyaya geldi. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Aynı fakültede asistan olarak çalıştı ve doktorasını yapmış oldu. Doçentlik imtihanını vererek öğretim üyeliğine atandı. Uzun seneler Ege Üniversitesi’nin çeşitli yüksek okullarında ek görevle öğretim üyeliğinin yanı sıra müdürlük, kendi fakültesinde dekan yardımcılığı benzer biçimde görevler yapmış oldu. Kurucu öğretim üyeleri içinde bulunmuş olduğu Ege Üniversitesi’ne (şimdi, Dokuz Eylül Üniversitesi) bağlı Hukuk Fakültesi’nde “Medenî Usul ve İcra-İflâs Hukuku Kürsüsü” başkanı oldu. Üniversiteden ayrılarak hukuk danışmanlığı ve avukatlık yapmış oldu. Hukuk mesleği ile ilgili araştırma yazıları ile yapıtlarının yanı sıra çevirileri, bilhassa Türkiye’nin ilkçağ kentleri üstündeki araştırmaları ile tarih ve arkeoloji mevzularını içeren kitaplarıyla tanındı.

Son olarak Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Medeni Yargılama (Usul) Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku derslerini verdi. Kamu Hukuku bölüm başkanlığı görevinden 2016 senesinde emekli olarak İzmir’e yerleşti.

Börklüce’nin kendisi de, yaşamı da, üstüne gönderilen ilk iki Osmanlı ordusunu perişan ederek Karaburun Yarımadası’nda oluşturmayı ve birkaç yıl yaşatmayı başardığı dervişler-müritler komünü de dünya tarihinde benzersiz bir örnek oluşturuyor.

Tüm bu mevzular üstüne oldukca detaylı, çarpıcı bilgiler edineceğiniz bu kitabın alışageldiğiniz tarih romanlarına asla benzemediğini görmüş olacaksınız. Bundan dolayı bu kitap, deneyimli bir tarih araştırmacısının özenli ve tutkulu çalışmasıyla, “asli kaynaklar”dan (mesela öldürülmesi öncesinde Börklüce ile konuşabilmiş olan Rum tarihçi Doukas’ın anlattıklarından) çıkardığı detayları size aktarıyor ve kitap sonuna ekli “meraklısı için notlar” bölümünde bu kaynaklar üstüne de informasyon sunuyor. Ancak, Börklüce vakası hakkında bizlere informasyon elde eden kaynaklar, bu olayın bazı ayrıntılarında ya suskundur ya da aralarında kopukluk, farklılık vardır. İşte bu aşamada yazarın hayal gücü devreye giriyor ve sizi Börklüce’nin o büyük serüveni ile bir roman bütünlüğü içinde karşı karşıya getiriyor.


Börklüce Alıntıları – Sözleri

  • ….Düm tek demek, sanki “vur davula vur ha “ der benzer biçimde, ilkin sağdaki kaseye sonrasında soldaki kaseye vur da vur demek oluyor. Dem dem dem ise terennüm benzer biçimde geliyor fakat değil, derin felsefesi vardır. Bilirsiniz ki dem Arapçada kan, Farsçada zaman anlama gelir. Bektaşilikteki manası da bu ikincisidir. Bektaşilere gore dönemin hakikati, içinde bulunulan an’dır, kısaca bu dem’dir. Kainat her dem, her an değişip tekrardan yaratılmaktadır. Bir an önceki evren uçmuş, akmış, gitmiştir;biz, içinde bulunduğumuz dem’de öncesiz ve sonsuz varlıktan, kısaca Hüda’dan, Allah’tan onun bir parçası ve bir görünüşü olarak zuhur etmişizdir.


Börklüce İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitap, şeyh bedrettinin müridi börklüce üstüne yazılmış zamanı bir roman. En sonda da kaynakça olarak yararlanılan kitaplar verilmiş. Kitapta coğrafi betimlemeler oldukca uzun tutulmuş keşke daha kısa olsaymış ya da harita yada çizimler ile desteklenseymiş, oldukca zorlandım okurken. Sürükleyici bir zamanı roman bekliyorsanız asla başlamayın fakat genel itibarı ile emek verilmiş, araştırılıp yazılmış bir kitap. (Cavitas)

Oldukca başarı göstermiş bulmadım açıkçası. Yazarın bilimsel nitelikli kariyerinden sanırım dili ağır ve tarihsel vakalar birbirinden kopuk. Börklüce, Torlak Kemal ve Şeyh Bedrettin için baska eserler tercih edilebilir. (Repentless)


Börklüce PDF indirme linki var mı?


Bilge Umar – Börklüce kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Börklüce PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bilge Umar Kimdir?

İzmir, Karşıyaka’da orta halli bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Kişiliğinin oluşmasında bilhassa babasının tesiri oldu; babası, 1917’de lise öğrencisiyken gönüllü olarak yedeksubaylığa gitmiş, İzmir girişini korumak için çaba sarfeden (Foça tarafındaki) topçu bataryalarında göreve getirilmiş; yenilgi üstüne ordu terhis, İzmir işgal edilince derhal, 1919 içinde, Akhisar Kuva-yı Milliye savaşçılarına katılmış, işgal ordusunun 22 Haziran 1920’de giriştiği genel saldırıda yaralanarak, 19 yaşlarında iken, sağ bacağını yitirmiş, İstiklâl Madalyası almış bir kuva-yı milliyeciydi ve ömrü süresince özgü Atatürkçü kalmıştı. Bilge Umar, ilk öğrenimini Karşıyaka’da Cumhuriyet Okulunda; Ortaokul öğrenimini Karşıyaka Lisesi orta bölümünde; Lise öğrenimini o süre Türk Koleji denen İzmir Hususi Türk Lisesi’nde tamamladı ve o lisenin ilk 8 mezunundan biri oldu (1954; her iki oğlu sonradan aynı okulda tahsil gördü). İstanbul Hukuk Fakültesini 1958’de tamamlamış oldu ve derhal aynı Fakültede, Başkanlığında Prof. Dr. İlhan Postacıoğlu’nun bulunmuş olduğu Medenî Usul ve İcra-İflâs Hukuku kürsüsünde asistan oldu. 1962’de “Türk İcra-İflâs Hukukunda iptal dâvası” temalı teziyle Hukuk Doktoru; 1967’de “İsbat Yükü” temalı teziyle Üniversite Doçenti ünvanını elde etti; aynı yıl Fakültesinde Doçent ekibine atandı ve ders vermeye başladı.

Ertesi yıl, yedeksubaylık hizmetine gitti ve yasa gereği Üniversitedeki görevinden ayrıldı. Vazife yeri kur’ada tesadüf sonucu İzmir olarak belirlendi.

1970’de askerlik bitiminde eski kürsüsüne dönmesi yaklaşırken, İzmir’deki yüksek öğretim kurumlarından tavsiyeler aldı; yakın zamana kadar akademi iken 1969’da kanunla Fakülte meydana getirilen, Ege Üniversitesi’ne bağlanan ve öğretim üyelerine de aynı kanunla Üniversite Profesörü, Doçenti ünvanı verilen İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi mensupları, kendi kadrolarını Üniversitede yetişmiş öğretim üyeleriyle güçlendirmek istediklerinden, Umar’a da oradaki Hukuk Kürsüsü’ne gelmesini önerdiler; aynı sırada, o zamanlar mevcud hususi yüksek okul işletmecisi kuruluşlardan biri, kendi yüksek okullarında bazı hukuk derslerinin öğretimini üstlenmesi önerisinde bulunmuş oldu. Umar bu önerileri kabul etti ve 1970 Nisanı başından itibaren o görevleri üstlendi. 1974’de, “İcra ve İflâs Hukuku’nun tarihî gelişmesi ve genel teorisi” temalı Profesörlük takdim teziyle ve üyeleri içinde Prof. Dr. Necip Bilge’nin, Prof. Dr. Baki Kuru’nun da bulunmuş olduğu bir jürinin katılmış olduğu süreçle Profesörlüğe terfi etti; kürsü başkanı oldu, iki kez Dekan Yardımcısı görevinde bulunmuş oldu.

1978’de İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi tarihe karıştı ve öğretim üyeleri yeni kurulan üç Fakültede (İşletme Fakültesi, İktisat Fakültesi, Hukuk Fakültesi) vazife aldılar (İşletme ve İktisat Fakülteleri sonradan İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi olarak birleşti). Umar da, İTBF Hukuk kürsüsünün öteki öğretim üyeleri, İTBF’nin hukuk kürsüsü dışındaki bazı öğretim üyeleri ve İTBF dışından gelen birkaç öğretim üyesi ile beraber, Ege Üniversitesine bağlı  Hukuk Fakültesinin kurucu öğretim üyeleri içinde yer aldı, kendi uzmanlık branşında kürsü başkanlığını üstlendi. Ayrıca o dönemde kendi Fakültesine bağlı bir yüksek okul olan (sonradan İletişim Fakültesi’ne dönüşen) Basın-Yayın Yüksek Okulu’nun Müdürlüğünü ek görevle ve üç yıl süreyle (1979-1982) yürüttü.

1980’in derhal sonrasında Evren rejiminin İhsan Doğramacı öncülüğünde oluşturduğu yeni Üniversiteler düzeni, Türkiye Üniversitelerinden, bu düzene katlanmak istemeyen pek oldukca öğretim üyesinin ayrılmasına yol açtı. Umar da bunların arasındaydı; daha 1983 senesinde, “Ben şu gün 25 hizmet yılımı dolduruyorum; o gün itibariyle emekliye ayrılmam için gerekli işlemlerin yapılmasını dilerim” diye dilekçe vermişti. Ancak, Fakültenin o zamanki Dekanı (Ankara’dan Prof. Dr. Fırat Öztan), 1983/84 öğretim yılı sonuna yâni 1984 Haziranına kadar görevi sürdürmesini rica ettiğinde, bu ricayı yerine getirdi. Emekliye ayrılınca özgür Avukat olarak çalışmaya başladı; bu sırada Fakültenin yeni Dekanı (gene Ankara’dan Prof. Dr. Seyfullah Edis) yazıhaneye geldi ve kürsüdeki tek asistanın (sonrasında Profesör, Kürsü Başkanı, Dekan olan Hakan Pekcanıtez) üstüne, hem Fakültede hem de Fakülteye bağlı Adalet Yüksek Okulunda, hem Medenî Usul Hukuku hem de İcra-İflâs Hukuku öğretimi görevlerinin pek ezici bir yük hâlinde yığıldığını anlatarak, hem Fakülteye hem de Umar’ın pek sevilmiş olduğu Pekcanıtez’e destek olmak için, verilecek ücretin pek simgesel olmasına bakmaksızın, sözleşmeli statüde öğretim görevi yürütmesi ricasında bulunmuş oldu. Umar bunu da kabul etti ve eski kürsüsünde yeni öğretim elemanları yetişinceye kadar Fakültede ders vermeyi sürdürdü.

1998’de Avukatlığı dahi bırakmış, Barodan kaydını sildirmiş ve kendisini bir tek oldukca düşkün olduğu tarih, tarihsel coğrafya araştırmalarına, yayınlarına vermiş iken, bir konuşma için dâvet edilmiş olduğu Yeditepe Üniversitesinde Umar’a, kendi uzmanlık branşında öğretim üyeliği ve kürsü başkanlığı görevi üstlenmesi önerildi. Umar, bir taraftan Yeditepe Üniversitesinin bir öğretim kurumu olarak pek oldukca yönden haiz bulunmuş olduğu üstün düzeyden etkilenerek ve bu Üniversitenin Hukuk Fakültesinin de dünya genelinde saygınlığı olacak hâle gelmesine katkıda bulunmak isteyerek; bir taraftan da oğullarının her ikisi İstanbul’a yerleşmiş, orada çalışmakta olduklarından dolayı, onların yanında ve onlarla daha yakından dayanışma içinde bulunmayı arzu ederek, bu öneriyi kabul etti. 2002 yılının Haziranı başından beri oradaki görevlerini sürdürmekte ve yeni Fakültesinde ufak bir enstitü kitaplığına dönüştürdüğü odasında, yayınlar sıralamasında görüldüğü suretiyle, araştırma, yaratı üretme, yaşlarının 60’lı yıllarında tercüme yapabilecek düzeye getirmiş olduğu Yunanca bilgisini ilerletme, o arada Bizans tarihçilerinin kitaplarını okuma, Türkçeye çevirme çalışmalarını sürdürmektedir.


Bilge Umar Kitapları – Eserleri

  • Börklüce
  • İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri
  • İzmir Savaşı
  • Trakya (Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi)
  • Bithynia
  • Phrygia
  • Üniversite Öğreniminde Başarının Tekniği
  • İlkçağda Türkiye Halkı
  • Doğu Anadolu Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi
  • Pamphylia İsauria Lykaonia
  • Pisidia
  • Mysia
  • Kommagene and Kuzey Mesopotamia
  • Paphlagonia
  • Lydia
  • Pausanias’da Anadolu
  • Troia
  • Türkiye’deki Tarihsel Adlar
  • Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi
  • Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi II
  • Bithynia
  • Karadeniz Kappadokia’sı (Pontos)


Bilge Umar Alıntıları – Sözleri

  • Daha mektepten çıkarken, bir Türk hanımının kucağında yavrusuyla öldürülmüş bulunduğunu gördük. O zaman Hükûmet Konağı önünde havuzlar vardı. Havuzun kenarına yüzükoyun düşmüştü. … Kordon’a çıktık; bölgeler Türk askerlerinin ve sivil halkın ölüleriyle dolu idi. (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • ….Düm tek demek, sanki “vur davula vur ha “ der gibi, önce sağdaki kaseye sonra soldaki kaseye vur da vur demek oluyor. Dem dem dem ise terennüm gibi geliyor ama değil, derin felsefesi vardır. Bilirsiniz ki dem Arapçada kan, Farsçada vakit demektir. Bektaşilikteki manası da bu ikincisidir. Bektaşilere göre zamanın hakikati, içinde bulunulan an’dır, yani bu dem’dir. Kainat her dem, her an değişip yeniden yaratılmaktadır. Bir an önceki kainat uçmuş, akmış, gitmiştir;biz, içinde bulunduğumuz dem’de ezeli ve ebedi varlıktan, yani Hüda’dan, Allah’tan onun bir parçası ve bir görünüşü olarak zuhur etmişizdir. (Börklüce)
  • İzmir’deki Damat Ferit kuklası vâli Kambur İzzet ve sonradan Kuva-yı inzibatiyeci olmak haysiyetsizliğine dahi düşerek 150’likler arasına giren Kolordu Komutanı Ali Nâdir Paşa, işgalin yapılacağı kendilerine resmen bildirildikten sonra bile, söylentileri duyup gerçeği öğrenmek isteyen Türklerden o gerçeği saklamışlardır ve hatta vâli, işgal günü yayınlanan gazetelere bir gün önceden yaptığı bildiri ile, “İzmir’in işgal edileceği söylentisi kötü niyetli kişilerce çıkarılmıştır, asılsızdır” demekten utanmamıştır. Böylece, İzmir’deki Vâli ve Kolordu Komutanı da, Venizelos’a hizmet etmiştir. (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • Julius Sezar’ın genç bir subay iken M.Ö 78 Izmit’te sarayında misafir kalmış olduğu,kendisi eylemsiz işlevde olarak eşcinsel ilişkiye girmiş olduğu kral 4.Nikomedes kendi mülkü Bithynia krallığını vasiyetnameyle Roma Cumhuriyetine bıraktı…. (Bithynia)
  • 17. Kolordu kaldırılmıştır. Bu Kolorduya bağlı olup işgal esnasında İzmir haricinde bulunan 56. Tümen’in Komutanı, Ali Nadir Paşa’nın Yunanlılara tutsak olmasından sonrasında yüklendiği 17. Kolordu Komutan Vekilliğini artık ifa etmeyecek ve tümeni ile, 14 Kolordu emrine girecektir.
    (Kaldırılmasa idi, daima “İzmir’i tek kurşun atmadan Yunanlılara teslim eden Kolordu” diye anılacaktı.) (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • Hacı Hasan Paşa, işgal yıllarında Yunanlılarla ortaklık etmiş; Türk ordusunun İzmir’e girişinden ilkin onlarla beraber firar etmiş ve Türk zaferinden sonrasında yurttaşlıktan çıkarılmıştır. (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • ÇORUM. Adın kökeni Ermenice Dzorum (=Akım, akıntı)’dır; bu ad, Dzoril (Dzoril, Akmak) fiilinin köküne -um takısı (bkz. -um) eklemekle türetilmiştir, yöreden geçen bir akarsuya işaret eder. (Türkiye’deki Tarihsel Adlar)
  • Eskiye dönüş umudu bulundukça, bir vatan asla yitirilmiş olmaz.
    Kòstas Khatzèantòniou, Ufak Asya-Kurtarma Savaşı, 1919-1922, Pelasgos Yayınları, Atina 1995 (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • Yoran Rumlarından biri, Türk jandarma subayı Teğmen Sıtkı’yı öldürdü; katil yakalandığı halde, bir İngiliz subayının işe karışması üstüne özgür bırakıldı ve Ege adalarından birine firar etti. Yoran köyündeki vakaları incelemeye gelen Türk jandarmaları, buradan dönerken, Akköy yakınında ateşe tutuldular. İzmir Vâlisi Nurettin Paşa’nın 22 Şubat 1919 tarihindeki bir yazı ile Harbiye Nezareti’ne bildirdiğine gore, Yunan ve İngiliz askeri üniforması giymiş bazı kişiler önde olarak tüm köy halkının şiddetle ateş açması sonucunda çatışma başlamış; Türk jandarmalarından dördü yaralanmış, sekizi kaybolmuş, köydeki karakol yağma edilmiştir. (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)
  • Kışladakiler, fazlaca süre, kurşun yağmurunun dinmesini beklediler. Fakat bekleyişin sonu gelmiyor, Yunanlıların ateşi kesilmek bilmiyordu. Ali Nâdir Paşa, Telgraf Subayı Teğmen Celâl Dinçer Bey’e, bir pencereden dışarıya beyaz mendil sallamasını emretti. Teğmenin, mendil tutan kolunu pencereden çıkarması ile yaralanması ve yaralanan kolunu çekmesi bir oldu. (İzmir’de Yunanlılar’ın Son Günleri)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş