Eğitim

Canterbury Hikayeleri – Geoffrey Chaucer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Canterbury Hikayeleri – Geoffrey Chaucer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Canterbury Hikayeleri kimin eseri? Canterbury Hikayeleri kitabının yazarı kimdir? Canterbury Hikayeleri konusu ve anafikri nedir? Canterbury Hikayeleri kitabı ne konu alıyor? Canterbury Hikayeleri PDF indirme linki var mı? Canterbury Hikayeleri kitabının yazarı Geoffrey Chaucer kimdir? İşte Canterbury Hikayeleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Geoffrey Chaucer

Çevirmen: Nazmi Ağıl

Orijinal Adı: The Canterbury Tales

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753631413

Sayfa Sayısı: 639


Canterbury Hikayeleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İngiliz yazarlarının “bizim Homeros’umuz”, “bizim Goethe’miz” sözleriyle övdükleri Geoffrey Chaucer (1342/43-1400), Shakespeare öncesi İngiliz edebiyatının en büyük şairlerindendir. Chaucer’ın önemi büyük seviyede, John Gower şeklinde çağdaşları hem Latince ve Fransızca hem de İngilizce yazarlarken, yapıtlarında bir tek İngilizceyi kullanmış olmasından oluşur. Chaucer, bu özelliğiyle “İngiliz” edebiyatının “babası” kabul edilmektedir.

Chaucer’ın olgunluk periyodu ürünü olan Canterbury Hikâyeleri, neredeyse tüm çağların en yaygın yazınsal formu olan “bir çerçeve öykü içinde öyküler dizisi” örneğine uygun olarak tasarlanmıştır. Ancak, dilindeki ve anlatımındaki olgunluğun yanısıra, öyküleri değişik kişilerin anlatması, bu kişilerin betimlenmesindeki canlılık ve anlatıcıyla öyküsü arasındaki ilişkilerin de verilmesi şeklinde özellikleri, yapıtı benzeri dizi öykülerden ayırmaktadır. İngiliz edebiyatının bu temel başyapıtını, orta İngilizce aslından meydana getirilen tam metin çevirisiyle sunuyoruz. 


Canterbury Hikayeleri Alıntıları – Sözleri

  • Cehennem’de, şeytanın hükmettiği o yerde bile yoktur bu kadar hınç, sertlik ve acı.
  • Ama umutları hep taze tutmak kolay olmuyor
  • “Sevgili kadın, eğer aşkı ararsan bigün
    Beni hatırla ne olur, bana düşsün gönlün.”
  • Hekimlikte altın kalbe devadır ya,
    Düşmüştü altınla o da kara sevdaya.
  • En akıllı geçinenimiz aslen en büyük salaktır.
    Ve her insana dürüstlük satan, bir hırsızdır aslen.
  • Yaşayalım yaşamı o vazgeçmeden bizlerden.
  • Cehennemde şeytanın hükmettiği o yerde bile yoktur bu kadar hınç, hiddet ve acı.
  • “Yatıştı sonunda Theseus’un taşkın öfkesi
    Tez duyulur vicdanın asil bir kalpte sesi.”
  • “Şövalyelerin yaraları iyileşmişti, ama kalpleri sızlıyordu.”


Canterbury Hikayeleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Beowulf şeklinde bu da edebiyat dersim için parça parça okuduğum, incelediğim ve açık konuşmak gerekirse, başımı ağrıtan bir kitaptı. Tüm olarak ilk okuyuşumdu, keyif alarak okudum ve incelememi paylaşma vakti geldi.
Chaucer İngiliz edebiyatında Rönesans’ın öncülerindendir. Önceki son zamanların edebiyatındaki karamsarlık Chaucer’da yoktur, olması imkansız da şu sebeple Chaucer onların yolundan gitmeyi değil de gittikleri yolu eleştirmeyi seçmiştir. Bunu yaparken de edebiyatta birçok yeniliğin kapısını açmıştır; örneğin ilk kez alegorik tiplemeler yerine gerçek karakterler kullanıp kurgusunu o karakterler üstünden kurmuştur. Bu yöntem, Chaucer’dan sonraki edebiyatı şekillendirmede anahtar noktalardan olmuştur.
Canterbury hikayelerinin bilindik özelliklerini sıralayalım ilkin:
-İngilizcenin malum ilk yazılı (elyazmasıdır) eserlerindendir. 1392 senesinde yazıldığı söylenir fakat Chaucer bu eseri bitiremeden 1400 senesinde ölmüştür. Eserin tamamlanmamış hali 17 bin dizedir.
-Edebiyattaki en büyük hiciv örneklerinden biridir. Gulliver’in Gezileri ve Bukleye Tecavüz şeklinde Canterbury Hikayeleri de devrin toplumunu, yaşayışını ve terbiye anlayışını gülmece kanalıyla eleştirir. Orta Çağ’da, her insanın -ya da yalnızca erkeklerin- bir tek din konuşmuş olduğu bir dönemde bunu yapabilmek de bir cesaret örneğidir.
-Bu hikayeyle Chaucer, siyaseti ve politikayı, etik ve kültürel değerleri, dini ve dindarlığı birçok yönden eleştirmiştir. 24 hikayeden oluşan Canterbury Hikayeleri, kendine özgü anlatılara haiz 24 değişik karakteri barındırır ve karakterlerimiz hacıdırlar. Aslında Chaucer’ın kendisiyle beraber toplam 31 hacı vardır fakat söylediğim şeklinde Chaucer eseri bitiremeden öldüğü için bazı hacıların hikayeleri eksiktir. Hacılarımız Canterbury’ye gidiyolardır ve yolculuklarında sıkılmamak için her biri birer öykü anlatıyordur. Bu hikayeler dini ögeler barındırdığı şeklinde, kimilerince İncil’deki 7 günahın da betimlenmiş halidir. Kitap bu hikayelerden ibaret aslen, fakat her bir karakter yukarıda bahsettiğim olgulardan birini ele alır. Chaucer her hikayede değişik mevzuları eleştirir, ahlaktan girip politikadan çıkar ve iğnenin ucunun değmediği kimse bırakmaz.
Şimdi birkaç örneğe bakalım.
Bath’lı Kadın’ın konusunda Chaucer, toplumdaki hanım ve adam arasındaki güç dengesizliğini eleştirmiştir. Kadının, sadece bir KOCASI olduğu, yiyecek yapabileceği ya da küçüklere bakabileceği sürece cemiyet tarafınca kabul edilebilir olduğu normu, bu hikayede şiddetle kınanmıştır. Kadınların Orta Çağ’daki rolünün, Chaucer’in bu hikayeyi yazmasındaki niçin olduğu düşünülmektedir, bazı edebiyatçılar tarafınca Chaucer “feminist” olarak bile nitelendirilir.
“Kadın,
kocasından da adam arkadaşlarından da
üstün olmayı ve
tüm meselelerde son sözün sahibi
olmayı istiyor.” (1045. satır, birebir çeviriden ziyade bir yorumlama.)
Kadın, önceki kocalarıyla yaşamış olduğu deneyimlere bakıldığında, mutlu olmak ve mutlu etmektense, cinsel zevkle daha çok ilgilenmiştir. Daha sonrasındaysa, aralarında yaşanmış olan talihsiz bir vaka sonrası (spoiler olur, söylemeyelim), şu anki kocasına sempati duyduğu için mutluluğun, seksten yada paradan daha mühim bulunduğunu fark etmiştir. Bu anlatıda bayanların baskın ve denetim sahibi olduğu ve Chaucer’in, adamların gerçek dünyadaki hakimiyetini eleştirmeyi amaçladığı görülmektedir.
Tüccar konusunda, evli genç bir çift ve bir de mesele var. Şövalyemiz, evlilik kararını vermeden ilkin bu sonucu tam olarak düşünmemiş ve pişmanlığını dile getiriyor, ortada bir de aldatma var doğal. Bu hikayeyle Chaucer, ince eleyip sık dokumak yerine ihtimaller içinde neticeleri düşünmeden, yangından mal kaçırırmışçasına süratli kabul eden ve kararıyla memnun olmayan insanları kınamaktadır denilebilir. Ancak bu yüzeysel bir açıklamadır, bu hikayenin iğnesi de dine dayanıyor. Birazdan açıklayacağım.
Chaucer, hayatta kimi zaman verilen bu “yarı pişmiş” kararları göstermek için eşiyle olan evliliği kullanıyor. Hikayedeki ana karakter, Ocak, evlilik kararının neticelerini düşünmeyen zavallı bir şövalye, Mayıs adındaki genç kızla evleniyor fakat şövalyenin sağ kolu Damian da bu genç kıza aşıktır. Göz bakılırsa bakılırsa (ya da görmeye görmeye) meydana getirilen bu hatanın sonucu da komiktir, şövalye aldatılmadığına inandırılır bir halde.
Yukarıda bahsettiğim din eleştirisi de şu şekilde yorumlanabilir:
Belki de Mayıs’ın Damian’la olan ilişkisini Havva’nın yılanla olan “büyük günahın” ironik bir versiyonu olarak görmek asla yanlış olmaz. Her ikisi de hakkaten güzel bir bahçede gerçekleşiyor: Mayıs, eşi Ocak’a ağaçtaki armutlardan birini yiyecek istediğini söyler. Centilmen şövalye Ocak eğilir ve Mayıs onun üzerine çıkıp ağaçtaki armutlara uzanır, bundan sonrası bir aldatma hikayesidir şu sebeple ağacın tepesinde Damian oturuyordur. Hikayenin dini yorumu da bu şekilde yapılır, Havva’nın elmasını Mayıs’ın armudu olarak görüyoruz burada.
Chaucer bulmuş olduğu her fırsatta toplumun hanıma bakış açısını eleştirmiştir diyebiliriz. Ayrıca evlilik kurumunun o zamanki durumu göz önünde bulundurulduğunda, bayanların yetişkinliğe erişmeden hızlıca evlendirilmesi düşünüldüğünde, Şövalyenin aslen bu süratli evliliklerden birine kurban gittiği de çıkarılabilir. Ve bir de Şövalye Ocak’ın eşinin adının Mayıs oluşu da adamın hanıma üstünlüğünü ifade eden ince bir detay olarak yorumlanır.
Toprak Ağasının Hikayesi’nde Chaucer, yukarıdakinden birazcık değişik olan bir eşiyle olan evliliği konu alıyor. Bu evlilikte ihanet ve ihanetin yanında dürüstlüğün verdiği refah var.
Chaucer, Dorigen’in, eşi Arvigarus’a, Aurelius ile kendi aralarında geçeni anlattırarak, açık sözlülüğün ve dürüstlüğün ilişkideki en mühim iki şey bulunduğunu gösteriyor.
Zavallı Dorigen, Aurelius’a, tüm kayaların kıyıdan kaybolduğu gün onun sevdiği olabileceğinin sözünü vermişti, şu sebeple bu şartının olanaksız olduğuna inanıyordu. 2 yıl geçer ve bir sabahleyin Dorigen uyanır ve kıyıdaki tüm kayaların yok bulunduğunu görür. Bu bir mucizedir (aslen değildir, büyüsü kaçmasın diye anlatmıyorum), fakat olan olmuştur. Umarsızlık içinde kocasına, Aurelius’a verdiği sözden bahseder. Dürüstlüğü her şeyden daha oldukça önemseyen bir şahıs olarak Arvigarus, karısının bu yürekli davranışına minnettar kalır ve ona, sözünü yerine getirip Aurelius’la evlenmesi icap ettiğini söyler. Dorigen denileni yapar fakat Aurelius’tan garip bir yanıt alır. Aurelius, Arvigarus’un bu davranışını kutlama edip evliliklerine saygı duyacaklarını söyleyip Dorigen’i geri yollar.
Arvigarus şövalyedir, Aurelius ise yaver. Aurelius’un son hareketi yaverlerin de “asil” olabileceğinin bir kanıtıdır, buradaki derslik farkı eleştirisi oldukça açıktır. Ve hakkaten de öykü “Sizce hangisi daha eli bol/soyluydu?” diye biter. (“Who was the most generous/noble, do you think?)
Chaucer, Tüccar konusunda olduğu şeklinde, bu hikayede de düşünmeden verilen süratli sözleri eleştirmeye çalışır. Bu hikayede “maistrie”(egemenlik) problemi yoktur. Sevgi, mesuliyet yada dürüstlük bakımından herhangi bir dengesizlik yoktur, hanım ya da adam eleştirilmiyordur. Bu hikayede mesele dille, kelimelerin öne sürülme biçimiyle, sözlerin oldukça kolay verilmesiyle ilgilidir. Genel eleştiri ve tek cümlelik özet olarak bu öykü, tutmaya niyetli değilseniz asla bir söz vermeyin demektedir, verilen bu sözün yaveri küçümsemek adına verildiğini de unutmamak gerek. Chaucer bu hikayeyi Boccaccio’nun Decameron hikayesinden uyarlamıştır.
Chaucer konularında sık sık mitolojiye başvurmuştur, Şövalye’nin hikayesi aslen hepimizin bilmiş olduğu Theseus’un hikayesidir, ve hikayedeki bilgiler o denli kapsamlıdır ki Chaucer’ın mitolojiyi hakkaten iyi bildiğini ve sevdiğini düşünmeden edemedim. Mitoloji aşığı biri olarak bu kitapta da mitoloji izlerine rastlamak fazlasıyla eğlendirdi beni.
Son olarak söylemek istediğim şey şu: Chaucer, çalışmalarında o denli profesyoneldir ki, yarattığı karakterler gerçek hayatla kolayca bütünleştirilebilirdir ve okuyucu eleştirilen problemi, direkt duymasa ve okumasa da gizlice algılar. Bunun verdiği zevk de paha biçilemezdi.
Umarım incelememi beğenmişsinizdir, yorumlarınızı umuyorum, şimdiden hepinize keyifli okumalar dilerim.
#72649787 (orpheus)

Podcast: Canterbury Hikayeleri: Podcasti dinlemek için YouTube linki:
https://youtu.be/-R_EbB3blqo7
Selam kitapçokseverler. Bu bölümümüzde Shakespeare öncesi İngiliz edebiyatının en büyük şairlerinden, İngiliz yazarlarının “bizim Homeros’umuz”, “bizim Goethe’miz” sözleriyle övdükleri Geoffrey Chaucer’ın olgunluk periyodu ürünü olan Canterbury Hikâyeleri’ni konuşuyoruz.
Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle.
okursohbetlerigmail.com üstünden görüş ve önerilerinizi bekleriz.
Sevgiler. (Okur Sohbetleri)


Canterbury Hikayeleri PDF indirme linki var mı?


Geoffrey Chaucer – Canterbury Hikayeleri kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Canterbury Hikayeleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Geoffrey Chaucer Kimdir?

İngiliz yazar, ozan, felsefeci, siyasetçi ve diplomattır. Bu kadar oldukça yönlü oluşu onu unutulmaz, edebiyatta üstüne konuşulmaya kıymet kılan özelliklerinden biridir. Shakespeare öncesi İngiliz edebiyatının en büyük şairlerinden biridir Chaucer. Ayrıca, yazınsal çevrelerce İngiliz edebiyatının babası olarak da nitelendirilir. Öyleki ki İngilizlerin “bizim Homeros’umuz”, “bizim Goethe’miz” sözleriyle övdükleri kişinin ta kendisidir. Hem edebiyat alanında hem de dil alanında çağının gereksinimini karşılamış hatta daha da öteye gitmeyi başarmıştır. Anglo Saxon devri sonrası bir tek köylüler tarafınca konuşulan İngilizceyi, Fransızca kelimeler ile geliştirerek sadeleştirmiş ve günümüz İngilizcesine daha yakın bir dil elde etmiştir. İngilizceyi ayakta tutmuş, yaşatmıştır.


Geoffrey Chaucer Kitapları – Eserleri

  • Canterbury Hikayeleri
  • İyi Kadınlar Efsanesi
  • Troilus ile Cressida
  • The Knight’s Tale
  • The Book of the Duchess
  • The Parliament of Fowls


Geoffrey Chaucer Alıntıları – Sözleri

  • For in love, i believe, you have lost your sense of taste, even as a sick man loses his taste of sweet and bitter. (The Parliament of Fowls)
  • Ama umutları hep taze tutmak kolay olmuyor (Canterbury Hikayeleri)
  • ‘Bir çubuğu yontup sopa yaptın diyelim;
    Gün gelir o sopayla döver seni bir zalim.’ (Troilus ile Cressida)
  • Cehennemde şeytanın hükmettiği o yerde bile yoktur bu kadar hınç, hiddet ve acı. (Canterbury Hikayeleri)
  • Daima yad edilsin diye yeryüzünde övgüyle
    Papatyaya çevirdi Alkestis’i tanrıça Kybele,
    … (İyi Kadınlar Efsanesi)
  • En akıllı geçinenimiz aslen en büyük salaktır.
    Ve her insana dürüstlük satan, bir hırsızdır aslen. (Canterbury Hikayeleri)
  • “Şövalyelerin yaraları iyileşmişti, ama kalpleri sızlıyordu.” (Canterbury Hikayeleri)
  • Ey hanımefendiler, onca masum ve merhametli
    Ve sâdık olan sizler, her biriniz erdem timsali;
    Erkek milletine bu kadar güvenmeniz niçin?
    Böylesi örnekler varken eski devirlerden,
    Nasıl acırsınız onların düzmece ıstırabına?
    Görmez misiniz, o yeminler hep boşuna?
    Aşkını bırakıp gitmeyen bir tekini
    Veya ona kabalık yada haksızlık etmeyenini
    Hiç gördünüz mü? Bir düşünün hele!
    Okumuş olmalısınız, şahsen görmediyseniz bile.. (İyi Kadınlar Efsanesi)
  • “Uzun lafın kısası, kıymetli adam, seçtiğim kavalye,
    Mutlu ol ,toparla kendini ,bırak artık endişelerini.
    Acılarına olman için kafi telafiye
    Yapacağıma güvenli olabilirsin elimden geleni;
    Eğer benim dostluğum bahtiyar edecekse seni,
    Çektiğin acı giderilecek ona denk bir neşeyle.”
    Sonra da bağlıdı sözlerini bir kucaklama ve buseyle . (Troilus ile Cressida)
  • ….
    Cressida’nın duruşunda zerafet görülüyordu,
    Gayet kadınca bir havası vardı her bakımdan,
    Tüm hemcinslerini gölgede bırakıyordu.
    Öyleki bir rahatlık sadelik ve yayılıyordu ki tavırlarından
    İnsaflı bir gözle bakan her insan
    Fark edebilir de bu hanımda birleştiğinin
    En yükseğini şerefin, asaletin ve rütbenin.
    ….
    Endamı ve çehresi harikuladeydi Troilus nazarında
    Doyamıyordu ne kadar seyretse bu bayanı.
    Gözleri hep yere dönük olsa da Cressida,
    Hafif bir küçümseme edasıyla kaldırıp başını
    “Burada durması imkansız mıyım?”diye sorguluyordu muhatabını
    Adeta; sonrasında dağılıyor kederi,yüzü parlıyordu gene.
    Trolius asla şahit olmamıştı güzelin böylesine.
    ….
    Kalp atışları hızlandı baktıkça ona;
    Öyleki bir tutku o şekilde bir arzuya tutuldu ki
    Bizim Troilus , kalbinin en derununda
    Cressida’nın sureti kazındı sanki.
    O kibirli halleri ,o küstahlığı deminki
    Buhar olup gitmişti;ona baksa mıydı,
    Bakmazsa mıydı bilemedi, o şekilde sıkıntıdaydı.
    ….
    Kendini hep sanmıştı oldukça üstün ,oldukça akıllı
    Ve aşıkların kıvranmasını alaya almıştı
    Bu adam; lakin şimdi Cressida’nın o alımlı,
    Şahane gözlerin akıntısına kapılmıştı.
    O bakışlar kavurdu yüreğini, ateş şeklinde yaktı.
    Eser kalmamıştı kibirinden artık Troilus’un;
    İnsanı bu şekilde değiştiriveren aşka helal olsun (Troilus ile Cressida)
  • “Yatıştı sonunda Theseus’un taşkın öfkesi
    Tez duyulur vicdanın asil bir kalpte sesi.” (Canterbury Hikayeleri)
  • “Ama bugün, gördükçe zilletin bu kadarını,
    İnsan umursamıyor artık kendi yaşamını!” (İyi Kadınlar Efsanesi)
  • “Sevgili kadın, eğer aşkı ararsan bigün
    Beni hatırla ne olur, bana düşsün gönlün.” (Canterbury Hikayeleri)
  • Lemnos adasının bayanları, kocalarının sadakatsizliğine öfkelenerek, adadaki tüm erkekleri öldürmeye karar verirler. (İyi Kadınlar Efsanesi)
  • Yaşayalım yaşamı o vazgeçmeden bizlerden. (Canterbury Hikayeleri)
  • Hekimlikte altın kalbe devadır ya,
    Düşmüştü altınla o da kara sevdaya. (Canterbury Hikayeleri)
  • “Ahenk içinde, türlü çeşitli maddeleriyle,
    Sarsılmadan duruyor temelleri üstünde dünya;
    Tabiatın güçleri hep harp halinde birbiriyle,
    Ama onları sıkıca birleştiren bağlar var ya;
    Phoebus her gün tekrardan başlıyor ışık saçmaya;
    Gökteki ay saltanatını duyuru ediyor geceleyin.
    Tüm bunlar esiridir Aşk denilen şeyin!” (Troilus ile Cressida)
  • Cehennem’de, şeytanın hükmettiği o yerde bile yoktur bu kadar hınç, sertlik ve acı. (Canterbury Hikayeleri)
  • Lemnos adasının bayanları, kocalarının sadakatsizliğine öfkelenerek, adadaki tüm erkekleri öldürmeye karar verirler. (İyi Kadınlar Efsanesi)
  • “Ey güzel aşkım, sözüm sözdür sana;
    Ömrüm oldukça şu fani dünyada,
    Tam bir sadakat bulacaksın benden yana;
    Ve haksızlık edersem yanında ve uzağında,
    Tutamazsam sözümü bir gaflet anında,
    O vakit ,bir bayan olarak o şekilde takdir edersen,
    Bırak öleyim derhal,sen iyi mi istersen.” (Troilus ile Cressida)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş