Eğitim

Buhari’nin Kaynakları – Fuat Sezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Buhari’nin Kaynakları – Fuat Sezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Buhari’nin Kaynakları kimin eseri? Buhari’nin Kaynakları kitabının yazarı kimdir? Buhari’nin Kaynakları konusu ve anafikri nedir? Buhari’nin Kaynakları kitabı ne konu alıyor? Buhari’nin Kaynakları PDF indirme linki var mı? Buhari’nin Kaynakları kitabının yazarı Fuat Sezgin kimdir? İşte Buhari’nin Kaynakları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Fuat Sezgin

Yayın Evi: Otto Yayınevi

İSBN: 9786054696192

Sayfa Sayısı: 400


Buhari’nin Kaynakları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, Buhârî’nin Sahîh’ini ciddi tedkik etmeden verilen birçok yaygın ve yanlış kanaati düzeltmektedir.

Bu yanlış kanaatlerden biri; Buhârî’nin Sahîh’ini oluştururken İslam ülkesinin çeşitli yerlerini tek tek dolaşarak hadis rivayetlerini şifahi olarak topladığıdır. Ancak bu yaratı, Buhârî’nin faydalanmış olduğu olası birkaç yazılı deposu ortaya koymaktadır.

Diğeri ise Buhârî’nin isnadı ilk kere ilim hâline getiren şahıs olduğu yönündedir.

Hâlbuki rivayetler zincirini bertaraf edip hadis ve haberleri çeşitli tabirlerle kitabına geniş seviyede alan Buhârî, rivayetler zincirini Peygamber’e kadar yükselten musned bir hadis kitabı meydana getirmek şeklindeki prensibe sadık kalmamış, ciddi bir halde isnadın otoritesini sarsan ilk kimse olmuştur.

Bu yaratı, bir literatürün adım adım iyi mi değerlendirilebileceğinin metodunu sergilemektedir.


Buhari’nin Kaynakları Alıntıları – Sözleri

  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber’in (s.a.v.) ashâbıyla beraber söyleşi telakki ederdi.
  • Buhârî’nin kitabı, İslami edebiyatta Allah’ın kitabından sonrasında en oldukca kıymet ve saygınlık kazanmış bir yaratı mertebesine erişmiştir.
  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber’in (s.a.v.) ashâbıyla beraber söyleşi telakki ederdi.
  • Buhari’nin Sahih’inde Ebu Ubeyde’den yada başka birinden alındığına dair her hangi bir halde işaret edilmeden alıntılama olunmuş öyleki acayip dilbilgisi meseleleri vardır ki, bunların mülahazası, kitaba sonradan izafe edilen şartların ne kadar muhayyel bulunduğunu göstermeğe kâfidir. Bu hususun şarihler içinde Buhari’yi en oldukca korumak için çaba sarfeden İbni Hacer tarafınca bile itiraf edilmesi, Buhari’nin, kendisine atfedilen şartları taşımaktan ziyade, kitabını tasnif ederken kendinden önceki bazı eserlerin üslûb ve muhtevasına doğal olarak bulunduğunu gösterir.(1)
    .
    Buhari’nin Sahih’inde Ebu Ubeyde’nin izahlarının birazcık değiştirilerek alınması yüzünden meydana gelen bazı filolojik yanlışlıklar vardır. Bunların bir kısmı oldukça mühimdir. Bunların neredeyse biç biri şarihlerin dikkatinde kaçmamış ve şiddetli tenkidlere uğramıştır.(2)
    .
    Mesela, Buhari, İsra suresi ayet 31 ile ilgili olarak İbni Abbas’tan isnadları hazfederek bazı filolojik izahlarda bulunur. Müteakiben ‘ve kale ğayruhu’ telmihiyle Ebu Ubeyde’den ardı ardına birçok ibare nakleder. Lakin bu ibarelerin sonuna doğru, filolojik bir izahın birazcık değiştirilmiş bulunduğunu fakat bu küçük değişiklik yapma ile önemli bir yanlışlığın meydana geldiğini görüyoruz. Şu şekilde ki, Ebu Ubeyde’nin ‘hati’tu ve ahtat’tu luğatâni … ilh’ şeklindeki ibaresi Buhari’de ‘hat’itu bi-ma’na ahta’tu’ haline gelmiştir. Halbuki Ebu Ubeyde söz konusu fiilin sül’asî şeklinin kasten işlenen, rubâ’isinin ise gayr-i iradî işlenen hatalar için kullanıldığını tasrih suretiyle, ikisinin ayni manaya gelmediğini açıkça ifade etmiştir.(3)
    .
    Fuat Sezgin, ‘böyle bir yanlışlığın nasıl meydana geldiğini izah etmek güçtür’ dedikten sonrasında Buhari’yi bu hata mevzusunda aklamaya çalışan İbni Hacer’in de garip bir çelişkisini ortaya koyar. Zira Ebu Ubeyde bu iki fiili mana bakımından birbirinden ayırdığı ve kitabındaki ifadesi de vazıh olmasına rağmen, İbni Hacer, yanlışlığı ona hamleder. Oysa Macâz al-Qur’ân’ın bizzat İbni Hacer tarafınca alıntılama edilen ibaresinde bile bu şekilde bir yanlışlık bulunmamaktadır.(4)
    .
    Buhari’nin bazı iktibasları da alıntılama olunan ibarenin esas sahibinin maksad ve ifadesini değiştirecek mahiyettedir. Mesela Ebu Ubeyde’den alarak hem ‘Kitâbu bed’il-halk’ta hem de ‘Kitâbu’t-tefsir’de alıntılama etmiş olduğu ‘valiceten’ (9/16) kullu şey’in edhaltehu fi şey’in’ ibaresi buna örnek gösterilebilir. Bu ibarenin Mecâz al-Kur’ân’daki aslı ‘valiceten’ (9/16) kullu şey’in edhaltehu fi şey’in leyse minhu’ şeklindedir. Yani aralarında mana bakımından oldukça önemli bir fark vardır. ‘Valica’ Ebu Ubeyde’nin kitabında ‘kendi cinsinden olmayan, diğer bir şeye ithal edilen her şey’ şeklinde tanım edilmişken Buhari’nin kitabında bu ifadedeki ‘kendi cinsinden olmayan’ kaydı hazfe uğramıştır. Lakin bu hazfın ibarenin manasını ciddi şekilde değiştirdiği açıktır.(5)
    .
    Buhari metnindeki filolojik izahlar içinde mana bakımından oldukça tehlikeli sayılabilecek bir başka yanlışlık da gene Ebu Ubeyde’den ve ‘kala ğahruhu’ telmihiyle naklettiği ibarelerde bulunur. Mesela Abese süresinin 6. ve 10. Ayetinde bulunan iki kelime ile ilgili Mecazu’l-Kur’an’da bulunan ‘tesadda: te’arrada lehu ve telehha:teğaffele anhu’ şeklindeki tefsir, Buhari tarafınca bu ibaredeki te’arrada lehu ve telehhâ kelimeleri düşürülerek kısaca ikinci ayetin tefsiri birinci ayete mal edilerek -tesadda, teğaffele anhu şeklinde- alıntılama edilmiştir. Yani sürede geçen tesadda fiilinin faili peygamber olduğuna gore bu alıntılama ile –peygambere- isnad edilen eylem değiştirilmiştir. Ravilerden Ebu Zerr ve öteki birçok şarih buna itiraz etmişlerdir.(6)
    .
    Tüm bunlardan başka, Sahih’de, Buhari’ye kendisine sonradan izafe edilen şartlardan uzaklaştıracak kadar güçlü deliller bulmak kabildir…(7)
    ….
    ….
    Yukarıda gözden geçirdiğimiz misallerden vazıhen anlaşılıyor ki, Buhari, Peygamberin hadis ve sünnetlerini içine alan muhtasar bir kitap meydana getirmek şeklindeki gayesinin dışına çıkarak filolojik eserlerin albenisine kapılmıştır. Hassaten Ebu Ubeyde ve sonrasında Ferrâ’nın fikirlerine Sahih’inde ehemmiyetli bir yer ayırmıştır. Ebu Ubeyde’nin naklinin hususiyetlerini hulâsa edecek olursak, Buhari bu iş için ya ‘kâle Ma’mer’ şeklinde tasrihi yada ‘kâle gâyruhu’, ‘yukâlu’ şeklinde müphem ifadeleri gelişi güzel bir halde seçer. Hiç bir telmihte bulunmadan aldıkları ise diğerlerinin toplamından fazladır.(8)
    *
    1)M.Fuad Sezgin, Buhari’nin kaynakları, Otto yayınları, Ankara, 2015, s.165-166
    2)Sezgin, age, s.172
    3)Sezgin, age, s.172
    4)Sezgin, age, s.172
    5)Sezgin, age, s.170
    6)Sezgin, age, s.175
    7)Sezgin, age, s.175
    8)Sezgin, age, s.177
  • Buhari’nin kendinden evvelki devrin, musannaf kısaca malzemelerini dizgesel bir halde tasnif eden kitaplarını hülasaya girişim ettiğini izaha çalıştık.
  • Buhârî’nin kitabı, İslami edebiyatta Allah’ın kitabından sonrasında en oldukca kıymet ve saygınlık kazanmış bir yaratı mertebesine erişmiştir.
  • Peygamber, ilkin sözlerinin yazılmasını yasak etmiş, sonrasında sünnetin çoğalmakta olduğu ve hafızanın bunu tamamen saklayamayacağı tebeyyün edince, yazılması lazım geldiğini beyan etmiştir. Saniyen, hadislerin yazılmasına ilişkin müsaade Abdullah b. Amr’a tahsis edilmiştir; zira o, kudemanın kitaplarını okumakta, Süryanice ve Arapça yazmakta idi.


Buhari’nin Kaynakları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Buharî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar: Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihçisi olarak okuma, tarama ve sentezlerinde mühim emek harcamalar ortaya koymuştur. Ilk çalışmalarından biri de Buharî’nin Kaynakları olmuştur. Daha sonraki çalışmalarında Bilimin her alanında ilk deposu bulup okuma yöntemini devam ettirmiştir.
Doktora tezini “Buhari’nin Kaynakları” başlıklı eseriyle tamamlayan Fuat Sezgin, bu çalışmasıyla alışılmışın dışına çıkarak İslâm hadis kaynaklarında ki en önemlisi olan Buhari hakkında sözlü kaynak yerine yazılı deposu bulmayı başarmıştır.
Fuat Sezgin, 1956’da “Buhârî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar” tezini takdim eder.
Mecazu’l Kur’an’nın kaynaklarını aramış olduğu sırada, İbn Hacer el-Askalanî’nin Tehzip adlı eseriyle karşılaşan Fuat Sezgin, Muammer b. Musemma’yı Buharî’nin kitabında Muammer diye zikrettigini öğrendi. Buhârî’nin bu kitapla ilgisini araştırmaya başlamış olan Sezgin, Buhârî’nin yazılı kaynaklar kullanıp kullanmadığını merak etmiş ve araştırmaya koyulmuştu.
Fuat Sezgin’nin bu emek vermesi, El Buharî’nin yazılı kaynakları kullandığı ortaya koyarak, daha ilkin akademisyenlerin ve muhaddislerin mecmualarının bir tek sözlü geleneklerine dayandığı tezlerin yanlış bulunduğunu kanıtladı. Rivayet formu ile İslâm literatürün, usulcu perspektif ile münferit mevzuları, bu mevzuları ele alırken, kaynakların iç dinamiği ve özgünlükleri şeklinde hususların tetkikine ihtiyaç duyulan ehemmiyeti zayıflatıyordu. Bununla birlikte tutarlı olmayan bu rivayet formu, bir literatür silsilesi üstünden zamanı zihniyeti tahlil etme imkanının önünü kesiyordu.
Bilimsel emek harcamaları yoğunlaştığı her alanda ezberleri bozmuş, sözlü kaynakları, yazılı kaynaklarla güvenilir, doğru hale getirmeye çalışmıştır. Ayrıca bu yaratı, temel kaynak literatür zamanı acısından ele almanın ne şeklinde üstünlük sağladığını gösterdi. Normatif yaklaşımın bu esere ilişkin çözemediği sorunlarda bile isabetli izahlara ulaşılmıştır. Burada sunulan izahlar ise, gerek Batı ve gerekse İslâm dünyasındaki yanlış bir oldukca kanaate mukni yanıt mahiyeti taşımaktadır.
Sezgin’nin bu çalışmasında iki mühim nokta vardır. Biri eserin kaynağın iç dinamiğiyle sağlam bilgiler, diğeri rivayet literatürünü aşarak yazılı kaynağa iyi mi ve ne tarzla ulaşıldığı yöntemidir.
Fuat Sezgin, Buhârî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, Otto yay., 6. Baskı, Mart 2018.
Yunus Özdemir. (Yunus Özdemir)

Bilindiği suretiyle Buhârî’nin hadis kitabı, İslami edebiyatta Allah’ın kitabından sonrasında en oldukca kıymet ve saygınlık kazanmış bir eserdir. Buhârî’nin İslam ülkesinin çeşitli yerlerini tek tek dolaşıp hadis ravileriyle temas etmek suretiyle toplamış olduğu şifahi haberlerden eserini oluşturduğu şeklindeki yargı hâkimdi. Fuat Sezgin bu eserinde Hadislerin naklinde sahabeden itibaren yazılmış kitapların yerini ve itibarını özümleyerek ortaya koymaya çalışır ve malum yaygın kanaatin tersine İslam’ın ilk dönemlerindeki Hadis nakillerinin sözlü değil yazılı kaynaklara dayandığını korumak için çaba sarfediyor. Yani Buhari’nin bir araya getirmiş olduğu hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemindeki yazılı kaynaklara dayandırıyor.
Bu esere büyük bir emek verildiği görülüyor. Bu eseri okurken insan “Keşke her akademisyen Fuat Sezgin gibi olsa” diyor. Kitap bilimsel nitelikli bir emek verme olduğundan dili birazcık ağır. (Halil İbrahim)


Buhari’nin Kaynakları PDF indirme linki var mı?


Fuat Sezgin – Buhari’nin Kaynakları kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Buhari’nin Kaynakları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fuat Sezgin Kimdir?

24 Ekim 1924’te Bitlis’te hayata merhaba dedi. 1943-1951 yılları aralığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere haiz olan Alman oryantalist Hellmut Ritter (1892 – 1971)’in yanında tahsil gördü. Hocasının, bilimlerin temelinin İslam bilimlerine dayandığını söylemesiyle bu alana yöneldi. 1954’te Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde Buhari’nin Kaynakları adlı doktora tezini tamamladı. Bu teziyle o, hadis deposu olarak İslam kültüründe mühim bir yere haiz olan Buhari (810-870)’nin bir araya getirmiş olduğu hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemine, hatta 7. yüzyıla kadar geri giden yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Bu sav Avrupa merkezli oryantalist çevrelerde hala tartışılmaktadır. 1954 senesinde İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent oldu. Burada Zeki Velidi Togan ile çalıştı.

27 Mayıs 1960 askeri darbesi esnasında üniversiteden uzaklaştırılan ve 147’likler diye malum akademisyenler arasındaydı. 1961 senesinde Almanya’ya giden Fuat Sezgin Frankfurt Üniversitesi’nde ilkin konuk doçent olarak dersler verdi. 1965 senesinde Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Oradaki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde doğal bilimler zamanı alanı olmuştur ve bu alanda 1965 senesinde rehabilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı zamanı çalışmasına (Geschichte des Arabischen Schrifttums) Almanya’da da devam ederek, oryantalistik emek harcamaları için kaynak yaratı haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 son cildini ise 2000 senesinde yayınladı. Geschichte des Arabischen Schrifttums, İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve zamanı edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar tüm ana ve yan bilim dallarını mevzu edinmektedir. Prof. Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü’nü 1978 senesinde ilk alan kişidir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 senesinde J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’de buranın müzesini kurdu, buranın halen direktörlüğünü yürüttü. Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede Sezgin, İslam kültür çevresinde Müslüman bilginler tarafınca yapılmış aletlerin ve bilimsel vasıta ve gereçlerin yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı numunelerini sergilemektedir. Müzede bulunan objeleri tanıtmak ve İslam kültür çevresindeki bilimsel gelişmeyi göstermek için hazırladığı Wissenschaft und Technik im Islam isminde kataloğu 2003 senesinde yayınlanmıştır.

Prof.Dr. Fuat Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel vasıta ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, açılışını 25 Mayıs 2008 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yapmış olduğu İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin açılmasına önayak olmuştur.

İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin faaliyetlerini desteklemek amacıyla 2010’da Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı kuruldu.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde kurulan Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ise 2013 senesinde faaliyetlerine başladı.

Uluslararası çeşitli akademilerin üyesi de olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, yaşamı süresince Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi onur üyeliği de dahil olmak suretiyle oldukca sayıda mühim ödül ve nişana layık görüldü.

Fuat Sezgin ek olarak Erzurum Atatürk Üniversitesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafınca Sezgin’e fahri doktora unvanı verildi. Ayrıca Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslami Bilimler Kitap Ödülü, Hessen Kültür Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibidir.

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in öncülüğünde kurulan İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi de üstün nitelikli yaratı ve ortaya konan emsalsiz çalışmalardan dolayı kurum statüsünde Kültür ve Turizm Bakanlığı 2016 Hususi Ödülü’ne layık görüldü.

30 Haziran 2018 tarihinde sıhhat sorunları sebebiyle tedavi görmüş olduğu hastanede yaşamını yitirdi.


Fuat Sezgin Kitapları – Eserleri

  • Bilim Tarihi Sohbetleri
  • İslam Bilimler Tarihi Üstüne Konferanslar
  • Tanınmayan Büyük Çağ
  • Buhari’nin Kaynakları
  • Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis
  • İslam’da Bilim ve Teknik
  • İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri
  • 1984 Yılından 2011 Yılına Kadar Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Yayınlarına Yazılan Avrupa Dillerindeki Önsözler
  • İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik
  • İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi (Toplu Bir Bakış)
  • İslam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp
  • Katip Çelebi’nin Esas Kitab-ı Cihannüması ve Coğrafya Tarihi’ndeki Yeri
  • Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa
  • Ege ile Ece Topkapı Sarayında
  • İslam’da Bilim ve Teknik
  • Arap İslâm Bilimleri Tarihi Cilt-I


Fuat Sezgin Alıntıları – Sözleri

  • 712/1312’den kısa bir vakit ilkin Sultan Muhammed Abū Bakr’in “okyanusun diğer tarafına” ulaşmak suretiyle bir filo yola çıkardığı bildirilmektedir. İbn Fadlallâh al-‘Umarī’nin ifadesine gore, lüzumlu hazırlıkların yapılmasından sonrasında filo açık denize açılmış, yoksa tehlikeli bir akıntıya yakalanmış ve biri haricinde tüm gemiler batmıştı. Bunun üstüne sultan ikinci bir filo donatmış ve kendisi de filoyla beraber yola çıkmış fakat hiçbir vakit geri dönmemişti. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler şeklinde, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kati bir etkide bulunmuştur. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Buhari’nin kendinden evvelki devrin, musannaf kısaca malzemelerini dizgesel bir halde tasnif eden kitaplarını hülasaya girişim ettiğini izaha çalıştık. (Buhari’nin Kaynakları)
  • Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler şeklinde, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kati bir etkide bulunmuştur. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Abdullâh b. El-Mubârek (öl. 181) kitaplarla geçirilen vakti, Peygamber’in (s.a.v.) ashâbıyla beraber söyleşi telakki ederdi. (Buhari’nin Kaynakları)
  • İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, devamlı düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir… (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • (Almagest’in geleneksel sunumunun değişimi)
    1. Doğal bir cisimden bir tek tek organik hareket ortaya çıkar.
    2. Doğal cisim hiçbir değişik süratli hareket yapmaz, kısaca sürekli suretle daireler üstünde aynı zamanlarda aynı mesafeleri kateder.
    3. Göğün cisminin (hareketlerde) hiçbir tesiri yoktur.
    4. Boşluk mevcut değildir.
    .
    “Kitab Hey’et el-Alem” (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini aşağılık duygusu bir kanser şeklinde kemiriyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • Abdurrahman b. Ömer b. Muhammed es Sufi, çağıl araştırmalar tarafınca Ptoleme ve Argelander ile beraber durağan(durgun) yıldızlar astronomisi alanınının üç büyük bilgininden birisi olarak nitelendirilmektedir. Ptoleme’yle karşılaştırıldığında o gök atlasını bir tek Arap öncelleri tarafınca meydana getirilen katkılar ve kendi gözlemleri temelinde genişletmekle kalmamış, ek olarak yeni pozisyon verileriyle göstermiş ve yeni parlaklık ölçeklerine gore gruplandırmıştır. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • «Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde
    oldukca büyük bir rol oynamaz. İnsanlık tüm keşiflerinde istikrarlı bir halde ileriye doğru, aniden bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her vakit aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan buluş etmez, sonuçlar çıkarır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Bīrūnī’nin (ölüm zamanı 440/1048) ortaya attığı, azca malum fakat oldukca mühim bir görüşü hatırlatılmalıdır: “Meskûn dünya, batıyı ve doğuyu [en dıştaki sonlarında] birbirinden ve kim bilir arada bulunan bir kara parçasından, veya ta kendisinde yaşanılan bir adadan ayıran bir okyanus tarafınca kuşatılmaktadır.” (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)
  • Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır. Türkler yaratıcı olmalıdır! (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Müslümanlar bahusus Türkler, bu değişen dünyada oldukca mühim bir yer almak istiyorlarsa, kendilerinin insanlığın ortak bilimler tarihinde oldukca mühim bir yeri olduğu inancını kazanmaları ve bunu tekrardan gerçekleştirecek şartları kazanma sorusu üstünde ciddi olarak durmaları gerekiyor. (Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa)
  • ‘ Reinaud çalışmalarının birisinde, bilimler tarihinin bütünlüğünü veciz bir halde ifade eden şu düşünceye ulaşmıştı: “Rastlantı, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde oldukca büyük bir rol oynamaz. İnsanlık tüm keşiflerinde istikrarlı bir halde ileriye doğru, aniden bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her vakit aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan buluş etmez, sonuçlar çıkarır. Mesela insan bilgisinin bir alanını ele alalım: bu alanın zamanı, kısaca ilerleme zamanı aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular zamanı bizlere bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için tekrardan bulmaktır.” ‘ (Tanınmayan Büyük Çağ)
  • Fuat Sezgin Hoca, “Eğer geçmişi adam şeklinde öğrenirsek,” diyor ve ekliyor “Belki bir miktar aşağılık kompleksinden ve boş böbürlenmelerden kurtuluruz.” (Bilim Tarihi Sohbetleri)
  • Avrupa’da ortalama 17. yüzyıla kadar kaynak anma terimi yoktu ve bu süreç oldukca yavaş gelişti. Ayrıca birçok Arapça kitap tercümesi ya Avrupalı yada Yunanlı bilginlerin adı altında yüzyıllarca gösterildi ve kullanıldı. Kaynak adı vermek alışkanlığı büyük Yunan bilginlerinde de oldukca zayıftı. Kaynakları sistemli bir halde vermek, geçen kuşakların emeklerini anmak prensibi İslam kültür dünyasının karakteristik niteliklerinden biridir. Maalesef bu gerçek, bilimler tarihinde gözden kaçırılmaktadır.

    …İslam dünyasında daha 10. yüzyılda tanıdığımız, kaynakları veren, ele alınan problemi dizgesel bir halde okuyucuya sunan kitap tipini Avrupa’da ilk olarak 17. kim bilir 18. yüzyılda buluyoruz. (İslam Bilimler Tarihi Üstüne Konferanslar)
  • Dairenin ve düz çizgilerin üçüncü dereceden denklemlerde yetersizliği düşüncesi ilk olarak ʿÖmer el-Ḫayyām tarafınca dile getirilmiştir, Avrupa’da sadece 1637 senesinde René Descartes tarafınca yeniden formule edilmiş ve sonunda P.L. Wantzel (1837) tarafınca kanıtlanmıştır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Nureddin el Bitruci (Alpetragius), tıpkı İbn Rüşd şeklinde gezegenlerle ilgili olan eksantrik (dış merkezli) ve episikl (dış tekerleme eğrisi, dış çember) öğretilerini yadsımış ve gezegen kürelerinin ortak merkezli olarak yeryüzünün orta noktasında bulunması icap ettiğini ve gezegenlerin helezonik şekilde değişik eksenler biçiminde hareket ettiğini ileri sürmüştür. Ayrıca gök cisimlerinin batı-doğu hareketini de reddetmiştir, bu hareket ona gore yalnızca, gezegenlerin doğudan batıya doğru gök küresinden oldukca daha yavaş hareket etmelerinden doğan optik bir yanılsamadır. El Bitruci (Alpetragius)’nin kitabı İbranice ve Latince’ye çevrildikten sonrasında 7./13. yüzyıldan 15./9. yüzyıla kadar Avrupa’da doğabilimsel-astronomik düşünceyi ilerletici tarzda etkilemiştir. (İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya ve Denizcilik)
  • Otto Werner’in Leonardo da Vinci’nin fiziği hakkında 1910 tarihindeki bilimsel bir incelemesinde, Kemāleddīn’in eserinin Avrupa’da tanınmış ve Leonardo tarafınca kullanılmış olması gerektiği tahminine erişmesi oldukça anlamlıdır. (İslam’da Bilim ve Teknik)
  • Kolomb bir ekvator derecesinin 56 2/3 mil bulunduğunu Arap-İslam dünyasından biliyordu, fakat Arap ve İtalyan millerinin birbirine karıştırılması ve dünyanın batı yarımküresinin gerçekte yuvarlak olmayıp (bir yanlış anlama sonucu) güneye doğru armut şeklinde olduğuna inanılması onu Avrupa ile Asya arasındaki mesafeyi oldukca kısa sanmaya götürmüştü. (Amerika Kıtasının Müslüman Denizciler Tarafından Kolomb Öncesi Keşfi ve Piri Reis)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş