Eğitim

Yeter ki Kararmasın… – Onat Kutlar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yeter ki Kararmasın… – Onat Kutlar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yeter ki Kararmasın… kimin eseri? Yeter ki Kararmasın… kitabının yazarı kimdir? Yeter ki Kararmasın… konusu ve anafikri nedir? Yeter ki Kararmasın… kitabı ne konu alıyor? Yeter ki Kararmasın… PDF indirme linki var mı? Yeter ki Kararmasın… kitabının yazarı Onat Kutlar kimdir? İşte Yeter ki Kararmasın… kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Onat Kutlar

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınlar

İSBN: 9789750822551

Sayfa Sayısı: 80


Yeter ki Kararmasın… Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

12 Eylülün en karanlık döneminde, cezaevlerine kapatılan, işkence gören, ağır hükümler giyen on binlerce genç insan, işçi, aydın için en ağır ceza asla kuşkusuz toplumun inanılmaz suskunluğu idi. Benim birazcık da kişisel nedenlerle başlattığım bu minik mektup dizisi, benden daha ilkin davranmış bir avuç yürekli insanoğlunun peşinden, bu suskunluğa alçakgönüllü bir isyan idi. Keşke daha kuvvetli bir başkaldırıyı gerçekleştirmek elimizden gelseydi.” “Sevgili Onat, mektuplar biçiminde yazsan da, bir ozanın sözcüklerini seçişindeki titizlikle, dizelerini sıralayışındaki ustalıkla kuruyorsun anlatımını. Son birkaç senenin Türkçe yazılmış en güzel kitaplarından birini okumanın coşkusu içinde yazıyorum bu mektubu sana. “Mektupların kimlere yazıldığını tek tek çıkarır şeklinde oldum. Ama birer simgeydi o kişiler. Onların kişiliğinde her insana yazılmış mektuplardı. Böylesine yoğun, böylesine birikimden meydana gelen, umudu ve bilinci böylesine paylaşmaya hazır mektuplar alacağımı bilsem, asla çekinmeden tekrar içeri girerdim, inan. Yeter ki Kararmasın…


Yeter ki Kararmasın… Alıntıları – Sözleri

  • « … geçmişi bilecek kadar yaşadım ve önümde geleceğe inanacak kadar süre var. Yaşadığımız günlerin toprağına acının, yalnızlığın tohumları ekiliyor her gün. Ama gene de asla unutmadan yapabileceğimiz bir şey var: Bir insan eli­nin sıcaklığındaki dayanışmayı gerçekleştirmek. Her şeyi değiştirebilir bu.»
  • « Evlatların sükunet içinde geleceğin denizlerine kürek çektiklerine bakmayın. Ayakları geçmişin ağır zincirleriyle tekrardan bağlanı­yor.»
  • Zira bir işçinin oldukca azca zamanı vardır; hele hanım olunca!
  • « Sen ne dersin dostum, hepimiz dayanabilecek miyiz
    “dönemin kamçısına, zorbanın kalırına, gururun pişmeden­nenmesine, sevginin kepaze edilmesine, yasaların bunca yavaş, yüzsüzlüğün bunca acele yürümesine ve kötülere kul olmasına iyi insanoğlunun?”
    Ben değil, “Çağ­daşımız Shakespeare” soruyor bunu yüzyıllar öncesinden.»
  • « Şimdi kış. Pek yaprak görünmüyor dallarda. Ama hep biliyoruz. Bahar kesinlikle gelecek. Ve hep beraber duyacağız yapraklı dalların sesini. İstersen nice zamandan beri yaptığımız şeklinde, Nazım ’la başladığımızı, onunla bitirelim:
    « . . .
    İçerde bir tarafınla
    yapyalnız kalabilirsin
    kuyunun dibindeki taş şeklinde
    fakat diğer tarafın
    öylesine karışmalı ki
    dünyanın kalabalığına
    sen ürpermelisin içerde
    dışarda kırk günlük
    yerde yaprak kıpırdasa. ..»
  • « Niçin ben susmak zorundayım?
    Açın gözlerinizi, burnunuzu dikin ve kulak kesilin: Çürü­meyi duyuyor musunuz?
    Siz başka türlü görseniz de şu oldukca yaşlı toprağımızda her günün tufanından artakalan sayısız şeyin kokuştuğunu, çürüdüğünü biz biliyoruz. Nereye gitseniz yalan ve ikiyüzlülükle dokunmuş halıların üstünden geçiyorsunuz. Ama bir koku, dayanılmaz bir koku gelmiyor mu burnunuza? Kırbacın rüzgârı, uykunun sisleri ya da altın varaklar kapatabilir, dağıtabilir mi bu pisliği?
    Evlatların sükunet içinde geleceğin denizlerine kürek çektiklerine bakmayın. Ayakları geçmişin ağır zincirleriyle tekrardan bağlanı­yor. Bilginler gittikçe küçülen kurtlar şeklinde kendi kitaplarının ciltleri arasına gömülüyor. Kendi kuyruğu­nu yiyen bir masal hayvanı şeklinde ağır ağır ölüyor ya­şam. Ortalıkta dolaşanlar yalnızca çerçiler ve tacirler. Çürümeye yüz tutmuş bir meyvayı evden eve dolaş­tırıyorlar.»
  • Zaman, yanlışlıklar şeklinde gecikmeleri de bağışlatır.
  • yeryüzünü,
    yaşama öylesine inanıyoruz ki,
  • ,
    Garson, dedim,
    Bana birazcık sabır ver!
    ,
  • yeryüzünü,
    yaşama öylesine inanıyoruz ki,
  • İlk bakışta her şey eskisi şeklinde. Hava kötü değil. Çocuklar okula gidiyor. Genç­ler sevişiyor. Kadınlar doğuruyor. Marangoz ustaları ve fabrikalar çalışıyor. Yaşlılar birer ikişer ölüyor. Bitkiler gene aynı mevsimlerde yaprak ya da tohum döküyor. Yaşam sürüp gidiyor. Ama tamamlanmamış olan bir şey var. Ne?
  • Acılardan daha büyük bir yer yoktur. Bir tek evren var, o da kanayan bir ev­ren.
  • Bilginlerin görebildiklerini görmeye çalışmakta hepimiz için sayısız yarar var. Zira tarih, yok etmek istediğini kör eder.


Yeter ki Kararmasın… İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Şiirde de, öyküde de, öteki düzyazılarında da hakikaten uygar ölçülerin dahi üstüne çıkan bir ifade üslubu yakalamayı başarmış bir yazarın kitabı. Mektup-deneme karışımı yazılardan oluşan bu yaratı, içinde beyaz perdeden siyasete, edebiyattan güzel duyu ve etiğe kadar pek oldukca ögeyi barındırıyor. Müthiş bir birikim ve ilhamın, hırpalanmıș bir yüreğin içinde, üzüntü ve umuda sarılarak kitaplaștığı bir yaratı. Seksenli yılların başından, günümüze, 2021’in sonuna kadar ulaşmayı başarmış bir yakarış. Belki birazcık ağır, ihtiva ettiği bazı kavramlar sebebiyle de karmaşık gelebilir bazılarına. Zira yazılarda bahsedilen bazı şeyleri idrak etmek için araştırma yapmak ya da bir altyapıya haiz olmak gerektiriyor. Okuma listesine kitap arayanlara tavsiye edebilirim. (Mesut İlkay Yanık)

Onat kutlar , hususi ve mühim bir kişi tarafımca. Anadilini bu denli mütevazi, yalın ve bir o denli şık kullanan oldukca ender insanlardan. İyi ki yazmış iyi ki okumuşum :)) kitap kısa kısa mektuplardan oluşuyor. Bir pazar kahvesinde keyifle okunacak cinsten. (bentuba)

Onat Kutlar 82 darbesi sonrasında cezaevlerine kapatılarak işkence gören, ağır cezalar alan insanlara toplumun suskun kalmalarını onlara verilen en büyük ceza olarak görür. Bu suskunluğa “bir alçakgönüllü isyan” olarak adlandırdığı mektupları iki yıl süresince bir sanat dergisinde kendisine ayrılan köşede yazar. Alıcıların isimlerini açıklamaz. Ancak yazar kitabının ‘Ek Söz’ bölümünde ilkin Hüseyin Baş’a, sonrasında da Orhan Taylan’a, Ali Sirmen’e, Dr. İsmail Beşikçi’ye, cezaevlerine doldurulan gençlere, tüm onurlu ve direnen dostlara yazdığını belirtiyor.
En başta Erdal Öz’ün bu mektuplara yanıtı olan mektubu vardı. İçerdeki insanoğlunun yasakları aşabilmek için için üstü kapalı da olsa duygularını, düşüncelerini, gönlünden geçenleri olabildiğince yazarak anlatmaya çalışır. İçerde yazılanlar aslolandır, gerçektir. Şimdiye kadar içerdeki insanın yazdıkları garip olmuştur. Dışarıda yazılanların yaşanırlık kazanmadığı için içeride yazılanların yanında sönük kalır diyor Erdal Öz. Ancak yazarın dışardan yazdığı bu mektupları içeriden yazılmış mektupların başarılarıyla yarışır, birikim dolu, ümit ve şuur aşılayan özellikte buluyor.
Sıcacık bir dost sohbeti tadında, içtenlikle yazılmış dostça sarmalayan satırlar kitabı elimden düşürmedi, asla bitmesin istedim. İlk sayfalarından itibaren büyük bir merak, heyecanla bu kitap mektubu onlarca kere okudum. Zihnime, yüreğime kazıldı.
Onat Kutlar “şimdi değilse ne zaman konuşacağız ölümü, özgürlüğü, aşkı, tutkuyu, duvarları, çocukları, acıyı, sevinci, ortak düşlerin bulanık gecelerini, geçmişi ve geleceği, oyunları, bahçeyi, denizi ve nice şeyleri” diyerek anlatmaya başlıyor. Ve öyleki bir konu alıyor ki bu nice şeyleri kendi kültür birikimi, insan sevgisiyle, içtenliğiyle, görüşleriyle, mütevazi ve özgünlüğüyle duygular kabına sığmıyor taşıyor. Umutları yeşertiyor.
‘Yalnız değiliz’de yaşanmış olan günlerin toprağına acının, yalnızlığın tohumları ekildiğini fakat gene de unutmadan yapabileceğimizin bir insan elinin sıcaklığındaki dayanışmayı gerçekleştirmek bulunduğunu bunun da her şeyi değiştirebileceğini yazmış.
‘Balyoz ve Özgürlük’te baharı simgeleyen kuşlara benzettiği, yüzlerindeki şaşkınlık, moral ve umuttan bir de aralarında derslik farkını silen giysilerinden tanımış olduğu gençlere Balyoz isminde kısa filmi hatırlayan olup olmadığını ve bir süredir gittiği sinemalarda giysilerinin, tavırlarının, gülüşlerinin değişik bir sürü genç görüyorum fakat siz neredesiniz diye soruyor. Son bölümde yanıtını veriyor onlardan biri. Okumalısınız.
İçerden yazılmış birkaç mektuba yer verilmiş ki Onat Kutlar okurları bu mektupların kendisininkilerden daha oldukca etkileyeceğini yazmakla yanılmamış. Direnen, onurlu insanların yazdığı, yüreğinizi kanatan, gözlerinizi dolduran, insan olmanın gururunu yaşatan o mektupları okuyun. 80’li yıllarda yazıldığına bakmayın siz. Çürümeyi, kokuyu duymuyor musunuz? Kara civciv şeklinde aydınlıklara koşmanın, balyoza direnmenin zamanı değil mi? Tam da ihtiyacımız olduğu sırada. “Yeter ki kararmasın…”
Yazar ve kitapla ilgili bağlantılara bakmak isterseniz:
A. İliç / Balyoz

“Onat Kutlar’ın yaptığı her şey; şiir, öykü, sinema, demokrat ve aydın oluşu da öyledir, derinden bir his bırakır, tıpkı onunla hiç karşılaşmadan, onunla tanışmadan benim de hissettiğim duygunun iyiliğe gülümsemeye benzer bir şey olması ve bunun hep süreceğine olan sarsılmaz inanç gibi. Demek ki uzağı ve uzakları olmayan birinden, Onat Kutlar’dan söz etmiş oluyoruz bunları söylerken.” Haydar Ergülen
http://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/onat-bir-senliktir-i-2353
Onat Kutlar: Deniz Gezmiş Üstüne

Düşünüyorum iyi mi budandık bahara ulaşmak için.
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için bu sebeple unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim dostlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar oldukca öldük yaşamak için.
Onat Kutlar
Bombalı bir saldırıda yitirdiğimiz aydın insan Onat Kutlar’ı özlemle anıyorum, kalemi daha oldukca yazmalıydı. (mısra)


Yeter ki Kararmasın… PDF indirme linki var mı?


Onat Kutlar – Yeter ki Kararmasın… kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Yeter ki Kararmasın… PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Onat Kutlar Kimdir?

Onat Kutlar (25 Ocak 1936, Alanya – 11 Ocak 1995, İstanbul). Türk ozan, yazar, fikir adamı.

1959 senesinde gösterilen İshak ile 1960 senesinde Türk Dil Kurumu ödülünü kazanmıştır. Fethi Naci’ye nazaran, İshak, dünya edebiyatındabüyülü gerçekçilik akımının ilk örneklerinden biri olarak değerlendirilmelidir.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini, son dersinin sınavına girmeyerek, bıraktı ve felsefe okumak amacıyla Paris’e gitti. İki yıl sonrasında döndüğünde bir süre Doğan Kardeş Dergisi’nde çalıştı.

1965’te Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurdu. 1965-1976 yılları aralığında, Türkiye’ye dünya sinemasının kapılarını açan Türk Sinematek Derneği’ni yönetti. Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkâri’de Bir Mevsim adlı yurtdışı ve yurtiçi festivallerde oldukca ödüllü filmlerin senaryolarına imzasını attı. 1985’te Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği yapmış oldu.

İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu’nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda vazife yapmış oldu. 1994 senesinde Fransız hükümetince verilen L’Ordre des Arts et des Lettres ödülüyle onurlandırıldı. 30 Aralık 1994’te Cafe Marmara’ya bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. Aynı patlamada kazıbilimci Yasemin Cebenoyan da yaşamını yitirdi. Kutlar, 11 Ocak 1995’te yaşamını yitirdi ve Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi. Olay, İBDA-C tarafınca üstlenilse de faillerin yakalanmasıyla PKK tarafınca düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmıştır.

Onat Kutlar Gazel Kutlar ve Mazlum Kutlar isminde iki oğul sahibidir.


Onat Kutlar Kitapları – Eserleri

  • İshak
  • Yeter ki Kararmasın…
  • Bahar İsyancıdır
  • Unutulmuş Kent
  • Karameke
  • Unutulmuş Kent ve Tercüme Şiirler
  • Kül
  • Sinema Bir Şenliktir
  • Gündemdeki Konu
  • Pera’lı Bir Aşk İçin Divan
  • Gündemdeki Sanatçı
  • Sinema… Sinema
  • Senaryolar


Onat Kutlar Alıntıları – Sözleri

  • ve bak iyi mi
    şiirlerimin beşiğine
    sen doğuyorsun, güneş doğuyor… (Unutulmuş Kent ve Tercüme Şiirler)
  • seni tekrardan ben buldum ey unutulmuş şehir
    ve kimsenin bilincinde olmadığı günde sevgilim seni
    bir alacakaranlıkta geçtim aşılmaz surlarını dönemin
    duru ve dökülgen nefti perdeyi araladım
    ulaştım sana sonunda ne olur unutma beni (Unutulmuş Kent)
  • İnsanın cehennemi başkaları değil kendisidir. (Kül)
  • … Diyor ki içimden bir ses “beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy. Çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var. Geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından, köşeyi dönerek kaybolan gençlikten kurtulmaya ihtiyacım var. Bir insan elinin sıcaklığına…” (Unutulmuş Kent)
  • Gerçeği, tüm sertlik ve hürriyetiyle gerçeği görüp onu nerenize yerleştireceğinizi şaşırdığınız, sizin kadar kavrayabilecek birine anlatmak, içirmek için çırpındığınız anlarınız oldu mu? (Karameke)
  • “Ee, birader!” (…) “yeter artık. Ne bu? Şu ke­dilerinize bir çekidüzen verin.” (İshak)
  • Yüreğimi saran sorun dağılacak şeklinde. Çürümeyi ve kaçışı bir unutabilsem. (Karameke)
  • Okullarından mantık derslerini kaldırmış, kıymetli öğretmen ve eğitimcilerini ya dışlamış, ya da küstürmüş, tam bir çürüme ile kirlenmiş, kısa yoldan köşe dönmeye koşullanmış, tüm medyasında bir bayağılaşma yarışına girmiş, eleştirel bakışı da, belleği de , moral değerleri de yitirmiş bir toplumun küçüklerinden de büyüklerinden de ne bekliyoruz? (Gündemdeki Konu)
  • « Yarın devamlı güzeldir.» (Bahar İsyancıdır)
  • “Yalnız sonsuz sevgiyi anlatmayı düşünüyorum. Duran, büyüyen o uçsuz gölde benim yerim nedir ki? Yaşam sürüp gidecektir. İşim bu masalı anlatmak.” (Kül)
  • İçime sevgiye benzer sıcak bir şey kuruluyor. Yürü, diyor, yürüyorum. (Karameke)
  • “Her şişman insanın içinde, kaçıp kurtulmak isteyen zayıf bir adam vardır.”
    Brendan Behan (Kül)
  • Ve geçiyordu bahar o yemyeşil düş
    Penceremden
    Sesleniyordu yüreğime:
    “Bak
    Hiçbir süre ilerlemedin
    Battın sen!” (Unutulmuş Kent ve Tercüme Şiirler)
  • Gerçekten biz Türkler, başta hususi Tv’ ler olmak suretiyle medyanın üç kuruş para uğruna bizlere sunmuş olduğu bu görüntülerdeki insanoğlu mıyız? (Gündemdeki Konu)
  • İlk bakışta her şey eskisi şeklinde. Hava kötü değil. Çocuklar okula gidiyor. Genç­ler sevişiyor. Kadınlar doğuruyor. Marangoz ustaları ve fabrikalar çalışıyor. Yaşlılar birer ikişer ölüyor. Bitkiler gene aynı mevsimlerde yaprak ya da tohum döküyor. Yaşam sürüp gidiyor. Ama tamamlanmamış olan bir şey var. Ne? (Yeter ki Kararmasın…)
  • “İnsan yüreği pas meblağ derdi babam.” (Unutulmuş Kent ve Tercüme Şiirler)
  • « İçimde o malum üçlemenin, -gitsem… gitmem gerek… gidiyorum- şu demek oluyor ki kararların en yumuşak ve kati olanının yankısını duydum. Artık başka ne yapabilirdim?» (İshak)
  • « Hepimiz aşklar, dostluklar, yiğitlikler, kavgalar tanıdık. Korkaklığı, yalanı, ihanetin iki yüzlü bıçağını, bencilliği de tanıyoruz şimdi.» (İshak)
  • Biliyorum, bana rahatlık veren şey, seni yalnız rahatsız edecektir. (İshak)
  • « Oysa biz rahat insanlarız. Ve ölümlü. Yaşamayı ve baharı bu yüzden severiz. Doğan her şeye inanırız. Ufaklıklara, güneşe, bizlere düşler sunan ayışığına.» (Bahar İsyancıdır)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş