Eğitim

Pop Çağı Ateşi – Can Kozanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Pop Çağı Ateşi – Can Kozanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Pop Çağı Ateşi kimin eseri? Pop Çağı Ateşi kitabının yazarı kimdir? Pop Çağı Ateşi konusu ve anafikri nedir? Pop Çağı Ateşi kitabı ne konu alıyor? Pop Çağı Ateşi PDF indirme linki var mı? Pop Çağı Ateşi kitabının yazarı Can Kozanoğlu kimdir? İşte Pop Çağı Ateşi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Can Kozanoğlu

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789754704754

Sayfa Sayısı: 189


Pop Çağı Ateşi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ateşi hangi anlamıyla alırsanız alın, pop çağının ateşi altındayız. Her şey “pop” artık, müzik, sertlik, sevgi, İslam, milliyetçilik… Linç hukukundan reality şovlara, Tarkan’dan Çiller’e, “kara kafa” diye dışlananlardan site hayatına, Halk Ekmek büfelerinin önündeki kuyruklardan döviz büfesi kuyruklarına, ülkücü hareketin yükselişinden “kimlik açgözlülüğü”ne, pop çağı yaşamı üstüne bir araştırma… Niçin “Ayy, inanmıyoruuz!” ki?…


Pop Çağı Ateşi Alıntıları – Sözleri

  • O tarihte Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal, Uğur Mumcu’nun öldürülmesini de cenazesindeki çarpıcı sözleri da, cenazenin TRT’den naklen yayınlanması dahil, ‘büyük bir provokasyon’ olarak niteleyip oyunu bozmuştu. Ancak ce­naze toplumun ruhunda ve bilhassa dindar kesimlerde öy­lesine bir yara açtı ki, Turgut Özal’ın üç ay sonrasında meydana getirilen cenaze töreninde bu yüzyıl içinde görülmemiş ve kolay ko­lay görülemeyecek bir çok büyük İslami varlık ortaya çıktı. Müslümanlar bir anlamda kendilerine hakaret saydıkları ve hücum tohumları barındırdığını hissettikleri Uğur Mumcu cenazesinin ‘rövanş’ını aldılar.
  • Bir yazar öldürülüyor; tek damla kanın akmadığı, bir tek taşın yerinden kalkmadığı cenazede çarpıcı söz atılması ve törenin naklen yayımlanması rövanş hissi doğuruyordu. Başka bir cenazeyle rövanş alındıktan sonrasında; tahrik olmayı otomatiğe bağlamış kitle 37 insanı diri diri yakıyor ve yakılan insanların cenaze töreninden ilkin tehdit geliyordu. “Müslümanları provoke edecek her türlü durum yaratılırsa” kesinlikle kanlı rövanş gelirdi ha, ona nazaran. Mutlaka…
  • Bir dönem iyimserlik modası vardı Türkiye ‘de. Mevcut durumla ya da gelecekle ilgili en küçük bir endişeyi dile getirenler, derhal yıkım tellalığıyla suçlanıyordu. Aynı tepkilerle hala karşılaşılsa da, iyimserlik eski statüsünü yitirdi. Artık “Türkiye tıkandı” demek pirim yapıyor.
    ….
    Bu sebeple Türkiye hakkaten tıkanmış durumda ve kaybedecek fazla vakti yok; tıkanmayı bir an ilkin aşmak, zaaflarından bir an ilkin kurtulmak zorunda. Ve “Ne olacak bu Türkiye’nin hali?” sorusundan ilkin “Nedir bu Türkiye’nin hali?” sorusuna zaman ayırmak zorunda… “Düşmanlar azdı, Cumhuriyet elden gidiyor” feryarlarının bir faydası yok. “Bir nesil geliyor ki, asla merak etmeyin” edebiyatının da öyleki… “Devlet” i ve iktidarı tartışmadan, doldur-boşalt taktiğiyle varılacak yer, bugünkğnden daha iyi olmayacak şundan dolayı…
  • Öldürenlere, yakanlara, kanlı rövanş ardında koşanlara niçin bu kadar kolayca tahrik oldukları ve niçin can almadan tatmine ulaşamadıkları pek sorulmuyordu.
  • Cumhuriyet kuşağının evlatları ya da torunları, büyüklerinden, “Siz o sakallı yobazlara bakmayın, aslolan Müslüman biziz” konuşmalarını kucak dolusu dinlemişlerdir, hala da dinliyorlar. İbadete mesafeli duran ya da ibadeti “mahrem” alanların dışına pek çıkarmayan, “müessese ideolojisi”ne uygun bir tavır bu; dindarlığı anlatırken bile özünde laikliğe vurgu icra eden Cumhuriyet kültürü. Oysa bugün merkezde karşılaşılan şey, popüler kimliğin bir parçası olarak, laikliği anlatırken dindarlığa vurgu icra eden İslami kültür.
  • Edi: Büdü, senin en sevdiğin sayı kaç?
    Büdü: Altı. . .
    Edi: Ama bir insanoğlunun en sevilmiş olduğu sayı altı olması imkansız ki!
    Büdü: Neden olamazmış?
    Edi: Bak, bir başımız var, bir burnumuz var,
    her şey birle adım atar.İki elimiz, iki gözümüz, iki bacağımız var. Altı’nın hiçbir özelliği yok.
    Büdü: Olsun, ben gene de en oldukça altı’yı seviyo­ rum.
    Edi: Ama Büdü, bir yılda dört mevsim var, bir elimizde beş parmak var, bir haftada yedi gün var. Altı’nın hiçbir özelliği yok.
    Büdü: Olsun, gene de en sevdiğim sayı altı!
  • “17 Nisan 1993 günü, Fenerbahçe Stadı’nda, Fenerbahçe-Koca­elispor maçının cumhurbaşkanının ölümü nedeniyle ertelendiği anonsu yapıldığında ilk tepkileri “Paralar n’ola­cak?” sloganını atmak olan taraftarlar mesela… Belki ilk anda Özal’ın ölümünden çok etkilenmemişlerdi ama Özal döneminin değerlerinden yeterince etkilendikleri açık de­ğil mi?”
  • Gerçekten de yaşam kimi süre, “insanoğlu çıldırmış” dedirtiyordu.
  • İyi günde Batılılık hissi egemen oluyordu, fena günde Doğululuk hissi. Her kriz döneminde yükselen Avrupa-Batı düşmanlığı da bunun sonucuydu galiba.
  • Bir taraftan “adil seviye”, ezilenlere haiz çıkma nutukları atılırken, fakirlerin hastane kapılarında süründükleri filan anlatılırken, RP’li Mehmet Metiner, Yüksek Tansiyon programında “Biz yoksulların partisi değiliz” diyebiliyor ve bu sözünü bir örnekle besliyor: “Biz paralı eğitimden ve paralı sıhhat hizmetinden yanayız.”


Pop Çağı Ateşi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Can kozanoglu nun 80leri gazeteci gözüyle hicvettiği Cilalı İmaj Devrinden sonrasında okuduğum 2. Kitabı olan Pop çağı Ateşinde yazar;
90ları müzik kültürü üstünden Siyasi, Sosyal,tarihsel olarak değerlendiriyor.
Yazar Sol kökenli kimliğini (kendisi belirttiği için belirtiyorum) direkt yansıtmadan sosyolojik olarak güzel eleştiriler getirmiş olduğu benzer biçimde, çerez tadında okunabilecek bu kitapta aslen geçen 25 yılda (gösterim zamanı:1995) hiçbir șeyin degișmedigini ve günümüze yansıyan yönleriyle oldukça tutarlı çıkarımlar yaptığını da görebiliyorsunuz.
Kitabın oldukça azca baskısı yapıldığını ve sahaf haricinde bulanamadığını farkedebilirsiniz.
1990larda aslen ‘gazetecilik’ denen ve sık sık eleştirilen şeyin yerinde harabe olarak degerlendirilebilecek bir katmanın kalmadığını ve tamamen ‘reklamcılık’ ve ‘medya memuriyeti’ ne evrildigini acı şekilde görebiliyorsunuz.
Yazarın sık atıf yapmış olduğu Bir kaç yazar haricinde kendine özgü keyifli değerlendirmeleri bulunduğunu okurken gülerek deneyim ettim.
90 doğumlu ve 30 yılını yeni doldurmuş bir ‘Çağ magduru’ olarak bu kitabı okuyup asla birseyin değişmediğini hissetmemeniz için okumamanızı ;
şehir sosyoloji, müzik kültürü ve Türkiye üstüne yazılmış ve ince çıkarımlar içeren bu kitabı okuyarak günümüz Türkiye sosyolojisine dair ana hatları görebilmeniz için okumanızı tavsiye ederim.
(cümleyi düzeltirken yol tükendi ben tükendim ey eyy..)
Sevgiler.. (müşkülpesentserseri)


Pop Çağı Ateşi PDF indirme linki var mı?


Can Kozanoğlu – Pop Çağı Ateşi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Pop Çağı Ateşi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Can Kozanoğlu Kimdir?

1963 senesinde Adana’da dünyaya geldi. Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Kısmı’nü tamamladı. Gazeteciliğe 1981 senesinde Hayat dergisinde başladı. Aralarında Yeni Gündem,Nokta, Cumhuriyet ve Milliyet’in de bulunmuş olduğu oldukça sayıda gazete ve dergide muhabir, editör, köşe yazarı olarak çalıştı. Çeşitli gülmece dergilerine takma isimlerle yazılar yazdı. Uzun seneler süresince TRT’de piyasaya çıkan Okudukça isminde kitap programını sundu. Televizyonculuk kariyerini ondan sonra CNN Türk ve NTV’de sunucu, belgeselci, editör, yönetici olarak sürdürdü.

Sosyoloji alanındaki çalışmalarını popüler kültür üstünde yoğunlaştıran Can Kozanoğlu’nun futbol isteğinin toplumsal boyutlarını ele almış olduğu ilk kitabı Bu Maçı Alıcaz 1990’da yayımlandı. Bunu, Türkiye’nin 80’li yıllarda yaşamış olduğu toplumsal değişimi devrin starları üstünden anlattığı Cilalı İmaj Devri (1992) izledi. Pop Çağı Ateşi (1995), İnternet Dolunay Cemaat (1997) ve Yeni Kent Notları’nın (2001) arkasından, Kozanoğlu’nun ilk kurgu denemesi olan Acemi Eğitimi (2005) yayımlandı.


Can Kozanoğlu Kitapları – Eserleri

  • Acemi Eğitimi
  • Yalan Seneler
  • Cilalı İmaj Devri
  • Pop Çağı Ateşi
  • Bu Maçı Alıcaz
  • Yeni Kent Notları
  • İnternet Dolunay Cemaat


Can Kozanoğlu Alıntıları – Sözleri

  • Bir dönem iyimserlik modası vardı Türkiye ‘de. Mevcut durumla ya da gelecekle ilgili en küçük bir endişeyi dile getirenler, derhal yıkım tellalığıyla suçlanıyordu. Aynı tepkilerle hala karşılaşılsa da, iyimserlik eski statüsünü yitirdi. Artık “Türkiye tıkandı” demek pirim yapıyor.
    ….
    Bu sebeple Türkiye hakkaten tıkanmış durumda ve kaybedecek fazla vakti yok; tıkanmayı bir an ilkin aşmak, zaaflarından bir an ilkin kurtulmak zorunda. Ve “Ne olacak bu Türkiye’nin hali?” sorusundan ilkin “Nedir bu Türkiye’nin hali?” sorusuna zaman ayırmak zorunda… “Düşmanlar azdı, Cumhuriyet elden gidiyor” feryarlarının bir faydası yok. “Bir nesil geliyor ki, asla merak etmeyin” edebiyatının da öyleki… “Devlet” i ve iktidarı tartışmadan, doldur-boşalt taktiğiyle varılacak yer, bugünkğnden daha iyi olmayacak şundan dolayı… (Pop Çağı Ateşi)
  • Edi: Büdü, senin en sevdiğin sayı kaç?
    Büdü: Altı. . .
    Edi: Ama bir insanoğlunun en sevilmiş olduğu sayı altı olması imkansız ki!
    Büdü: Neden olamazmış?
    Edi: Bak, bir başımız var, bir burnumuz var,
    her şey birle adım atar.İki elimiz, iki gözümüz, iki bacağımız var. Altı’nın hiçbir özelliği yok.
    Büdü: Olsun, ben gene de en oldukça altı’yı seviyo­ rum.
    Edi: Ama Büdü, bir yılda dört mevsim var, bir elimizde beş parmak var, bir haftada yedi gün var. Altı’nın hiçbir özelliği yok.
    Büdü: Olsun, gene de en sevdiğim sayı altı! (Pop Çağı Ateşi)
  • Hiçbir şey yoktan var olmaz mevcud şey de yok olmaz! (Yalan Seneler)
  • ”Niçin bu fukara ülkelerde insanoğlu o denli da sporcu olma kabiliyetine haiz değilken, böylesine büyük bir merak duyarlar maçlara? Hangisi hayatında spor yapmıştır? Protein alamayan çelimsiz kişilerdir bir çok. Giderler ta sabahtan sabahleyin namazı, yer bulabilmek için tribün kapılarında saatlerce beklerler. O denli eziktirler ki bu insancıklar, bir yenme özlemi içindedirler. Takım galip geldikçe, içlerindeki yaşam ezikliğini atarlar. Sanki kendileri galip gelmiş benzer biçimde olurlar. Ve ekip yenilince de gözleri görmez benzer biçimde olur. Gittiğin süre maça bağırır çağırır, at golünü, ye onu, hakeme kızar sövgü eder, hırslanır. Aslında, tüm bu deşarjlar, dünyadaki bunalımından ve boyuna yenik düşmekten gelmektedir, Ve bu ruhsal boşalma, tüm geri ülkelerin spor gösterilerinde aynı neticeleri verir. İşssizlik, eziklik, sömürü düzelmedikçe asayiş konusu da çözümlenemez. Bilmiş olun bunu.”
    1965 seçimleriyle oluşan Meclis’in ve Türk parlamento tarihinin tek aykırı grubu ”TİP’li milletvekilleri” adına Çetin Altan konuşuyordu kürsüde. O dönem ”sol”unun el üstünde tuttuğu ”afyon teorisi”nden esintiler taşıyan; iyi fena, doğru yanlış, fakat en azından ciddi ve iyi niyetli kaygılarla bezeli bir konuşmaydı. Ne hakkında? 43 kişinin öldüğü Kayserispor-Sivasspor maçı hakkında… Ap sıraları, gevrek gevrek yanıt veriyordu: ”Toto oynasınalar, toto…” (Bu Maçı Alıcaz)
  • Yaşam dediğimiz şey ölümün yavaşlatılmış vizyonu olabilir mi? Yoksa ölüm mü yaşamın bir âna sıkıştırılmış hali? (Acemi Eğitimi)
  • İşte bu sana ders olsun çocuk…Bulutlara fazla güvenirsen güneşin altında kalıverirsin (Yalan Seneler)
  • Bir insanoğlunun iyi mi yaşamış olduğu, niçin yaşamış olduğu, sadece tabutunun başlangıcında derinlemesine anlaşılabiliyor galiba. Bireyci değerlere yüz vermeden, toplumsal değerlerle yaşayarak “gerçek kişi” olabilen, eğilmeyen, bükülmeyen, ödün vermeyen insanoğlu, bıraktıkları anılarla başkalarından ayrılıyor. Farklı dünyalardan değişik hayatlara yayılmış, somut ve onurlu anıların zenginliği, geride kalanlara “işte bu şekilde yaşamalı” dedirtebiliyor. Herkese değil elbet, niyeti olanlara. (Cilalı İmaj Devri)
  • Hayatımızda hiçbir şey değişmemiş benzer biçimde davranma çabaları, gene bir tutukluk, hafifçe soğukluk… (Acemi Eğitimi)
  • Bir taraftan “adil seviye”, ezilenlere haiz çıkma nutukları atılırken, fakirlerin hastane kapılarında süründükleri filan anlatılırken, RP’li Mehmet Metiner, Yüksek Tansiyon programında “Biz yoksulların partisi değiliz” diyebiliyor ve bu sözünü bir örnekle besliyor: “Biz paralı eğitimden ve paralı sıhhat hizmetinden yanayız.” (Pop Çağı Ateşi)
  • “17 Nisan 1993 günü, Fenerbahçe Stadı’nda, Fenerbahçe-Koca­elispor maçının cumhurbaşkanının ölümü nedeniyle ertelendiği anonsu yapıldığında ilk tepkileri “Paralar n’ola­cak?” sloganını atmak olan taraftarlar mesela… Belki ilk anda Özal’ın ölümünden çok etkilenmemişlerdi ama Özal döneminin değerlerinden yeterince etkilendikleri açık de­ğil mi?” (Pop Çağı Ateşi)
  • Cumhuriyet kuşağının evlatları ya da torunları, büyüklerinden, “Siz o sakallı yobazlara bakmayın, aslolan Müslüman biziz” konuşmalarını kucak dolusu dinlemişlerdir, hala da dinliyorlar. İbadete mesafeli duran ya da ibadeti “mahrem” alanların dışına pek çıkarmayan, “müessese ideolojisi”ne uygun bir tavır bu; dindarlığı anlatırken bile özünde laikliğe vurgu icra eden Cumhuriyet kültürü. Oysa bugün merkezde karşılaşılan şey, popüler kimliğin bir parçası olarak, laikliği anlatırken dindarlığa vurgu icra eden İslami kültür. (Pop Çağı Ateşi)
  • Gerçekten de yaşam kimi süre, “insanoğlu çıldırmış” dedirtiyordu. (Pop Çağı Ateşi)
  • 1914 senesinde, Fenerbahçeli Otomobil Nuri, aralarında büyük golcü Bekir’in de bulunmuş olduğu altı arkadaşını ayartır ve Altınordu takımına götürür. O dönemde Altınordu en varlıklı ve en forslu takımdır. Bu sebeple başkanı, Talat Paşa’dır. Eğer Fenerbahçe’den kopan futbolcular İttihatçıysa ve Talat Paşa’nın gül hatrı artı kara kaşı kara gözü için ekip değiştirmişlerse, Türkiye’de ustalaşmış futbolun yaşı birazcık daha küçüktür. Eğer üç beş kuruş para alarak geçmişlerse, Türkiye’de ustalaşmış futbol 1914 doğumludur. Öyleki ya da bu şekilde “Altınordu vakası” hususi koşulların ürünüdür. 1910’lu ve hatta 1920’li yıllarda ustalaşmış ilişkiler derhal asla gündeme gelmez. (Bu Maçı Alıcaz)
  • Bir insanı dinlerken sinirlenebilirsiniz. Bu, o insanoğlunun nitelikleri hakkında bir gösterge değildir. Yalnızca, uyuşamadığınızı gösterir.
    Ama bir insanı dinlerken onun adına utanıyorsanız… Bu, o insanoğlunun nitelikleri ve kabiliyetleri hakkında, en azından sizin için mühim bir göstergedir. Dahası, oldukça yıpratıcı bir duygudur. (Cilalı İmaj Devri)
  • “…kimi zaman en rahat hakikatler oldukça inanılmaz görünür ve inandırıcı olmak için hakikatleri değişiklik yapmak zorunda kalırsın.” (Acemi Eğitimi)
  • Eğer “kıro zannedilme” kompleksiniz yoksa ve İbrahim Tatlıses’in hiçbir şeyine katlanamama hakkınızı kullanmıyorsanız, “Türkmen Gelini” türküsünü bir kulak verin, n’olur. Yitirmek suretiyle olduğu iki misyonun bırakacağı boşlukta, İbrahim Tatlıses’in, yalnızca sesine tutunarak da ayakta kalabileceğini düşünürsünüz bir ihtimal. En iyi İbrahim Tatlıses, türkü söyleyen İbrahim Tatlıses değil mi aslına bakarsan? (Cilalı İmaj Devri)
  • …kimi zaman en rahat hakikatler oldukça inanılmaz görünür ve inandırıcı olmak için hakikatleri değişiklik yapmak zorunda kalırsın. (Acemi Eğitimi)
  • Fazlaca küçük bir şeyin, akla gelmeyecek bir meselenin insan kaderini iyi mi değiştirebileceğini öğrenmek üzereydim… (Acemi Eğitimi)
  • Öldürenlere, yakanlara, kanlı rövanş ardında koşanlara niçin bu kadar kolayca tahrik oldukları ve niçin can almadan tatmine ulaşamadıkları pek sorulmuyordu. (Pop Çağı Ateşi)
  • Kovalanıyorsun, kaçıyorsun, aranıyorsun, var olduğun kabul ediliyor, tehlikeli bulunuyorsun. Seni yok etmeye çalışıyorlar fakat yok sayamıyorlar. (Cilalı İmaj Devri)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş