Eğitim

Taş Devri Diyeti – Ahmet Aydın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Taş Devri Diyeti – Ahmet Aydın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Taş Devri Diyeti kimin eseri? Taş Devri Diyeti kitabının yazarı kimdir? Taş Devri Diyeti konusu ve anafikri nedir? Taş Devri Diyeti kitabı ne konu alıyor? Taş Devri Diyeti PDF indirme linki var mı? Taş Devri Diyeti kitabının yazarı Ahmet Aydın kimdir? İşte Taş Devri Diyeti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Aydın

Yayın Evi: Hayykitap

İSBN: 9786054325016

Sayfa Sayısı: 200


Taş Devri Diyeti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sağlıklı olmak için iyi mi beslenmemiz icap ettiğini unuttuk. Öğrenmek için gazete yazıları okuyoruz, tv seyrediyoruz. Kafamız iyice karışıyor. Bilgi kirliliği ile midelerimiz de kirleniyor. Sağlığımız bozuluyor.

30 yılı aşkın hekimlik tecrübesi ve engin bilgisiyle Prof. Dr. Ahmet Aydın doğru beslenme ile ilgili tüm merak ettiklerimizi cevaplıyor. Söyleşi formatındaki kitapta kafamızda hiçbir kargaşalık bırakmadan “gerçekleri” konu alıyor. Fazlaca dört gözle beklenen “hayvansal yağlar kolesterol yapar mı?”, “ev yoğurdu ve probiyotikler”, “soya ürünleri sıhhatli mı?” benzer biçimde konulardan başka tek tek hastalıkları da ele alıyor.

Prof. Dr. Ahmet Aydın’a otizmliler, osteoporozlular, aşırı kilolular, diyabetliler, depresyonlular, kanser hastaları, kalp hastaları, ufak çocuklar, yaşlılar, hamile hanımefendiler, sporcular benzer biçimde binlerce insan başvuruyor. Hepsi de eski sağlıklarına kavuşmak yada daha sıhhatli olmak için iyi mi beslenmeleri icap ettiğini soruyorlar.

Aslında dertler başka başka, fakat hastalıkların sebebi aynı. Modern yaşamın tanıştırdığı yiyecekler, alışkanlıklar, hareketsizlik, güneş yüzü görmeden sürdürülen yaşamlar… Prof. Aydın tüm hastalarına endüstriyel tuzaklara kapılmadan “hakiki” yiyecekler yiyin diyor. Hatta çoğuna, “Taş Devri Diyeti”ni tavsiye ediyor. “Doğru beslenin, hastalıklardan korunun ve kurtulun” diyor. Üstelik, çağıl kent koşullarında bile bu rejimi uygulamak son aşama kolay.

Bu kitapla doğru bildiklerinizi yine gözden geçirecek ve yepyeni bir hayata başlayacaksınız. Daha diri, daha sıhhatli bir hayata…

Kitaptan “İçindekiler” sıralaması:

Tarih içinde besinlerimizin değişimi ve kronik hastalıklar

Şeker, mısır şurubu ve tatlandırıcılar

Tam ekmek

Yağlar

Sıvı yağlar ve margarin

Kanola yağı

Balıkyağı

Süt, yoğurt, probiyotikler

Meyveli yoğurtlar

Soya

Vejetaryen beslenme, kırmızı et

Tavuk eti

Su

Şişmanlık, metabolik sendrom (insülin direnci)

Kolesterol, kalp-damar hastalıkları

Beslenme, yüz şekli, kronik hastalıklar

Osteoporoz (kemik erimesi)

Depresyon

Otizm

Kanserden korunma

Reflü (göğüs yanması)

Sivilceler

Astım

Menopoz

Kısırlık

Nefes almak

Isıtma kapları, pişirme şekilleri

Tarım ilaçları, Yeşil Devrim

Genleriyle oynanmış tohumlar

Mono sodyum glutamat (MSG)

Beslenme faciası, reklamlar

Ne yapmalı?

Ek: Sağlıklı beslenmenin temel ilkeleri (güncel Taş Devri rejimi)

(Tanıtım Bülteninden)


Taş Devri Diyeti Alıntıları – Sözleri

  • Çinliler, 40 yaşından sonrasında oda sıcaklığından daha soğuk olan su ya da başka bir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanıyorlar. Çinlilere gore soğuk içecekler içtiğiniz yada soğuk besinler yediğiniz vakit iç organlarınız daha çok büzülüyor. Kan dolaşımında azalmaya niçin oluyor, mide, baş ve eklem ağrıları artıyor, nefesiniz daralıyor, balgamınız koyulaşıyor.
  • TAŞ DEVRİ DİYETİ
    Taş Devri diyetini uyguladıktan en oldukca yedi gün sonrasında yorgunluğunuz ortadan kalkar. Kendinizi gençleşmiş hissedersiniz ve daha erken uyanırsınız. Bu sıhhatli beslenme ilkeleri sıhhatli ve hastalıklı hepimiz için faydalıdır. Hem hastalık önleyici hem de tedavi edicidir (kısmen ya da tamamen). Sadece fazla oranda protein almaması ihtiyaç duyulan hastalar (bazı metabolizma, böbrek ve karaciğer hastalıkları) proteinleri kısıtlarlarsa öteki önerileri rahatça uygulayabilirler.
    Genel ilkeler
    • İki beyazı (şeker ve beyaz un) iyice azaltın, hatta mümkünse asla yemeyin. Tuzu (üçüncü beyaz) tamamen kesmeseniz de azaltın.
    • Her mevsimin taze meyve sebzesini tüketin.
    • Özgür dolaşan hayvanların etini, süt ürünlerini ve yumurtasını yiyin.
    • Zeytinyağı dışındaki sıvı yağları ve margarini tüketmeyin. Doymuş yağları (tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı) tercih edin.
    • Her yiyeceği organik şekline en yakın olarak tüketin. Paketlenmiş gıdalara saygınlık etmeyin.
    • Toplam diyetin minimum yarısını pişmeden yiyeceklerden oluşturun.
    • Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza benzer biçimde probiyotiklerden (yararlı mikroplar) varlıklı gıdaları fazla tüketin.
    • Yasaklar haricinde yeme sınırı yoktur. Doyuncaya kadar yiyebilirsiniz (patlayıncaya kadar değil!).
    • Yeteri kadar güneşlenin ya da kan düzeylerini 40-120ng/mL içinde tutacak kadar D vitamini takviyesi alın.
    • Omega-3/omega-6 oranınızı artırın. Mutlaka omega-3 takviyesi alın.
    • Günde minimum 2 litre su için.
    • Derin nefes alın, stresten uzak durun, iyi uyuyun.
    Şeker
    • Un ve şeker benzer biçimde süratli emilen (glisemik endeksi yüksek) şekerlerden kaçınarak insülin direncini yenin. Bu nedenle ekmek, mısır, çavdar, makarna, pirinç, vb. benzer biçimde tahıllar ve bunlar ile meydana getirilen yemekler ve hamur harcı işlerini ya asla yemeyin ya da iyice azaltın. Az tüketmek şartı ile beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği (köy ekmeği), kepek ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği ve pirinç yerine bulgur yenilebilir.
    • Rafine şekerler (çay şekeri, früktoz, vb.) ve bunlarla meydana getirilen yiyecekler (reçel, pasta, bisküviler, gofretler, baklava, revani, kadayıf, sütlü tatlılar, vb.) yasaktır. Kendi şekeri ile meydana getirilen köy pekmezleri ve Maraş usulü azca şekerli dondurmalar azca oranda yenilebilir.
    • Bal halis ise şifa verir. Günde bir iki çay kaşığı yenilebilir. Alelade ballar, her çeşit reçel ve endüstri üretimi pekmez aşırı şeker içerdiğinden yenilmemelidir. Piyasadaki balların minimum yüzde 95’i sahtedir.
    • Haftada bir iki kere orta boy, sütsüz ve kakao oranı yüksek siyah (bitter) ve kaliteli çikolata yenilebilir. Sütlü çikolataların (kahverengi) şeker içinde ne olduğu oldukca yüksektir.
    • Hiçbir şekilde tatlandırıcı (aspartam, sakarin, vb.) ve tatlandırıcı içeren yiyecek ve içecek tüketmeyin.
    Yağlar
    • Sanılanın aksine yağı azca, dolayısıyla şekeri fazla yiyecekler insanları daha oldukca acıktırır ve daha oldukca şişmanlatır!
    • Margarin kimyasal bir ürün olup insan vücudunu yozlaştırır. Son yıllarda bazı margarinlerde trans yağlar çıkartılmıştır. Onun yerine interesterifikasyon denilen ve gene zararı olan olan bir yöntem kullanılmaya başlanmıştır. Margarinlerin kolesterol içermemeleri bir üstünlük değil, zaaftır. Zaten bitkisel kaynaklı yağların hiçbiri kolesterol içermez.
    • Tohumlu sıvı yağlar: Ayçiçek yağı, pamuk yağı, kanola, mısırözü yağı, soya omega-6’dan varlıklı çoklu doymamış yağ asitleridir. Omega-6/omega-3 dengesini, omega-6 lehine bozarlar. Sıcak presten çıkan bu yağların dokuları yıpratıcı (dejeneratif) özellikleri de var. Kullanılmamalı ya da oldukca azca kullanılmalıdır.
    Zeytinyağı
    • Muhteşem bir yağdır. Halis sızma olanlar tercih edilmelidir (soğukta donar).
    • Salatalarda ve zeytinyağlı yemeklerde kullanılmalıdır. Tüm yiyecekleri zeytinyağıyla yapmak doğru değildir.
    • Riviera ikinci seçenektir (sıcak baskı).
    Fındık yağı
    • Rivyera zeytinyağına oldukca benzer özelliklere haizdir (o da tekli doymamış yağ asitlerinden varlıklı); sadece sıcak baskı bir yağdır; ikinci seçenek olarak kullanılabilir.
    Hayvani yağlar (doymuş yağlar)
    • Oldukça dayanıklı yağlardır. Trans yağ asitleri oranları düşüktür.
    • Tereyağı: Muhteşem! Mümkünse özgür otlayan hayvanların yağı (köy tereyağı).
    • Tereyağının piyasada sahtesi çoktur (margarin üstüne giydirilmiş). Sahtesi dışarıda bırakıldığında geç erir, bıçakta fazla kir bırakır.
    Tereyağının yararları
    • En iyi A vitamini deposudur.
    • Yüksek oranda antioksidan (kolesterol, A vitamini, E vitamini, selenyum) ihtiva eder.
    • Konjuge linolenik asitten (CLA) varlıklı olup, antienflamatuvar, antiallerjik ve antikansorejenik tesirleri vardır.
    • İyi bir iyot deposudur.
    • Diş çürükleri ve osteoporoz riskini azaltır.
    • Lesitinden zengindir.
    Urfa yağı (mütevazı yağ, sarı yağ da denir)
    • Tereyağı benzer biçimde yararlıdır.
    Kuyruk ve iç yağı
    • Tereyağı benzer biçimde yararlıdır.
    Balıkyağı
    • Hayat iksiridir! Büyük seviyede omega-3 yağ asidi ihtiva eder.
    • Bebeğinden, hamilesinden, gencine ve yaşlısına kadar hepimiz kullanmalıdır.
    • Günde minimum 1-2 kapsül (0.5-1 gr)kullanılmalıdır. Müzmin hastalıklarda bu miktar doktor kontrolünde 5-6 grama kadar çıkar.
    • Balıkyağı şişmanlatmaz.
    • Yaz-kış kullanılabilir.
    • Morina karaciğeri yağı D vitamini içerdiğinden yazın kullanılmamalı. Aksi halde D vitamini yüklenmesi yapabilir (Piyasada bulunan omega-3 kaynaklarının derhal hepsi balık yağlarıdır).
    Proteinler
    • Pastörize ve homojenize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Bulursanız mandıra sütü için.
    • Süt yerine klasik usulle yapılmış süt ürünleri (yoğurt, peynir, kefir) tüketin. Ekşimeyen yoğurdu, kaymak bağlamayan sütü tüketmeyin. En iyisi yoğurdunuzu evde kendiniz yapın.
    • Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, kefir) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar.
    • İddia edilenin aksine kırmızı et yiyecek koroner kalp hastalığına niçin olmaz.
    • Etin azca yenmesi B12 vitamini, karnitin, koenzim Q10 ve bazı esansiyel amino asit eksikliklerine yol açabilir. Bu eksiklikler başka organlarınız benzer biçimde kalbinize de zarar verir.
    • Sakatatlar hayvani gıdaların en kıymetli bölümleridir. Yasaklanmaları doğru değildir. Fakat baytar nezaretinde kesilmiş hayvanların sakatatı yenmelidir.
    Beyaz et
    • Tercihen köy tavuğu ve öteki özgür dolaşan kümes hayvanları yenilmelidir. Çiftlik tavuğu gün yüzü görmez; çeşitli hormonlarla süratli büyütülür ve yediği yem organik değildir; tadı kötüdür. Çiftlik tavuklarının avantajları ucuz olması ve acele pişmesidir.
    Balık
    • Ağır metal zehirlenmesi riskini azaltmak için ufak balıklar tercih edilmeli.
    • Balık çiftliği balıkları ilaçla ve yapay yemlerle beslenmeleri, tatlarının fena olması ve çevreyi kirletmeleri bakımlarından sakıncalıdırlar.
    Yumurta
    • En kaliteli protein deposudur. Köy yumurtası tercih edilmeli (Özgür dolaşan tavuklar!).
    • Günde 1-4 tane yenilebilir. Tercih sırasına gore Pişmeden (tavuğun altından almışsanız).
    Rafadan,
    Lop,
    Kızartma (mümkünse yenmemeli, yenilecekse, zeytinyağında ya da fındık yağında ya da tereyağında yapılmalı ve ilkin akı pişirilmeli, sarısı ek olarak pişmeden olarak eklenmeli)
    • Kabuğu sağlam, kirli kokmuyor ve suya konduğunda yüzmüyorsa yumurta oldukca büyük bir olasılıkla bayat değildir.
    Yumurtanın yararları
    • Görmede azlığa neden olan maküler dejenerasyonu azaltır (lutein)
    • Kolesterolü düşürür (kolin)
    • Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır (kolin)
    • Asetilkolini artırır
    • Yumurta sarısı kalsiyumdan ve karotenoidlerden zengindir
    • Çinko içinde ne olduğu yüksektir
    • Magnezyum içinde ne olduğu yüksek (migren, fibromiyalji, vb.)
    • Antioksidan ve antienflamatuvar
    • Omega-3’ten zengindir (Özgür dolaşan tavuklar!)
    • A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir
    Sebze-meyve-vitamin-kuruyemiş-baharat
    • Bol taze sebze ve meyve yenmelidir.
    • Sebzeler daha oldukca pişmeden tüketilmelidir (bilhassa salata tarzında). Koyu yeşil yapraklılar K vitamini, kalsiyum ve magnezyumdan zengindir (osteoporozun önlenmesi!) ve ek olarak omega-3 yağ asidi ihtiva ederler.
    • Doğal yetiştikleri için yabani otlar (ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan otu, semizotu, labada, vb.) mükemmeldir. Semizotu sebzeler içinde en mühim omega-3 deposudur.
    • Patates yüksek şeker içerdiğinden azca yenilmelidir. Kızartması ise asla tüketilmemelidir.
    • Zerdeçal, kimyon, karabiber, tarçın, kişniş, kırmızı biber, karanfil, zencefil, nane, kakule, susam, safran, kafur, meyankökü, hardal, demirhindi, biberiye, çörekotu benzer biçimde baharatların kullanılmasının kronik hastalıkların korunmasında mühim rolleri vardır. Baharatın küflü olmamasına dikkat edin.
    • Sarımsak hücreleri paslanmaktan korumuş olan (antioksidan) en mühim yiyeceklerden biridir. Her gün minimum iki diş yenilmeli. Sarımsağı ezin (yutmayın) ve en geç 1 saat içinde tüketin. Sarımsak haplarının kokusu yoktur fakat organik şekli kadar yararlı değildir. Soğan da minimum sarımsak kadar değerlidir.
    • Kayısı, üzüm, muz benzer biçimde şeker içinde ne olduğu yüksek meyveler yasak olmamakla beraber sınırı olan yenmelidir. Az şekerli meyveler daha oldukca yenilebilir (tazesi tercih edilmeli).
    • Nohut, fasulye, mercimek, bezelye,börülce, vb. haftada 2-3 kereden fazla yenmemelidir. Baklagiller 8 ya da 12 saatte bir suyu değiştirilmek suretiyle 48-72 saat suda bekletilmeli ve ağır ateşte (mümkünse güveçte) pişirilmeli.
    • Kabuklu kuruyemişler ceviz, fındık, fıstık, ayçiçeği, Antep fıstığı, kabak çekirdeği, badem, vb. kuruyemişler yenilebilir; lif ve minerallerden zengindir. Ceviz omega-3’ten zengindir. Günde 1-2 avuç (50-100 gram kadar) oldukça yararlıdır. Kuruyemişler aşırı yenilmedikçe şişmanlatmaz. Pişmeden ve azca tuzlu olanı tercih edilmelidir. Mümkünse kabuklu satın alınmalı, evde kırılmalıdır.
    Probiyotikler
    • Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza benzer biçimde probiyotiklerden (yararlı mikroplar) varlıklı gıdaları sofranızdan noksan etmeyiniz.
    Bitkisel östrojenler
    • Soya söylendiği benzer biçimde sıhhatli bir yiyecek değildir. Başlıca yan tesirleri şunlardır: Protein sindirimini bozar, bağırsaktan kalsiyum, demir ve çinko emilimini azaltır (fitatlar), tiroid hormonu sentezini bozar. Erken buluğluk emarelerine, kısırlığa ve tane düzensizliklerine niçin olur. D vitamini eksikliği, osteoporoz, hazımsızlık, bağışıklık yetersizliği, kanser ve kalp kası hastalığına yol açabilir.
    • Piyasada satılan ve yüzlerce yiyeceğin içinde bulunan soyanın (tofu, soya sütü, soya yoğurdu, soya dondurması, soya proteininden yapılmış salam, sosis benzer biçimde et çeşitleri) bir çok fermente değildir. Paketinin üstünde açıkça yazmamasına rağmen birçok hazır gıdanın içinde giydirilmiş olarak soya bulunmaktadır.
    • Başta hamileler, çocuklar ve kanserliler olmak suretiyle hepimiz soya preparatlarından uzak tutulmalıdırlar. Soya oldukca azca yenilmeli. Miso, soya salçası, natto, tempeh, vb. benzer biçimde Uzakdoğu’nun geleneksel fermente soya ürünleri rahatça yenilebilir.
    • Keten tohumu balıkyağından sonrasında ikinci mühim omega-3 deposudur. Ayrıca soya kadar mühim bir bitkisel östrojen deposudur. Ilkin hafifçe kavurun ve kahve değirmeninde öğüttükten sonrasında günde 1 tatlı kaşığı yiyeceklere, yoğurda yada salatalara serpin. Keten tohumunun lif oranı da yüksektir. Menopozdaki hanımefendilerin günde 2-3 tatlı kaşığı tüketilmesi önerilir.
    Çay-kahve-içecek-su
    • Tüm çay çeşitleri oldukca yararlıdır, fakat şekersiz içilmelidir. Çaylar 5-10 dakika demlendikten sonrasında derhal tüketilmelidir. Daha fazla beklerse antioksidan kıymeti azalır. Makine çayları içilmemeli. Sarkıtma çay tercih edilmemelidir. Yeşil çayın öteki çaylara oldukca büyük bir üstünlüğü yoktur.
    • Kahve-neskahve-kapuçino büyük seviyede yasaktır; fakat arada bir içilebilir. Günde 1-2 fincan klasik usulle yapılmış Türk kahvesi tüketilebilir.
    • Sanayi tipi meşrubatın her türlüsü yasaktır. Evde meydana getirilen taze meyve suyu (posası ile beraber) içilebilir. Enerji içecekleri ise kullanılmamalıdır. Meşrubat olarak ayran, kefir, boza, şalgam suyu yada meyankökü şerbeti içilebilir.
    • Enerji içecekleri: İçerdikleri temel maddeler şeker ve kafeindir. Başlangıçta tepki hızını birazcık artırsa da ondan sonra bu fark ortadan kalkar. Şeker içinde ne olduğunun yüksek olması uzun solukta insülin direnci ve buna bağlı hastalıkları artırır. Bu arada enerjinizi azalmasına neden olur. Enerjisini çoğaltmak isteyen çocuk uyuşturucu da kullanabilir (!). Enerji içeceklerini içmeden ilkin enerjinizin niçin azaldığını araştırın!
    Su
    • Bir insanoğlunun susuzluk hissi ile su ihtiyacını ayarlayabileceği düşüncesi, çocukluk çağı için doğru olsa da öteki yaşlar için geçerli değildir. Susuzluk hisleri mühim seviyede köreldiği için yaşlıların farkına varmadan susuz kalma tehlikeleri büyüktür.
    • Günde kesinlikle 6-8 bardak su için.
    • Meyve suyu, içecek, gazoz, bira, şekerli çay benzer biçimde sıvılar yoğun karbonhidrat içerikleri sebebi ile su ihtiyacını artırırlar. Şekersiz çay ve kısmen de ayran, kefir benzer biçimde fermente içecekler, sıvı ihtiyacını artırmadığı benzer biçimde, sıvı ihtiyacınız olan şeyi da karşılar.• İdrarınız koyu ise yeteri kadar su içmiyorsunuz anlamına gelir.
    • İçtiğiniz su aşırı soğuk olmasın.
    • İçme suyu olarak ilk seçenek çeşitli minerallerden varlıklı olan organik kaynak sularıdır. İşlenmiş sofra suları kaynak suyu değil, işlenmiş kuyu suyudur. Mecbur kalmadıkça içmeyin.
    • Sular ağır metaller ve toksinlerle bulaşmış olabilir. Eğer bu tahliller yapılmamışsa suyunuzu filtreden geçirin. Eğer bunlar olmuyorsa kerhen işlenmiş suları kullanabilirsiniz.
    • Gerçek kaynak suları içiminin güzelliğinden anlaşılabilir.
    • Şebeke suyunu mümkünse içmeyin (klorlu!). Klor, mikropları öldürmek için suya konulur. Fakat kanser de yapabilir. Filtre edilmiş şebeke suyu içilebilir.
    • Şebeke suyunu musluktan aldıktan sonrasında minimum bir saat dinlendirirseniz kloru uçar ve içilebilir.
    • Yemekle beraber su içmeyin, şundan dolayı bu su sindirim sıvılarını seyrelterek etkilerini azaltır. Yemekten otuz dakika ilkin yada sonrasında su içebilirsiniz. Uykudan ilkin bir ya da iki bardak su içilmelidir.
    • Suyu ayakta değil oturarak için.
    • Maden suyu faydalıdır. Soda ise gazlı bir yapay içecektir.
    Genel öğütler
    • Stresten uzak durun.
    • Çevresel toksinlerden uzak durun.
    Yeteri derecede egzersiz yapın.
    • Tuzu azaltın, mümkünse kaya tuzu kullanın.
    • Aşırı alkol kullanmayın. Bira, votka, cin benzer biçimde şeker içinde ne olduğu yüksek içkileri seçmeyin. İçecekseniz günde 1-2 kadeh şarap (bilhassa kırmızı), rakı ya da eşdeğer içkiyi tercih edin.
    • Ağır metallerden ve sigaradan uzak durun.
    Isıtma-pişirme kapları
    • Yiyeceklerinizin büyük bir bölümünü pişmeden olarak tüketin. Etler ve öteki yemekler kendi suyunda ağır ağır pişirilmeli. Geleneksel yöntemler (buğulama, buharlı pişirme) yanında turbo fırınlar da kullanılabilir. Böylece gıda öğeleri fazla zarar görmez.
    • Kızartmalardan, tütsülerden ve mikrodalga fırından mümkün olduğunca kaçının.
    • İlla ki kızartma yenilecekse tereyağı, zeytinyağı yada fındık yağı ile yapılmalı.
    • Kızartmaların zararı olan etkilerini azaltmak istiyorsanız yanında sarımsaklı yoğurt ve yeşillik yiyin.
    • Teflon, alüminyum ve kalaysız bakır kaplar kullanmayın.
    • Sıcak yemeklerin alüminyum folyo ve streç ile temas etmesine izin vermeyin.
    • Maliyeti düşürmek ve daha oldukca kâr elde edebilmek için üretilen “çok ince” plastik bardak ve tabaklar 70-90 aşama sıcaklığındaki sıvılar içine konduğunda çekince yaratır. Sıcak sıvı, plastik malzemeyi eritir. Toksik maddeler öncelikle sıvıya sonrasında ağız kanalıyla vücuda geçer ve kansere yol açabilir. Kağıt bardaklar için toksinlerin sıcak suya geçme ihtimali düşüktür.
    • Dünya zımba telli poşet çayları terk etmesine karşın (zımba yerine poşete, ip, organik yapıştırıcı ya da dikiş ile tutturuluyor) Türkiye’de hâlâ metal zımbalı poşet çayları satılıyor. Metal zımbalı poşet çay, sıcak suyun içine girdiğinde ve uzun süre bekletildiğinde, çay poşetindeki metal çözünüyor. Bu da vücutta metal birikimine yol açıyor. Vücutta biriken ağır metal iyonları karaciğer, beyin, akciğerde çeşitli sorunlara ve kansere niçin oluyor.
    Yemek yeme sıklığı
    • Diyet başlangıcında, kan şekeri düşebileceği için daha sık yemeli.
    • 1-2 hafta içinde insülininiz terbiye olur ve günde 3 öğün yiyecek (çocuklar için 4-5 öğün) kafi olur.
    Öğün miktarları
    • Çinlilerin söylediği benzer biçimde sabahleyin kahvaltılarını güçlü yapın; akşam yemeği hafifçe olsun. Yemek miktarlarını şöyleki bölümleyin: Sabah :(3), öğle:(2), akşam: (1).
    • 19.00-20.00’den sonrasında mümkünse yiyecek yemeyin. Lokmaları iyice çiğneyin!
    Diş temizliği
    • Her yemekten sonrasında, mümkün değilse yatmadan ilkin dişinizi 2-3 dakika fırçalayın ve macunu yutmayın.
    • Çocuklarda yutmayacaklarından güvenli oluncaya kadar florlu diş macunu kullanmayın.
    • Sodyum florür toksik olduğundan küçüklere flor tableti takviye etmeyin.
    • Yiyecek ve içeceklerdeki flor (kalsiyum florür) organik olup, toksik değildir.
    • Florun diş çürüklerini azaltmadığını gösteren oldukca sayıda araştırma vardır.
    • Diş çürüklerinin en mühim sebebinin unlu ve şekerli gıdalar bulunduğunu ihmal etmeyin.
    • Yarı sert ve sert gıdaları yemenin çocuklardaki diş gelişimini pozitif yönde etkilediğini; sıvı gıdaların ise sağlam diş gelişimini önlediğini ihmal etmeyin.
    Hareket
    • Günde minimum otuz dakika süratli yürüyüş yapılmalı ya da yavaş koşulmalı; merdivenler çift çift çıkılmalı.
    • Günde minimum 3-5 dakika kültür fizik hareketleri yapılmalı (bilhassa bel, sırt ve boyun kaslarını çalıştırın).
    • Yorgun düşüren hareketlerden kaçınılmalı. Egzersiz ağırlığı tedricen artırılmalı.
    • Hedefinizi iyi seçin. Birkaç dakika da olsa her gün yapabileceğiniz egzersizleri yapın.
    • Hava kirliliği olan yerlerden mümkün olduğunca uzaklaşın.
    • Derin temiz hava soluyarak hücrelerinizdeki oksijeni artırarak onları gençleştirin. Nefes aldıktan ya da verdikten sonrasında fazla beklemeyin.
    Güneşlenme
    • Amaç güneş ışığını yavaş ve dengeli bir halde almak ya da haşlanmamaktır. Devamlı ve dengeli olarak güneş ışınlarına maruz kalanlarda kanser riski oldukca düşüktür.
    • Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte 10-15 dakikadan fazla kalmayın (bilhassa 11.00-15.00 arası). Diğer zamanlarda gölgede oturun, ya da uzun kollu ve bacaklarınızı örten giyecekler giyinin. Başınızda geniş bir şapka olsun. Bronzlaştıkça günler ve haftalar içinde güneşte kalma sürenizi fazlalaştırabilirsiniz.
    • Eğer illa ki yağ sürülecekse (ki biz tavsiye etmiyoruz), bu iş 10-15 dakika güneşlendikten sonrasında yapılmalı ve kafi D vitamini sentezine izin verilmelidir.
    • Kışın güneşli havalarda yüz ve eller açık minimum otuz dakika (gözlüksüz olarak) güneşe maruz kalınmalı (yazın aksine, ışınlar eğik geldiğinden tercihen 11.00-13.00 arası).
    • Bunları yapamıyorsanız kan düzeyinizi 40-120ng/dL içinde tutacak şekilde D vitamini takviyesi alın (En iyisi 100ng/dL düzeylerinde kalmaktır).
    Uyku • Mümkünse 22:00’den ilkin yatın. Ayağınızı sıcak, başınızı serin tutun.
    • 5 saatten azca 9 saatten fazla uyumayın.
    • Yeterli süre uyumanıza karşın bitkin kalkıyorsanız nedenini araştırın.
    • Uykudan 1-2 saat ilkin tv izlemeyi bırakın.
  • Çinliler, 40 yaşından sonrasında oda sıcaklığından daha soğuk olan su ya da başka bir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanıyorlar. Çinlilere gore soğuk içecekler içtiğiniz yada soğuk besinler yediğiniz vakit iç organlarınız daha çok büzülüyor. Kan dolaşımında azalmaya niçin oluyor, mide, baş ve eklem ağrıları artıyor, nefesiniz daralıyor, balgamınız koyuluyor.
  • Kimyasal tatlandırıcılı bir gıdayı alır almaz beyninize şeker girdi emri geliyor ve o da insülin salgılanmasına yol açıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kandaki açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha çok yiyorsunuz.
  • Normal D vitamini düzeylerinin 35-40 ng/mLnin üstünde olması lazım.
    Alt ve üst sınır 40-120 ng/mL içinde değişmekte. 50 ng/dL civarında bir dü­zeyi tutturmak için erişkin bir insanoğlunun günde minimum otuz dakika güneşte durması ya da 5000 (beş bin) birim D vitamini alması gerekmekte. 2-3 ayda bir ağızdan içilen depo D vitamini ampulleri (300.000İÜ) ile bu amaca erişilebilir. Çocuklar ise her 12.5 kiloları için günde 1000 birim almalılar (lO damla D vitamini).
  • Peki 1930’larda aknenin bir şeker metabolizması bozukluğu bulunduğunun söylendiğini; 40’lı ve 50’li yıllarda hekimlerin aknesi olan hastalarına düşük şekerli rejimler tavsiye etiğini biliyor muydunuz?
  • Köy tavuğunu çiftlik tavuğundan iyi mi ayırt edebiliriz?
    Çiftlik tavukları karbohidrattan varlıklı bir rejim ile beslendikleri için diyabetiktirler. Bu beslenme seçimi onları yağlı yapar. Yağlı tavuk ise acele pişer. Köy tavuğu ise sadece saatlerce kaynadıktan sonrasında pişer.
  • Peki, kaç doktor hastasını yan etkisinde bırakır bakımından uyarıyor dersiniz? Nerdeyse hiçbiri. Bu sebeple bu ilaç sizde kalp kasınızı tahrip edebilir derse kaç şahıs kullanır o ilacı?
  • Anne karnında bir bebeğin bağırsaklarında yararlı ya da zararı olan hiçbir mikrop bulunmaz. Bebek doğum esnasında vajinadan gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakteriler) ile karşılaşır. Birkaç gün içinde de düzgüsel flora gelişmeye adım atar.
    Son yıllarda tamamen duygusal (!) nedenlerle sezaryen doğumlarda bir patlama oldu. Yabani hayatta sezaryen gereksinimi yoktur. İnsanlar organik ortamlarından uzaklaşıp fena beslendikçe çatıları daralmış ve bazı doğumlarda (yüzde 10) sezaryen mecburi olmuştur. Günümüzde ülkemizdeki doğumların yüzde 40-50’si sezaryen ile oluyor. Bazı hususi hastanelerde senelerdir düzgüsel doğum yapılmıyor.
    Peki diyeceksiniz ki sezaryen doğum olsa ne olur? Üstelik ne doktor, ne de aile saatlerce doğumun olmasını beklemiyor, doğumlar gece değil gündüz oluyor, hafta sonu olup tatilinizi bozmuyor, anne ağrı çekmiyor. Hekim ve hastane daha çok para alıyor, fakat evladınız için feda olsun!
    Ama kazın ayağı öyleki değil. Bebek anne karnındayken bağırsağında asla probiyotik olmaz. Normal doğumda bebek annenin haznesinden geçerken tanışır yararlı mikroplarla. Anne sütünün de etkisiyle birkaç gün içinde sıhhatli bağırsak florası oluşur.
    Eğer bebek sezaryen ile doğmuşsa dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır (hastane florası) ve bağırsaklarında düzgüsel flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sıhhatli floraya geçiş, uygun beslenme ortamı yaratılsa bile oldukça zor.
  • Kızılderili atasözünün söylediği benzer biçimde ” Dünya bizlere atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan, torunlarımızdan emanet aldık”.
  • Hiçbir insan metabolik tipinin haricinde beslenmeye zorlan­mamalıdır.
  • Ayakta duran bir insan eğer sıvı besin içerse direkt doğruya onikiparmakbağırsağına geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar ilkin midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonrasında onikiparmakbağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok bulaşıcı hastalıktan korunmuş olur..
  • Bu “tabiat dışı” tanımı tüylerimi ürpertti. Şifa bulmak için marketten al­ dıkları paketli, ekşimeyen yoğurtları yiyenler, evlatları büyüsün diye bo­ zulmayan sütleri içirenler aslen doğada var olmayan acayip gıdaları kendi elleriyle sindirim sistemlerine soktuklarının bilincinde değil. Sütlere de ya­ zık hakkaten, işkence ile yapısını değişiklik yapmak zorunda kalıyor. . .
  • • Hijyen kurallarına uyulmalı.
    • Un ve şekerden yoksul, sebze, meyve, et ve yumurta benzer biçimde organik gıdalardan
    varlıklı bir rejim kullanılmalı.
    • Margarin ve sıvı (mısır, soya, ayçiçeği vb) yağlar kullanılmamalı, bunların yerine hayvani yağlar ve zeytinyağı yenilmeli.
    • Bol yeşil sebze ve taze meyve yenilmeli.
    • Kolesterolden varlıklı gıdalarla beslenilmeli.
    • Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bolca fermantasyon ürünleri (kefir, turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) tüketilmeli.
    • Günde minimum 3-5 dakika kültür fizik yapılmalı ve otuz dakika yürünmeli.
    • Güneşlenilmeli ve erken yatıp erken kalkılmalı. Bu yeterince yapılmıyorsa D vitamini alınmalı, çocuklar için günde 1000-2000 birim, erişkinler için 5000 birim kullanılması güvenlidir.
    • Fazla alkol tüketilmemeli.
    • Sarımsak ve soğan tüketilmeli.
    Ben genel anlamda hastaların direncini çoğaltmak ve enfeksiyonlardan korunmalarına destek olmak için şöyleki bir karışım yaptırıyorum:
    1 kase kefir ya da ev yoğurdunun içine;
    • 1 tatlı kaşığı toz zerdeçal
    • 1 çay kaşığı toz zencefil
    • 1 çay kaşığı çekilmiş üzüm çekirdeği
    • 1 çay kaşığı çekilmiş ısırgan tohumu
    • 1 çorba kaşığı yeni çekilmiş keten tohumu
    • 2 diş yeni ezilmiş sarımsak
    Bundan günde 1-3 kase kadar yiyebilirsiniz. Ayrıca içine sevdiğiniz öteki
    baharatları da koyabilirsiniz.


Taş Devri Diyeti İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bir cok hastaliginin sebebinin beslenme sekli oldugunu özetleyen, beslenme onerileri veren, Cerrahpasanin cok degerli profesoru Ahmet Aydin hocamiz metabolizma ve beslenmeye yillarini vermis. Yaklasik 20 gundur bu beslenme seklini uygulamaya basladim. Kesinlikle okunmali. Basucu kitabi olarak ilerde surekli yararlanacagim bir kitap. (aasliyy)

Sağlıklı yaşama dair ne var ise muhteşem bir derleme olmuş. Gerek besin gerek ilaç pazarlaması olsun arka plandaki oyunlardan da bahsedilmiş. İnsan okurken bu şekilde de olmamalı bu şekilde de yapmamalıydılar diye serzenişte bulunuyor. Sağlık yaşam neredeyse aslanın midesine inmiş de haberimiz yokmuş. Okunmalı okutulmalı. (İrfan)

Prof. Dr. Ahmet Aydın, hakkaten de oldukca mühim bir beslenme uzmanı. Size besin hakkında yanlış bildiklerinizi, doğru bir halde, halkın anlayabileceği bir halde konu alıyor. Hem de en yürekli şekilde.
Biroldukca insan bu rejim kitaplarına para yatırmanın anlam ifade etmeyen bulunduğunu düşünse de- ki çoğuna ben de katılıyorum- Ahmet Aydın’ın kitapları kesinlikle okunması ihtiyaç duyulan kitaplardan. Paleo rejim sav konum olduğundan almıştım kitabı ve iyi ki almışım. Tavsiye ederim. (Başak)


Taş Devri Diyeti PDF indirme linki var mı?


Ahmet Aydın – Taş Devri Diyeti kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Taş Devri Diyeti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Aydın Kimdir?

1953 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Hobyarlı Ahmet Paşa İlkokulu, Samsun Anadolu Lisesi ve Ankara Fen Lisesi mezunu.

1977 senesinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesini tamamladı. 1982 senesinde aynı Fakülte’nin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünde uzmanlığını tamamladı. 1982-1986 yılları aralığında Çorlu’da askerlik ve Eskikent’de mecburi hizmet görevini yerine getirdi. Tekrar döndüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 1988 senesinde doçent, 1993 senesinde Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı başkanı ve 1994 senesinde da profesör oldu.

Evli ve bir çocuk sahibi olan Aydın’ın çeşitli mevzularda yazdığı 6 kitabı ve yerli ve yabancı 100 üstünde makalesi mevcut.


Ahmet Aydın Kitapları – Eserleri

  • Taş Devri Diyeti
  • Otizme Çözüm Var!
  • Keloğlan Masalları
  • Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi
  • Aşk Tesadüfleri Değil Tevafukları Sever
  • Yavana
  • Garip
  • Türkçe Öğretiminde Materyal Tasarımı


Ahmet Aydın Alıntıları – Sözleri

  • … altta yatan biyolojik engeller kalkmadıkça, hususi eğitimin başarı şansı ciddi şekilde azalmaktadır. Biyomedikal tedavi yapılmadan yalnız yoğun eğitim yapmak bir tarlayı sürmeden, lüzumlu gübreyi atmadan tohum atmaya benzer. Bu durumda birkaç tohum yetişir; tüm bir tarla değil. (Otizme Çözüm Var!)
  • Çinliler, 40 yaşından sonrasında oda sıcaklığından daha soğuk olan su ya da başka bir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanıyorlar. Çinlilere gore soğuk içecekler içtiğiniz yada soğuk besinler yediğiniz vakit iç organlarınız daha çok büzülüyor. Kan dolaşımında azalmaya niçin oluyor, mide, baş ve eklem ağrıları artıyor, nefesiniz daralıyor, balgamınız koyuluyor. (Taş Devri Diyeti)
  • Ayakta duran bir insan eğer sıvı besin içerse direkt doğruya onikiparmakbağırsağına geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar ilkin midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonrasında onikiparmakbağırsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok bulaşıcı hastalıktan korunmuş olur.. (Taş Devri Diyeti)
  • … bilgili anne babalar, uymak zorunda oldukları her şeye uydular: buğdayı kaldırdılar, sütü kaldırdılar, soyayı kaldırdılar ve en sonunda şekeri kaldırdılar. Bu çocuklar daha iyi, daha iyi, daha iyi oldular.
    …kendi hastalarımı kendim seçecek kadar meşhur olduğumda, basitçe onlara “Katı rejim uygulamaya isteksiz ve bu mevzuda ciddi çaba sarf etmeyecek anne babaları hastam olarak almıyorum.” diyorum. Eğer bu evlatların bağırsaklarını iyileştiremezsek hiçbir yere varamıyoruz. Onların bağırsaklarını iyileştirmek bir numaralı kaide.
    Dr. McCandless (Otizme Çözüm Var!)
  • Hafif otizm de denilebilir. (Otizme Çözüm Var!)
  • Herhangi bir ruhsal eğitim, kafi içtenlik ve disiplinle uygulandığında, Jung’un kişisel bilinçaltı kompleksler olarak tanımladığı şeyleri harekete geçirir… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Anne karnında bir bebeğin bağırsaklarında yararlı ya da zararı olan hiçbir mikrop bulunmaz. Bebek doğum esnasında vajinadan gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakteriler) ile karşılaşır. Birkaç gün içinde de düzgüsel flora gelişmeye adım atar.
    Son yıllarda tamamen duygusal (!) nedenlerle sezaryen doğumlarda bir patlama oldu. Yabani hayatta sezaryen gereksinimi yoktur. İnsanlar organik ortamlarından uzaklaşıp fena beslendikçe çatıları daralmış ve bazı doğumlarda (yüzde 10) sezaryen mecburi olmuştur. Günümüzde ülkemizdeki doğumların yüzde 40-50’si sezaryen ile oluyor. Bazı hususi hastanelerde senelerdir düzgüsel doğum yapılmıyor.
    Peki diyeceksiniz ki sezaryen doğum olsa ne olur? Üstelik ne doktor, ne de aile saatlerce doğumun olmasını beklemiyor, doğumlar gece değil gündüz oluyor, hafta sonu olup tatilinizi bozmuyor, anne ağrı çekmiyor. Hekim ve hastane daha çok para alıyor, fakat evladınız için feda olsun!
    Ama kazın ayağı öyleki değil. Bebek anne karnındayken bağırsağında asla probiyotik olmaz. Normal doğumda bebek annenin haznesinden geçerken tanışır yararlı mikroplarla. Anne sütünün de etkisiyle birkaç gün içinde sıhhatli bağırsak florası oluşur.
    Eğer bebek sezaryen ile doğmuşsa dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır (hastane florası) ve bağırsaklarında düzgüsel flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sıhhatli floraya geçiş, uygun beslenme ortamı yaratılsa bile oldukça zor. (Taş Devri Diyeti)
  • Çinliler, 40 yaşından sonrasında oda sıcaklığından daha soğuk olan su ya da başka bir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanıyorlar. Çinlilere gore soğuk içecekler içtiğiniz yada soğuk besinler yediğiniz vakit iç organlarınız daha çok büzülüyor. Kan dolaşımında azalmaya niçin oluyor, mide, baş ve eklem ağrıları artıyor, nefesiniz daralıyor, balgamınız koyulaşıyor. (Taş Devri Diyeti)
  • Otizmli evlatların üçte ikisinde süte veveya unlu gıdalara aşırı düşkünlük var. Bu düşkünlüğün sebebi bu yiyeceklerin tam sindirilemeden kana geçen morfin bileşikleri içermeleri. Yani gerçek anlamda uyuşturucu bağımlılığı var. (Otizme Çözüm Var!)
  • “Maalesef üstünde yaşadığımız gezegeni yaşanamaz hale getirmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz.” (Otizme Çözüm Var!)
  • Tarihsel olarak baktığımızda, ezoterik örgütlerle dinlerin, eski çağlarda, Mısır’da, eski Yunan’da, Orta Doğu ve Akdeniz çevresinde, İslam’da, Hıristiyanlıkta, Yahudilikte, yakın çağlara kadar kısmen de olsa iç içe oluşup, geliştiklerini görebiliriz… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Kimyasal tatlandırıcılı bir gıdayı alır almaz beyninize şeker girdi emri geliyor ve o da insülin salgılanmasına yol açıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kandaki açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha çok yiyorsunuz. (Taş Devri Diyeti)
  • Dinler, inançlarını yayma çabası içinde olduklarından, her insana açık kurumlardır. Oysa, ezoterik öğretiler, ilkesel olarak, hususi nitelikler ve eğilimler taşıyan kişilere açıktır… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Aura, canlının enerji olarak gerçek ifadesidir. O, insanoğlunun güçlerinin, düşüncelerinin ve duygularının toplamıdır… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Biroldukca otizmli çocuk acıdan,sıcaktan ve soğuktan etkilenmiyor.Bunun temel sebebi otizmli çocuklarda buğday(gluten) ve süt(kazein) proteinlerinin yeteri kadar sindirilmeden kana geçmesidir.Bu sindirilmemiş proteinler vücutta morfin tesiri yapıyor. (Otizme Çözüm Var!)
  • …bir hastalığın çaresiz bulunduğunu kabul ederseniz o hastalığın olası nedenlerini araştırma zahmetinde de bulunmazsınız. (Otizme Çözüm Var!)
  • Hangi uygarlık düzeyinde olursa olsun, inisiyasyon süreci, kültürün içinde belirli bir akıl gerekliliğini getirir. Söz konusu akıl, insanoğlunun kendinin farkına varması anlamına gelir… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Unutmamalıyız ki, topraktaki izimiz kendi ağırlığımız kadardır…
    Ve insanoğlunun en ağır misafiri kendisidir. İnsan, en zor kendini ağırlar… (Reiki: Evrensel Yaşam Enerjisi)
  • Hiçbir insan metabolik tipinin haricinde beslenmeye zorlan­mamalıdır. (Taş Devri Diyeti)
  • Otizmin sebebi büyük oranda genetiktir… (Otizme Çözüm Var!)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş