Eğitim

Diren Suriye – Hüsnü Mahalli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Diren Suriye – Hüsnü Mahalli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Diren Suriye kimin eseri? Diren Suriye kitabının yazarı kimdir? Diren Suriye konusu ve anafikri nedir? Diren Suriye kitabı ne konu alıyor? Diren Suriye PDF indirme linki var mı? Diren Suriye kitabının yazarı Hüsnü Mahalli kimdir? İşte Diren Suriye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Hüsnü Mahalli

Yayın Evi: Destek Yayınları

İSBN: 9786054994090

Sayfa Sayısı: 352


Diren Suriye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Başlangıçta her şey Suriyede yozlaşmış bir diktatörlüğe karşı haklı bir isyan olarak görünüyordu. ABD destekli üç ülke; Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye muharebeye müdahil olmaya karar verdi. Adım adım silahlı muhalefeti ele geçirdiler ve giderek daha çok insana gereksinimleri olduğundan cihatçıları ön cephede rol üstlenmeleri için cesaretlendirdiler. Artık dünyanın her yerinden eli kanlı ustalaşmış El Kaide militanları Türkiye üstünden Suriyeye akıyordu. Sonuç: 130 bin civarında ölü.

Ancak, Suriyede süratli ve acele bir zafere ulaşılacağını zannedenler yanıldı, Suriye kendisine saldırılan her devletin yapması gerekeni yapmış oldu, direndi ve kazanmıştır. Türkiye ise bu savaşın ilk kaybedeni; El Kaide militanlarına üs oldu, teröristlere destek verdi ve bölgedeki ağırlığını tamamen yitirdi; Suriye, İran, Irak, Mısır benzer biçimde tüm bölge ülkeleriyle kavgalı bir halde. Hatta Suriyeye karşı harp açarken ortak oldukları Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle de Mısır üstünden çatışmaya girdi.

Hüsnü Mahalli işte bu tabloyu en iyi bilen gazetecilerden biri. Suriye-Türkiye ilişkilerinde yaşanmış olan erken bahar esnasında her gün fikri sorulan, yazıları piyasaya çıkan, kanal kanal dolaşan Mahalli, Türkiye Suriye savaşının içine batınca aniden buğu oldu. Ilkin kanallar engelleme koydu, sonrasında çalmış olduğu gazetelerden kovuldu.

Halbuki Suriyede girilen çıkmazı anlatacak kim bilir tek Türk vatandaşıydı Mahalli. Bu kitap birazcık da bu vahim tablodan hayata merhaba dedi. Suriyede ve Ortadoğunun öteki bölgelerinde olup biteni idrak etmek için vazgeçilemez bir kaynak ortaya çıktı. Umarım bu utanç verici sessizliğin acısını bir nebze azaltır…

-Orhan Gökdemir-

(Tanıtım Bülteninden)


Diren Suriye Alıntıları – Sözleri

  • İçinde Suudi kralı ve Katar emirinin bulunmuş olduğu her oyun ve tezgâh ne olursa olsun kirli, iğrenç ve tehlikelidir. Durum bu şekilde olunca varın siz düşünün “Arap Baharı” denilen maskarayı.
  • Bir düşün Türkiye dahil dünyanın dört bir yanından on binlerce islamcı militan savaşmak için Suriye ye gidiyor fakat hiçbirinin aklına Suriye’ye giderken İsrail’e uğrayıp bir iki efsane atmak gelmiyor…
  • Batı istese Kıbrıs vakasını on dakikada çözer, Bosna benzer biçimde karmaşık, kanlı bir vakası çözen batı Kıbrıs vakasını mı çözemeyecek.
  • Şundan dolayı Şerif Hüseyin ile tezgâh çeviren Lawrence İngilizlerin 150-160 senedir ortaklaşa iş yapmış olduğu Suud ailesiyle de oyun yapıyordu. Bu işbirliğinin sonucu olarak İngilizler ayaklandırmayı Mekke’den başlatan Şerif Hüseyin’i yavaş yavaş kuzeye doğru sürüklediler. Amaç, Hicaz denilen toprakları yeni sahipleri olacak Suud ailesine bıraktırmaktı. Üstelik oradan petrol kokusu da gelmeye başlamıştı.
  • Ürdün diye bir ülke yoktu, bu sebeple söylediğim benzer biçimde, orası Biladül Şam. Yani Büyük Suriye’nin bir parçası. Tıpkı Suudi Arabistan diye bir ülke olmadığı benzer biçimde. Oralar Necid ya da Hicaz diye bilinir.
  • Başlangıçta mızmızlanan Şerif Hüseyin sonrasında çaresiz olarak mevcud durumu kabul etti ve oğullarıyla beraber hep İngilizlerin himayesinde yaşadı. Oğul Abdullah Ürdün, Faysal ise Irak’m kralı oldu.
  • Şam’a giren Fransız ordu komutanı General Henri Gouraud’dur. ilk iş olarak Selahaddin Eyyubi’nin türbesine gider ve türbeyi tekmeleyerek şu meşhur lafını eder: ‘“Ey Selahaddin, hadi kalk bak biz yeniden buradayız ama sen yoksun.”
  • tarih tekerrürden ibarettir her zaman. Cebelül Ekrad dedikleri, Suriye’nin şimal bölgesi, Afrin bölgesi. Bunlar tarihte oldukca mühim bölgelerdir. Fransa’nın işgal sürecinde de bunlar oldukca oldukca önemliydi. Şimdi de aynı.
  • Arap evveliyatına bakılırsa ilk laik devlet Halep’teki Hamadani Devleti’dir ve bu devletin ideologu da işte bu Muhammed Bin Nusayr ve adamlarıdır. Suriye ve Ortadoğu Aleviliği bu şekilde adım atar.
  • Şam’ın, kısaca Arapça adıyla Başkent Dimaşk’ın, Latincesi ile Damascus’un anlamı ise ipek. Bugün bile Şam’ın ipeği oldukca ünlüdür.
  • Hatta 1952-1970 döneminde Mısır ve Arap âleminin devrimci önderi olan Nasır’ın bir sözü vardır: “Suriye, Arap milliyetçiliğinin hep atan kalbidir.”
  • Mısır’da münakaşa var. Mısırlıların bazıları biz Arap değiliz derler. Firavun sülalesinden geldiklerine inanırlar.
  • Mesela niçin ilk ayaklanma Daraa’da haşladı? Şundan dolayı Dürzi Devleti’ni orada Fransız çizmişti. Neden İslamcı gruplar hep Alevilere karşı cihat duyuru ediyor ve Lazkiye bölgesine saldırıp duruyorlar? Alevi, Sünni, Dürzi diye bir fark yaratılmak isteniyor bu ülkede. Emperyalist oyun tekrarlanmak isteniyor.
  • Halep’te Zekeriya ya da öteki adıyla Emevi Camii var. Hemen arkasında o inanılmaz daracık sokaklarıyla Kapalı-çarşı. Silahlı gruplar 2012’nin başlangıcında bu camiyi ele geçirerek komuta merkezine dönüştürdüler. Bu da yetmedi tüm silahlarını caminin içinde depo ettiler. Sonra caminin minaresinden dürbünlü tüfekle bölgedeki askerlere ateş etmeye başladılar. Suriye ordusu gelip onlarla çatışınca kıyameti kopardılar, “Vay efendim Esad ordusu camiyi bombaladı!” diye. YouTube’da görüntüler paylaştılar. Türkiye medyası da o vakit onların bu yalanını pazarladı. Tıpkı binlerce yalanını pazarladığı benzer biçimde…
  • Filistin davasına, Sünni Hamas’a, Sünni Arafat’a ve Sünni İslami Cihad’a sınırsız destek verdiler. Suriye ve İran olmasaydı bugün ne FKÖ, ne Filistin Devleti, ne Hamas, ne Cihad, ne Halk Cephesi, ne de Demokratik Cephe olurdu. Üstelik son iki örgütün lideri, George Habaş ve Naif Havatma Hıristiyan. Anlayacağın Suriye ve İran bu şekilde bir tavır alırken, kalan gerici Arap ülkeleri Filistin davasını satıyordu. Hepsi ihanet içindeydi. Nitekim bugün aynı bu gerici Arap ülkeleri Filistin halkına düşmanlık ediyor, tıpkı Suriye’de Alevi-Sünni düşmanlığını körükledikleri benzer biçimde.


Diren Suriye İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Diren Suriye: Gazeteci, yazar Hüsnü Mahalli ile meydana getirilen uzun söyleşilerin kitap haline getirilmesini okuyoruz. Orhan Gökdemir ile
meydana getirilen bu uzun söyleşi iyi ki yapılmış diyebilirim. Epey bilgilendik ikisine de teşekkür ederim. İçindekiler kısmında içerikten bahsediyor ve hangi sayfada hangi konuların işlendiği daha kolay bulunabilir. Bu sayede aranan, istenen mevzuya direkt gidilebilir.
Hüsnü Mahalli bizlere yabancı gelmeyen kavramlarla durumu konu alıyor. Acıların da ne kadar ortak bulunduğunu gözlerimizin önüne seriyor. İşbirliği, kiminle İngilizlerle, Fransızlarla. Ne için? Kral olmak ülkeyi yönetmek adına. Vatandaşın yalnız
biatçı olmasını isteyen fakat kendilerinin kral (aynen İngiliz İmparatorluğu benzer biçimde) olup emirler verdirecekleri bir sistem arzusunda olan yönetici elitin sonrasında iyi mi da birer piyon olduklarını okuyoruz. Suriye tarihinde kesitler sunuyor. Suriye devleti, Alevilik, Nusayrilik, dini, siyasal yapılar, müessese, kurucu unsurlar benzer biçimde oldukca çeşitli detayları bizlere konu alıyor.
Suriye’nin kültürünü, yaşayışını, dinlerini, mezheplerini, coğrafyayı bizlere konu alıyor. Ama yalnız Suriye’de yok. Olmazsa
olmaz Mısır’ı da anlatır. Mısır’ı anlatırken bizlerin bilmediği (kısaca çoğunluğumuzun diyelim diye düşünüyorum) bir şeyden
bahseder: “Mısırlıların bazıları biz, Arap değiliz, firavunun sülalesinden geliyoruz” cümlesiyle konuşur diyerek, değişik bir
pencere de açar. Mısır’da yerleşik Hıristiyan kısaca Kıptilerden de bahseder.
Hüsnü Mahalli bizlere Suriye’nin kodlarını konu alıyor ve buradan hareketle de coğrafyaya dolaylı yerleşmeye çalışan işgalcilerin
halletmeye çalışmış oldukları kötülüğün tarihini de anlatır. Bu coğrafyada halkların bir arada yaşamaması için emperyalist devlet ve onların işbirlikçileri olan mahalli unsurların toplumları iyi mi ayrıştırdıklarından da bahseder.
Suriye-İran ilişkilerine bakıyoruz. Arap Suriye’sinin Saddamlı Arap Irak’ı desteklemek yerine anti-emperyalist Acem İran’ı
desteklemesinin kodlarını da okuyoruz. İran-Irak cenginde başta Suudi Arabistan olmak suretiyle bir çok Arap devletlerinin ABD’nin istekleri doğrultusunda İran’a dolaylı saldırmasını ve 8 yıl sürdürülen savaşın içinde Suriye-İran ilişkilerine de değiniyor. Niçin şu an Suriye-İran ortaklaşa iş ve dostluğu var bunu da öğreniyoruz.
Hüsnü Mahalli bizlere ütopya ya da distopya ya da uzay geometrisi anlatmıyor. Bu coğrafya içinde yaşanmış olan fakat yeri ulaştığında kaypak siyasetin durumunu gözler önüne seriyor. Ama o kaypaklıklar yüzünden ölenlerin hesabı kime sorulacak ? O da kim bilir….
Kitap sizi sıkmadan içine çekiyor. Okudukça bir coşku içinde ne olacak ne olacak diye sayfaları çevirmeye sabırsızlanıp, size
dinlenme oranı bırakmıyor. Sonra vay be! neler neler var diyerek yeni yeni şeyler öğrenmemizi sağlıyor.
Suriye, Türkiye, Rusya, ABD, Mısır, Lübnan, Ürdün kısaca bu coğrafyanın iç içe geçmiş tarihinden detayları bizlere aktarıyor.
Bir gazeteci gözüyle, vakit tünelinde belli vaka ve tarihlere gidilip yarına daha sıhhatli bakılmasını amaçlıyor. Bizlere sunulan, ya da gösterilenle, arkaplanda yaşananların resmini çekiyor ve aradaki farkları bulmamızı istiyor. Suriye savaşını idrak etmek isteyenler ‘Diren Suriye’ kitabını ne olursa olsun okumalı. Bu coğrafyada yaşananları bu coğrafya içinde doğup, büyüyen ve buraları oldukca iyi bilen bir kalemden öğrenilmesinde yarar var.
2014 senesinde yayımlanmış kitabı 2018 aralık ayında okudum. Hala, emperyal devletlerin Suriye’yi yıkma planları devam ediyor ve hala birileri ‘insan hakları’, ‘demokrasi’ kılıflarına sarılıyor. Mesela bizim sınır komşumuz ‘Cemşithistan Cumhuriyeti’ olsa ve oradan onlarca, yüzlerce, binlerce terörist ülkemize girseydi ne yapardık? Onlara karşı savaşırmıydık yoksa teslim mi olurduk? Suriye devletinin yapmış olduğu da terörle savaşım ve ülkesini korumak için çaba sarfetmek. Mesela biz niye Suriye ile olan sınırımıza duvar örüyoruz?
Ya da ‘Kolonyanistan Cumhuriyeti’ yeni kurulmuş olsa ve ‘Ayasofya bizimdir ve orada ayin yapacağız’ dese hoş mu karşılardık. Peki niçin ‘Şam Emevi Camisinde namaz kılacağız’ diyen zihniyeti hoş karşılıyoruz. Devletimizde cami mi bitti. AKP’nin 2011 öncesi Suriye ile ilgili açılım siyaseti doğruydu. Sınır komşularımızla siyasal, ekonomik, kültürel ksıacası her türlü alışverişin arttırılması ve güvene dayanan karşılıklı anlaşıyla bazı sorunların ortadan kaldırılması güzel idi. Sonra aniden aynı şahıs ‘diktatör’ oldu, halkına zulüm yapıyor oldu, mezhepçi zihniyetle yanlış söylemler ve özetlemek gerekirse ABD’nin ağzıyla konuşmalar Suriye’yi harp ortamına getirdi. Mesela, körfez ülkeleri olan S.Arabistan, Katar benzer biçimde devletler oldukca mu demokratikte Suriye’de demokrasi istiyor. Bunun bir oyun olduğu açık ortada. Kazananlar tabanca satan devletler kaybedenler ise mütevazi yurttaş. Bu kitapta da buna oldukca güzel değiniliyor.
Bu kitabı hepimiz okumalı ki, bu coğrafyada esasında neler olduğu tam olarak bilinebilsin. Bizlere anlatılan, gösterilen, sunulanlarla gerçeklerin ne kadar birbirine zıt olduğu ortaya çıkıyor. Bağımsız bir zihne haiz olarak bazı şeyleri karşılaştırma yaparak birilerin anlatmasına gerek kalmadan çözebilelim. Bu toprakların içinden gelen bir ses Hüsnü Mahalli. Öyleki birileri benzer biçimde tv ekranından ya da masa başından o coğrafyaya yalnız turistlik ziyaret yapmamış. Orayı bilen, duyan, gören ve söylediklerinin doğruluğu da o günde bugünde doğru olan bir sese kulak verelim. Suriye’yi bilen birisinden dinleyelim, okuyalım. Mesela, 1991 yılındaki 1.körfez cenginde kendini Bağdat’ta gösterip, lüks villasında yazı yazan gazetecilerden de değil kısaca.
Kısacası, 2014 yılından bizlere panorama sunuyor. Hala ABD’nin kuyruğuna takılan – paraya, güce tapan- gazeteci, siyasetçilerin getirmiş olduğu son noktadır Suriye bataklığı. Bu bataklıktan çıkmakta Türkiye için gene kolay. 2011 öncesi duruma dönüyoruz söylediği anda aslına bakarsanız buraya refah gelir. Hüsnü Mahalli’yi okumaya devam ediyoruz. Dün, bugün ve yarın için. Şundan dolayı birilerin topluma anlattıklarıyla gerçekler
içinde ki derin uçurumu bizlerin önüne getiriyor. Hem Suriye hem Türkiye’yi bilmiş olduğu için ve hem de Arap coğrafyasını bilmiş olduğu için daha gerçekçi konuşuyor. Eğer Suriye yıkılırsa kim iktidara gelecek? Bunun cevabının olmadığı bir yer Suriye. Niçin Suriye üstüne emperyallerin yüklendiğini konu alıyor. Esas ders çıkarılması ihtiyaç duyulan nokta Hüsnü Mahalli’nin anlattıkları.
Hüsnü Mahalli sorulara yanıt veriyor. Belki birilerin hoşuna gitmeyebilir ya da yanlış bulabilir. Ama Suriye özelinden bildiriyor. Suriye yıkıldıktan sonrasında hedefin İran bulunduğunu hepimiz biliyor. Ondan sonrasında Türkiye olabilir. Bunu engellemek ve tam bağımsız Türkiye için ‘Diren Suriye’. (S. Ali)


Diren Suriye PDF indirme linki var mı?


Hüsnü Mahalli – Diren Suriye kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Diren Suriye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hüsnü Mahalli Kimdir?

23 Mayıs 1949 senesinde Suriye’nin Halep kentinde hayata merhaba dedi.

26 Kasım 1979 senesinde İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.

20 Mayıs 1982 senesinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda yüksek lisan eğitimini tamamladı.

1989 senesinde Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) adına Türkiye’de çalışmaya başladı.

1993-1999 vakit diliminde BBC Arapça servisinde çalıştı.

2000 senesinde geçici olarak El Cezire Televizyonunda bulunmuş oldu.

2001-2003 yılları aralığında tekrardan BBC Arapça servisinde çalıştı.

2004 senesinde ise SANA’ya dönüş yapmış oldu.

Arap vatanlarında radyo, mecmua, gazete ve ajans benzer biçimde basın gösterim müesseselerinde çalıştı.

2011 senesinde Türk vatandaşı oldu.

Sarı Basın Kartı sahibidir.


Hüsnü Mahalli Kitapları – Eserleri

  • Ortadoğu’da Diktatörler
  • Ortadoğu’da Kanlı Bahar
  • Maniki Dünya
  • Al Sana Bahar
  • Misyon
  • Kelepçe
  • Diren Suriye
  • Filistin Benimdir
  • Arap İşi Demokrasi
  • Dağınık Düşünceler
  • Ortadoğu’da Büyük Tiyatro
  • Tezkereden Tezkereye Gerçekler


Hüsnü Mahalli Alıntıları – Sözleri

  • Ne pahasına olursa olsun başarmak istiyorlardı.
    Ama Suriye halkını yenemediler.
    Dünya tarihinin tümünde, Suriye benzeri bir vaka yaşanmamıştır.
    100 ülke 300 bin ruh hastası katili yanlarına alarak Suriye’ye çullandı, fakat olmadı. (Dağınık Düşünceler)
  • Batı devamlı içimizdeki işbirlikçileri buluyor, onları satın alıyor, onlara en iğrenç ve rezil işlerini yaptırıyor, maddi ve içsel bedelini ödüyor ve işi bitince onları bir kenara atıyor.İran Şahı, Adnan Menderes, Saddam, Kutsal, Bin Ali, Andullah Salih be Kaddafi vakalarında olduğu benzer biçimde.Hiç kimse ders almadığı için sırada ne olursa olsun başkaları var ve olacak.Ruhlarını şeytana satanlar er ya da geç şeytanın kazığını yer. (Misyon)
  • Ama Suriye ordusu ve halkı iyi dayanmıştı.
    Beklenenin tersine Suriye ordusu parçalanmadı ve birilerinin ummuş olduğu benzer biçimde Sünni askerler “Alevi Esad”a karşı ayaklanmadı.
    Üstelik ordunun neredeyse yüzde doksanı Sünni’ydi. (Kelepçe)
  • İsrail medyası sık sık yaralı İslamcıları ziyaret eden Başbakan Netanyahu’nun görüntülerini yayınlıyordu.
    İsrail medyasına bakılırsa 2600 kadar İslamcı militan İsrail’de tedavi edilmişti.
    Radikal Yahudilerin köktencilik İslamcılarla ittifakı. (Kelepçe)
  • Şam’a giren Fransız ordu komutanı General Henri Gouraud’dur. ilk iş olarak Selahaddin Eyyubi’nin türbesine gider ve türbeyi tekmeleyerek şu meşhur lafını eder: ‘“Ey Selahaddin, hadi kalk bak biz yeniden buradayız ama sen yoksun.” (Diren Suriye)
  • Allah adına kafa kesenleri.
    Allah adına küçücük kızlara saldırı edenleri.
    Allah adına Allah’a ihanet edenleri.
    Allah adına Allah’ın ‘yapmayın’ söylediği her şeyi yapanları.
    Allah adına tüm günahları işleyenleri.
    Adları asla mühim değil. Mühim olan niçin ve iyi mi ortaya çıktılar, çıkarıldılar. Mühim olan kimdir onları yaratan? Kimdir bu hale getiren? Kimdir onları seven? (Al Sana Bahar)
  • …İsrail kurulduğu günden itibaren Filistin halkına yapmadığını bırakmadı. En son Aralık 2008’de Gazze’ye hücum eden İsrail minimum 1.600 Filistinli’yi öldürdü ve 5.000 kadarını yaraladı. Gazze yerle bir edildi. (Ortadoğu’da Kanlı Bahar)
  • Hiç kimse “Yahu çoğunluğu yabancı 200 bin terörist Türkiye’de ayaklanmış olsaydı hükümet ne yapardı?” diye sormadı. (Kelepçe)
  • Şundan dolayı Şerif Hüseyin ile tezgâh çeviren Lawrence İngilizlerin 150-160 senedir ortaklaşa iş yapmış olduğu Suud ailesiyle de oyun yapıyordu. Bu işbirliğinin sonucu olarak İngilizler ayaklandırmayı Mekke’den başlatan Şerif Hüseyin’i yavaş yavaş kuzeye doğru sürüklediler. Amaç, Hicaz denilen toprakları yeni sahipleri olacak Suud ailesine bıraktırmaktı. Üstelik oradan petrol kokusu da gelmeye başlamıştı. (Diren Suriye)
  • Hatta 1952-1970 döneminde Mısır ve Arap âleminin devrimci önderi olan Nasır’ın bir sözü vardır: “Suriye, Arap milliyetçiliğinin hep atan kalbidir.” (Diren Suriye)
  • Hikâye “Bahar”ın oldukca öncesinde başlamıştı.
    Lübnan’ın eski başbakanı Rafik Hariri 14 Şubat 2005 te öldürüldü. Sevgililer Günü’ndel Aşka oldukca meraklı Batı ve onun bölgesel işbirlikçileri kıyameti kopardı. Onlara bakılırsa bu işi “Gaddar Esad” yapmış oldu. (Al Sana Bahar)
  • ”Savaşım ” onurlu inanlar içindir . (Arap İşi Demokrasi)
  • Boşuna dememişler ‘En tehlikeli olanlar kendilerini bilge sanan yarı cahillerdir.’Allah bizleri onların şerrinden korusun! (Misyon)
  • Elli yedi Müslüman ülke içinde laik olan nerede ise yok. Gerçek anlamda demokrasi oldukca azca sayıda ülkenin şansı. Okuma yazma, kitap ve gazete okuma oranları başta olmak suretiyle birçok kriterde dünya standartlarının oldukca peşinde olan Müslüman ülkeler, yeraltı kaynaklarının zenginliğine karşın çoğunlukla açlık, sefalet ve bilgisizlik içinde. Koltuk sevdası oldukca kuvvetli olduğundan yolsuzluğun oldukca yaygınlaştığı bu ülkelerde demokrasi kısaca özgürlük ve insan hakları adına hiçbir şey doğru işlemiyor. Her şey egemen güç ya da güçlere bakılırsa ayarlanıyor. Ama asla kimse oturup da bunun nedenlerini sorgulamıyor. Hiç kimse bilim ve hızla gelişen teknolojinin ardında koşmuyor. Hiç kimse “Din ve dini kullanan siyasal Islamcılar bu işin neresinde?” diye sormuyor, soramıyor. Soramadığı için de işler hep kötüye gidiyor. Kötüye deva arayan da yok. En kolayından “alınyazısı” deyip geçiliyor. Ama geçmiyor bu sebeple geçmemesi içen siyasal güçler ve onlara hizmet eden toplumsal yapılar devamlı işbaşında. Din hepimiz için oldukca etkili tabanca. “Koltukları daim” olsun diye. (Ortadoğu’da Diktatörler)
  • Türkiye kendi Kürtleri ile savaşıyor fakat Irak Kürtlerine sınırsız destek veriyordu. Türkiye’den intikam almak isteyen Saddam kendi Kürtleri ile savaşırken PKK ya yardım ediyordu. İran ise kendi Kürlerinin her ayaklanmasını bastırmasına rağmen hem Irak Kürtlerine hem de PKK ya destek veriyordu. Suriye kendi Kürtleri ile asla savaşmamış olmasına karşın bazı haklarını vermiyor fakat Irak Kürt liderlerini ve Öcalan’ı Şam’da konuk ediyordu. (Maniki Dünya)
  • Halep’te Zekeriya ya da öteki adıyla Emevi Camii var. Hemen arkasında o inanılmaz daracık sokaklarıyla Kapalı-çarşı. Silahlı gruplar 2012’nin başlangıcında bu camiyi ele geçirerek komuta merkezine dönüştürdüler. Bu da yetmedi tüm silahlarını caminin içinde depo ettiler. Sonra caminin minaresinden dürbünlü tüfekle bölgedeki askerlere ateş etmeye başladılar. Suriye ordusu gelip onlarla çatışınca kıyameti kopardılar, “Vay efendim Esad ordusu camiyi bombaladı!” diye. YouTube’da görüntüler paylaştılar. Türkiye medyası da o vakit onların bu yalanını pazarladı. Tıpkı binlerce yalanını pazarladığı benzer biçimde… (Diren Suriye)
  • Yusuf Azma, Osmanlı ordusunda uzun süre vazife yapmış, Enver Paşa’yla oldukca yakın çalışmış, Çanakkale Savaşında bulunmuş ve Osmanlı ordusu için askerlik eğitim kitabını yazmış bir subaydı. 1918’de Osmanlı ordusu dagilinca ulkesi Suriyeye dönmüş ve 1919-1920 doneminde ilk ulusal orduyu kurmuş ve Savunma Bakanı olmuştu. Ülke Fransız işgaline uğrayınca Suriyenin ilk şehidi oldu. Öldüğünde tek bir kızı vardı o da annesiyle beraber memleketi Bursa’ya dönerek yerleşti.
    İbrahim Henano Kürt kökenliydi. Erzurum kaymakamı olarak vazife yapmış ve Erzurumlu bir hanımla evliliğe ilk adımını atmıştı. Osmanlı dağılınca o da ülkesi Halep’e döndü ve derhal halkı işgalcilere karşı örgütlemeye başladı. 1935’te veremden öldü (Arap İşi Demokrasi)
  • Bugün Suriye’de yaşananlar ilk değil. 1977’de şimdi olduğu benzer biçimde ” Alevilik ” konusunu bahane eden Müslüman Kardeşler Baba Esad’a karşı ayaklandı. Suudi Arabistan, Ürdün, Saddam yönetiminde Irak ve CIA onlara yardım ediyordu. 1977-1982 döneminde Müslüman Kardeşler militanları Esad’a yönelik 3 suikast teşebbüsünde bulunmuş oldu ve binlerce Suriyeli ilerici aydın , tabip, akedemisyen ve askeri öldürdüler. Şubat 1982’de Halep ve Hama kentlerinde kapsamlı bir ayaklanmayı örgütleyen Müslüman Kardeşlerin liderleri Halep’te yakalanmasına karşın Hama’da ayaklanma oldu . Suriye ordusu tarafindan kuşatılan şehir yoğun çatışmalara sahne oldu . Ayaklanma bastırıldı ve binlerce Müslüman Kardeşler militanı öldürüldü fakat Batılı ülkeler ve medyaları buna ” Hama Katliamı ” dedi. (Misyon)
  • Afrika ülkelerinden, Arap ülkelerinden ve öteki ülkeler. den… İsrail’i yönetenlerin büyük kısmı dışarıdan gelmiş adlar. Bir tek ideolojinin etkisiyle:
    Siyonizm.
    Bir tek amaç için:
    Ne pahasına okursa olsun Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak. Ilkin Filistin halkına yönelik terör ve kırım başladı sonrasında da Filistinliler ülkelerinden kovuldu… Bu da yetmedi 1956, 1967, 1973 savaşları, 1982 Lübnan işgali ve sonrasında sında gene Lübnan’a yönelik kapsamlı saldırılar… Arada bir Suriye’yi bombaladılar. Hepsi Nil’den Fırat’a kadar uzanan Büyük İsrail Devleti’ni oluşturmak, “Arz-ı Mevut” hikâyesini gerçekleştirmek içindi. Dünyadaki 14,2 milyon Yahudi bu topraklarda toplanacak, Aksa Camii altında Süleyman Tapınağı’nın izleri bulunacak, Büyük İsrail Devleti kuru lacak ve Yahudiler dünyaya egemen olacak! İster gül ister ağla fakat İsrailliler buna inanıyor. 14,2 milyon Yahudi, 7 milyara karşılık!
    1,5 milyar Müslüman’ı ek olarak belirtmeye gerek yok!
    İdeal İsrail! (Ortadoğu’da Diktatörler)
  • Bugün eğer İran ölümüne oğul Esad’a haiz çıkıyorsa sebebi baba Esad’a olan vefa borcudur. Yani bugün İran internasyonal emperyalist , siyonist ve gerici saldırıya karşı savaşan oğul Esad’ı kurtardıysa 30 yıl ilkin baba Esad da Humeyni’yi mutlak bir yenilgiden kurtarmıştı. (Maniki Dünya)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş