Eğitim

Serçe – Mary Doria Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Serçe – Mary Doria Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Serçe kimin eseri? Serçe kitabının yazarı kimdir? Serçe konusu ve anafikri nedir? Serçe kitabı ne konu alıyor? Serçe PDF indirme linki var mı? Serçe kitabının yazarı Mary Doria Russell kimdir? İşte Serçe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Mary Doria Russell

Çevirmen: Emil Keyder

Orijinal Adı: The Sparrow

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753424288

Sayfa Sayısı: 416


Serçe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Serçe, bolca ödüllü bir yapıt: İlk yayımlandığı 1996’da Entertainment Weekly dergisi tarafınca senenin en iyi on kitabından biri seçildi. 1997’de İngiliz Bilimkurgu Yazarları Kurumu tarafınca En İyi Roman ödülüne layık görüldü. Sırasıyla James Tiptree Jr., Arthur Clarke ve John W. Campbell edebiyat ödüllerini de topladı. İyi bilimkurgunun iyi edebiyat bulunduğunun ve bilimkurgunun yalnızca hususi tutkunları tarafınca değil, tüm edebiyat okurlarınca sevmiş olarak okunabileceğinin en yakın tarihindeki kanıtı…

“Herşey uzaydan gelen düzensiz sinyalleri tarayan Arechibo radyo vericisindeki görevlinin şarkıyı fark etmesiyle başladı. Şarkı Rakhat adında olan bir gezegenden geliyordu ve tek kelimeyle olağanüstüydü. Aralarında üç cizvitin bulunmuş olduğu sekiz kişilik mürettebattan oluşan Rakhat misyonunun yola koyulması fazla vakit almadı.

Cizvit bilim adamları dinlerini yaymaya değil, öğrenmeye gidiyorlardı. Tanrının başka çocuklarını tanımak ve sevmek için gidiyorlardı. Cizvitleri keşfedilen yerlerin en uzak sınırlarına götürmüş olan hep o aynı nedenle hareket etmişlerdi: Ad majorem Dei gloriam, Tanrının şanını yüceltmek için…

Zarar vermek benzer biçimde bir niyetleri yoktu, ta ki… 


Serçe Alıntıları – Sözleri

  • Bir çok insan dümdüzdü. Güvenlik, güç, yararlı olabilmek, güvenilir olabilmek, başarı göstermiş olabilmek istiyorlardı. Savaşacak bir dava, çözecek bir mesele, insanoğlunun kendisini iyi hissedeceği bir yer. Fazlaca seçenek vardı, fakat bir insanoğlunun ne aradığını idrak etmek, onu anlamanın başlangıcıydı.
  • Gereksiz yere acı çekmenin asil bir hareket olduğuna inananlardan değilim.
  • İnsanlar ölümle karşı karşıya ulaşınca, sebep arıyorlardı, kendilerini ölümün rastgeleliğinden ve saçmalığından korumak istiyorlardı.
  • Bazen basitlik ile bilgisizlik arasındaki farkı görmek zor olsa gerek.
  • Niye iyi bir şey olunca Tanrı’ya teşekkür ediyoruz, fakat işler boka sarınca doktorun suçu oluyor? Hasta yaşayınca, ‘Tanrı sağ olsun’, ölünce doktorun suçu. Hayatımda bir kez olsun, sırf yenilik olsun diye hasta ölünce insanların Tanrı’yı suçladığını görmek isterim.
  • Umut ve korkusunu yendi. Bunların her ikisi de insanı zayıflatan duygulardı.
  • “Kimseyi seni sevmeye zorlayamazsın. Dünyadaki hüznün yarısı, seni istemeyen birini istemektir.”
    Serçe,
  • Bilmiyorum… Hiçbir şeyi kati olarak bilmiyorum. İstemem gerekenin kesinlik olup olmadığını bile bilmiyorum.
  • Biliyor musun? İnsanın iyi ve dürüst olma sebebinin yalnız Tanrı inancı olduğu fikri beni hakikaten rahatsız ediyor.” Sonra kelimelerin üstüne basa basa devam etti. “Yaptığımı, ödüllendirilme isteği ve cezalandırılma korkusu olmadan yapıyorum. İyi hareket etmek için rüşvete ya da korkuya ihtiyacım yok.
  • Ben sonucu Tanrı’ya bırakmaya hazırım. Sana daha akılcı geliyorsa alınyazısı diyelim buna.


Serçe İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitabın kapağında #elgreco imzalı Cizvit ozan “Hortensio Félix Paravicino” portresi olan ve hakkında oldukça konuşulan Serçe’yi bence etkisinde bırakan bir roman meydana getiren ne kurgusu ne de vaka örgüsündeki hüner… Hikayenin temeline yerleştirdiği “tanrı inancı”…
Russell kolaylıkla birçok kişinin tepkisini çekebilecek oldukça tehlikeli sularda yüzmüş. Karaya salimen ulaşmış mı okuyunca siz karar vereceksiniz.
Aralarında 40 yıl olan vakit diliminde ve paralel olarak okuduğumuz iki ayrı anlatının başrolünde dilbilimci Cizvit rahip Emilio Sandoz var. Yan karakterler ve hikayeler değişik.
İlk vakit dilimi 2019 senesinde başlıyor. Porto Riko’daki Arecibo Radyo Teleskopu çalışanlarından biri Alfa Centauri’den alınan bir sinyali fark ediyor ve sinyali incelediğinde bunun bir şarkı olduğuna karar veriyor.
Anlamadığımız bir dilde bilmediğimiz enstrümanlar ile çalınan bu şarkı “akıllı bir yaşam formu” ile karşı karşıya olduklarına işarettir. Sekiz kişiden oluşan mürettabat ile sonradan “Rakhat” adı verilecek gezegene doğru seyahat adım atar.
Keşif hem Birleşmiş Milletlere hem de Cizvit yöneticilerine -ki malum adlarıyla İsa Cemiyeti ya da İsa’nın Askerleri- haber verilir.
Kitabın önsözünde: “Birleşmiş Milletlerin yıllar harcayarak aldığı kararı, İsa Cemiyeti sadece 10 günde almıştır,” der.
“Ad Majorem dei Gloriam”
Cizvitler kuruluşlarından beri tek bir amaca hizmet ederler: “Tanrının şanını yüceltmek …”
Kitapta Cizvitler büyük parsayı toplamış olsa da yazar hikayeyi tek bir dine sıkıştırmamış.
Karakterler yalnız meslekleriyle değil inançlarıyla da çeşitlilikte sınır tanımıyor.
Russell okura sormak istediği soruları değişik inanışlara haiz karakterlerin diyaloglarıyla ustaca soruyor.
Metinde Yahudi ve Hristiyan tebaasının yakarma biçimlerinin kıyasını da görebilirsiniz, “Tanrı varsa dünyada neden bu kadar kötülük var?” sorusuyla karşılaşabilirsiniz.
Bir çok kişinin addettiğinin tersine kitap bence inanç hakkında bir “güzelleme” değil.
Biyolojik olarak insana benzeyen iki bilgili tür üstünden yapmış olduğu derin insanlık eleştirisi…
Russell taşın altına elini koymaktan çekinmemiş. “Kimse kimseden üstün değildir,” anafikri üstünden giderek sonucu okura bırakmış.
Yazar kemik biyolojisi ve biyomekanik mevzusunda uzman bir paleo-antropolog. Akademik kariyeri, oluşturduğu karakterlerin inanılırlığına büyük destek elde etmiş da diyebiliriz. kitap/kitap–24080 (Meltem Bige)

Serçe kitap yorumu: Her din kendi için kutsaldır. Ve bazı insanoğlu öbürlerinden değişik bir yol izlerler. Sevgiden, evlilikten, çocuk sahibi olmaktan, hayatta haz alınacak her türlü durumdan uzaklaşırlar. Papazlar benzer biçimde ve en o kadar da Emilio Sandoz benzer biçimde. Bir cizvid rahibi olan ve dilleri öğrenme mevzusunda üstün bir kabiliyete haiz olan Rahip ömrünü dine Tanrı sevgisine adamış içinde bulunmuş olduğu grubun istediği her şeyi yapmış dünyanın pek oldukça yerini gezmiş yeni diller öğrenmiş insanoğlu tanımış fakat gönül bağları kurduğu ya da yeni yeni alışıp sevilmiş olduğu her kişiden göndermiş olduğu yeni bölgeler yüzünden ayrılmış sabırla Tanrı ya ve Cizvitlere olan bağlılığına sadık kalmıştır. Günün birinde kendi ile beraber 8 kişilik bir ekiple dünyanın haricinde yaşam buldukları gezegen olan Rakhata giderler. Orada iki canlı türü olan Runa ve Jana’atalar ile karşılaşırlar. Zamanla gezegene alışmak giderek katlanılmaz bir duruma gelmeye adım atar. Şundan dolayı dostluk kurduğu tüm insanoğlu yavaş yavaş hayatından çıkar. Kitabın ilk sayfalarından arkadaşlarının başına gelenler genel olarak anlatıldığı için spoiler değildir bu cümlem. O gezegende neler yaşamış olduğu, hem kalbi hem de bedeni yaralı bu rahibi dünyada bekleyen meraklı insanoğlu ve doğal olarak ki biz okuyucular tarafınca merak edilir. Konular anlatılırken sık sık vakit atlaması yapılmış. Sandozun sorguladıkları, arkadaşları ile aralarındaki felsefi konuşmalar dolu dolu bir kitap okuduğunuzu hissettirecek. Kitabın devamı olan Tanrının Evlatları kitabını da en kısa zamanda alıp okuyacağım. Mutlaka önereceğim bir kitap doğal olarak ki sakin bir kafa ile ve sakin bir yerde okumanızı tavsiye ederim. Keyifli güzel günler (Civan Dağdelen)

Harika bir bilimkurgu okudum. Kitabı seneler ilkin almıştım ve kütüphanemde okunmayı bekliyordu. Bilimkurgu okuma kulübümüzle okuduk kitabı ve tek kelimeyle “Bayıldım!”. Din ve bilimkurgunun bu kadar iç içe ve bu kadar etkili kullanılabileceğini asla düşünmemiştim. Hıristiyanlık bilhassa Cizvit rahipleri hakkında birazcık data sahibi olmak okumayı daha kolay hâle getirir diye düşünüyorum.
Güzel bir bilimkurgu arıyorsanız tavsiyemdir. Gelecek ay da bu kitabın devam kitabı olan “Tanrı’nın Evlatları”nı okuyacağım.
Herkese iyi okumalar. (Emre Şenkal)


Serçe PDF indirme linki var mı?


Mary Doria Russell – Serçe kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Serçe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mary Doria Russell Kimdir?

1950’de Chicago’da hayata merhaba dedi. Kemik biyolojisi ve biomekanik mevzusunda uzman bir paleo-antropolog olarak Avustralya ve Hırvatistan’da araştırmalar yapmış oldu. 1980′ lerde bilimsel nitelikli kariyerini bırakarak yazarlığa soyundu. Halen eşi Don ve oğulları Daniel ile Cleveland’da yaşamaktadır.

1996 senesinde piyasaya sürülen ilk romanı Serçe büyük bir başarı kazanmıştır. Entertainment Weekly senenin en iyi on kitabından biri seçti. 1997’de İngiliz Bilimkurgu Yazarları Kurumu tarafınca En İyi Roman ödülüne layık görüldü. Russell gene aynı romanıyla James Tiptree Jr., Arthur Clarke ve John W. Campbell ödüllerinin de aralarında bulunmuş olduğu birçok ödül topladı. 1998’de Serçe’ nin devamı niteliğindeki Children of God, “Tanrı’nın Çocukları”nı yayımladı.


Mary Doria Russell Kitapları – Eserleri

  • Serçe
  • Tanrının Evlatları
  • Gündüz Düş Görenler


Mary Doria Russell Alıntıları – Sözleri

  • Biliyor musun? İnsanın iyi ve dürüst olma sebebinin yalnız Tanrı inancı olduğu fikri beni hakikaten rahatsız ediyor.” Sonra kelimelerin üstüne basa basa devam etti. “Yaptığımı, ödüllendirilme isteği ve cezalandırılma korkusu olmadan yapıyorum. İyi hareket etmek için rüşvete ya da korkuya ihtiyacım yok. (Serçe)
  • “Gerçeği bilmek ayrı mevzu” diye düşündü, “onunla yaşamaksa apayrı.” (Tanrının Evlatları)
  • Acı çekmek basmakalıp ve tahmin edilebilen bir şey olabilir fakat öyleki diye çektiğin acı azalmıyor. Üstelik başkalarının da acı çekmiş olmasıyla avunmak alçakça bir şey. (Tanrının Evlatları)
  • Yağmur her insana yağar, yıldırım bazılarını çarpar. (Tanrının Evlatları)
  • Bir ruhun boşluğu, hakikatin yaşam bulacağı bir yere dönüşebilir. (Tanrının Evlatları)
  • Biliyormusun, Şeytan her birimizi ayrı ayrı yoldan çıkarmak için hususi bir çaba göstermeye hazırken, Tanrı’nın bizi bir tüm olarak sevmesini hep taktiksel bir hata olarak görmüşümdür. (Tanrının Evlatları)
  • “Kimseyi seni sevmeye zorlayamazsın. Dünyadaki hüznün yarısı, seni istemeyen birini istemektir.”
    Serçe, (Serçe)
  • İnsanlar ölümle karşı karşıya ulaşınca, sebep arıyorlardı, kendilerini ölümün rastgeleliğinden ve saçmalığından korumak istiyorlardı. (Serçe)
  • Ben sonucu Tanrı’ya bırakmaya hazırım. Sana daha akılcı geliyorsa alınyazısı diyelim buna. (Serçe)
  • Gereksiz yere acı çekmenin asil bir hareket olduğuna inananlardan değilim. (Serçe)
  • Bazen basitlik ile bilgisizlik arasındaki farkı görmek zor olsa gerek. (Serçe)
  • Bazen kusursuz bir rahatlık hissine kapıldığı olurdu. Donne’un sözleri ona kusursuz görünüyordu :” Şundan dolayı ben ölü olan her şeyim/ Aşkın içinde yeni bir simya yoğurduğu.” Umudun hücumu karşısında, bir geleceği olmasının güzelliğine daha çok karşı koyamadı ve geçmişin onu bırakmak bilmeyen ellerinin gevşediğini hissetti. Bitti, diye düşünürdü bazen. Sonunda bitti. (Tanrının Evlatları)
  • Bir yerlerde garip bir önerme okudum: Kendi yuvası olan gezegeni en fazla kirleten ve en yıkıcı cephaneliği elinde bulunduran dünya ulusları, yalnızca ufak evladı olan genç hanımefendiler tarafınca yönetilmelidir. Gelecekte herkesten oldukça bu şekilde anneler yaşamalıdır. Onlar her gün saf insan doğasının gerçekleriyle yüzleşir ve bu da onlara hususi bir sezgi kazandırır. (Tanrının Evlatları)
  • “Biz insanları birbirimiz hakkında kötü düşünmeye bu kadar hevesli kılan nedir? Giuliani o gece kendine bunu sordu. Bizi buna aç hale getiren ne? Başarısız olmuş idealizm, diye tahmin yürüttü. Kendimizi hayal kırıklığına uğratıyor, sonra da etrafımızda başka başarısızlıklar arayıp kendimizi ikna ediyoruz: Bir tek ben değilim.” (Tanrının Evlatları)
  • Bir çok insan dümdüzdü. Güvenlik, güç, yararlı olabilmek, güvenilir olabilmek, başarı göstermiş olabilmek istiyorlardı. Savaşacak bir dava, çözecek bir mesele, insanoğlunun kendisini iyi hissedeceği bir yer. Fazlaca seçenek vardı, fakat bir insanoğlunun ne aradığını idrak etmek, onu anlamanın başlangıcıydı. (Serçe)
  • Kendimizi hayal kırıklığına uğratıyor, sonrasında da etrafımızda başka başarısızlıklar arayıp kendimiz ikna ediyoruz: Bir tek ben değilim. (Tanrının Evlatları)
  • Bilmiyorum… Hiçbir şeyi kati olarak bilmiyorum. İstemem gerekenin kesinlik olup olmadığını bile bilmiyorum. (Serçe)
  • Umut ve korkusunu yendi. Bunların her ikisi de insanı zayıflatan duygulardı. (Serçe)
  • Stoacı Epiktetos şöyleki yazmıştı:”İnsanoğlunun başına gelen tüm kötülüklerin, ek olarak bayağılık ve korkaklığın ana deposu, ölüm değil ölüm korkusudur.” (Tanrının Evlatları)
  • Niye iyi bir şey olunca Tanrı’ya teşekkür ediyoruz, fakat işler boka sarınca doktorun suçu oluyor? Hasta yaşayınca, ‘Tanrı sağ olsun’, ölünce doktorun suçu. Hayatımda bir kez olsun, sırf yenilik olsun diye hasta ölünce insanların Tanrı’yı suçladığını görmek isterim. (Serçe)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş