Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 – Sadık Usta Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 – Sadık Usta Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kimin eseri? Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kitabının yazarı kimdir? Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 konusu ve anafikri nedir? Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kitabı ne konu alıyor? Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 PDF indirme linki var mı? Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kitabının yazarı Sadık Usta kimdir? İşte Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…
Kitap Künyesi
Yazar: Sadık Usta
Yayın Evi: Kafka Yayınevi
İSBN: 9786054820689
Sayfa Sayısı: 344
Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Felsefe ne süre ortaya çıktı ve hangi tarihsel süreçlerin ürünü oldu? İdealizm mi yoksa maddecilik mi daha ilkin ortaya çıktı? Tarihten günümüze değişmeyen felsefi bir çizgi var mı?
Elinizdeki bu yaratı, yalnız yukarıdaki sorulara cevap aramıyor, hem de Kadim Hindistan ve Çin’den başlayarak uygarlığın ayak izlerini takip ediyor; felsefenin Hint, Çin, Antik Yunan-Roma ve Rönesans Avrupa’sında ortaya çıkışının tarihsel-toplumsal koşullarını inceliyor. Toplam beş cilt olarak hazırlanan bu eserde, fikir ve eylemleriyle insanlık geçmişine yön vererek dünyayı değiştiren düşünürlerin ve filozofların temel eserlerinden seçkiler yer ediniyor.
Dünyayı değiştiren düşünürleri yakından tanımak, ortaya koydukları çok büyük eserlerden yapılmış seçkilerden hareketle düşüncelerine nüfuz etmek isteyenlerin daima ellerinin altında bulundurmaları ihtiyaç duyulan bir yapıt.
Birinci cildin kapsamı şöyleki: Hint Vedaları, Uddalaka, Konfüçyüs, Lao Tzu, Me-ti, Anaksimandros, Herakleitos, Demokritos, Platon, Aristoteles, Epikür, Lucretius, Seneca, Leonardo da Vinci, Luther, Erasmus, Müntzer, Thomas More ve Kopernik.
Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 Alıntıları – Sözleri
- … dünyadan başka bir varlığa haiz olmayan insan, yalnız içinde yaşamış olduğu dünyayı değil, hem de yaşamış olduğu toplumu da anlamalı ve dönüştürmeliydi.
- Sanki biz dili işlerimizi kolaylaşsın diye yaratmadık da, o bizi kendi hükmü sürsün diye yaratmıştı.
- İnsan doğayı dönüştürerek ondan bağımsızlaştıkça bilgisini de çoğaltmıştı;bilgisi çoğalınca düşünsel derinliği artmış, derinlemesine kavradıkça da doğaya daha çok hükmetmiş ve ona hükmederken de “ufak dünyalar” I kendisinin yarattığına inanmıştı. Aklının ermediği tabiat olaylarının arkasındaysa, kendi suretini haricinde fakat kendisine benzeyen bir başka güç aramıştı. Böylece insan, kendi suretinin bir benzeri olan Tanrı’yı yaratmıştı. Bir sarmal gibidir bu;biri olmadan diğeri de olmamaktadır.
- İnsan baskı altında olabilir, sadece bedelini ödeyerek kendine özgür bir alan açabilir
- İlkel insan, su ve ateşi güneşi, ayı ve rüzgarı sadece ilahlaştırarak kavrayarak biliyordu.
- Ne yazık ki kadim Hindistan’a Brahmanlar, ideolojik kavrayışları sebebiyle bilimsel etiği aşağlamışlardı ve bu yüzden Hint toplumunun minimum 1000 yıl süresince felsefesiz kalmasına niçin olmuşlardı.
- İnsan tek başına ufak bir dünyadır (mikrokozmos)
- Kültür, köylük alanlarda filizlenmektedir, sadece tomurcuklanabilmesi, çiçek açması, meyve vermesi, doğrusu uygarlığı taşıyabilecek birikimi yaratabilmesi için kentlere gereksinim duyar.
En sonucunda uygarlıkların boy verebilmesi için toplumların kentleşmesi, ordulaşması ve devletleşmesi gerekmektedir. - Ne kadar da kederlisin. Bu gün yere serilisin fakat yarın tekrardan ayaktasındır. Talihsizlikler kısmete, rüyalarsa kâbusa dönüşebilir..
(Seneca) - Mesela; Samaveda Upanişad’ta, ”Ne Tanrı, ne aden, ne cehennem, ne de ruh göçü vardır ve ne de tekrardan üstüne doğulan bir dünya var” demektedir!
Veya şu sözler:
Vedalar ve Upanişadlar kendini beğenmiş ahmakların eserleridir, düşünceler yalnız sayıklama ve fantezidir, sözler hakikat dışıdır. İçinden güller açan laflara aldanan halk, Tanrılara sarılmakta, kafasında evliyalar yaratarak mukaddes mabetler buluş etmektedir. Halbuki Vişnu (Tanrı) ile herhangi bir köpek içinde hiçbir fark yoktur. İnsanın kendisi bu dünyada mutlu olmalıdır. Benliğine iyi bakmalıdır. Bu dünyada mutlu olabilen, benliğine bakım yapabilendir; bu kimse her iki dünyada da, hem burada hem de öbüründe mutlu olur.
Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 İncelemesi – Kişisel Yorumlar
serinin ilk kitabını bitirdim. şimdi islam coğrafyası düşünürlerinin işlendiği ikinci kitap ile devam ediyorum.
set, daha ilkin 2013 senesinde yordam kitap tarafınca 3 kitap olarak basılmış. anladığım kadarıyla sadık usta da 2012de yazmayı bitirmiş. kafka’dan çıkan set ise 5 kitap. doğrusu islam uygarlığı ve bir kitap daha sonradan araştırmalara eklenmiş. yordam baskısında hemen hemen eksikleri olan bir çalışmayla karşı karşıyaydık o süre.
fakat 2020de kafka’dan çıkan haliyle de bittiğini söyleyemeyeceğim. yazar mevzuya insanoğlunun eski zamanlarda dönüşerek bugünkü haline geldiğiyle ilgili bir “girizgah” yaparak başlıyor. “girizgah” şundan dolayı ne tam olarak tarihe hangi dönemden başladığımız belli, ne de dönüşümün (doğrusu homo sapiensin evrim sürecinin) kapsamı belli. madem mevzuya buradan giriş yapılmış oldu, o süre bu devrin daha muntazam anlatılması gerekirdi ki, felsefi düşüncenin serüvenini anlayabilelim.
kitap asyanın “kadim” uygarlıklarından başlıyor: bknz Birinci bölüm, Asya’nın kadim uygarlıkları. madem eski doğu uygarlıklarını tanımlamak için kadim kelimesi kullanıyoruz, o süre uygarlık yerine arapça kökenli “uygarlık” kelimesi daha oldukca yakışırdı!
kadim kelimesine hususi ilgi duyduğum zamanların bulunduğunu hatırlıyorum. tdk’ya bakarsak şu anlama geliyor: kadim=başlangıcı olmayan, eski, öncesiz. meydan larousse’da da “oldukca eski ve başlangıcı geçmişin derinliklerinde kaybolmuş” olarak açıklanmış. şimdi felsefe bir toplumsal bilim dalı. çalıştığımız alan da başka bir toplumsal bilim dalı olan tarih. bu, yazınsal bir emek harcama değil. internasyonal literatürde kabul görmüş kavramları, kendi etnik/kültürel kökenimize bakılırsa eğip bükemeyiz. yazınsal bir ürün yazmıyoruz.
“kadim” kelimesinin bu bilgili kullanımı o denli karmaşık bir hal almış ki, bazı yerlerde yunan uygarlığı için; “antik yunan” ifadesi kullanılırken, bazı yerlerde “kadim yunan” kullanılmış. sözgelişi antik kelimesinden türemiş “antikite” terimi var, ingilizcesi “antiquity”den geliyor. demek istediğim bu biçim oryantalist bükmeler hoş değil. kafa karıştırır, gerek de yok. ek olarak bu oldukca eski bir süre da değil: homo sapiens 3,5 milyon senedir yeryüzünde. diyelim ki tutucu okur kitlenize sempatik gözükmek için bu periyodu dikkate almamayı tercih ediyorsunuz. bilim dünyasında bugün 600bin senelik neanderthal bile ciddi ciddi tartışılıyorken, mağara-adamı (cro-magnon) periyodunun zamanı milattan ilkin 40bin senedir. “kadim” hint “medeniyetinin” geçmişi mö 5bindir. bu mu kadim?
evet kitap uzun antik çin ve hint uygarlığı anlatısı ile giriş yapıyor ve bu devrin düşünürlerinden alıntı yapıyor. ben şöyleki düşünüyorum. (bilgili olarak tahrif edilmediği taktirde) eğer tarihte bir şahıs/dönem günümüze sınırı olan oranda ulaşmışsa; bunun sebebi yazarların o periyodu yeteri kadar anlatmaması değil, o şahıs/devrin felsefesinin günümüz gereksinimlerine yeteri kadar hitap etmediği için insanoğlu tarafınca talep görmemesi ve bu yüzden yazarlar tarafınca da sınırı olan oranda anlatılmasının kafi bulunmasıdır. doğrusu marks’ın özetlemek gerekirse söylediği şeklinde, bilinci doğuran maddi koşullardır. kitapta ise tersinin amaçlandığı şeklinde bir önyargıya kapıldım ve yazarı fazla doğucu buldum.
hint ve çin felsefesinden sonrasında, yunan felsefesine giriyoruz. ki, bu girişin de sıhhatli bulunduğunu düşünmüyorum. yunan felsefesi thales ve milet okulu ile adım atar. ve ilk kez bu zamanda felsefe efsanevi ve tanrısal dayanaklardan arındırılır. bunda thales’in oranı büyük, fakat 3 cümle ile geçiştirilmiş. platon, aristoteles felsefesi asla anlatılmıyor; yalnız bazı kitaplarından bölümler koymakla yetinilmiş. averaj okurun, platon’dan bir bölüm okuyarak onun felsefesinin önemini anlaması mümkün değil, bunu yazarın yapması gerekirdi. erasmus 1 sayfa anlatılmış, thomas more 6 sayfa; bu metinleri referans alan bir okuyucunun avrupa hümanizm ve düzeltim hareketinde erasmus’un o denli da öneminin olmadığı şeklinde bir izlenime kapılabilir. leonardo da vinci’den kopuk kopuk, gereksiz alıntılar yapılmış. makyavel adı dahi geçmiyor. ek olarak tüm düşünürlerde, o düşünürün bir kitabından uzun alıntı yapılmış. bunun yerine düşünürün temel fikirlerinin eserlerinde iyi mi işlendiğini gösteren kısa alıntılar yapılması kafi ve daha sıhhatli olurdu. düşünürün kitabını alıp kendimiz okuyabiliriz fakat mühim olan dünya tarihinde o düşünürün nereye oturmuş olduğu, kimleri/neyi iyi mi etkilediğini, neyi değiştirdiğini çözümleme edebilmek. aslına bakarsan kitabın adı da bu: dünyayı değiştiren düşünürler. bu da, değişik bir uğraş. ben sadık usta’nın bu kitabında bunu başarabildiğini düşünmüyorum. (Karakedi)
yordam yayınlarından 3 cilt halinde çıktı bu seri.din, felsefe, tıp, astroloji ve mühendislik mevzularında katedilen aşamayı,düşünürler üstünden izah ediyor. (blntylv)
Felsefi bilincin, felsefenin doğuşunun başlangıç noktası sayılan Asya’nın kadim uygarlıklarından, Antik-Yunan Roma Dönemine son olarakta Avrupa’da rönesans ve düzeltim tesirleri ile ortaya çıkan aydınlanma dönemine, felsefi uyanışa ışık tutan, emsalsiz metinler ve sunuşlarla zenginleştirilmiş emek dolu bir yaratı olmuş. Ben okumaktan ve öğrenmekten oldukca keyif aldım. (kitap_universitesi)
Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 PDF indirme linki var mı?
Sadık Usta – Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sadık Usta Kimdir?
1960 senesinde doğan Sadık Usta ilk ve orta okulu Kahramanmaraşta okudu.Ardında yaşamının 16 yılını Almanya’da sürdüren Usta,liseyi Stuttgart’ta tamamladı. Frankfurt’ta Goethe Üniversitesi’nde tarih ve siyasal bilimler okudu.
Ütopyalar,eşitlikçi hareketler ve devlet teorisi konusu başlıca emek harcama alanlarıdır.
Sadık Usta Kitapları – Eserleri
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1
- Fıçılarda Yaşamak
- Ozan ve Matematikçi Ömer Hayyam
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler 2
- Türk Ütopyaları
- Doğu Uygarlığı Yükselişinin Tarihsel Nedenleri
- Ütopya ve Masalbilim
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler 4
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler 3
- İlkçağ Ütopyaları
- Şüphenin Tarihi
- Sun Yat-sen Halkçılık Üstüne
Sadık Usta Alıntıları – Sözleri
- Gençleri uzun soluklu susma nöbetlerine zorlayarak, onlara kendilerini nükteli ve anlamlı ifade etmeyi öğretiyordu. Nasıl ki aşkta ölçüsüz davrananın tohumu kuvvetsiz ve verimsizse, oldukca konuşanın da sözleri boş ve temelsiz olur. (İlkçağ Ütopyaları)
- Goethe 1800’lerin başlangıcında aşk ve sükunet arıyordu. Oysa Hayyam aklı kutsayan, isyankar bir şairdi. (Ozan ve Matematikçi Ömer Hayyam)
- (19. yy’da) Almanya’nın birçok üniversitesinde devletin modernleşmesine, din ve cemiyet işlerinin ayrışmasına, çağdaş kanunun çıkarılmasına, işkence ve fena muamelenin cemiyet hayatından silinmesine, bilim ve araştırmanın önündeki yasal engellerin kaldırılmasına yönelik talepler yükseltilmişti. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 4)
- Bu hikâyede bir uyarı ve ders vardır insanoğluna: Gösterişe, kibre, büyüklük duygusuna yenik düşme! ” Haddini bil!” (Fıçılarda Yaşamak)
- Hayyam aklı kutsayan, isyankâr bir şairdi. (Ozan ve Matematikçi Ömer Hayyam)
- Periökler: Sparta’nın kenar bölgelerinde yaşayan, iyelik hakkı olan, sadece siyasal haktan yoksun yerli halk. (İlkçağ Ütopyaları)
- Kant’a bakılırsa asla kimse “Tanrı, Ölüm, Özgürlük, Ruh” şeklinde doğa ötesi sorunların yanıtlarını katı bir kesinlikle bulamaz. Bu sorular felsefenin değil, en iyimser yaklaşımla inancın, doğrusu bireylerin vicdani sorunlarıdır. Halbuki bilim adamı ve felsefeci, bilimin ve felsefenin mühim problemlerine; kavramlar ve kategoriler hayatına yönelmelidir; mesela nedensellik, zorunluluk, olasılık, kalite, nicelik şeklinde mevzulara eğilmek atama edicidir. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 4)
- Eskiden yılanın olmadığı,
Akrebin olmadığı bir devir vardı.
Sırtlan yoktu, aslan yoktu.
Ne yırtıcı köpek vardı, ne kurt;
Ne korku vardı, ne dehşet:
İnsanın rakibi yoktu. (Türk Ütopyaları) - Her uygarlık, içinden çıkmış olduğu toplumsal koşulların belirlediği sınırlar içinde gelişme izah edebilir. İbn Haldun bunu şöyleki ifade etmişti: Bedeviler ve göçebe kavimler, gelişmek (uygarlık atılımına girişmek) için fetihlere girişir ve ganimet edinir, sonrasında oturmuş bir seviye kurarak haraç ve vergi toplar; ticaretin gelişimini güvenceye almak için metropoller kurar ve böylece yükselişe geçer. Bu süreçte yeni bir uygarlığın temeli olan yeni bir kültür de yaratmış olur. Sonra cemiyet (seçkinler), maddi imkânların sınırlarına ulaşılmasının da bir ifadesi olarak sefahate dalar; toplumsal yozlaşma baş gösterir; dünya nimetlerine dalmış olanlarda yorulma ve çürüme emareleri adım atar, sonucunda uygarlık çöküşe geçer. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5)
- İnsan özgür doğar, fakat görüldüğü şeklinde her yerde zincire vurulmuştur. Bazıları kendilerini başkalarının efendisi zanneder, oysa onlar, ötekilerden daha çok köledirler. (Rousseau) (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 3)
- Fransız tarihçi Maurice Lombard, Batılı ülkelerin İslam ordularının fetihleri yardımıyla uygarlığı belirleyen unsurlarla (iktisat, bilim, kültür ve felsese) tekrardan buluştuğunu; İslam’ın ulaşabildiği yerlerin 13. yüzyıldan itibaren gelişme gösterebildiğini, ulaşamadığı bölgelerinse (Orta ve Kuzey Avrupa, Afrika’nın iç kısımları) uygarlık sürecine oldukca geç bir süreçte katıldıklarını saptamaktadır. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5)
- Plutarkhos: “Büyük ve aslolan adamların meşhur olmak şeklinde bir hırsları olması imkansız, şundan dolayı onlar, halka güvenir ve yapmaları ihtiyaç duyulan şeye ehemmiyet verirler.” (Fıçılarda Yaşamak)
- Düşünen bir varlık olan insan, inanç, tabu ve alışkanlıklar üstünden aktarılan toplumsal gelenekleri şüpheyle karşılamış, yaşam süresince karşılaşmış olduğu sorunları mantıklı açıklamalarla kavramak istemiştir. Bir bakıma insanoğlunun felsefi çabası, Fransız düşünür Albert Camus’nün tanımladığı şeklinde, Yunan mitolojisindeki Sisifos’un kendinden katbekat büyük bir kayayı, tekrardan aşağıya yuvarlanacağını bilmiş olduğu hâlde, inatla ve ısrarla tepeye çıkarma azmine benzemektedir. (Şüphenin Tarihi)
- … dünyadan başka bir varlığa haiz olmayan insan, yalnız içinde yaşamış olduğu dünyayı değil, hem de yaşamış olduğu toplumu da anlamalı ve dönüştürmeliydi. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1)
- Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol göstermelisin.
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? Dedim;
Biraz keyfetmek için
Seneler yılı dert çekmek, dedi.
Bu zorbalar ne şekil adamlara dedim;
Kurt, köpek, çakal makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim;
Ne süre akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Hayyam’ın bu sözlerine ne dersin, dedim:
Dizmiş alt alta sözleri,
Hoşbeş etmiş derim, dedi. (Ozan ve Matematikçi Ömer Hayyam) - Savaşlardan ve eşitsizliğin en büyük çilesini bayanlar yaşar.
Şu sebeple savaşlar onların kocalarını ve oğullarını alır. Eşitsizlikse en oldukca onları açlığın sınırına götürür. (Fıçılarda Yaşamak) - İnsanlik tarihinde tek bir “neolitik kültür” yoktur. İklim, coğrafya ve insanların gelişmişlik derecesine bakılırsa oldukca sayıda ziraat üretimine dayalı kültür oluşmuştur. (Şüphenin Tarihi)
- Zamanın ters, sohbetin faydasız, her reisin bezgin olduğu ve her başın bir ağrı taşıdığını görünce, evime kapanıp onur ve haysiyetimi korudum ve izzet olarak bununla kanaat ettim.
Farabi (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5) - Örneksiz bir İslam felsefesinin varlığı bir uydurma değil, tarihsel bir gerçektir, Felsefe tarihinde “büyük felsefi katkılar” yoktur. Her büyük katkı, öncekilere “küçük” ve detay düzeyinde bir katkıdır . Düşüncede büyük sıçrayışlar istisnadır ve aslen her “küçük” tarihsel katkı, bir paradigma değişikliğine de karşılık gelir. Büyük düşünürler olan Platon’un, Aristoteles’in, Descartes’ın, Kant’ın, Marx’ın katkıları da hep ufak fakat atama edici (paradigma değiştiren) ölçekte katkılardır. Katkı, düşüncede tıkanmanın giderilmesi, bendin aşılıp suyun önünün açılmasıdır. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5)
- Mesela; Samaveda Upanişad’ta, ”Ne Tanrı, ne aden, ne cehennem, ne de ruh göçü vardır ve ne de tekrardan üstüne doğulan bir dünya var” demektedir!
Veya şu sözler:
Vedalar ve Upanişadlar kendini beğenmiş ahmakların eserleridir, düşünceler yalnız sayıklama ve fantezidir, sözler hakikat dışıdır. İçinden güller açan laflara aldanan halk, Tanrılara sarılmakta, kafasında evliyalar yaratarak mukaddes mabetler buluş etmektedir. Halbuki Vişnu (Tanrı) ile herhangi bir köpek içinde hiçbir fark yoktur. İnsanın kendisi bu dünyada mutlu olmalıdır. Benliğine iyi bakmalıdır. Bu dünyada mutlu olabilen, benliğine bakım yapabilendir; bu kimse her iki dünyada da, hem burada hem de öbüründe mutlu olur. (Dünyayı Değiştiren Düşünürler 1)
Yorum Ekle
[
YORUMLAR
YORUM YAZ!