Eğitim

Masallar ve Toplumsal Cinsiyet – Melek Özlem Sezer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Masallar ve Toplumsal Cinsiyet – Melek Özlem Sezer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kimin eseri? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabının yazarı kimdir? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet konusu ve anafikri nedir? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabı ne konu alıyor? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet PDF indirme linki var mı? Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabının yazarı Melek Özlem Sezer kimdir? İşte Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Melek Özlem Sezer

Yayın Evi: Kor Kitap

İSBN: 9786052283202

Sayfa Sayısı: 232


Masallar ve Toplumsal Cinsiyet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Timsahlarla aynı ırmakta yüzmezsiniz, yırtıcı bir ormana silahsız dalmazsı­nız, bir aslan karşı dağdan bile kükrese kaçarsınız. Ama yemyeşil bir kırda uzanıp göğe bakarken rahat; çimlerden yavaş yavaş zerkedilen bir zehir var ise, savunmasızsınız. Belki de masallarla mışıl mışıl uykuya dalarsınız. Derken günü gelir sorarsınız:

Bir ölü olan Pamuk Prenses’in öpülmesi niçin bizi dehşete düşürmez?

Yal­nızca kolay bir öpücük boğazındaki elmayı iyi mi çıkarır?

Yoksa ima edilen bir sarsılma mıdır?

Hansel ve Gretel’in aileleri tarafınca fakirliğe umar olarak ormana atılma­ları ve haneye saldırı, yamyamlık, katliam, hırsızlıkla devam eden mace­ralarının anlamı nedir?

Cam tabut, camdan pabuçlar ve peri kızlarının kuğu kanatları çalınınca ev­lenmeye zorunlu olması ne anlama gelir?

Elmanın yalnızca kırmızı tarafının zehirlemesi, kırmızı pabuçları sevilmiş olduğu için ayakları kesilen Karin, Kırmızı Başlıklı Kız…

Kırmızı neyin simgesidir?

Masallarda işlenen kodlar, erişkin yaşamımızda bizi iyi mi etkisinde bırakır?

Bu masal analizi kitabında aslına bakarsak hep bildiğiniz şeylerle hayret edeceksiniz.


Masallar ve Toplumsal Cinsiyet Alıntıları – Sözleri

  • Bir evliliğin başlaması için pek oldukça iyi ya da fena niçin olabilir. Ama hiçbiri, saldırı kadar garip bir başlangıç yaratamaz. Hele kız çocuğunun genital bölgesini, mikroplardan korumak işlevinde olan bir zarın kaybının, bir insanoğlunun yaşamını değiştirmesi kadar akıl dışı bir şeye zor rastlanır. Bu, evine girerken camı kıran hırsıza evin tapusunu vermek ve gönüllü hizmetçisi olmayı teklif etmek kadar mantığın iflasına işaret eder. Evlilik öncesi taraflar birbirini araştırır ve fena bir özellik gördüğünde de bu evlilikten vazgeçer. Peki birinin tecavüzcü bulunduğunu bile bile evlenmenin amacı nedir? Bir barbarın tecavüzlerine evlilik içinde rahat rahat devam etmesi mi?
    Diyelim ki şişmiş gözleri mosmor bir hanıma soruyorsunuz: “Peki, niçin seçtin kocanı?” O da şöyleki bir yanıt veriyor: “Bu sebeple o, bir tecavüzcü.” Eğer bu söz saçmaysa, kızları tecavüzcüleri ile evlendirme anlayışı da bir o denli saçma ve ahlaksızca. Bir zar değil ki hanım, bir fert ve kıymetini altı üstü bir zar belirleyemez. O şekilde olsaydı, soğan kat kat zarlarıyla en kıymetli şey olurdu.
  • Taciz mevzusunda sıkıntılı bir nokta daha vardır: Kadın yalnızca tacizciye değil, başkalarının bu tacize karşı duruşuna vereceği puana bakılırsa de hareket etmek zorundadır. Tepkisi abartılı, yetersiz ya da nahoş bulunabilir. Bir yerde çekip gitmesi beklenirken, bir diğerinde bağışlayıcı ya da anlayışlı(!) olması beklenebilir. Dahası bu tacizi davet etmiş olduğu söylenebilir. Dişi köpek kuyruk sallamazsa…
    Bu yüzden pek oldukça hanım yaşadıklarını gizlemek zorunda kalır. Ki bir kez daha tacizcinin değil, kadının tavrı sorgulanmasın. Üstelik iyi bilir ki ceza yalnızca tacizciye kesilmeyecektir.
  • Pamuk Prenses’in hanımefendiler için öğretisi şudur: “Sen sesini çıkarma, evini ve kalbini temiz tut. Biri gelir kurtarmış olur.” Acaba kaç hanım gizli saklı gizli saklı bu bahtın özlemini duymuş ve kaç şahıs, hangi karşılık karşılığında kurtarılmıştır?
  • İçine ata ata kendini hasta eden, çekmiş olduğu azaba, ona zulmeden kişilere yapmış olduğu fedakarlıklara tanık olarak büyüdüğümüz ve hep onlara kaybettiklerini verme hayaliyle yaşayıp hep de kendimizi kayıplarını telafide noksan hissettiğimiz annelerimizle mutlu muyduk? Yoksa kendini ezdirmeyen, yaşamın tadını doyasıya çıkaran, dünle eksikleri olan hesaplarıyla uğraşacağına yarınla ilgili seyahat planları icra eden, ne kırılan, ne darılan, yalnızca fikrini ve tavrını ortaya koyarken bizi de hayata karşı bilgili ve kuvvetli kılan bir anne modelini mi tercih ederdik?
  • Din sömürüsünün ulaşmış olduğu uç noktalarda, bizi en oldukça sömüreni huşu içinde destekleyen kitlelerin; dolandırıcının yaptıkları ne kadar ayyuka çıkarsa çıksın, bir türlü uyanamaması şaşırtır.
  • Tahir Alangu, ateş yakmanın cinsel birlikteliğin sembolü olmasını, Hindistan’da ateş yakmayla çiftleşmenin beraber tasarım edilişiyle örnekler. Bu bilgiden yola çıkarak, dul kalan kadının yakılmasının, kocadan ayrı yaşanacak cinselliğin yakılmasını ifade ettiğini söyleyebiliriz.
  • Pamuk Prenses başına gelen belalardan ders çıkarmayan, kendi aklıyla tedbir, hatta ev işleri haricinde mesuliyet almayan, her şeye safça inanan, düşünsel değil, bedensel çaba harcayan biridir ve nedense ideal hanım tipidir. Her süre himaye ister. Zenginliği de, yoksulluğu da başkalarına bağlıdır. Baba yardımıyla prenses, üvey anne sebebiyle hizmetçi, fukara ve çaresiz olur, ölüm tehdidi altına girer, sonrasında avcı ve yedi cüceler yardımıyla kurtulur, derken üvey anne tarafınca öldürülür ve nihayet prens yardımıyla dirilerek beklenen güzel bahtına kavuşur.
  • Uyuyan Güzel, sanırım Basit Erkek’in hayalindeki hanım. Uyur ve bekler. İlk uyarlamalarda apaçık bir şekilde peri masalının ideolojisi, kızın, genç insanın fantezilerini yazacağı bir tabula rasa, bir boş levha olduğudur. Uyuduğu için genç adama mesele çıkartmaz, küstahlık etmez. Genç adam ona her istediğini yapabilir. İlk anlatımlarda, kız uyurken ırzına geçer. Sonraları, Grimm Kardeşler ve Disney tarafınca derlenen öykülerde, delikanlı kızı öperek uyandırır.


Masallar ve Toplumsal Cinsiyet İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Muhteşem bir araştırma kitabı. Bilhassa anne babalar lütfen bu kitabı okusun. Çocuklarınıza anlattığınız masallar {hiç de} masum değil. Bilhassa Hansel ve Gretel masalı. Aman Tanrım! O masalı kim uydurmuş çocuklar için. Çocuğun o masaldan alacağı hiçbir pozitif önerme yok. Aksine çocuğun psikolojisine zarar verebilir. Masallar bir toplumun aynasıdır fakat olmaz olsun bu şekilde ayna! En azından çocuklar için.
Yazar kitapta masallar ve aslolan anlattıklarından, masallardaki ögelerden, bu masalların toplumsal cinsiyet açısından değerlendirilmesinden bahsetmiş. Kitabın sonlarına doğru da daha oldukça sosyolojik bir değerlendirme yapmış.
Kitabın oldukça sevdiğim birkaç kısmı vardı:
– “Cadının fırınına kim odun taşıyor?”: Hansel ve Gretel masalının iç yüzünün anlatıldığı bölüm.
– “Nasıl Büyüdük?”: Kız ve adam evlatların yetiştirilme tarzının etkilerinin incelenmiş olduğu bölüm.
– “Pamuk Prenses Masum Mu?”: Pamuk Prenses masalında Pamuk Prensesin ne kadar aciz duruma düşürüldüğünü ve bayanlara-kız çocuklarına öğretisinden bahsedilmiş olduğu bölüm.
– “Evlilik”: Masalların evlilik ile bitmesinin değerlendirildiği, günümüzde hanımefendiler ve evlilik arasındaki sorunların işlendiği bölüm.
Bunlara ek olarak üvey annelerin masallarda fena gösterilmesinin çocuklarda “Üvey anneler kötüdür.” algısı yaratacağından da bahsetmiş. Güzel bir nokta.
Kitabın en sonunda ekler kısmında da kitapta geçen masalları özetlemek gerekirse vermiş, oldukça iyi olmuş bu. Güzel noktalara değinmiş yazar, tavsiye ederim. (• Büşra)

Masallarda Toplumsal Cinsiyet ve Bir Kore Dizisinin bu bağlamda incelenmesi.: Harika bir kitap okudum. Neden mükemmel? Bu sebeple masallara bakış açımı değiştirdi, geliştirdi. Diğer bir deyişle, ufkumu açtı. Kitapta masallarla ilgili pekçok detay mevcut. Ama ben hepsinden değil yalnız kitapta masallarla ilgili en oldukça bahsedilenlerden ve benim de en oldukça ilgimi çeken 4 kısımdan bahsedeceğim.
Beni en oldukça şaşırtan ilk mevzu bekaretti. Pamuk Prenses’teki cam tabut, Külkedisi’ndeki camdan ayakkabı aslına bakarsak bekaretin temsiliymiş.
Dikkatimi çeken ikinci mevzu ise masallarda iyi hanım karakterlerin pasifliğinden bahsedilmesiydi. Şu şekilde bir düşününce hakikaten de masallarda bilhassa iyi hanım karakterlerin eylemsiz, devamlı susan, sevgi pıtırcığı olduklarını fark ettim. Fena hanım karakterler ise çoğu zaman cadılar, üvey anneler olur. Bu fena karakterlere femme fatale denir. Femme fatale ise gizemli şekilde çekici olan ve insanların başına bela açan/olan hanıma denir. Bu duruma benzer şekilde birçok Türk dizisinde insanın karısı fena karakter olarak gösterilirken insanın karısını aldattığı hanım melekten de öte bir iyi olarak gösteriliyor. Yani bu durumda fena karakterli birini aldatmak hata değil mi? Değilmiş demek ki (!). Ki bana bakılırsa o dizilerdeki fena hanım karakterler aldatmayı hak edecek bir şey yapmıyorlar, gerçi aldatmanın hakkı falan olmaz fakat …
Masallardaki üçüncü mevzu ise kadının inanılmaz güzellikteyken, adamın fizyolojik gücünün nam salmış olmasıdır. Masallardan bu mevzuda öğreneceğimiz şey hanımefendiler yalnız güzelliğiyle, erkekler de güçleriyle mi ön plana çıkar olmalı, değil mi? Günümüzde zihin gücü gövde gücünden oldukça daha önemliyken ve karşılığı (maaşı) daha yüksekken şahıs (cinsiyeti her ne olursa olsun) yalnız dış görünüşüyle yada yalnız fizyolojik gücüyle Survivor’a taş çıkartan dünyada hayatta kalabilir mi? Ne kadar süre karşı koyabilir? Bence yok o şekilde bir dünya (mankenlik şeklinde istisnalar olsa da… Herkes başımıza artiz kesilecek değil ya! :D)
Masallardaki son mevzu “evlilik” mevzusu. “40 gün 40 gece düğün yaptılar ve sonsuza dek mutlu yaşadılar”. Ayyy yeriiim! Ne kadar da ciciş bir şey o o şekilde! Bu sona tepkim uzunca bir “peeeeeeehhhh!” olur. Bir kere insan ömrünün bir sonu varken çift, sonsuza kadar iyi mi mutlu yaşayabilir? Mutluluğun ölçüsü nedir? Büyük olasılıkla en küçük bir münakaşa bile olmadan birbirlerine devamlı pişmiş kelle şeklinde sırıtıp “aşkitoşkom, pembiş gelinim” nidalarıyla hoplaya zıplaya el ele dolaşan çiftlerdir, değil mi? Yok o şekilde bir dünya! (keşke olsa mıydı acaba ?Tartışılabilir doğal:D) Kavga olmasa bile münakaşa kesinlikle olur ve bana kalırsa olmalı da. Tartışmadan neye varılabilir ki? Üsluplu bir tartışmayla birçok mesele kolayca halledilebilir ve düşünce alışverişinde bulunmak son aşama faydalıdır. Bir mevzuda birinin düşünmediğini diğeri düşünebilir.
Ayrıca 40 gün 40 gece düğün diyerek işi abartmaya, görgüsüzleşmeye (:D) asla gerek yok bence, bildiğin israf! Düğün için o denli harcama yapmaktansa 4000 fakiri doyur örneğin, değil mi?
Evliliğe bu kadar meraklı olmak niye? Evlenmeyince n’oluyor? Hiiiç bir şey olmuyor, insan ne artıyor ne eksiliyor. Masallar çoook eski zamanlara dayandığı için evlilik o süre oldukça mühim olabilir fakat günümüzde aynı masallardaki şeklinde tek amacı evlilik olarak belirlemek oldukça saçma, gereksiz ve gülünç. Dahası, birlikteliği (kısaca erkeği) tek çıkış yolu ve tek mutluluk deposu olarak görmek masallarda bile saçma dururken 21.yüzyılda (evet evet 2020 yılındayız!) aynı şekilde düşünenler beni hayrete düşürüyor. İnsan evlenmek isteyebilir, bu oldukça düzgüsel bir şey fakat bunu saplantı haline getirip yegâne amaç haline getirmek fazlasıyla gülünç, kusura bakmasınlar!
Buna örnek verebileceğimiz (ne yazık ki!) birçok Türk dizisi var. Ben yalnız “Bay Yanlış” dizisinden birazcık anlatmak isterim. Dizinin adı bile konusunu ve senaryoyu idrak etmek için yetiyor aslına bakarsak. Yine bir ultra muhteşem, kaslı bir adamın çevresinde pervane olan/olacak salak, tek amacı evlilik olan bir bayan! Kadının eski sevdiği onu terk etmiş, sebebi ise kadının aynı bir anne şeklinde davranmasıymış. Yani hanım insanın üzerine o denli oldukça düşüyormuş ki insanın hanımı yitirme korkusu asla yokmuş, yoksa çoook iyi bir insanmış da mış mış. Sonra bu eski sevgili 3 ay ilkin tanıştığı hanıma evlilik teklif etmiş. Bizim kız çıldırmış doğal. “ben ona 3 yılımı verdim, 3 yılımı…!” “ben evlenecektim onunla!” ühü ühü ühü! Burada insanın yapmış olduğu tam bir karaktersizlik, hatta adama ne denirse azdır. Ama burada bir öteki mühim mesele başrol kadının aldatılmasından oldukça evlenemiyor oluşuna dert yanıyor oluşu. Bizim pembiş gelin adayımız sonrasında bu acı durumdan çooook kısa süre sonrasında bir doktoru gözünü kestirip onunla evlenmenin yollarını aramaya adım atar. İşte tam bu esnada ise kendisine bu mevzuda yardım edecek olan ultra yakışıklı, kaslı, hovarda (!), serseri bir insanla tanışır. Şimdi bu dizinin masallardan ne farkı var? Hiçbir fark yok, değil mi? Eskinin masalı Pamuk Prenses ve Yedi Cüce, şimdikinin Bay Yanlış’ı. Bazı şeyler değişmiyor işte bu şekilde!
Strong Woman Do Bong Soon adlı Kore Dizisinin Masallarda Toplumsal Cinsiyet Bağlamında İncelemesi (dizi ile ilgili spoiler ihtiva eder!!)
Kitapla aynı zamanlarda tamamen tesadüfen izlemeye başladığım bir diziden bahsedeceğim. Oldukca keyifli ve bazı klişelerden uzak olduğundan diziyi her insana tavsiye ederim. İlk bölümden beri gülmekten ölüyorum 😀 (diziyi yarıladım ayrıca). Masallardaki ezik, salak hanımlarla kuvvetli erkekler bu dizide rolleri değiştirmiş. O denli oldukça hoşuma gitti ki!
Dizi isminden de anlaşılabileceği şeklinde “güçlü” bir bayan karakteri konu alıyor. Bu güç fizyolojik güç ve ailede anneden kıza geçen mükemmel bir güç! Ezik hanım karakter Kore dizilerinin klişelerinden biri olduğundan bu dizi bu yönüyle bana oldukça sıradışı geldi ve ba-yıl-dım. Ahh dedim, keşke ben de onun kadar kuvvetli olsam! Gerçi bu gücübir metafor olarak düşünebiliriz. Yani insan yalnız fizyolojik olarak kuvvetli olmaz, zihinsel/ruhsal güç de minimum fizyolojik güç kadar hatta kimi zaman ondan da daha önemlidir. Bu mevzuyu diziden bir örnekle açıklayabilirim. Mesela hanım karakter fizyolojik olarak oldukça kuvvetli olmasına karşın ruhsal olarak tam tersi durumda. Bu sebeple anası o zamana kadar adam kardeşini daha oldukça düşünmüş (çürük meyveyi hanıma verip en güzel meyveleri adam kardeşine vermek şeklinde) ve hanım bu hususi enerjisini herkesten saklamak zorunda kalmış. Ama mahallede bir psikopat, kuvvetsiz, zayıf (43-48 kilo aralığındaki) bayanları kaçırmaya başladıktan sonrasında bizim süper hanımımız (süperman’a bir rakip, hem de en diş(i)lisinden:D) enerjisini artık saklamak istemiyor ve bu gücü “güçsüz” bayanları korumak için kullanmak istiyor. İşte kadının gerçek gücü budur!
Normalde masallarda iyi hanım karakterler salak olmalarıyla birlikte (şundan dolayı adam diye yanıp tutuşuyorlar ve tek kelime ettikleri yok, her ne olursa kabulleniyorlar) pek bir nazlı olabiliyorlar yada şöyleki diyeyim “ kızlar nazlıdır, kız evi naz evidir.” Değil mi? İşte bu dizide pek o şekilde değil, tam tersi. Kadının patronu bir nazlı ki, sormayın gitsin.:D Kadın yanlışlıkla her seferinde patronunun bir yerlerini kırıyor (:D), adam da naz yapıyor, duygu sömürüsü yapıyor.
Diğer adam karakter ise kuvvetli kadının çocukluk arkadaşı. Hele bu şahıs var ya, salaklıkta masallardaki bazı kadınlardan bin beter. O denli salak ki! Bu sebeple bizim super kadının adamdan hoşlandığını kadının patronu bile 2 saniyedeki anlamış oldu. Ama bizim salak, gram anlamadı. Bu salaklıkta kaçıncı düzey acaba? 😀
Super kadının enerjisini şu linkten (https://www.youtube.com/watch?v=RQj_wxq-EVA) seyredebilirsiniz. Mafya üyelerinin hepsini hastanelik etmişti. 😀
Ayrıca şöyleki bir prens vardı da (https://images.app.goo.gl/tZ9MqSKQrEny4wFcA) biz mi kaçırıp evlenmedik kardeşim? 😀 Kadın da evlenecek adamı pekala kaçırabilir. Kadın da duygusal olabilir. Erkek çalışmayıp ev işleriyle uğraşırken hanım işe gidip evini geçindirebilir. Bu ve benzeri mevzularda erkeklere fazla mesuliyet yüklememek lazım. Ayrıca toplumumuzda bayanların çalışmama hakkı varken ( ki bence zorunluluk yoksa kesinlikle olmamalı) erkeklere bu hakkın tanınmaması büyük haksızlık. Bu mevzuda “kadın mutlaka çalışmalı” denilerek daha oldukça kadının açısından değerlendirme yapılıyor fakat bana kalırsa erkekler bu mevzuda kadınlardan birazcık daha şanssız. Bu sebeple her ne kadar kadının iş mevzusunda türlü sıkıntıları olsa da adamın çalışmama şeklinde bir lüksü yok, şundan dolayı cemiyet buna izin vermiyor. Son söz olarak bu tarz şeyleri yazmış olayım.
Not: Kitapla ilgili onlarca alıntı paylaşmıştım. Kitap hakkında düşünce sahibi olmak için alıntıları okuyabilirsiniz.
07.08.2020 22:14 ekleme: korkulu Hansel&Gretel masalıyla ilgili şu korkulu alıntıyı ekleyeyim. gonderi/81167812
08.08.2020 15.23 ekleme: kitabı pdf olarak okumak isteyenler için
gonderi/80105885 (Medine T.)

Kitabı beğendim ve hanımdan ilkin tüm adamların okumasını tavsiye ediyorum.Sebebi birazcık kişisel olabilir.Elime alıp okumaya başladığımda uzun uzun öfkelerim oldu fakat iyi oldu hala vakalara geniş pencereden bakabilen ve hatta pencerenin ham maddesinin ne işe yaradığını bilen insan varlığından haberdar oldum.(Rahatlatıcı) (Refika Rümeysa Tombul)


Masallar ve Toplumsal Cinsiyet PDF indirme linki var mı?


Melek Özlem Sezer – Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Masallar ve Toplumsal Cinsiyet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Melek Özlem Sezer Kimdir?

Hacettepe Üniversitesi, Ekonomi Kısmı’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Kadın Emek harcamaları Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapmış oldu ve “Masallarda Toplumsal Cinsiyet” temalı bir sav hazırladı.. Üniversitelerde masal analizi dersleri verdi. Milliyet Çocuk (Miço) dergisinde köşe yazarlığı yapmış oldu. Çocuk tiyatrosuna emek verdi. TRT radyolarına yetişkinler ve çocuklar için masal, hususi radyolarda şiir programları hazırlayıp sundu. TRT Çocuk kanalı için animasyon senaryoları yazdı, seslendirme yapmış oldu. Sinema, halkbilim ve şiir branşında pek oldukça ödül sahibi olan yazar, çocuklar ve yetişkinler için yirmiyi aşkın yapıt kaleme aldı. Derin adlı şiir kitabıyla 1998 Cemal Süreya Şiir ödülünü almıştır.


Melek Özlem Sezer Kitapları – Eserleri

  • Masallar ve Toplumsal Cinsiyet
  • Masal Masal Matitas
  • Büyüklere Mektuplar
  • Eldivenlerimi Kim Çalıyor?
  • Eyvah, Gölgeler Değişiyor!
  • Kırk Yamalı Ayna
  • Karagöz’ün Gölgesini Kim Çaldı
  • Nefser
  • Sakız Çiğneyen Kedi
  • Büyüklerle Dalga Geçme Dersleri
  • Şiir Yazdım Masal Sandım
  • Sen Hiç Kebikeç Gördün mü?
  • Şapkadaki Balık
  • Derin
  • Bana Ezop De!
  • Yokoko Maceralı Bir Yolculuk
  • Sordum Durdum
  • Dolapta Kim Var
  • Yusuf ile Zeliha
  • Taşa Yazdığım
  • Söğüt Sefası Meyhanesi
  • Ne Güzel Dedemsin Sen Nasreddin Hoca
  • Ben de Karagöz ve Hacivat’la Eğlenmek İstiyorum
  • Ejderhamın Sevdiği Oyunlar
  • Benim Adım 13
  • Uuuuu


Melek Özlem Sezer Alıntıları – Sözleri

  • İnsan oldukça acı bir vaka yaşadığında, sevilmiş olduğu birini yitirdiğinde ya da o ilişki kendiliğinden yitip gittiğinde, bir ismin anlamı değiştiğinde, oldukça sevilen bir gövde ölümün kıyısına çekildiğinde kalbinde kırk tane mum yanarmış.
    Zamanla bu mumlar teker teker sönermiş.
    Alevle beraber acı da azalırmış. Ama bir mum hep yanarmış.
    İyi ki de yanarmış. Bu sebeple o yaşadığımızın kanıtıymış… (Masal Masal Matitas)
  • Din sömürüsünün ulaşmış olduğu uç noktalarda, bizi en oldukça sömüreni huşu içinde destekleyen kitlelerin; dolandırıcının yaptıkları ne kadar ayyuka çıkarsa çıksın, bir türlü uyanamaması şaşırtır. (Masallar ve Toplumsal Cinsiyet)
  • Bir gün Abhaz Halkının Masalları’nı okuduğumda, çevremde ve ne acıdır ki annemde bile anlam veremediğim pek oldukça şeyin şifresini buldum. İnsan, masallarını bilmeden halkını hakikaten tanıyamaz ki… (Kırk Yamalı Ayna)
  • Bence öğrencisinden öğrenmeyi bilmeyen öğretmen çiçek açamaz. (Büyüklere Mektuplar)
  • Hiç masal anlatılmamış bir çocuk olmak kadar anadilinde masal dinlememiş olmak da kavurur içimi.
    Bu masal antolojisini, ana diline sahiplenen ve yeni nesillere öğretenlerle, anadili hakkı için savaşım edenlere adıyorum o nedenle.
    Abzıyaras! (Kırk Yamalı Ayna)
  • Şimdi yemekler yeniliyor hapır hupur
    Vah canım, anneler hep bu şekilde mi yorulur
    Düşmüş başı sofraya, uyukluyor horul horul
    Biz diyoruz ki aman ne nefis, oh oh oh
    Annem müziğine devam ediyor, hor hor hor! (Sakız Çiğneyen Kedi)
  • Kediler ve Kadınlar
    Sarı boya,en sarı boya,kızıl boya
    Kahverengi,kestane,siyah boya
    Tüm bu tarz şeyleri karıştırıp
    Çizgiler de yapıyorlar arada
    Kuaför devamlı boya hazırlıyor
    Ve herkesten değişik olmak için
    Ah çekip didiniyor hanımefendiler
    Oysa asla uğraşmaz kedilerim
    Eşi yoktur güzelliklerinin
    Birinin tüyündeki desen
    Benzemez ki diğerine
    Saçı boyalı bayanlara bakarken
    Gülmeleri bundandır işte! (Sakız Çiğneyen Kedi)
  • Anne, doğum günün mübarek olsun
    Ben öptükçe, kalbine mavi kuşlar konsun! (Sakız Çiğneyen Kedi)
  • Ah ah yalnız kalmaktan beter acı var mı insana? (Masal Masal Matitas)
  • Melahat Abla, birbirimize yardım etmemiz için sevgi kafi değil mi? Neden hep borçlardan söz ediyorsun? (Büyüklere Mektuplar)
  • bilsen o şekilde yorgunum ki
    martılar kanat çırpmıyor
    uykularımdan geçerken (Derin)
  • Bence, “Erkekler ağlamaz,” denilen bir yerde, aslolan ağlamak cesurların ve güçlülerin işidir. (Büyüklere Mektuplar)
  • Masal insanoğlunun en özgürleştiği ifade biçimi olduğundan; anlatıcı başka bir zeminde söylese kafasının uçurulacağı fikirleri, alkış alarak konu alıyor. Etrafını masalın acar diliyle eleştirirken ya da ortak anılara gönderme yaparken kahkahalar göğü çınlatıyor. (Kırk Yamalı Ayna)
  • 1864’teki Büyük Sürgün’den beri Türkiye diasporasında yaşayanların anavatanlarındaki nüfusu aştığı fakat Türkiye’deki bir çok kişinin adını bile bilmediği Abhaz halkının Apsuva kolundan doğdum ben. Tarihi süresince katliamlara uğramış, dalları koptuça kökü de sarsılmış; kırık dökük gemilerle yapmış olduğu sürgün yolculuğunu, balıkların kardeşlerini yediğine tanık oluşunu birkaç dönem anlatmış ve sonrasında unutmayı seçmiş bir halk. (Kırk Yamalı Ayna)
  • Düştüm sanırken dalgın aklıyla
    batağa saplanmış.. (Masal Masal Matitas)
  • Uzun süre ozan olarak çağrı edildiğim etkinliklerde punduna getirip masal anlattım mesela. “Ilkin biz çocuk muyuz, masal da neyin nesi dedik fakat sonrasında hoşumuza gitti. Büyük olmamıza karşın…” dedi dinleyiciler.
    “Büyük olmamıza karşın” benim yıkmak için en oldukça uğraştığım yargılardan. (Kırk Yamalı Ayna)
  • Çocuklaşmanın formülü oldukça kolay aslına bakarsak: Neşe, cıvıltı ve pırıl pırıl bir zekâyla bakmak hayata! (Büyüklere Mektuplar)
  • Ah Nefser, dertlerimi başkalarına anlatmaya
    Oldukca üşeniyorum… (Nefser)
  • Uyuyorum Nefser, uyanıyorum da üstelik
    Ama ne gün, ne gece bir nebze değişmiyor
    Başlamak için heves, bitirmek için mecal
    Ömrümüz var da Nefser, yaşam niye yok? (Nefser)
  • … muhatap alınmadığında, bir dil öğrenilmiyor ve bu insanoğlunun canını kötü acıtıyor. O süre kırgın, buruk, üstelik kâh coşkuyla koşan kâh küsüp uzaklaşan bir sevgi geliştiriyor insan kendi kültürüne karşı. Sanırım bana bırakılan en fena miras, bu çaresiz sevgi. (Kırk Yamalı Ayna)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş