Eğitim

YerKuşAğı – Deniz Gezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

YerKuşAğı – Deniz Gezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

YerKuşAğı kimin eseri? YerKuşAğı kitabının yazarı kimdir? YerKuşAğı konusu ve anafikri nedir? YerKuşAğı kitabı ne konu alıyor? YerKuşAğı PDF indirme linki var mı? YerKuşAğı kitabının yazarı Deniz Gezgin kimdir? İşte YerKuşAğı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Deniz Gezgin

Yayın Evi: Sel Yayıncılık

İSBN: 9789755708751

Sayfa Sayısı: 91


YerKuşAğı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İlk romanı Ahraz’la dikkatleri üstüne toplayan Deniz Gezgin’den, ağırlığını vermeden yaşamayı, göze görünmeyenlerin bolluk saçan varlığını, yabanıl sesi duyuran bir roman: Sırtına yük olduğumuz hayvanın bakış açısından eğilip dünyayla yüzleşme çağrısı.

Sesleri duydu diye av sofrasından kovulan Moy, kanadını bir ağızdan zor bela kurtaran Şuri ve her şeyden bir şey toynaklı sarmaşık Hagrin’le yokyere bir seyahat.

Bir tuz metin: İçimize sinen beşeri sökmek için.


YerKuşAğı Alıntıları – Sözleri

  • “Bir ismim vardıysa da hatırlamıyorum,” dedi. “Doğrusu asla çağrılmadığım.”
  • Uçamayışını unutmuştu, uçmayı asla.
  • Oysa o kulaklarıyla dahi değil bilgisiyle duyuyordu, unutamadığıyla, nereye gitse bununla beraber götüreceği bilinciyle, açık gözleriyle.
  • Söylesene, dünyadan çıkıp hayatta kalmanın bir yolu var mı? Can almadan yer bulmanın?
  • Bugüne dek hep ben söyledim sen uçtun, birazcık da sen söyle ben uçayım.
  • ”Tüm tüylerini bu kederle dökmüştü Hagrin…”
  • ”…hayal gücü doğaüstüdür.”
  • Bunlar yaşamı içli dışlı bir şey sanıyor Moy, haiz olunacak bir şey, bu yüzden ölüleri de yaşamını yitiriyor.
  • ”…dünya bir yere gitmiyor. Tarihöncesinden bir adım kıpırdamış değil, dönüyor lakin ilerlemiyor.”
  • ”İnsan çoktandır ağrısı dinmez bir canlı…”


YerKuşAğı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

ALINTI :
“Sen de atlamışsın ya, hem asla karşılaşmadığın hayvanların resminden sesler duymuşsun. Büyücüsün diye değil, çocuksun diye Moy. Büyütülmeyişine şükret dur. Kalabalığa doğanların görünmezliği akranlarından uzun sürer. Yum gözlerini de düşün, neler kimler duvarlardan geçer, asla mi kök görmedin betonu çatlatmış, ya delilerin saydam ipleri yaşam ağlarını yerden göğe örmez mi? Bu sonsuz yabanlık imkânı, seni ne varlardan ne yoklardan kılar, bir bakmışsın yerdesin, bir bakmışsın Yokyerde” syf.37
Bazen yaşamı idrak etmek için kitaplardan faydalandığım, kimi zaman bir cümleden onlarca anlam çıkardığım oluyor. İşte yukarıdaki alıntıda o cümlelerden bazıları var. Karmaşık fakat birkaç kez okununca anlaşılır, tıpkı yaşam şeklinde.
Insanlık ve yaşam üstüne yazılmış kısacık fakat fazlaca güzel, fazlaca güçlü metinlerden biri oldu benim için YerKuşAğı. Kitabın kahramanları sessiz varlıkların sesini duyan Moy isminde minik bir kız, karabatak bulunduğunu cümlelerden birinde farkedebildiğim Şuri, ne şekil bir mahluk bulunduğunu anlayamadığım Hagrin ve bir geyik. Olayların geçmiş olduğu yerin adı ise Yokyer !
Biraz fantastik birazcık ütopik bir dünyanın içine alıyor yazar okurunu.Bazen durup düşünüp, yine okuduğum cümleler çokcaydı fakat bunun sebebi cümlelerin anlaşılmazlığından değil güzelliğindendi.
ALINTI:
“Şuri,gagasını oynatmadan vantrilok şeklinde ötüşmeye başladı, bir şey çevirir gibiydi. Bazı kuşlar bunu yapar, ilkin bir ağacın tepe dalına konup kısacık öterler, sonrasında da karşılık gelen sesi uzun uzun dinler, güvenilir değillerse gene öter, dinler, öter ve sonunda gögüslerinin içinde o sesi döndürür dururlar.”syf.52
Bizim de içimiz, beynimiz binlerce sesle dolu değil mi.Biz de dinleyip, konuşup yine dinleyip onu içimizde döndürüp durmuyor muyuz, yaşananları, söylenenleri kurmuyor muyuz kendi başımıza kaldığımızda. Dersler çıkarmıyor muyuz…
Yazar, bazı bölümlerde tabiat ananın iyi mi hor kullanıldığına, insanoğlunun kendinden başka canlıların yaşam hakkına iyi mi saygısızca davrandığına da dikkat çekmiş.
ALINTI :
“Şuri”de oluşturulan bir yara daha öncekilerde yok, göğünce kanat, suyunca yüzgeçliler. Diline basmış olduğu tuz, kapkalın dünya halini yüreğinden söküp attı iyi ki. Kanadında şu ısırık da olmasa geldiği cehennemi neredeyse bilmeyecek. Körfez yanıp kavrulmadan,kuyularından petrol fışkırmadan evvel bazı göçmen kuşların da kışlağıydı. Akbalıkçıllar, karaleylekler, batağanlar, turnalar, çulluklar, aynaklar sıra sıra gelir, aynı suyun basina toplanırlardı. syf.44
YerKuşAğı yine yine okunabilecek, aceleye getirilmeyecek bir yaratı. Ben düşüncelerimi net ortaya koyamadım sanırım. Öyleki bir kitap işte YerKuşAğı… (Seda Ediz)

YerKuşAğı: Moy adlı minik kız, petrole batmış ve bir insan tarafınca hırpalanmış Şuri, hayvan mı nebat mi belirsiz Hagrin ve bir geyik türü olan Cice ile yok yere doğru bir seyahat. Moy’un babası ormanda avcı, sofrada gurme. Moy hayvanların ve tabiat ananın sesini duyabiliyor diye hasta sayılarak ilaçlarla odalara kapatılıyor. Ve bir dişbudak ağacından atlarken yaşadıklarını okuyoruz.
Fazlasıyla mistik, fazlasıyla düşündürücü, okuması zor fakat tatmini fazla bir kitap. (Sevda B.)


YerKuşAğı PDF indirme linki var mı?


Deniz Gezgin – YerKuşAğı kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de YerKuşAğı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Deniz Gezgin Kimdir?

1981’de, İstanbul’da hayata merhaba dedi. On yaşlarında ailesiyle İzmir’e taşındı. Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan kısa süre sonrasında Çeşme Dalyanköy’e yerleşti. Kültür zamanı ve mitoloji üstüne çalışan yazarın bu alanda yayımlanmış kitapları (Bitki Mitosları, Sel, 2007; Hayvan Mitosları, Sel, 2007; Su Mitosları, Sel, 2009) ve yazıları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çeşitli mecmua ve seçkilerde öyküleriyle yer almıştır. Şimdilerde Metro Gastro dergisi için kültür zamanı temalı makaleler ve Psikeart dergisine öyküler yazmaktadır. Ahraz yazarın ilk romanıdır.


Deniz Gezgin Kitapları – Eserleri

  • Ahraz
  • YerKuşAğı
  • Bitki Mitosları
  • Hayvan Mitosları
  • Su Mitosları
  • Doğa Defteri – Kuşlar


Deniz Gezgin Alıntıları – Sözleri

  • Ya tanrı da ahrazsa?
    Öyleyse içimizden geçenleri duyuyordur demek. (Ahraz)
  • ”…hayal gücü doğaüstüdür.” (YerKuşAğı)
  • Hepsi boş bu işlerin…seni bana yabancı icra eden ne var ise boşa,kuleler dikiyorlar boyuna,askerler diziyorlar karşılıklı,neymiş sizin taraf bizim taraf…O kulelerin arkasında hepimiz birbirini yiyor,set de çeksen,araya derya deniz de sığdırsan fark etmez pişmemiş süt emmişiz tamamımız hiçbir şey bulamazsak kendi kendimizi yeriz. (Ahraz)
  • Devedikeni, Hristiyanlıkta günah ve İsa’nın ıstırabını simgeleyen bir bitkidir. Bunun yanı sıra kanaatkarlık ve kindarlığı da temsil etmiş olduğu bilinmektedir. (Bitki Mitosları)
  • Tantalos, en eski İzmir’ in (Tantalis) kurucusu olan kahramandır. Zeus ve
    Pluto’nun oğlu olan Tantalos tanrıların her şeyi bilebileceklerine kuşkuyla
    bakıyordu. Bir gün tanrıların bilgilerini sınamak için bir plan icra eden Tantalos, kendi öz oğlu olan Pelops’u keserek öldürmüş ve onun etinden yiyecek
    yaparak tanrıların sofrasına sunmuştu. Tüm tanrılar bu alçak numarayı farkına varmış bir tek Tanrıça Demeler aklı ölüler ülkesine kaçırılan kızı Persephone ‘de olduğundan dalgınlığa düşerek yemeğe uzanmış ve Pelops’un bir omzunu yemişti. Zeus derhal bu oyuna bir son vererek fildişinden yapmış olduğu parçayı Pelops’un tamamlanmamış omzunun yerine takmış ve delikanlıyı diriltmişti. Tantalos ise küstahlığının bedelini ağır bir cezayla ödemişti. Cehenneme gönderilen Tantalos burada bir suyun kenarında, dalları meyvelerin ağırlığından
    sarkan ağaçların yanma kondu. Ancak Tantalos suya uzandığında sular, dallara uzandığında meyveler ondan geriye çekiliyorlardı. Tantalos’un yanı başındaki nimetlere karşın yaşamış olduğu açlık ve susuzluk sonsuza dek çekeceği bu cezayla sürdü. Tantalos işkencesi, işkencelerin en beteri olarak kabul
    edilmiş ve daha pek fazlaca ağır işkence Tantalos işkencesi olarak hikayeleştirilmişti. Bugün İngilizce’de fazlaca isteyip elde edememe durumunu özetleyen tantalise fiili buradan kaynaklanmıştır. (Su Mitosları)
  • Echo ve Narkissos
    Yunan mitolojisinin kendini beğenmişliği ile nam salmış kahramanı Narkissos tanrı Kephisos ile bir su perisi Liriope’nin oğlu olarak dünyaya gelmişti. Annesinin tanrı olmayışı onun ölümsüz olmasına engel olmuştu. Ancak o da olduğunda, bir bilici, ailesine Narkissos’un kendi yüzünü asla görmediği takdirde fazlaca uzun bir yaşam süreceğini söylemişti. Narkissos yakışıklı ve kibirli bir gençti. Aşka inancı yoktu ve aşk tuzağına düşenlerin akılsız bulunduğunu düşünüyordu. Bu sebeple kendisine aşık olan perilerle acımasızca alay ediyor, hiçbir şekilde yüz vermiyordu. Günlerden bigün genç ve güzeller güzeli bir peri olan Echo, Narkissos’un esrarengiz yüzünü görmüş oldu ve tüm periler şeklinde ona aşık oldu. Ancak ne yazık ki Echo da ötekiler şeklinde aşkına karşılık alamadı, hatta düşmüş olduğu durum yüzünden alaya alındı. Bu acıyla kimselerle konuşmaz, ormanda gezmez, şarkı bile söylemesi imkansız olmuştu. Karşılıksız aşkından eriyip muma dönen zavallı güzel peri, sonunda tamamen eridi ve tüm güzelliğini kısaca bedenini yitirdi. Ondan geriye yalnız inilti halindeki sesi kaldı. Echo’nun çekmiş olduğu bu ıstırap sonunda, tüm periler toplanıp Narkissos’a haddini bildirecek ve güzel arkadaşları Echo’nun öcünü alacak bir yol düşündüler. İntikamlarını alabilmeleri için onlara yardım edecek güçte tek şahıs vardı: öç tanrısı Nemesis. Tanrıça Nemesis duydukları karşısında, kızlara hak verdi ve derhal bir plan yapmış oldu. O gün Narkissos ava çıkmıştı ve fazlaca yorulup bir pınarbaşına dinlenmeye çekildi. Su içmek için pınara eğildiğinde durgun suya yansıyan bir yüz ona bakıyordu. Narkissos kusursuz güzellikteki bu yüze o anda aşık oldu. Narkissos, suyun üzerine yansıyan yüze bakmaktan kendini alamıyordu. Böylece geceler, günler, haftalar geçti. Narkissos, sonunda sudaki aksine baka baka öldü. Onun öldüğü yerde açan hoş kokulu çiçeğe kendini beğenmiş kahramanın adı olan Narkissos (Nergis) denildi.
    Su Mitosları – Deniz Gezgin (Su Mitosları)
  • Kuran-ı Kerim’de Nur Suresinde zeytin şöyleki geçmektedir; “Allah göklerin veyerin nurudur. o ‘onu nu­runu temsili içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, do­ğuya da, batıya da nisbet edilemeyen kutsal bir ağaçtan, kısaca zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değ­mese dahi ışık verir. (Bu,) nur üzerine nurdur. . .” (Nur Suresi 35. ayet). (Bitki Mitosları)
  • Her uyanış, bir unutuştu. (Ahraz)
  • Büyükbalığım’a (Su Mitosları)
  • ”…dünya bir yere gitmiyor. Tarihöncesinden bir adım kıpırdamış değil, dönüyor lakin ilerlemiyor.” (YerKuşAğı)
  • Bahar kuşunu ilk gören bileğindeki ipi çözecek. Suyun, rüzgârın, yaprağın, tozunda bir sesi olduğu bolluktan bilinecek. Kırlangıçotlarının sarı sütle dolduğu mevsimde, ota adını veren kuş, yavrusunun gözünü onun sütüyle yıkayıp dünyaya açıyor şimdi. Haşhaşlar çiçeklendi, fırtınalar baş döndürüyor. Yaz uykusu, bu etrafı dolaşan. Canlıları unutuşa yatırıyor. Bu yüzden rüzgârları tozlu, yağmurları çamurlu. Ancak bundan sonrasında, öldü sandığımız ne var ise tek tek dirilecek. (Doğa Defteri – Kuşlar)
  • Unutmak sağ çıkmaktı. (Ahraz)
  • Kaşgarlı Mahmud, Divanu Lugat-it Türk adlı eserinde bu taştan söz etmiştir. Yat adını verdiği bu taşın, Yağma ülkesinde yaşayan Türkler tarafınca yağmur yağdırma amaçlı kullanıldığını özetleyen Mahmud, bizzat kendisinin tanık olduğu bir vakası da anlatmıştır. (Su Mitosları)
  • Apollon çok usta bir ok atıcısıydı. Eros ok atma talimleri yaparken Apollon onu küçük gö­rerek alay etmişti. Eros buna içer­leyerek Apollon’un yüreğine im­kansız bir aşk saldı. Böylece Apollon, ırmak tanrı Peneios’un kızı Daphne’ye aşık oldu. Ancak güzel nympha Apollon’la beraber olmak istemiyordu. Apollon ken­disini yakalamasın diye dağa kaç­tı. Ancak yakalanacağını anlayın­ca babasına kendisini başka bir şeye dönüştürmesi için yalvardı. Böylece Peneios kızı Daphne’yi, Apollon tam yakalayacakken bir defne ağacına dönüştürdü. Defne ağacı aşkına karşılık bulamayan Apollon’a adandı.. (Bitki Mitosları)
  • Peygamber Muhammed fareye minik fahişe anlamına gelen fehuşe adını vermiştir. Bu sebepten olsa gerek rüyada fare görmek ahlaksızlığa işaret etmekteydi. (Hayvan Mitosları)
  • Oysa o kulaklarıyla dahi değil bilgisiyle duyuyordu, unutamadığıyla, nereye gitse bununla beraber götüreceği bilinciyle, açık gözleriyle. (YerKuşAğı)
  • Aphrodite’nin kusursuz çıplaklığının bir ölümlü tarafınca görülmesi
    yasaktı. Aphrodite aşığı Ares ‘le seviştikten sonrasında vücudunu berrak sularda tazelerken Apollon ‘un oğlu Erymanthos onu görmüş oldu. Tanrıça Erymanthos’u bu suçu işlediği için kör etti. Apollon da oğlunu kör etmiş olduğu için Aphrodite’den intikam aldı ve tanrıçanın fazlaca sevilmiş olduğu Adonis’i bir yabandomuzunun darbesiyle öldürttü. (Su Mitosları)
  • Belki de ömründe ilk kez rüya görüyordu; parıldayan yaldızlı bir kâğıt örtüyordu her şeyi. (Ahraz)
  • Dünyayı taşıyan balık simgesi Türk mitolojisinde yaygın olarak görülür. (Su Mitosları)
  • ”…bazı sözcükler vardır ilaç şeklinde örter yarayı…” (Ahraz)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş