Eğitim

Sağduyu – Jean Meslier Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sağduyu – Jean Meslier Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sağduyu kimin eseri? Sağduyu kitabının yazarı kimdir? Sağduyu konusu ve anafikri nedir? Sağduyu kitabı ne konu alıyor? Sağduyu PDF indirme linki var mı? Sağduyu kitabının yazarı Jean Meslier kimdir? İşte Sağduyu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Jean Meslier

Çevirmen: Abdullah Cevdet

Orijinal Adı: Le Bon Sens

Yayın Evi: Kaynak Yayınları

İSBN: 9789753430944

Sayfa Sayısı: 408


Sağduyu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla, 1928 senesinde, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları içinde Aklı Selim adıyla yayımlandı ve basımı İstanbul’da, Devlet Matbaası’nda eski harflerle gerçekleştirildi. Genç Cumhuriyet’in Aydınlanma savaşçılarından Dr. Abdullah Cevdet’in bu çevirisi, 1929’da Latin harfleriyle tekrardan yayımlandı. Aydınlanma Çağı’nın filozoflarına esin deposu olan Jean Meslier bir rahipti. Yani, Fransa’nın Turan Dursun’u… Tüm dinleri kıyasıyla eleştirdi. İnsan düşüncesiyle temas etmiş olduğu her noktada dini idelojiyi yerle bir etti. Elyazmaları, Paris’te gizlice elden ele dolaştırıldı. O günün parasıyla 10 altın Lui’ye kapışıldı. Meslier’nin düşüncelerini yayma mücadelesi verenlerin başlangıcında gelen Voltaire, “Hiçbir şey, Meslier’nin kitabından daha etkili olamaz” diyor.Meşhur filozoflardan D’Alambert’in ifadesi ise şöyleki: “Dışardan az görünen kuvvetiyle bu derece etki yapan yalnızca top barutunu tanıyorum. Jean Meslier’nin kitabı top barutuna benziyor.”


Sağduyu Alıntıları – Sözleri

  • Kişisel yaratılışı gereği olarak bilemediği, tanıyamayacağı bir şeyi bilemediğinden, tanımadığından dolayı, bir tanrıtanımazı, kısaca bir Allah’ın varlığını kabul etmeyen kimseyi cezalandırmış olsaydı, Allah asla kuşkusuz zorbaların en haksızı ve en tuhafı olurdu.
  • İnsan dimağı, bilhassa çocuklukta yumuşak bir balmumu gibidir, üstünde yapılmak istenen tüm değişimleri kabul etmeye hazırdır. Kendisinin akıl yürütme gücü olmadığı bir zamanda eğitim, insana neredeyse tüm görüşlerini, tüm fikirlerini verir. Pek genç yaşımızda iken kafamıza sokulmuş doğru ya da yanlış fikirleri tabiat­dan almış ya da doğarken bunlarla beraber doğan olduğumuz inan­cında bulunuruz. İşte bu kanı, sapkınlıklarımızın en büyük kaynak­larından biridir.
  • İyi adam ödül umudu ve ceza korkusu olmaksızın iyidir. İnsan yalnız yapmış olduğu kötülükten değil, yapabildiği halde yapmadığı iyilikten mesuldür.
  • Hayvanların diğeri türlere karşı zulüm ve saldırganlıklarının sebebi açlık ve beslenme ihtiyacıdır. İnsanın insana karşı zulüm ve saldırganlığının ne­deni, efendilerinin kavga çıkarmak isteğinden ve açgözlülüğünden ve saygısız, batıl inançlarının azgınlığından başka bir şey değildir.
  • İnsanoğlunun dincileri, din ilkelerini insanlara, bunlar hemen hemen batılı hakikaten ya da sağ eli sol elden ayırt edecek bir yaşa ulaşmadan önce öğretmekle oldukca önlemli olarak hareket ederler. Ufak yaşından beri bu düşüncelerle doldurulmuş kırk yaşındaki bir insanın kafasından bu düşünceleri çıkarmak ne kadar zor olursa, tanrılar hakkında ve­rilen köksüz fikirlere kırk yaşındaki bir insanın ruhunu alıştırmak da o denli zor olsa gerek.
  • Dinin ortaya çıkışı ile ilgili bir soruya Meslier aydın­lanmacı bir insanoğlunun yanıtını verir. “Dinler bilinçsizlik, batıl inanç ve tanrısal güçlere tapmanın yanı sıra , halkın sömürücüler tarafınca ezilmesinin so­nucu doğmaktadır. Tamamı kurnaz ve hokkabaz politikacılarca düşü­nülmüştür. Aynı zamanda bu dünyanın prensleri ve zorbaları halkı baskı altına almak ve kendi amaçları doğrultusunda yönlendirebilmek için bu buluşları (dinleri ) kendi yasalarıyla ayakta tutmaktadırlar.”
  • Teolojinin garip ve doğa ötesi görüşleri insan ruhundaki en kolay, en açık, en organik düşünceleri o aşama alt üst etmeyi başarmıştır ki, Allah’ı kötülükçülükle suçlayamayan sofular, talihin en fena darbelerine, iyilikçi Allah’ın bir kati kanıtı olarak bakmaya alışmışlardır. Sorun ve üzüntü içinde bulundukları vakit, Tanrının kendilerini sevdiğine, Tanrının ken­dilerini yokladığına, Tanrının kendilerini sınamak istediğine inanmaları bunlara emredilir. Bu yolla, din, kötülüğü iyiliğe dönüştürmeyi ba­şarmıştır! Bir inançsız, oldukca haklı olarak, “Tanrı sevdiklerine bu şekilde dav­ranıyorsa, beni hatırına getirmemesini kendisinden pek ziyade rica ede­rim” diyordu.
  • İnsanın bardağı luk ve acıyla doludur. Her yerde iyiliğin yanında fenalık vardır. Karışıklık, düzenin yerine geçer; üremeyi yıkım izler.
  • En oldukca mümkün olmayan şeyin, kendileri için en esaslı şey olduğuna insanları inandırmayı iyi mi başardılar ? Şu sebeple, insanlara korku saldılar. Korktuğunda, insanoğlunun muhakemesi artık işlemez; insan düşünemez, değerlendirme yapması imkansız. Öte taraftan in­sanlara, akıl ve muhakemelerine güvenmemeleri öğütlendi; zihin bu şekilde karıştırılınca artık her şeye inanılır ve hiçbir şey araştırılmaz.
  • Eğer yaşam bizlere bazı tatlar veriyorsa, bu tatlar birçok acıyla karışmış değil midir?


Sağduyu İncelemesi – Kişisel Yorumlar

“Hiçbir şey Meslier’in kitabından daha etkili olması imkansız ”
Voltaire
Ateizm ile ilgili yazılmış birçok kitap vardır. En bilinenleri, kitap/tanri-yanilgisi–8428, kitap/tanrinin-tarihi–23672, kitap/tanriya-karsi-soylev–10180, kitap/din-bu-1-tanri-ve-kuran–7815 şeklinde kitaplardır. Jean Meslier’in yazdığı Sağduyu kitabı da saydığım kitaplar içinde yerini alabilir hatta bazı değişik ve garip yönleri ile önlerine de geçebilir. Ilk olarak kitabı okumama sebep olan, daha doğrusu bana garip gelen iki noktadan anlatmak isterim. Birincisi bu kitabın benzerlerinden 300 yıl ilkin Fransız bir rahip tarafınca yazılması. Yani bu türde yazılmış ilk kitap diyebiliriz. İkincisi ise bu kitabın Atatürk’ün isteği ile 1928 senesinde Türkçe’ye çevrilmesi.
Tarihte birçok felsefeci, bilim insanı ve yazar açık bir halde ateist bulunduğunu söylemiştir ya da söylemleri ile belli etmiştir. Mesela Freud’a bakılırsa Tanrı, yüceltilmiş bir babaydı. Ona bakılırsa din ihtiyacının kökeni babaya olan özlemdi. Yine Freud’a bakılırsa birçok kültürde insanların Tanrı’yı adam olarak düşünmesinin sebeplerinden birisi buydu. Karl Marx da din için “halkın afyonu” diyordu. Bu örnekler artırılabilir. Schopenhauer, Nietzsche, Russell, Sartre ve Voltaire şeklinde birçok yazar ve felsefeci düşüncelerini korkusuzca ifade edebilmiştir. Ama fikirlerini söyleyebilenlerden daha fazlası ise ateistliğini gizlemek zorunda kalmıştır. İşte Jean Meslier de yaşamış olduğu dönem olan 1700lü yılların başlangıcında inançsızlığını gizlemek zorunda kalmış. Şu sebeple kendisi bir rahip. Bir rahip olarak çevresindeki din adamlarının halktan kopukluğunu görmüş ve ek olarak mensubu olduğu Hristiyanlığın tutarsız yanlarını bulunduğunu düşünüp bu kitabı yazmış. Tabii yaşamış olduğu dönemde bazı düşüncelerini vaazlarda dile getirmiş olduğu için piskopos ile başı derde girmiş ve çeşitli cezalar almış. Yine de gerçek düşüncelerini gizli saklı gizli saklı evde yazmış. Kitap, ölümünden sonrasında evinde bulunmuş ve büyük bir şok tesiri yaratmış. Yaşadığı dönem düşünülürse bunun olması oldukça düzgüsel görünüyor. Kitap genel olarak bir din eleştirisi kitabı fakat çoğunlukla Hristiyanlığı eleştiriyor. Bir insanoğlunun “inanmıyorum” diyebilmesi için daha ilkin inanması gerekir galiba. Ya da en azından inanmadığı şeyi oldukca iyi bilmesi gerekiyor. Mesela Turan Dursun İslam dinini oldukca iyi biliyordu. Meslier de mensubu olduğu Hristiyanlığı ve din adamlarını oldukca iyi tanıyor.
Kitap benzerlerinden daha mütevazı ve anlaşılır bir dilde yazılmış. Meslier kendisi vaiz olduğundan anlatımında da sanki bir cemaate seslenir şeklinde düşüncelerini ifade etmiş ki bu biz okurlar için büyük bir talih. Yani Tanrı Yanılgısı şeklinde üst dille yazılmamış, daha oldukca halka ve okura hitap ediyor.
Gelelim kitabın Atatürk ile ilgili olan kısmına. Atatürk kitabı Fransızca aslından okumuş. (Nasıl bir deha bulunduğunu düşünün artık. Kitap okuyan bir önder, dahası kitapları orijinal halinden okuyabilen bir önder.) Okurken birçok yerin altını çizmiş, -ki kitapta altını çizdiği yerlerde mevcut- kıyısına köşesine notlar almış ve birçok yere sual işareti koymuş. Kitaptan oldukca etkilenmiş
ve Abdullah Cevdet’ten Türkçe’ye çevirmesini istemiş. Peki kim bu Abdullah Cevdet? Pek fazla tanınması da devrin en büyük aydınlarından. Kendisi ozan, yazar, gazeteci ve dergici. Asıl mesleği göz doktorluğu. İttihat ve Terakki’nin düşünce babalarından. Dahası 1908’den ilkin çıkardığı İçtihat Dergisinde Latin harflerini ve laikliği korumak için çaba sarfeden ilk şahıs. Hatta derginin bazı sayılarında Latince metinler bile yazmış. Cumhuriyetin müessese yıllarında Atatürk’ün düşünce alışverişi yapmış olduğu ender kişilerden birisi. Aynı zamanda Ziya Gökalp intihar ettiğinde onu kurtaran hekim. Daha sonrasında kurtardığı için pişmanlığını dile getirmiş o da ayrı. 1900-1932 yılları aralığında tıp, felsefe, Darvinizm şeklinde mevzularda birçok yaratı ortaya koymuş bir dahi. Atatürk kendisini milletvekili yapmak istemiş fakat o dönem Cumhuriyet gazetesinde çıkan ve Abdullah Cevdet’e ilişik olduğu iddia edilen “Avrupa’dan damızlık adam getirelim” sözü yüzünden öteki milletvekillerinin baskı yapması sonucu milletvekili olamamış. Bu bile Atatürk’ün diktatör olmadığını gösteren minik bir kanıt. İstese Abdullah Cevdet’i pekala milletvekili yapabilirdi. Abdullah Cevdet cumhuriyet tarihinde yaptıkları göz ardı edilen, hakkında oldukca fazla konuşulmayan bir şahıs. Ama bazıları unutmamış Abdullah Cevdet’i. Orhan Pamuk’un “Sessiz Ev” kitabında yarattığı karakter olan Doktor Selahattin Darvinoğlu’nu esinlendiği şahıs de Abdullah Cevdet. Darvinoğlu’nu da kimse anlamıyordu tıpkı Abdullah Cevdet’i anlamadıkları şeklinde. Eğer Sessiz Ev’i okursanız Abdullah Cevdet ile Darvinoğlu’nun birçok ortak noktası bulunduğunu görürsünüz. Abdullah Cevdet 1932 senesinde öldüğünde yanında kimsesi yokmuş ve cenaze namazı kılınması istenmemis. Rivayet o ki, Peyami Safa’nın araya girmesiyle namazı kılınabilmiş.
Abdullah Cevdet kitabı ilkin eski harfler ile Latin harflerinin kabulünden sonrasında da Latince harfler ile çevirip yayımlamış. Kısacası Atatürk bu kitabın okunmasını oldukca istemiş fakat şu an bile oldukca malum bir yaratı değil. Ben de Abdullah Cevdet’i araştırırken rastlantı eseri bu kitaba denk gelip okumuş ve oldukca beğenmiştim. Bu tür kitaplara ilgisi olan okurların kesinlikle okuması ihtiyaç duyulan bir yaratı. (Mustafa A.)

Kitap, Atatürk’ün talimatıyla 1928’de Arap harfleriyle basılmış ve 1929’da ise latin harfleriyle tekrardan basılmış. Dr. Abdullah Cevdet, eski harflerle basımının bir örneğini, Atatürk‘e şu ithaflarla sunmuş: “En büyük acizden en büyük iktidara.“ 1929’da ise Türkçe basım ithaf sayfasında, “Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine” yazısı oldukca hoşuma gitti doğrusu. Kitabın çevirmeni Abdullah Cevdet, not olarak, bu kitabın İçtihat’ta bölüm bölüm yayınlandığını ve oldukca hazla okunduğuna ilişkin, Anadolu’nun Lice, Bayburt, Kangal şeklinde uzak köşelerinden mektuplar aldıklarını ve eserin kitap şeklinde basılmasını istediklerini yazmış. Doğrusunu söylemek gerekirse, o zamanlarda Tanrısızlığı mevzu alan bir kitabın böylesine rağbet görmesine şaşırdım. Bu arada kitabın içinde Atatürk’ün altını çizdiği ve işaretlediği bölgeler de bulunuyor.
Gelelim kitabımızın mevzusuna…
Ilk olarak, oldukça akıcı ve dili bir tek bir kitap. Kitabın bazı bölümlerinin kolaylıkla çökertilebilir bulunduğunu düşünüyorum. Ama bazı bölümlerinin de ciddi anlamda sorgulatıcı ve mühim bulunduğunu söyleyebilirim.
Kitap her dini eleştiriyor. En çokta İsevilik, Muhammedilik ve Museviliği… Ama okurken ağırlıklı olarak Hıristiyanlığı eleştirdiğini, yanında da Museviliği eleştirdiğini gördüm. Müslümanlığa rağmen oldukca azca bir eleştiri söz mevzusuydu. Sanki daha oldukca Müslümanların yapmış olduğu yanlışlara ve dinlerinin onları yönlerdirdiği doğrultuya rağmen bir eleştiri vardı. Ama temel olarak baktığımızda bu yazar, bir Tanrı’nın var olmasının ne kadar saçma ve olanaksız bulunduğunu anlatmaya çalışıyor bizlere.
Kitabın içinde ne olduğu ise; din adamlarının ve hükümdaların dini kullanarak bizi iyi mi sömürdüklerini, evlatların daha anlayamayacakları bir yaşta dini eğitim görmemeleri icap ettiğini, dinin insanlara ne oranda ve iyi mi zarar verdiğini, din devletlerinin ne halde bulunduğunu ve Tanrısallığın temelindeki çelişkileri vb.
konu alıyor.
Dini inancınız ne olursa olsun bu kitabı okuyabilirsiniz. Sorgulamaya adım atmak için güzel bir kitap bulunduğunu düşünüyorum ve kesinlikle okumak isteyenlere öneriyorum.
İyi okumalar… (irem)


Sağduyu PDF indirme linki var mı?


Jean Meslier – Sağduyu kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Sağduyu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jean Meslier Kimdir?

Jean Meslier, 1664 senesinde Rethel dükalığında doğan Fransız rahip ve felsefeci. Din ve din adamlarına olan itimatını kaybetmesinin arkasından din eleştirisi icra eden Meslier, ateist olmuştur. Meslier’nin eleştirileri bir tek Hıristayanlıkla sınırı olan kalmayıp öteki dinleri de kapsıyordu.

Köyünün ağası olan M. de Touilly’yi bazı fena muamelelerinden dolayı vaaz verirken köylüye eleştirdi. Ağa tarafınca piskoposa yakınma edilen Meslier, Reims piskoposu tarafınca azarlanarak mahkûm edildi. Meslier bir sonraki vaazında kürsüye çıkarak kardinalin verdiği karardan dolayı şöyleki yakındı:

İşte zavallı köy rahiplerinin alışılmış sonu! Büyük efendiler olan piskoposlar onlara hakaret eder, onları dinlemezler. Şimdi buranın ağası için yakarma edelim: Antoine de Touilly’yi doğru yola getirmesi, hiçbir vakit yoksula hakaret etmek ve yetimi soymak durumlarına düşürmemesi lütfunu ve iyiliklerini ona layık buyurması için Tanrı’ya niyazda bulunacağız.

Bunun üstüne Meslier ağa tarafınca piskoposa tekrardan yakınma edilir ve aynı hakaretlere maruz kalır.

1729’da öldüğünde 65 yaşındaydı. Malını mülkünü yoksul köylüye bıraktı.

Evinde 366 sayfalık 3 nüsha kitap bulunmuş oldu. Tamamı kendi el yazısıydı. Bir nüshasına piskopos el koydu. Diğer bir nüshası adalet sarayı bakanlığına gönderildi. Son nüsha ise Comte de Caylus’da kaldı ve bir süre sonrasında el altından Paris’te satılmaya başlandı.

Voltaire bu nüshalardan birini okuduğunda D’Alambert’e şöyleki yazıyordu:

Hollanda’da ölen Jean Meslier’nin vasiyetnamesini yayınlamışlar. Okurken dehşetten titredim. Hıristiyanlık eğitimi aldığından dolayı, ölürken Tanrı’dan af isteyen bir rahibin şehadeti, özgür olanları büyük seviyede sağlamlaştırabilecek içeriktedir. Ölümün kucağında bulunmuş olduğu bir sırada Meslier İsa’nın dini aleyhinde yazıyordu; o o şekilde bir andır ki, düşüncelerini ve duygularını en oldukca saklayan kimseler bile yalan anlatmaya cesaret edemezler, o anda en korkusuzlar titrer.

Bu kitap ilk olarak Abdullah Cevdet tarafınca “Rahib Melye’nin Vasiyetnamesi Hakkında” adıyla 1928 senesinde eski harflerle neşredilmiştir. Aynı yıl Atatürk’ün talimatıyla Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları’nca “Akl-ı Selim” adını alarak yeni Türk harfleriyle basılmıştır. Bugün ise Kaynak Yayınları’nca “Sağduyu-Tanrısızlığın İlmihali” olarak yayınlanmaktadır.


Jean Meslier Kitapları – Eserleri

  • Sağduyu


Jean Meslier Alıntıları – Sözleri

  • İnsan dimağı, bilhassa çocuklukta yumuşak bir balmumu gibidir, üstünde yapılmak istenen tüm değişimleri kabul etmeye hazırdır. Kendisinin akıl yürütme gücü olmadığı bir zamanda eğitim, insana neredeyse tüm görüşlerini, tüm fikirlerini verir. Pek genç yaşımızda iken kafamıza sokulmuş doğru ya da yanlış fikirleri tabiat­dan almış ya da doğarken bunlarla beraber doğan olduğumuz inan­cında bulunuruz. İşte bu kanı, sapkınlıklarımızın en büyük kaynak­larından biridir. (Sağduyu)
  • İnsanın bardağı luk ve acıyla doludur. Her yerde iyiliğin yanında fenalık vardır. Karışıklık, düzenin yerine geçer; üremeyi yıkım izler. (Sağduyu)
  • İnsanoğlunun dincileri, din ilkelerini insanlara, bunlar hemen hemen batılı hakikaten ya da sağ eli sol elden ayırt edecek bir yaşa ulaşmadan önce öğretmekle oldukca önlemli olarak hareket ederler. Ufak yaşından beri bu düşüncelerle doldurulmuş kırk yaşındaki bir insanın kafasından bu düşünceleri çıkarmak ne kadar zor olursa, tanrılar hakkında ve­rilen köksüz fikirlere kırk yaşındaki bir insanın ruhunu alıştırmak da o denli zor olsa gerek. (Sağduyu)
  • Dinin ortaya çıkışı ile ilgili bir soruya Meslier aydın­lanmacı bir insanoğlunun yanıtını verir. “Dinler bilinçsizlik, batıl inanç ve tanrısal güçlere tapmanın yanı sıra , halkın sömürücüler tarafınca ezilmesinin so­nucu doğmaktadır. Tamamı kurnaz ve hokkabaz politikacılarca düşü­nülmüştür. Aynı zamanda bu dünyanın prensleri ve zorbaları halkı baskı altına almak ve kendi amaçları doğrultusunda yönlendirebilmek için bu buluşları (dinleri ) kendi yasalarıyla ayakta tutmaktadırlar.” (Sağduyu)
  • Eğer yaşam bizlere bazı tatlar veriyorsa, bu tatlar birçok acıyla karışmış değil midir? (Sağduyu)
  • İyi adam ödül umudu ve ceza korkusu olmaksızın iyidir. İnsan yalnız yapmış olduğu kötülükten değil, yapabildiği halde yapmadığı iyilikten mesuldür. (Sağduyu)
  • Hayvanların diğeri türlere karşı zulüm ve saldırganlıklarının sebebi açlık ve beslenme ihtiyacıdır. İnsanın insana karşı zulüm ve saldırganlığının ne­deni, efendilerinin kavga çıkarmak isteğinden ve açgözlülüğünden ve saygısız, batıl inançlarının azgınlığından başka bir şey değildir. (Sağduyu)
  • Kişisel yaratılışı gereği olarak bilemediği, tanıyamayacağı bir şeyi bilemediğinden, tanımadığından dolayı, bir tanrıtanımazı, kısaca bir Allah’ın varlığını kabul etmeyen kimseyi cezalandırmış olsaydı, Allah asla kuşkusuz zorbaların en haksızı ve en tuhafı olurdu. (Sağduyu)
  • Teolojinin garip ve doğa ötesi görüşleri insan ruhundaki en kolay, en açık, en organik düşünceleri o aşama alt üst etmeyi başarmıştır ki, Allah’ı kötülükçülükle suçlayamayan sofular, talihin en fena darbelerine, iyilikçi Allah’ın bir kati kanıtı olarak bakmaya alışmışlardır. Sorun ve üzüntü içinde bulundukları vakit, Tanrının kendilerini sevdiğine, Tanrının ken­dilerini yokladığına, Tanrının kendilerini sınamak istediğine inanmaları bunlara emredilir. Bu yolla, din, kötülüğü iyiliğe dönüştürmeyi ba­şarmıştır! Bir inançsız, oldukca haklı olarak, “Tanrı sevdiklerine bu şekilde dav­ranıyorsa, beni hatırına getirmemesini kendisinden pek ziyade rica ede­rim” diyordu. (Sağduyu)
  • En oldukca mümkün olmayan şeyin, kendileri için en esaslı şey olduğuna insanları inandırmayı iyi mi başardılar ? Şu sebeple, insanlara korku saldılar. Korktuğunda, insanoğlunun muhakemesi artık işlemez; insan düşünemez, değerlendirme yapması imkansız. Öte taraftan in­sanlara, akıl ve muhakemelerine güvenmemeleri öğütlendi; zihin bu şekilde karıştırılınca artık her şeye inanılır ve hiçbir şey araştırılmaz. (Sağduyu)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş