Eğitim

Neyzen Tevfik – Alpay Kabacalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Neyzen Tevfik – Alpay Kabacalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Neyzen Tevfik kimin eseri? Neyzen Tevfik kitabının yazarı kimdir? Neyzen Tevfik konusu ve anafikri nedir? Neyzen Tevfik kitabı ne konu alıyor? Neyzen Tevfik PDF indirme linki var mı? Neyzen Tevfik kitabının yazarı Alpay Kabacalı kimdir? İşte Neyzen Tevfik kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Alpay Kabacalı

Yayın Evi: Özgür Yayınları

İSBN: 9789754470031

Sayfa Sayısı: 378


Neyzen Tevfik Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Neyzen Tevfik, keskin yergi ve küfürleri, yanında asla tamamlanmamış etmediği ney’i, dilden dile dolaşan nükte ve fıkraları, saraylarla tımarhaneler, köşklerle çöplükler içinde akıp giden yaşamı ve renkli kişiliğiyle o, şiirlerinin, yergi ve nüktelerinin, ney’ inin, ölçü ve tanımlara sığmayan yaşayış biçiminin ve renkli benliğinin bir toplamıydı. Hatta, bu toplamın da ötesine uzanan, dile getirilip açıklanması pek güç bir kişiliği vardı…

Yarım yüzyıl süresince ardı sıra sürüklediği ünü, 1953’te ölümünden sonrasında da ayakta kaldı, günümüze kadar geldi. Bugün de, toplumumuzun derhal her kesimi, onu çeşitli yönleriyle tanımak istiyor.

Elinizdeki kitap bu gözlemden hayata merhaba dedi ve- bu isteği karşılamak amacıyla- değişik bir yöntemle hazırlandı: Neyzen Tevfik’in yaşamı, kişiliği ve ölüçüye, tanıma gelmez yönleri ustalıklı bir kurguyla, fakat araya girilmeden, onu okurla karşı karşıya getirmek kanalıyla, detaylı bir şekilde tanıtıldı. Neyzen Tevfik’in dilden dile aktarılan nükte ve fıkralarını da biraraya getiren kitapta, ek olarak onun yergi ve şiirleri inceleniyor, bunların mühim bir kısmı lüzumlu açıklamalarla beraber sunuluyor.

(Arka Kapak)


Neyzen Tevfik Alıntıları – Sözleri

  • — Allahaşkına bana söyler misin, dedim, Neyzen Tevfik nerede yatıp kalkıyor?
    — Burada, Hocapaşa Camii’nin bir tabutluğu var, oraya gider. Bir tabutun kapağını kaldırır, içine girer, kapağı da üzerine çeker ve rahat rahat uyur.» (Dünya, 19.6.1966).
  • “Rakıdan başka üç dört ton esrar içtim. Bir o denli da Afyon yuttum…
    Bu üç azametli hükümdar aklımda saltanat kurdular; senelerce kımıldamadılar…”
  • Deli gönül neyi özler durursun?
    Acınacak dostun, cânanın mı var?
    Dünya yansa yorganın yok içinde,
    Harap olmuş evin, dükkanın mı var?
  • Türkü gene o türkü, sazlarda tel değişti
    Yumruk gene o yumruk, bir var ise el değişti.
  • Geçim sıkıntısı içinde bulunduğundan İstanbul belediye konservatuvarı kadrosunda gösterilerek 40 TL aylık bağlanır Neyzen’e. Konservatuara gitsede gitmesede bu aylığını alır. Vali ve belediye reisi Muhittin Üstündağ ayrılır yerine tabip Lütfi kırdar vali ve belediye reisi olur.
    Neyzen’i çekemeyenler ya da tabip Kırdar’a yaranmak isteyenler başlarlar şikayete. Dilden dile dolaşan şu dizelerin Neyzen’e ilişik bulunduğunu söylerler:
    “İstanbul’a vali olarak gelenin
    Kimi dağdan kimi kırdan geldi…”
    Yeni vali Kırdar, Neyzen’in yergilerini hoşgörüyle karşılanmak icap ettiğini bilmediğinden olmalı maaşını keser.
    Bunu haber olan Neyzen Tevfik, vilayet Hususi kalem müdürlüğüne gider, fakat vali ile görüşemez.
    Bunun üstüne sigara paketin arkasına şu dizeleri yazarak Vali Dr. Kırdar’a bırakır:
    “Bağrıma bir tekme savurdu vali
    Acısından avlu, dere, kır dar geldi,
    Koşacaktım doğru mahkemeye fakat,
    Bu girişim yüce milletime ağır geldi.
  • Dünyanın en fazlaca içki içmiş insa­nı da diyebiliriz. Hiçbir gergedan, Neyzen’in yuttuğu içki kadar su içmemiştir sanırım.
    O denli içkiye, o bedenin 76 yıl iyi mi dayanabildiğine hâlâ şaşarım!
  • Sürttüm, sefil oldum, serserilerle gezdim, parasız kaldım… Sokaklarda Yeni Camii’nin merdivenlerinde köpeklerle koyun koyuna yattım.
    Taş, soğuk, yağmur bana hiçbir şey yapmadı; sapasağlam gezdim…”
  • Çoşkun bir sevda bakış açısından kalbime saplanmış bir zehirli diken vardır.Bu zehirli diken bana öz dostumun yâdigârıdır.Ne süre onu yâd etmek vazifesinde geciksem, düşsel gelir, eliyle o dikeni birazcık daha batırır.O acıyı unutmak için bana hiçbir derman el vermez.İşte o zaman iradem söner.Ayaklarım meyhaneye, elim kadehe uzanır.
    Ben ömrümde bigün bile zevk, sevinç, haz, keyif duymak için içki içmedim.İnsanların sağır kulaklarına duyuramadığım ıstırabımı teskîn için içerim.Bir an gelir ki, o, öz sevgilimin sesi kulaklarımda çınlar
    -Yeter, artık içme! der.
    Ve elimden kadeh düşer.Birkaç gün öldürücü bir nedametle başbaşa kalırım.Bu, benim için en büyük ruhi tesellidir
  • Sultan 5. Mehmet Reşad, Abbas Hilmi Paşa ve sadrazam Said Halim Paşa Neyzen Tevfik’e barınacak güzel bir ev teklif etmişler, Neyzen hepsini de reddetmişti. Hatta 1923’te tanınmış bir varlıklı Neyzen’e yükümlü bir daire hazırlatmış burada refah içinde yaşa diyerek yerleştirmişti Neyzen’i o daireye.
    Ancak neyzen bu yükümlü dairede bir ay bile oturmamış bu daireden kaçıp Aksaray’da bir harabenin mahzenine sığınmıştı…
  • Neyzen Tevfik, 28 Ocak 1953’te yaşama Beşiktaş’ta gözlerini yumar.
    Müzmin bronşit tanısı konur.
    Son oturmuş olduğu ahşap binadaki bir daire iş adamı Nuri Demirağ tarafınca ona tahsis edilmişti. Yıkılmaya yüz tutmuş eski bir binada oturdu. Son yıllarında Sinanpaşa camiinin tarafındaki Ferhan kahvesine giderdi. Bu kahveye sadece Neyzen ile söyleşi sevilecek kertede kültürlü olanlar girebilirdi. Herkes alınmazdı içeriye…
  • Neyzen Tevfik 13 Haziran 1879 doğumlu…
    Genç yaşta edinmiş olduğu ününü, keskin yergi gücü ve küfürleri, yanından asla tamamlanmamış etmediği ney’i, dilden dile dolaşan nükte ve fıkralarıyla beraber saraylarla tımarhaneler, köşklerle çöplükler içinde akıp giden yaşamı ve renkli benliğinin ardı sıra yarım yüzyıl süresince sürükledi.
    “Umumi harbe, yani birinci dünya savaşına kadar 1868 okka (yaklaşık 2,5 ton) rakı içtim. Bütün gazeteler de yazdı ya… ondan sonrasını hesap etmedim. Bir mandalina bir dilim portakalla bir okla rakı içtiğim çok olmuştur. Aylarca ağzıma değil yemek bir lokma ekmek koymadığım çok olmuştur…”


Neyzen Tevfik İncelemesi – Kişisel Yorumlar


Neyzen Tevfik PDF indirme linki var mı?


Alpay Kabacalı – Neyzen Tevfik kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Neyzen Tevfik PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Alpay Kabacalı Kimdir?

Alpay Kabacalı 1 Eylül 1942 tarihinde Antalya’da hayata merhaba dedi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu, bağımsız yazar olarak çalışıyor.

İlk yazısı 1959’da Varlık dergisinde piyasaya sürülen Kabacalı, 1966-68 yılları aralığında 14 sayı devam eden bir politika-edebiyat dergisi çıkardı: Gerçekler Postası. 1968’den 1969’a kadar Ant dergisinde yazı işleri müdürlüğü yapmış oldu; bu dergide piyasaya sürülen bir yazısından dolayı 12 Mart döneminde 11 ay cezaevinde kaldı (1972-73). Daha sonrasında yayınevlerinde ve haber ajanslarında redaktörlük ve yöneticilik yapmış oldu; 1975-80 içinde Yeni Ortam ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı. Milliyet Sanat, Sanat Olayı ve Yeni Gündem dergilerinde yazı işleri müdürlüğü yapmış oldu. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi ile Cumhuriyet Periyodu Türkiye Ansiklopedisi’nin gösterim kurullarında bulunmuş oldu.

1976-1989 içinde Türkiye Yazarlar Sendikası’nın yönetim kurulunda vazife icra eden Alpay Kabacalı, 1997 -2001 içinde PEN Yazarlar Derneği’nin başkanlığında bulunmuş oldu. 1999’dan bu yana Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin (BESAM) başkanı.

Kitapları: Alpay Kabacalı’nın 1987’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ nin Basın Üstüne Araştırma Ödülü’nü kazanan Türk Yayın Tarihi (ikinci basımı Türk Kitap Tarihi adıyla, 1989), Türkiye’de Basın Sansürü (1990), Türk Basınında Demokrasi(1994), Türkiye’de Matbaa Basın ve Yayın (2000) benzer biçimde basın ve gösterim zamanı incelemeleri yanında genel tarihle ilgili eserleri (Arap Çöllerinde Türkler, 1990;Türkiye’de Gençlik Hareketleri, 1992; Türkiye’de Siyasal Cinayetler, 1993;Geçmişten Günümüze İstanbul, 2003; Bilinmeyen Yönleriyle Cumhuriyet Tarihi, 2004; Nesnel Tarihin Prizmasından Abdülhamid, 2005) ve şairlerimiz, yazarlarımız üstüne monografik kitapları yayımlandı.

Alpay Kabacalı’nın ikinci baskısını sunduğumuz Kültürümüzden İnsan Adaları kitabı, uygar kültür ve sanatımıza katkıda bulunmuş doksandan fazla kişiyi mevzu alan ve 1988-90 arası Cumhuriyet gazetesinde piyasaya sürülen portre-röportajlarına, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Turhan Selçuk ve Melih Cevdet Anday benzer biçimde ustalarla meydana getirilen konuşmaların eklenmesiyle oluşturuldu.

15 Nisan 2014 Salı günü vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.


Alpay Kabacalı Kitapları – Eserleri

  • Talat Paşa’nın Anıları
  • Hatıralar
  • A’dan Z’ye Yaşar Kemal
  • Neyzen Tevfik
  • Aşk Şiirleri Antolojisi
  • Bir Destan Rüzgarı
  • Türkiye’de Gençlik Hareketleri
  • Ozan Eşref
  • Arap Çöllerinde Türkler
  • Türkiye’de Siyasal Cinayetler
  • Gül Yaprağını Döktü Bugün
  • Bir İhtilalcinin Serüvenleri
  • Gözyaşından Gülmeceye Aziz Nesin
  • İlhan Selçuk
  • Yakın Tarihimizden Büyük Dönemeçler
  • Kültürümüzden İnsan Adaları
  • Cevdet Kudret’e Saygı
  • Edebiyatımızın Koca Çınarı Rıfat Ilgaz
  • Tüm Yönleriyle Nasreddin Hoca (Hayatı, Kişiliği, Fıkraları)
  • Türk Kitap Tarihi
  • II. Mahmud
  • 100. Doğum Yıl Dönümünde Nazım Hikmet’e Armağan
  • İstanbul


Alpay Kabacalı Alıntıları – Sözleri

  • Jön Türk hareketi, ülkeye eşitlik, özgürlük ve hakkaniyet getirmek amacıyla ortaya atılmıştı. Bunlara ulaşmak için Jön Türkler, Araplar, Yunanlılar, Arnavutlar, Türkler vesaire benzer biçimde yurttaki tüm milletleri birleştirmeyi umuyorlar; böylelikle de sevgili vatanın bağımsızlık ve gelişmesi için beraber çalışabilecekleri sanıyorlardı. Fakat ihtilali izleyen vakalar, ne yazık ki, bambaşka bir görünüm gösterdi. Yunanlılar, İttihat ve Terakki’nin aslolan amaçlarının gerçekleşmemesi için bu birleş dertle karşı çıktılar; özgürlük ve eşitlik, onların amaç ve çıkarlarını aykırıydı. Eşitlik demek, tüm yurtseverlerin dışarıda ve çalışmada eşitliği demekti. (Talat Paşa’nın Anıları)
  • Dalmış gitmişken, mübaşir dürttü. Başkan, “sonucu yazdırıyorum,” diyordu. Ayağa kalktı, ellerini kavuşturup bekledi. Yaşamının mühim bir dönüm noktasıydı. Ya eşkıyanın kendisini bıçakladığı o iğrenç hapishaneye tekrardan girip senelerce hapislerde sürünecek ya da aklanacaktı… (Bir Destan Rüzgarı)
  • — Allahaşkına bana söyler misin, dedim, Neyzen Tevfik nerede yatıp kalkıyor?
    — Burada, Hocapaşa Camii’nin bir tabutluğu var, oraya gider. Bir tabutun kapağını kaldırır, içine girer, kapağı da üzerine çeker ve rahat rahat uyur.» (Dünya, 19.6.1966). (Neyzen Tevfik)
  • Enver Paşanın, kumanda heyetini gençleştirmek kanalıyla uyguladığı askeri askeri ıslahatın cidden isabetli bir önlem olduğu tamamen meydana çıkıyor ve büyük birliklerin,strateji ve taktik kurallarını bilen genç kumandanlar elinde hareket kabiliyeti kazandıkları görülüyordu. (Hatıralar)
  • Doğanın en minik parçasının bile bir kimliği, bir kişiliği var. (A’dan Z’ye Yaşar Kemal)
  • ‘Bütün romanlarınızda istediğiniz nedir?’ dedi. Saniyesinde söyledim, bir tek sözcükle: ‘Direnç’ dedim. Ortadirek insanlığın direncidir. (A’dan Z’ye Yaşar Kemal)
  • sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    lügatımızda akşamdan kalma bir sövgü
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o denli iyi (Aşk Şiirleri Antolojisi)
  • Monsenyör Muşeg, “Artık Ermenilerin silahlı olduğundan, tekrar 1894 kırımları benzer biçimde hadiselerden korkmayacaklarından, bir Ermeninin kılına hata gelirse buna karşılık on Türk mahvedeceğinden” uluorta bahsediyordu. (Hatıralar)
  • Ertesi günkü gazeteler,Fen Fakültesi hocası ve Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) Said Bey’in “Tüm çağdaş ülkelerde öğrencilerin bu benzer biçimde gösterileri olur.” söylediği yazıyor ;”Bu vakada öğrencilerin kışkırtılmalara kapıldıkları söyleniyor,ne dersiniz ?” sorusunu, “Hayır,olması imkansız. Zira bununla Darülfünun öğrencileri yeteneksizlikle suçlanmış olur,oysa Darülfünun öğrencileri kışkırtmaya asla kapılmaz. ” diye yanıtladığını belirtiyordu. (Türkiye’de Gençlik Hareketleri)
  • 1902’de İnebolu’da hayata merhaba dedi. İstanbul’da Edebiyat Fakültesi Edebiyat Kısmı’ndeki öğreniminin peşinden, birçok lisede öğretmenlik, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda müdürlük (1941-44), Londra’da talebe müfettişliği (1951-54), Londra Üniversitesi’nde okutmanlık (1959-62) yapmış oldu. Bu görevleri haricinde yaşamı hep öğretmenlikle geçti. Emekli olduktan sonrasında öğretmenliğini sürdürdü. Dedem Korkut’un Kitabı (1973) ile Kâtip Çelebi’nin kitapları başta olmak suretiyle birçok kültür yapıtını inceleyen ve günümüz Türkçesine aktaran Gökyay, eleştirilerini Destursuz Bağa Girenler (1982) adlı kitabında topladı. Dergilerde fazlaca sayıda araştırma ve makalesi ile bilimsel kongreler için hazırladığı bildirileri yayımlandı. Çalışmalarıyla dünya bilim çevrelerinde elit bir yer edindi.
    Orhan Şaik Gökyay’ı 1994’te yitirdik. (Kültürümüzden İnsan Adaları)
  • Dolayısıyla kim ne derse desin, Rusya’nın yengisi neticesinde savunmasız,aşağılanıp horlanmış olarak Rus, İngiliz ve Fransız zulüm ve kahrı altına düşmektense,mert ve yürekli milletlere yakışır bir kahramanlıkla kanının son damlasına kadar çarpışarak neticede ya kati yengiyi elde ederek ebediyen kurtulmak veyahut “Tüm varım elimden gitti, bir namus haricinde!” demeye hak kazanarak yiğitlik ve namuskarlıkla nihayet vermek, bence yeğ tutulmalıdır. (Hatıralar)
  • Zamanla kimi cephelerde açlık başladı. Erzak ulaştırılamıyordu buralara… Yüzbaşı Selahattin konu alıyor:
    “ Halep, Konya benzer biçimde yerlerde büyük erzak ambarlarında buğday stoku vardı. Ama bunlar bizlere ulaşamıyordu. Bu sebeple tren sadece Nusaybin’e kadar gelmişti. Nusaybin’de Musul’a 150 kilometre vardı. Bu yol yazın her türlü taşımaya elverişliydi. Ancak kış erişince yalnız hayvan ve deve işliyordu. Deve Nusaybin’de Musul’a on sekiz günde geliyordu. On sekiz gün de dönüş… Demek ki otuz altı günlük bir iş… Bir deve sadece kendi yiyeceğinin yirmi sekiz günlük miktarını taşıyabiliyordu. Demek ki, deve yararsızdı.
    … Ordu aç kalmasın diye halkın elindeki erzakı paralı ve parasız alıyorduk.
    Böylece açlık halkta yoğunlaşıyordu.
    Musul’da bir ekmek bir gümüş mecidiyeye ( şu demek oluyor ki bir lira ) ve sonraları üç liraya çıkmıştı. Halk bu parayı bulup ekmek alamazdı. Açlıktan ölüm vakaları başladı. Her gün sokaklarda hanım, adam, çocuk, yaşlanmış bağıra bağıra ölüme gidiyor, bir deva bulunamıyordu.
    Ölen evlatların etini kasap dükkanlarında koyun ve kuzu eti diye satan yada aşçı dükkanlarında pişirip halka yediren 10-12 şahıs idam edilmişti.” (Yakın Tarihimizden Büyük Dönemeçler)
  • 1. Türk Darülfünununu, Türk milletinin terbiye ve bilim müessesesi bilen Edebiyat Medresesi(Fakültesi)talebesi,kendi samimi varlığı içinde manevî heyecanların zevkinden yoksun,bağımsızlık,kutsallık ve milliyet hislerine yabancı ve saldırgan kişileri görmekle üzüntülüdür.
    2. Darülfünun gençliği, memleketin kamu vicdanına esasen mahkum edilmiş bulunan, fakat her nede olsa terbiye ve kültür ocağına sokulmuş olan bu efendilere karşı nefret ve tiksintisini bildirir.
    3. Kongreden seçilen bir kurul,müderris Cenap Şahabettin, Ali Kemal,Rıza Tevfik,Hüseyin Daniş ve muallim Barsamyan Beylere bu sonucu bildirerek kendilerini istifaya çağrı ettiğini ve öğrencilerin bilim ve kültür adına değil,rahat bir yurttaş sıfatıyla dahi kendileriyle ilişkide bulunmayacaklarını duyuru eder.
    Müderris ve muallimlere karşı sonsuz saygı duyan öğrenciler, kendilerini en haklı ve mecburi bazı kararlar almaya yönelten mühim bir durum karşısında kalmıştır. Aldığımız kati kararları yüce meclisinize sunarken bu özgür sözlerin mukaddes ve haklı coşkumuzun bir yansıması olarak değerlendirip kabulünü diliyoruz. (Türkiye’de Gençlik Hareketleri)
  • Bu partide aşırı yurtsever, sinirli, tecrübesiz ve inatçı kimseler bulunabilir ve bu benzer biçimde unsurlar parti için bir çekince oluşturabilir. Ancak cemiyeti hırsızlık ve şerefsizlikle suçlamak en büyük cinayettir. (Talat Paşa’nın Anıları)
  • Erbab-ı mansıptan biri millete eşek demiş,
    Reddedilmez bu şekilde bir söz amma pek can sıkar,
    Millet eşek olsa da eşek diyen bilmez mi ki,
    Sadrazamlarla valiler de milletten çıkar. (Ozan Eşref)
  • Büyük ana para çocugu gazeteler devletede gebedirler. Holdingleri dolayısıyla devletle sıcak ilişkileri devlet bankalarından aldıkları krediler yüzünden devletede devletin en büyük örgütlü kurumu olan hükümetede bagımlıdırlar. (Gözyaşından Gülmeceye Aziz Nesin)
  • Arap ve Ermeni ıslahatçılarının, bununla beraber ve aynı aynı tarzda aynı şeyleri gösterdiklerini gösteren bu rivayetler, Türkiye’nin taksimi hakkında o süre Fransa ve Rusya içinde kararlaştırılmış olan siyaseti pek güzel kanıtlama eder zannederim. (Hatıralar)
  • Evet cenk kaybedilmişti… Olup bitenlerin baş sorumlusu Enver Paşa, İslam ordusu komutanlığına atadığı Kafkasya’daki kardeş Nuri Paşa’ya 15 Ekim 1918’de şunları yazıyordu.
    “ Düşmanlarla bütün bağlaşıklarımız, hep birlikte barış yapmak zorunluluğuna girdik. Dolayısıyla, yakında barış görüşmeleri başlayacaktır. Barışı bizim aradığımıza göre oyunu kaybettik demektir.”
    …..
    Anadolu’da buruk bir istasyon… Trende, İstanbula dönen Falih Rıfkı… Bir hanım durmuş, gelene geçene:
    – Benim Ahmet’i gördünüz mü? diyor.
    “Yırtık basmasının altında” kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun aksini gösteriyor:
    – Bu tarafa gitmişti, diyor.
    O tarafa ? Aden’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdat’a mı ?
    Ahmet’ini buz mu, kum mu, skorpit yarası mı , tifüs biti mi yedi ? Eğer hepsinden kurtulmuşsa, Ahmet’ini görsen, ona da soracaksın:
    – Ahmet’imi gördün mü ?
    Hayır, hiçbirimiz Ahmet’ini görmedik. Fakat Ahmet’in her şeyi görmüş oldu: Allah’ın Muhammet’e bile anlatamadığı cehennemi görmüş oldu (…)
    Anadolu Ahmet’ini soruyor. Ahmet, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmet, şimdi onun pahasını kanadını küsmüş, tırnaklarını büzmüş, bizlere dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.
    Ahmet’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bu anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmet’i kumarda kaybettik !” (Yakın Tarihimizden Büyük Dönemeçler)
  • Komitelere karşı daima en büyük hoşgörüyü gösterdim ve onların gerçek amaçlarını bilmiyormuş benzer biçimde davrandım. Fakat hükümetin bu davranışı, komitelerin ihtiraslarını hafifletmek şöyleki dursun, tersine, artırdı. (Talat Paşa’nın Anıları)
  • Dağ başlangıcında bir avcı kulübesi
    Yerler dizboyu kar
    Ocakta ateş
    Dışarda rüzgar
    Hadi gel
    Ilkin sevişmeliyiz uzun uzun
    Yerdeki ayı postunun üstüne uzanmalıyız
    Tüm vücudunu santimetrekarelere ayırıp
    Birer birer öpmeliyim
    Ve sonrasında sımsıkı sarılmalıyım sana
    Böylece ölmeliyiz
    Aradan seneler geçip
    Bizi buldukları süre
    Etlerimiz çürümüş olsa da
    Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
    Hadi gel
    Nefes almak hüner değil
    Seninle ölmek isterim (Aşk Şiirleri Antolojisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş