Eğitim

Kuzeye Göç Mevsimi – Tayyib Sâlih Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kuzeye Göç Mevsimi – Tayyib Sâlih Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kuzeye Göç Mevsimi kimin eseri? Kuzeye Göç Mevsimi kitabının yazarı kimdir? Kuzeye Göç Mevsimi konusu ve anafikri nedir? Kuzeye Göç Mevsimi kitabı ne konu alıyor? Kuzeye Göç Mevsimi PDF indirme linki var mı? Kuzeye Göç Mevsimi kitabının yazarı Tayyib Sâlih kimdir? İşte Kuzeye Göç Mevsimi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Tayyib Sâlih

Çevirmen: Adnan Cihangir

Orijinal Adı: مـوسـم الـهـجـرة الى الـشـمـال

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755396163

Sayfa Sayısı: 160


Kuzeye Göç Mevsimi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Afrika ve Arap edebiyatının en en mühim yazarlarından Tayeb Salih, 1929 senesinde Sudan’da dünyaya geldi. Hartum Üniveristesinde eğitim gördükten sonrasında, Kuzeye Göç Mevsimi’nin kahramanı şeklinde, İngiltere’ye gitti. BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, arkasından Unesco’da çalıştı. Oldukca iyi İngilizce bilmesine karşın romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir. Sadece dili ile değil seçtiği mevzularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı yada Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı’da ses getirmiş, pek oldukça dile çevrilmişti. Kısa hikayeleri çağıl Arap edebiyatının en iyileri içinde sayılan Salih’in “Urs al Zayn” (“Zeyn’in Düğünü”) romanından uyarlanan Arapça film 1976 senesinde Cannes Film Festivali’nde ödüllendirildi.

1966 senesinde Beyrut’ta piyasaya sürülen “Kuzeye Göç Mevsimi” 2001 senesinde Arap Edebiyatı Akademisi tarafınca 20.yüzyılın en mühim romanı olarak duyuru edilmişti.

Batı literatürüne olmasıyla birlikte klasik Arap yazınına, İslam ve Tasavvuf literatürüne de hakim bir yazarın Doğu-Batı sorununa bakışını yansıtan “Kuzeye Göç Mevsimi”, yoksul bir Sudan köyündeki rahat yaşamı, köy halkı arasındaki karmaşık ilişkileri, geleneklerin boğucu baskısını ve tüm bunlarla çevrili kişinin özgürlük arayışını konu alıyor; Yedi yıl Avrupa’da eğitim görüp Sudan’a, Nil kıyısındaki köyüne dönen anlatıcının, köyde tanıştığı Mustafa Said’in, Said’in karısı Hasna’nın ve Sudan’ın öyküsünü…

Bu kısa romanın görünürdeki hikayesinden oldukça daha derin göndermeleri ve yan anlamları var. Edward Said Kültürel Emperyalizm adlı incelemesinde Tayeb Salah’ın kurgusunun son aşama bilgili bir halde Joseph Conrad’ın Karanlığı Yüreği romanını izlediğini ve tersine çevirdiğini söyler. Kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye olan müdahale ve geçişler, Conrad’ın çizdiği sömürgeci gidiş-geliş yörüngesini genişletip kabarıklaştırır. Salah sömürgeci edebiyatın kendine mal etmiş olduğu kurgusal toprakları gerçek sahipleri adına geri istemekle kalmaz, Conrad’ın görkemli düzyazısında boğulup kalmış farklılıkları ve bunların imgesel neticelerini da dile getirir.

Kuzeye Göç Mevsimi sömürgecilik deneyiminden geçmiş bir üçüncü dünya ülkesindeki kültürel değişiklik ve kimlik meselesi üstüne kurulu yakıcı bir roman.


Kuzeye Göç Mevsimi Alıntıları – Sözleri

  • Her kim ki iyiyi emzirir, onun için yumurtalarından mutlulukla uçan kuşlar çıkacak. Her kim ki kötülüğü doğurur, onun için dalları acı ve meyveleri pişmanlık dolu bir ağaç büyüyecek.
  • İki insan yolun bir kısmını beraber yürümüşlerdi ve sonrasında ikisi de kendi yoluna gitti.
  • Yıkabilir ve yapabiliriz; istersek güneşin kibrini kırabiliriz.
  • Suya fırlatılmış bir taş değil, bir tarlaya ekilmiş tohumum ben.
  • Dünyanın daha çok politikacıya ihtiyacı yok.
  • Size söylüyorum, sanki yer yarıldı birden…
  • Sen insan değilsin. Kalpsiz bir makinesin sen.
  • Hayat acılarla dolu ve gene de iyimser olmalı ve ona cesaretle sarılmalıyız.
  • Daha görülecek oldukça ufuk var, koparılacak oldukça meyve, okunacak kitap ve yaşamın defterinde içine yürekli eller tarafınca canlı cümleler yazılacak oldukça beyaz sayfa var.
  • Palmiye ağaçlarının arasından geçen rüzgarla, Mısır tarlalarının arasından süzülen rüzgarın sesleri farklıdır.


Kuzeye Göç Mevsimi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İtiraf etmeliyim ki, “koca Afrika kıtasından asla mi yazar, ozan yada felsefeci çıkmaz” sorusu seneler boyu kafamı meşgul eden sorulardan biriydi… Günlerce sahafları arşınlayıp, Necib Mahfuz ve Ahmed Şevki şeklinde bazı adlar hariç, kitapları Türkçe’ye çevrilmiş bir yazar bulamayınca, çocuk aklıyla bunu düşünmek anormal bir durum olmamalı…Taki bir köşede… üstünde bir örümcek ailesinin piknik yapmış olduğu bu kitabı görünceye dek…Afrika edebiyatının en mühim şaheserlerinden biri olarak kabul edilen bu romana, tabelası tahtakurularınca kemirilmiş bir sahafta rastlamak…üzücü tabiiki…fakat bunun sebebini kitabın önsözünü açıp okuduğunuzda derhal anlayabiliyorsunuz…”kitabım, çıktığında sudan’da, dönemin kamuoyunu yönlendirebilecek iki örgütlü gücünden (komünistler ve müslümanlar), ikisi de kitabımı horgördüler…” Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayan kitaplar ilgimi çeker diyorsanız eğer, bu kitabı okuyun derim… (Alfred von Mannstein)

Güneyden gelip kuzeyi salgın etmeye çalışan Sudanlı bir dahinin trajedisi…
Kitap süresince iki değişik ülke ve kültürden yer yer bilgiler edinmekle birlikte doğu odaklı egzotik betimlemeleriyle mest olunası akıcı bir kitap. Sömürge sonrası afrika topraklarında oluşan kimlik çatışmasını en çıplak gözle Mustafa Said bizlere gösteriyor. Son aşama parlak zeka ve yakışıklı olmasını batı ülkelerindeki hanımefendileri ele geçirerek bir tür intikam ardında bulunduğunu anlıyoruz ve akabinde aleyhine gelişen vakalar batıda da yeri olmadığını belirtiyor okuyucuya. Kimliksiz kalan bu adam son bir cesaretle tekrardan kendi ülkesine bilmediği bir köyde buluyor kendini ve vakayla gizemli bir anlatıcı üstünden gidiyor. İslam felsefesi, doğu şiir anlayışından da küçük dokunmalar mevcut. (Şebnem Gülbin)


Kuzeye Göç Mevsimi PDF indirme linki var mı?


Tayyib Sâlih – Kuzeye Göç Mevsimi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Kuzeye Göç Mevsimi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tayyib Sâlih Kimdir?

Afrika ve Arap edebiyatının en en mühim yazarlarından Tayeb Salih, 1929 senesinde Sudan’da dünyaya geldi. Hartum Üniveristesinde eğitim gördükten sonrasında, Kuzeye Göç Mevsimi’nin kahramanı şeklinde, İngiltere’ye gitti. BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, arkasından Unesco’da çalıştı. Oldukca iyi İngilizce bilmesine karşın romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir. Sadece dili ile değil seçtiği mevzularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı yada Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı’da ses getirmiş, pek oldukça dile çevrilmişti. Kısa hikayeleri çağıl Arap edebiyatının en iyileri içinde sayılan Salih’in “Urs al Zayn” (“Zeyn’in Düğünü”) romanından uyarlanan Arapça film 1976 senesinde Cannes Film Festivali’nde ödüllendirildi. 1966 senesinde Beyrut’ta piyasaya sürülen “Kuzeye Göç Mevsimi” 2001 senesinde Arap Edebiyatı Akademisi tarafınca 20.yüzyılın en mühim romanı olarak duyuru edilmişti.


Tayyib Sâlih Kitapları – Eserleri

  • Kuzeye Göç Mevsimi
  • Göç Mevsimi
  • Zeyn’in Düğünü


Tayyib Sâlih Alıntıları – Sözleri

  • Hayat acılarla dolu ve gene de iyimser olmalı ve ona cesaretle sarılmalıyız. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • İki insan yolun bir kısmını beraber yürümüşlerdi ve sonrasında ikisi de kendi yoluna gitti. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Bu şekilde ayrıldık onunla. Ne gözyaşı ne kucaklaşma. Heyecansız. Yolun belli bir bölümünü beraber yürümüş, şimdi yolları ayrılan iki insan şeklinde. (Göç Mevsimi)
  • Avrupa’yla ilgili sual yağmuruna tutulmuştum. Oranın insanları bizlere benziyor mu, yaşam ucuz mu? Kışın ne yapıyorlar orada? Kadınların Avrupa’da yüzlerine peçe takmadıkları, âlemin huzurunda erkeklerle dans ettikleri doğru mu?
    Ve Waad Rayyes sormuştu:
    – İnsanların artık evlenmedikleri söyleniyor, bir adam başına bir şey gelmeden, kanun yakasına yapışmadan bir hanımla aynı çatı altında yaşayabiliyormuş, doğru mu?
    Bunun benzeri bir yığın sorular sordular, ben de elimden geldiğince yanıtladım. Bazı farkların haricinde Avrupalıların da bizim şeklinde insanoğlu bulunduğunu, geleneklere uygun olarak evlendiklerini ve çocuklarını yetiştirdiklerini, saygıdeğer âdetleri bulunduğunu ve çoğu zaman iyi insanoğlu olduklarını öğrenince şaşırdılar.
    – Onlarda da ziraatçi var mı? diye sordu Mahjoub.
    -Evet, ziraatçi de var, işçi de var, tıpkı bizde olduğu şeklinde öğretmenler, doktorlar var.
    Aklıma gelen şunları da söylemek arzu ederdim fakat sustum:
    “…Tıpkı bizim gibiler. Doğuyorlar, ölüyorlar ve beşikten mezara giden bu süre içinde, kimileri gerçekleşebilen düşler kuruyorlar. Bilinmezden korkuyorlar, sevgi arıyorlar ya da bir kadın ve çocukların verdiği güveni evlilikten bekliyorlar. Aralarında güçlü insanlar var, güçsüz insanlar var. Kimilerinin bir eli yağda, bir eli balda, kimileri için bir dilim ekmek aslanın ağzında. Ama bu farklılıklar giderek azalıyor ve güçsüzlerin çoğunun durumu giderek düzeliyor. (Göç Mevsimi)
  • Sen insan değilsin. Kalpsiz bir makinesin sen. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Ah! Kafası atan insanların birbirlerine “eş’oğlu eşek” muamelesi yaptıkları bu ülkede niçin bu şekilde nazik olmak istiyordu? (Göç Mevsimi)
  • Bir gün bana: ‘Kösnü düşkünü bir boğasınız siz, kışkırtmaktan artık bıktım, karşı koymaktan bıktım. Evlenin benimle,’ dedi. Evlendim onunla. Yatak odam bir harp alanına, yatağım cehenneme dönüştü. Yatıyordum onunla fakat bir bulutla yatmak gibiydi bu, bir gök taşını sarmak şeklinde, bir Prusya marşıyla at koşturmak şeklinde bir şey. Dudaklarında hep acı bir gülümseme vardı. Kılıç, kalkan, ok ve mızrakla savaşarak uykusuz geceler geçiriyordum. Sabahleyin dudaklarında gene o acı gülümseme, bir kez daha yitirdiğimi anlıyordum. Tutsak düşmüş, tutsak pazarında bir meteliğe satılmış Şehzade Şâhriyar’dım, vebanın yok etmiş olduğu bir kentin kalıntıları içinde dolaşıp dilenerek Şehrazad’ı arıyordum. Gündüzleri Keynes ve Tawney’in kuramları; geceleri yayımla, kılıcımla, mızrağım ve oklarımla harp. (Göç Mevsimi)
  • Suya fırlatılmış bir taş değil, bir tarlaya ekilmiş tohumum ben. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • – Yemin ederim ki öyleki Hacı Ahmed! Habeş hanımlarını, Nijeryalı hanımefendileri tanısaydın tespihini derhal kaldırıp atardın. Duan da el değmemiş altın tabak şeklinde duran bacak aralarına inerdi fakat burada bayanların kutularını harap tarlaya çevirmekten başka bir şey bilinmiyor.
    – Sünnet, dedi Bakri, İslam’ın bir yasasıdır.
    – Hangi İslam’dan söz ediyorsun? Seninki mi yoksa Hacı Ahmed’inki mi? İkinizin de neyin iyi, neyin fena olduğundan haberiniz bile yok. Nijeryalılar, Mısırlılar, Suriyeliler Müslüman değiller mi? Ama onlar yaşamasını bilen, hanımlarını Tanrı’nın yarattığı şeklinde bırakan insanoğlu. Ama biz onları hayvanlar şeklinde iğdiş ediyoruz. (Göç Mevsimi)
  • Palmiye ağaçlarının arasından geçen rüzgarla, Mısır tarlalarının arasından süzülen rüzgarın sesleri farklıdır. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Yıkabilir ve yapabiliriz; istersek güneşin kibrini kırabiliriz. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Size söylüyorum, sanki yer yarıldı birden… (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Her kim ki iyiyi emzirir, onun için yumurtalarından mutlulukla uçan kuşlar çıkacak. Her kim ki kötülüğü doğurur, onun için dalları acı ve meyveleri pişmanlık dolu bir ağaç büyüyecek. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Sustu, vereceği yanıtla içten içe boğuşuyor gibiydi, bakışındaki esrarengiz gölgeyi yine fark ettim. (Göç Mevsimi)
  • Cenup Afrika ırkçılığından daha azca tehlikeli olmayan bu duygusal aşırılık Mustafa Said’i geçici ün tuzağına götürdü, bilimsel çevrelerde bulacağı gerçek dostluktan yoksun bıraktı onu. Boş inançlara karşı savaşıp ülkesine yararlı olabilirdi. Hâlâ başka boş inançlara güveniyorsunuz: sanayileşme, Arap birliği, Afrika birliği. Bahçeye bir metrelik çukur kazıp dünyanın diğeri yakasına gitmeye çalışan çocuklar şeklinde. Kuruntular, aden düşleri! Gerçekleri olanaklarınız ölçüsünde sadece sayılara dökülmüş olgularla değiştirebilirsiniz…
    Kendi kendime düşündüm: “Tartışmak neye yarar? Bu İngiliz, bir imam kadar bağnaz ve yobaz. Hiç kuşkusuz her şeye çare Tanrı değildir! Ama istatistik de değildir! Anlaşılan, bizi yönetmiş olan beyaz adam, güçlünün zayıf karşısında hissettiği şu aşağı görmeyle karışık üstünlük duygusunu uzun süre duyacak. Sudan’daki İngiliz varlığı ne bizim sandığımız gibi bir trajedi, ne de onların sandığı gibi bir lütuf oldu. Efsane boyutunda büyük bir dramdır bu.”
    Mansour’un Richard’a: “Kapitalist ekonominizin hastalığını bize bulaştırdınız; kanımızı emdi, sömürücü şirketler yarattı ve yapacağını yaptı.” söylediğini duydum. Richard yanıtlıyordu onu: “Bu da gösteriyor ki sizin yaşamınız için su kadar, hava kadar gerekli olan bizim varlığımızdan vazgeçemezsiniz.” İkisi de kızmamış görünüyorlardı: Ekvator’a bir sigara içimi uzak fakat uçsuz bucaksız bir tarihsel yanılgıyla birbirinden ayrılmış durumda, tartışıyor ve gülüyorlardı. (Göç Mevsimi)
  • Daha görülecek oldukça ufuk var, koparılacak oldukça meyve, okunacak kitap ve yaşamın defterinde içine yürekli eller tarafınca canlı cümleler yazılacak oldukça beyaz sayfa var. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Büyük Duygusuz mudur Tanrı? Yoksa Büyük Hiddet mi? (Göç Mevsimi)
  • Yalan söylemeksizin öksüz ve ailesiz olduğumu anlattım. Ama babamın ölümüne ulaşınca, göz kamaştırıcı bir betimleme yaptım: Nil’de batan bir geminin otuz yolcusuyla beraber boğulmuş ve timsahlar tarafınca parçalanmıştı. Gözleri dolacak kadar etkilendi öykümden! Hüznü birden öfkeye dönüştü:
    – Nil mi?
    – Evet. Nil.
    – Demek ki Nil kıyısında oturuyorsunuz?
    – Elbette, uykum geldiği süre elimi pencereden uzatırım, su akıntısıyla oynaya oynaya uykuya dalarım.
    Nil Nehri, Said Bey, bu ortak, bu Tanrı-Yılan gene birini kurban etti. Kent canlandı: süre sınırı olan, en geç yedi gün içinde, kadın, memelerinizin dağına çadırımı kuracağım. Henüz bilmiyorsunuz fakat Tutankamon’un mezarına saldırı eden Lord Carnavon şeklinde gizemli ve öldürücü bir hastalığa yakalandınız! Bitip tükenmez bir öykü hazinem var, konuşmanın başını dilediğim yöne çevirebilirim…
    – İki saat iyi mi da geçmiş, asla anlamadım! Böylesine mutlu olmamıştım. Birlikte yiyecek yesek diyorum, anlatacak daha bir yığın şeyim var.
    Zihni artık onu bana getirecek bir kapandan başka bir şey değildi.
    – Niçin olmasın? Hiç de yamyama benzemiyorsunuz.
    Belirsiz bir kıvanç duyumsuyordum, ona:
    – Dişleri dökülmüş yaşlı bir timsah olduğumu, istesem de sizi parçalayamayacağımı görmüş olacaksınız, dedim.
    En azca on beş yaş küçüktüm ondan. Kırkına yaklaşmış olmasına rağmen, ne süre ne de deneyimler etkilemişti gövdesini. Alnındaki, dudak kıyılarındaki oldukça ince çizgiler yaşlılığın değil, olgunluğun simgeleriydi, Bunun üstüne, bir tek adını sormuş oldum.
    – Isabella Seymour.
    Bir armut ısırır şeklinde iki kez tekrarladım.
    – Ya sizin adınız ne?
    – Amin. Amin Hassan. (Göç Mevsimi)
  • Dünyanın daha çok politikacıya ihtiyacı yok. (Kuzeye Göç Mevsimi)
  • Yüzyıllardır görülmeyen bir yaz gibiydi o cumartesi. (Göç Mevsimi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş