Eğitim

Defterler – Nilgün Marmara Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Defterler – Nilgün Marmara Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Defterler kimin eseri? Defterler kitabının yazarı kimdir? Defterler konusu ve anafikri nedir? Defterler kitabı ne konu alıyor? Defterler PDF indirme linki var mı? Defterler kitabının yazarı Nilgün Marmara kimdir? İşte Defterler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Nilgün Marmara

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051850382

Sayfa Sayısı: 535


Defterler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Nilgün Marmara’nın günlüklerinin, “Kırmızı Kahverengi Defter” adıyla izinsiz bir halde yayınlanmasından itibaren süregelen yanlış anlamalar, yersiz kuşkular, haksızlıklar, aşırı yorumlar silsilesine bir son vermek amacıyla eksiksiz olarak gösterilen Defterler, Nilgün Marmara ile ilgili sual işaretlerini ortadan kaldırıyor.

Defterler ile Nilgün Marmara adı çevresinde dönen spekülasyonlar, yalan haberler, yanlış ithaflar sonlanıyor.

Defterler, gündelik yaşama, çevresine, ilişkilerine bakışını yansıtarak, şimdiye kadar bilinenden, varsayılandan değişik bir Nilgün Marmara portresini de gözler önüne seriyor.

Günlükleri bir araya getiren Defterler’in arkasından, şairin geride bıraktığı notlar, yazılar ve fragmanlardan oluşan Kağıtlar yayınlanacak.


Defterler Alıntıları – Sözleri

  • ölürken, kahkahamı ona bırakacağım.
  • “Ölürken, kahkahamı ona bırakacağım.”
  • Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam fazlaca dağılacağım benzer biçimde…
  • “Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum.Yazarsam çok dağılacağım gibi.”
  • Okuyun, okuyun da anlayın “Anlamak” iyi mi bir şeydir bu dokusundan bal rengi sonsuz bir acı sızdıran yerküredeki kusurlu varoluşumuzu…
  • Ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım yok.
  • “Peki şimdi, nereye gidiyorum? Sağa mı sola mı döneyim?” Zira Augusto yaşamda seyahat etmiyordu, dolaşıyordu. “Bir köpek geçmesini bekleyeceğim” dedi kendi kendine, “sonrasında onun yöneldiği ilk yola sapacağım.”
  • Yokluğun dayattığı doğurgan sözcük: acı!
    Bir deniz kızının uçma tutkusu..
  • “Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam fazlaca dağılacağım benzer biçimde
  • Emel’e..
    “Ben babamın yuvarladığı
    çığın altında kaldım.”
  • Tavşan korkmuş olduğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar.
  • “Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…”
  • “Sen geldin benim deli köşemde durdun”Sezai Karakoç
    “Küçücük bir dileğim var. Seninle evde de olsa karşılaşıp yakın iki insan gibi birlikte durup konuşmak…böyle bir dileğin nesnesi olmak çok aşağılatıcı ve alçaltıcı bir şey midir? Geri kalan zamanların ağırlığı ve şiddetini üstlenir, ben tek başıma yaşarım.”
  • …acıklı bir aynılık her gün her gece..


Defterler İncelemesi – Kişisel Yorumlar

“Durgun Hayat Kadını Nilgün”den Anılar, Mektuplar ve Günlükler: Defterler: Kağan: “Hayat gene de üzülmeye kıymet!
Nilgün: “Hayatın neresinden dönülse kârdır!”
1. Kısa Süreli Bir Yaşam:
Bu şekilde tanımlıyor kendisini yazar/nilgun-marmara : “durgun hayat kadını Nilgün”. Kısacık ömründe, eylemsiz bir halde yaşadığından olacak ki, kendisine bu sıfatı uygun görüyor. Durgun sularda yüzüp boğulmamak için çırpındı kim bilir yaşamı süresince. Nitekim o büyük eylemini, kim bilir tek büyük eylemini ise yaşamını sonlandırarak gerçekleştirmiş oldu.
Belki ki planlı bir ölümdü onunki. Bir süre düşünüp taşındı ve bu hayata tutunabilecek yeterince sebep bulamadı. Hoş, kim bilir yeterince sebebi olmasına karşın onlara gerek duymamış da olabilir. İntihar eden kişilerin arkasından ölümlerini yargılayacak değiliz. Kendi acılarını dindirdikleri için onlara kızacak da değiliz. Yapmamız ihtiyaç duyulan, var ise eğer ardında bıraktıklarını okuyarak onları anlamaya çalışmak.
2. İnsan, Yaşarken mi Anlaşılmalıdır?
“-…Bir hayatın yaşanılarak anlaşılmasından önce pek çok başka hayatın yaşanması gerekiyor.” (sayfa 154)
yazar/oguz-atay, kitap/tehlikeli-oyunlar–550’da “Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum” dedirtir Hikmet Benol’a. Ama ne yazık ki bir çok vakit bu gerçekleşmez. Ölenlerin arkasından anlamaya çalışırız hep onları. İşin ironik yanı anlarız da bir çok vakit. Yaşarken anlaşılmak istenen insanları ölürken tanırız. Nilgün Marmara da Defterler’de “kitap/tutunamayanlar–130’a nihayet tutunuldu, okundu bitirildi” yazıyordu fakat o tutunduğu yerlerin ona artık fazlaca ağır gelmeye başladığını anlıyoruz intiharıyla beraber.
Nereden geldiğimizi bilmediğimiz ve nereye gittiğimizden de bihaber olduğumuz fakat “geçerken uğradığımıza” güvenilir olduğumuz bir yer burası: Dünya. Nasıl bu kadar eminiz peki? Elbette öteki insanların varlığıdır bizim buna güvenilir olmamızı elde eden. Onların hayatına uğrar ve çıkarız. Onlar bizim yaşamımıza uğrar ve çıkarlar. Birbirimizin hayatına uğrarız ve çıkarız. yazar/william-shakespeare’in de söylediği benzer biçimde “dünya adını verdiğimiz bu tiyatro sahnesi”ne girer ve çıkarız. Öncesi ve sonrası meçhulse de, ortası kısaca öteki insanların hayatına dokunduğumuz gerçeği durağan(durgun) kalır.
Nilgün Marmara’nın yaşamı da 29.5 yıl sürmesine karşın ilk olarak kendi yaşamında birçok insana dokunmuştur şüphesiz. Onlar içinde Türk şiirinin mühim dönüm noktalarından sayılan “İkinci Yeni” akımı içinde yer edinen şairlerin birçoğu vardır elbet. yazar/Ece-Ayhan, yazar/ilhan-berk, yazar/cemal-sureya ve yazar/Tomris-Uyar bunlardan yalnızca bazılarıdır. Annesi, babası, akrabaları, dostları, sevgilileri ve doğal ki eşi Kağan Önal da bu insanoğlu arasındadır. Bunların ardındansa biz okurları geliriz.
3. Eşi Kağan Önal ile İlişkilerine Dair:
“İkimiz için de, birbirimiz dışında güzel, hoş sevindirici bir şey yok.”
Yukarıdaki cümleyi eşi için kuruyor Nilgün Marmara. Ona olan sevgisini de gene günlüğünün birçok yerinde dile getiriyor. Senelerce devam eden eşi ile alakalı spekülasyonlar böylelikle son buluyor. Bizzat Nilgün’ün bakış açısından eşine dair şefkatli cümleler okuyoruz. Eşi Kağan’la Libya’ya gidip orada aylarca kalmış olduğu bilgisini de not düşmek gerekir. Yalnızca seven bir insanoğlunun katlanacağı şeylere katlanıyor. İçinde sevgi bulunmayan bir insanoğlunun bu fedakârlıkları yapmayacağı bir gerçek.
Eşi Kağan Önal’la beraber Kadıköy Moda’da bulunan evlerinde gene İkinci Yeni şairleri başta olmak suretiyle, edebiyat dünyamızdan birçok adı misafir ettiklerini ve edebiyatla dolu bir yaşam sürdürdüklerini de dip not olarak eklemek gerekir.
Günlüğünde bazı kısımlarda birazcık sitemkâr cümlelere de rastlıyoruz elbet. Fakat bu tarz şeyleri Nilgün Marmara’nın intihar sebepleri olarak görmek doğru değildir. Yeterince açık olmayan kısa cümlelerle olup bitenlere dair çıkarım yapılamaz. Yaşamının son dönemlerinde bir ihtimal ailesiyle kim bilir eşiyle bir şeyler yaşamış olduğu muhakkak fakat neler bulunduğunu hiçbir vakit bilemeyeceğimiz şeyler için başkalarını suçlamanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
4. Nilgün Marmara’nın Anısına Saygısızlık: Kırmızı Kahverengi Defter
“Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam çok dağılacağım gibi.” (sayfa 79)
Vasiyet mektubunda “Kağan, arzu edersen ileride, daktiloya çekilmiş olan şiirleri bastırabilirsin” demişti Nilgün ve eşi de bu şiirleri bastırdığı için biz şu an Nilgün Marmara’yı tanıyoruz. Sonrasında günlüklerine dair onyıllarca tartışılan bir takım vaka yaşanmıştır. kitap/kirmizi-kahverengi-defter–19974 adıyla basılan bu basımın Nilgün’ün hayatına büyük bir saygısızlık bulunduğunu, Defterler’in önsözünde eşi Kağan Önal’ın sözleriyle öğreniyoruz. Tartışmalı olan bu baskı, izinsiz bir halde yapılmıştır ve ekleme çıkarma ve sansürlerle Nilgün Marmara’nın anısına saygısızlık içermektedir. Bunun sebebi ise Marmara’nın arkadaşlarından olan Gülseli İnal’dır.
Defterler’in önsözünde, Gülseli İnal’ın Nilgün Marmara’nın günlüklerini alıp senelerce geri vermediğini, üstlerini yazıp çizerek saygısızlık yaptığını, ekleme ve çıkarmalarla sıkıdüzen uygulayarak hatalı bir halde bastırdığını öğreniyoruz. Haliyle bir hiddet duyuyoruz. Eğer Marmara’nın hayatına dair bir şeyler öğrenme amacındaysanız ilk olarak Defterler’i okumanız gerekir. Sonrasında Kırmızı Kahverengi Defter’i okuyarak aradaki farkları görmeye çalışmak daha yararlı olacaktır.
Bir öteki mühim husus da bu hatalı ve “ayıplı” baskıda Nilgün Marmara’ya ilişkin olmayan şeylerin de içeriyor olması. Mesela “öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” dizesinin Nilgün Marmara’ya ilişkin olmadığını Defterler’in önsözün öğreniyoruz gene. Ondan önceki 4 mısra Nilgün’e ilişkin olmasına karşın, son mısra orijinal el yazmalarında tırnak işareti içinde yazılmıştır. Bu da bu cümlenin ona ilişkin olmadığını kanıtlar. Özetle, yazar/Ece-Ayhan’ın da sık kullandığını öğrendiğimiz mısra aslına bakarsak anonimdir.
5. Nilgün Marmara’nın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi:
“Üşümüşüm…
Bu yaklaşan kışla değil,
Deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil
Ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta
Kaçışının gizini gönlünde tuttuğun
Bilisiz aşkı(nı) ver bana!
Üşümeyeyim…” (Daktiloya Çekilmiş Şiirler’den)
Genelde birçok şahıs onu okumaya kitap/daktiloya-cekilmis-siirler-1977-1987–21504 adım atar. Sonrasında bir afallama olduğu da muhakkaktır. Zira onun şiirlerinin birçoğu o şekilde tek okunuşta anlaşılacak türden değildir. Nadir kullanılan kelimelerle kendisine imgelerden oluşan şiirsel kaleler yapar Nilgün Marmara. Okuruz, anlamayız, sonrasında tekrar okuruz. Minik anlam kırıntılarını biriktirerek bütüne ulaşmaya çalışırız. Tüm bu anlamış olur elbet özeldir. Farklı bir seçimi bulunduğunu söylemek mümkündür.
Şiirlerinde ölümünün izinin sürmek isteyenlerin sayısı da azca değildir. Doğaldır da. İntihar etmiş olan meşhur kişilerin hayatları ardında bıraktıklarıyla çözülmeye çalışılır. O da aslına bakarsanız aynısını yazar/sylvia-plath için yapmıştır. (Bakınız: kitap/sylvia-plathin-sairliginin-intihari-baglaminda-analiz–37767) Bu yapıt, Sylvia ve Nilgün arasındaki şiirsel ve duygusal bağların bir kanıtı ve dışavurumudur aslına bakarsak fakat bu mevzuya birazdan geleceğiz.
6. Entelektüel Bir Kadın: Nilgün Marmara
“Doğmuş olmak bir referans mektubunu nereye ve kime götüreceğimizi bilememektir.”
Şiirlerinin arkasından onu tanımaya devam etmek isteyenlerin ilk duraklarından biridir kitap/defterler–69069’dir. Sonrasında ise kitap/kagitlar–72867 ve kitap/metinler–147733 gelir. Ölümünden geriye bıraktığı tüm notları, yazıları bu şekilde sınıflandırılarak basılmıştır ve her biri hayatına dair ipuçları ihtiva eder. Hepsini okuyan şahıs Nilgün Marmara’yı tanımaya bir adım daha yaklaşmıştır. Fakat daha çok adım atılamaz. Bir yerde dururuz ve arkasından bakarız. Bizimle kendisi arasına bu mesafeyi kendisi koymuştur. Puzzle tamamlanamaz. Nilgün Marmara uzağa, daha uzağa giderken, biz yazdıklarını okuyarak yerimizde saymaya devam ederiz.
“Uçurumlar var diyorum, insanla insan arasında, kendiyle kendi arasında.” (sayfa 281)
Eserlerinden çıkarılabilecek en net anlamlardan biri kesinlikle onun entelektüel bir bayan olduğudur. Defterler’i okumuş olanlar ne dediğimi anlayacaklardır. Edebiyat, beyaz perde, müzik, tiyatro, felsefe ve daha birçok alanda üst düzey okumalar icra eden, kendisini devamlı geliştiren, akıllı, kuvvetli ve entelektüel bir hanımdır Nilgün Marmara. Defterler’de adı geçen yazar, ozan, felsefeci, müzisyenler bir fazlaca fazladır. Elde kağıt kalem, onun okuduklarını, izlediklerini, dinlediklerini not ederken buluyoruz kendimizi.
yazar/oguz-atay, yazar/franz-kafka, yazar/friedrich-nietzsche, yazar/jorge-luis-borges, yazar/vladimir-nabokov, yazar/ahmet-hamdi-tanpinar, yazar/john-berger, yazar/Arthur-Rimbaud, yazar/rainer-maria-rilke, yazar/sigmund-freud, yazar/marcel-proust, yazar/Andrey-Tarkovski, yazar/kucuk-iskender, yazar/sylvia-plath, yazar/marquis-de-mütevazı, yazar/ingeborg-bachmann, yazar/william-shakespeare, yazar/bertolt-brecht, yazar/karl-marx, yazar/james-joyce, yazar/Antonin-Artaud, yazar/Thomas-Mann, yazar/samuel-beckett, yazar/paul-celan, yazar/lev-tolstoy, yazar/Elsa-Morante, yazar/gabriel-garcia-marquez, yazar/Paul-Valery ve daha başka birçok isimle beraber bizleri görsel dünyada ve düşün dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor Nilgün Marmara. Hiç durmadan kendine bir şeyler katan, öğrenmeye aç bir insanoğlunun günün birinde ölecek olması hüzünlüdür. Bilgiye aç, her gün yeni şeyler öğrenen bu insanoğlunun intiharı seçmiş olması ise doğal ki daha çok hüzünlüdür. Fakat yazının başlangıcında da söylediğim benzer biçimde, intihar terimi üstünden bir romantizm halletmeye gerek kalmamıştır.
7. Ayrılamaz Bir Tüm: yazar/Virginia-Woolf – yazar/sylvia-plath – yazar/nilgun-marmara Üçgeni
“Sen gördün mü asla ölümü?
Onu ben gördüm ve fazlaca istedim,
Bir kir benzer biçimde -Karanlık-
Dünyaya getirdim ben ölümü, kendimle.
kendimi istediğim kadar
fazlaca istedim ölümü.” (sayfa 219)
Bu üç ismin hayatları birbirinden bağımsız değerlendirilirse eğer tamamlanmamış kalır.
yazar/Virginia-Woolf, çağının en etkili kadınlardan biridir ve yazdıklarıyla edebiyat dünyasında köklü bir yere haizdir. Öyküleri ve romanlarıyla fazlaca başarı göstermiş bir kariyere haiz olmasına karşın, kim bilir en unutulmaz ve mühim işi “kadınların edebiyat tarihi”ne odaklandığı” kitap/kendine-ilişkin-bir-oda–1550 isminde uzun makalesidir. Feminizmin en mühim bayrak taşıyıcılarındandır. Woolf, 1941’de intihar eder. Ardında hayatına ışık dokunabilecek “kitap/bir-yazarin-gunlugu–15903” isminde günlüklerini bırakır.
yazar/sylvia-plath de gene periyodunun mühim hanım edebiyatçılarındandır. Manik depresif kişilik bozukluğuna haiz olması, ailesel problemleri, erkeklerle olan ilişkileriyle ve en o kadar da ozan Ted Hughes’e olan bağlılığı ve aşkı benzer biçimde mevzularla tanınır. Otobiyografik romanı kitap/sirca-fanus–13653 (incelemesi için bakınız: gonderi/109476449) ölümünden sonrasında yayımlansa da, döneminde şiirleri (kitap/ariel-ve-secme-siirler–24320) ve öyküleriyle Amerika ve İngiltere’de yavaş yavaş tanınmaya adım atmıştır. Virginia Woolf’e olan hayranlığı da görmezden gelinemez Plath’in. Hatta o şekilde ki, günlüklerinde yaşamının acayip bir halde onunkine bağlı bulunduğunu söyler. Plath, 31 yaşlarındayken, 1963’te intihar eder. Ardında “bir edebiyat olayı” altbaşlığıyla piyasaya sürülen, hayatına ışık dokunabilecek “kitap/gunlukler–19353”ini bırakır.
yazar/nilgun-marmara, yukarıdaki iki hanımı okur ve sever. Bilhassa Sylvia Plath’e hayranlık derecesinde bir bağlılığı vardır. Onun şiirlerini ve günlüklerini okuyarak yaşamının izini sürer. Ve bunun sonucunda yukarıda da adını andığım makalesini yazar (Bakınız: kitap/sylvia-plathin-sairliginin-intihari-baglaminda-analiz–37767) Kısa bir süre sonrasında, hemen hemen 29 yaşlarındayken, 1987’de intihar eder. Ardında hayatına ışık dokunabilecek anıları, mektupları ve günlüklerinden oluşan kitap/defterler–69069‘i bırakır.
Yukarıdaki üç paragraf bu bayanların iç içe geçmiş yaşamlarına dair kısa bir özetti. Uzun bir yazı konusu olabilecek denli detaylı bir mevzudur bu. Fakat bundan sonrası yalnızca mevzunun takipçilerini ilgililendirir doğal ki.
8. Son Söz:
“Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…” (sayfa 271)
Bu dünyadan bir Nilgün Marmara geçti! İyi ki onu okuyoruz ve iyi ki onu tanıdık. Evet, fazlaca azca şey bıraktı ardında fakat onu sevenler için her biri kıymetli eserler bunlar. Defterler’deki öykü, oyun ve şiir taslaklarından da anladığımız suretiyle, uzun seneler yaşasaydı birçok şey yazardı şüphesiz. Fakat o, bu şekilde olmasını istedi.
yazar/tezer-ozlu için “edebiyatımızın nostaljik prensesi” denir. Nilgün Marmara için de “edebiyatımızın melankolik güzeli” diyebiliriz pekâlâ.
Teşekkürler Nilgün Marmara.
“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben’i bağışlayın!” (intihar mektubundan) (Bahri Doğukan Şahin)

Birden fazla kez yazdım bu değerlendirmeyi, bilemedim şu sebeple; kırmadan dökmeden, kalemimi hoyratlaştırmadan iyi mi izah edebileceğimi bilemedim.
“Defterler” 535 sayfa, siz bunu peşinen ikiye bölebilirsiniz, zira orijinal metinleri de kapsıyor. Yani, yazanının elinden çıkmış olduğu şekli, kitaba dahil edilmiş. Raf fiyatı 43 lira. O denli fazlaca sorum var ki, maalesef bir kısmını törpülemem ya da yumuşatmam, çeşitli denemelerime karşın mümkün olmadı, ben de içimden geldiği benzer biçimde soruyorum.
Kimdir örnek olarak Nilgün Marmara? Niçin günlüklerine kadar basılıp kitaplaştırılmış? Ölmeden ilkin edebiyatımıza hangi eserleri kazandırmış? Birebir tanışıklık ve arkadaşlık içinde olduğu meşhur yazarlarla nerede tanışmış, Cemal Süreya, Ece Ayhan, İlhan Berk sıralama uzayıp gidiyor. Ölüm yaşı 29 olan biri için biriktirilen bunca insanoğlunun menşeini merak ediyor, fakat esaslı bir kaynak bulamıyoruz.
Defterler, eşi Kağan’ın iş için gittiği Libya’nın Tobruk kentinde başlıyor. Marmara da eşinin yanında birkaç ay geçirip oradan eşe dosta bol miktarda mektup gönderiyor. Temize çekilmeden ilkin de defterlere yazılıyor. İlk 200-220 sayfa bu mektuplardan oluşuyor (gene sayfa sayısını ikiye bölün) . Yazılan kişiden kişiye üslup farklılığıyla anlatılan şey hep aynı. Evin içine dolan kum, evimizdeki fareler, çöl ve onun birebir söylemiyle “şantiyedeki gerzek karılar”. (Diğer birkaç çalışanın eşi) . Mektubun adresi x şahıs isimsiz bir arkadaşsa, dil “gerzek kelimesi Gerze’den mi gelir” şeklinde yuvarlanırken, meşhur bir şaire yazılıyorsa şu yazardan şu makaleyi okudun mu diyerek biçim buluyor. Elbette alıntıyı da ekliyor. 🙂
Ilkin kolej sonrasında İngiliz Dili ve Edebiyatından mezun, dile yazarlara, yaşı tecrübesi elverdiğince hakim. Yine genç yaşta intihar eden Sylvia Plath üstüne yazıyor bitirme tezini. (Hayranı demeye gerek kalmış mıdır bilemedim) Kelimelerle oynuyor, kimi zaman bilgili olarak deformasyona uğramış ediyor, kendince yeniden yoğurup şekillendiriyor, böylece kendine özgü bir dil yaratma gayreti de var. Libya onun için bi nevi inziva, kendini dinleme yeri. Dönebilir, kalabilir bu bir zorunluluk değil, gene bilgili tercih. Hep aynı ortamda meydana getirecek bir şey bulamadan, durağan bir yaşam yaşananın sıkıntısını anlarım. Bir kişiye üç kişiye her neyse artık, olduğu yerdeki rahatsızlıklarını, ortamı anlatmasını anlarım, fakat; onlarca kere onlarca kere aynı şeyi küçücük farklarla bu kadar fazlaca kaleme almasını anlamakta yetersiz kaldım. Mektuplar bitince yazdığı oyun başlıyor, o da elli altmış sayfa kadar (ikiye bölün lütfen). Oyunun adı, bir oyun yazıyorum söylemi, neredeyse oyunun kendinden daha uzun. İki kişilik oyunda, oyuncular çırılçıplak olacak, adı “Sırttaki Mor Yürek, Sırtındaki Yürek, Sırt Kalp, Sırt Yürek, Sırtlan Yüreği” vs vs. Yaşasaydı oyunu sahnelenir miydi? Nasıl bir başarı sağlardı? Yine sual işareti.
Oyun sonrası çöl döneminde okumuş olduğu kitapları değerlendiriyor, notlar alıyor. Bazılarını ben de okuduğum için, yeniden okusam satır satır söyleyeceğim başka sözler de olacak. Hele okuduğum için net bildiğim Freud’un “Totem ve Tabu” kitabı, madde madde özet çıkarılmış, muhtemelen ezbere katılmak istenen kısımlar listelenmiş. Okuduğu her yazardan, her eserden etkilendiğini örneksiz kalmakta zorlandığını gördüm, kaldı ki onun kalemini, tesirinde kaldıklarından arındırmak için, bir okuma sıralaması oluşturup süzmek, karşılaştırmalarla mümkünsüz değil. Gençtir heyecanlıdır, fazlaca okuyanın kendini çevresel faktörlerden ya da okuduklarından izole edip, ari bir dil oluşturması zor olsa gerek, bu benim bile kitapları değerlendirirken çekindiğim durum. Nerdeyse anı anına okumuş olduğu eserleri paylaşma konuşma, karşılıklı eleştirme arzusu bir ihtimal onu her okuduğunu, yazdığına yansıtır hale getirmiştir. Ben bunu hep genel olarak, yeni öğrendiği kelimeyi olur olmaz her yerde kullanan çocuk literatürü olarak değerlendiriyorum. Yaşamı süresince yayımlanmış eseri yok, eşi şiir yazdığından haberim yoktu demiş (kimler neler demiş? Ölümü dahil pek fazlaca spekülatif şey var) Oysa mektup yazdığı kişi şairse, şu şiirimi de ekliyorum diyerek, onlara şiirlerini göndermiş. Aldığı notlar içinde rüyaları da var, tutulan bir günlük dahi olsa, rüyamda babamla ilişkiye giriyordum diye “ensest” birlikteliğin niçin kişisel kalsa bile, kayıt altına alındığını gene anlamlandıramadım.
Fazlaca mu yazdım acep 🙂
Neyse sona geliyorum. İntihar mektubunun da yer almış olduğu kitapta, eşine şiirlerini yayımlatabileceğini söylüyor. Sevdiklerinden, canından geçmiş birinin, ölmeden ilkin şiirlerini daktilo edip, intihar notuna iliştirmesi gene yeni bir sual işareti.
Daha da yazmamak için tutuyorum kendimi. Son iki sorumdan ilki, niçin kitapların eşinin soyadı ile basılmadığı. Edebiyat topluluğunda minimum bir kitabı olsa ve o kitapla tanınırlık kazansa? İkinci ve son sorum verdiğim 43 lira nereye gidiyor? Marmara kitaplarının geliri iyi mi değerlendiriliyor.
Kitabı tavsiye listeme almadım. Sevenlerini üzmemek için de, birçok düşüncemi içime attım. Ama şunu anladım ki, lüzumlu çevreye sahipsen, yazınsal başarın/başarısızlığın ne olursa olsun, öldükten sonrasında bile ünlendirilebilirsin.
Saygılarımla.. (Kitapzede)

Kitap incelemesi değil, bir Nilgün hasretidir bu.: Nilgün…
İç yangınım. Hüzün sebebim. Ruhuma bir anne benzer biçimde sahiplendiğim. Sahipsiz bırakılmış benzer biçimde hissedilme sebebim.
Seneler, seneler ilkin bir yerde denk geldiğim bir söz vardı. Kısacık bir söz;
“Hayatın neresinden dönülse kârdır.”
Okumakla bertaraf olmuştum sanki o an. O an varoluştan yok oluşa giden tüm yollar gözümün önüne serilmeye başlamıştı. Bu sözün kime ilişkin bulunduğunu öğrenmek için internete yazdım. Eli çenesinde, bitkin, gülmeye yeltenmiş fakat becerememiş, ufak bir kız evladı benzer biçimde kaşlarının hizasına kadar kesilmiş kahkülleri olan, yüzünde tanımlayamadığım anlamlar taşıyan bir bayan çıktı karşıma;
– Nilgün Marmara.
O an sahiplendim onu. İçime yerleştirdim. Hüznüme dost eyledim. Beni anlayacağına emindim. Biraz araştırdıktan sonrasında, hüznüme arkadaştan ziyade, hüznümün sebeplerinden biri de o oldu. Sanki seneler süresince annesini arayan, bulmuş olduğu gün onu toprağa gömen bir evlat benzer biçimde hissettim o gün kendimi.
Eli çenesinde olan, üstünde “Hayatın neresinden dönülse kârdır.” yazısı bulunan fotoğrafın çıktısını aldım. Odamda, yatağımın tam karşısına astım. Sonra oturup karşısına saatlerce ağladım. Anlatıp anlatıp ağladım. Sanki beni dinliyordu. Sanki beni hissediyordu. Baktım ağladım, konuştum ağladım, sustum ağladım. Uyudum, uyandım gene ağladım. Onun dertleri yetmezmiş benzer biçimde bir de ben tüm derdimi sıkıntımı ona açtım. Mahzun mahzun eli çenesinde dinledi beni. İçselleştirdiğim oldu benim. Nereye gidersem gideyim, içimde taşıdığım oldu.
Bu kitabı ise uzun süredir okuyup okumamak içinde kararsız kaldım. Defalarca elime aldım, onlarca kere geri bıraktım. Zira okumadığım son kitabı buydu. Bunu da okuduğumda sanki konuşacaklarımız tükenecekmiş benzer biçimde hissediyordum. Başlamaya cesaret edemediğim bu kitabı bugün bitirdim, konuşacaklarımız tükenmenin aksine daha fazlaca arttı.
Eşi Kağan’ın işi dolayısıyla gittiği Libya’da yaşamış olduğu iç sıkıntısını anlattığı mektupları, günlükleri ve karalamaları bulunan bir kitap bu. Aslında asla basılmaması, okutulmaması ihtiyaç duyulan, Nilgün’ün basıldığından, yayımlandığından haberi dahi olmadığı bir kitap. Zira bu kitap basıldığında o çoktan ırmağın akışına müdahale edip, hayatına son vermişti. Okunması için yazılmış şeyler değil bu kitapta bulunan hiçbir şey. Hepsi bir iç sıkıntısının yansıması. Ve bir intihar mektubu. Gerisi dev gibi bir hiçlik..
Herkese hitap eden bir kitap da değil. Sebebi ise okur çoğunluğunun kitapta bir kurgu, vakalar zinciri vs. arıyor olması. Ancak “Defterler” canı sorun sınırında olan bir kadının içini kağıda dökmesi ve ölümünden sonrasında eşi tarafınca tüm bu günlüklerin bir araya getirilmesinden oluşturulmuş bir kitap. Boğazım düğümlenerek okuyup bitirdim ben.
Bu Defterler şimdi içimde ayrı bir yangın yeri.
Nilgün..
Hüzün sebebim.
Rahat uyu, kuşlara iyi bakacağız. (Büşra T.)


Defterler PDF indirme linki var mı?


Nilgün Marmara – Defterler kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Defterler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Nilgün Marmara Kimdir?

Nilgün Marmara, Balkan göçmeni olan bir ailenin iki kızından biri olarak, 13 Şubat 1958’de İstanbul, Moda’da dünyaya geldi. Bir Marksist olan babası Fikri Marmara, muhasebe müdürüydü. Babası, Bulgaristan’ın Plevne şehrinden, annesiyse Vidin’den İstanbul’a göç etmişlerdir.

Liseyi Kadıköy Maarif Koleji’nde okudu. Üniversite hayatına İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden başladı sadece siyasal sebeplerle burada devam edemeyip yeniden sınava girdi ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmıştır. Okulu, “Sylvia Plath’in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” tezi ile 1985’te tamamlamış oldu. Mezun olduktan sonrasında Marmaris’te bir dinlence köyünde çalışmaya başladı. Farklı şirketlerde sekreterlik, Mısır Konsolosluğunda memurluklarda bulunsa da iş yaşamı fazlaca uzun soluklu olmadı.

1982’de, dost ortamında tanıştığı sanayi mühendisi Kağan Önal ile evliliğe ilk adımını attı. Eşinin işi dolayısıyla 16 ay Libya’da yaşadılar.

13 Ekim 1987’de 29 yaşlarındayken kalmış olduğu evin balkonundan atlayarak intihar etti.

İntiharının arkasından Ece Ayhan, “Meçhul Talebe Anıtı” şiirinde “Aldırma128! İntiharın parasız yatılı ufak zabit okullarında..” mısralarıyla kendisine seslendi.

Ferda Erdinç, “üstü ağır oturaklı bir kadın, altı ayak parmakları birbirine bakan bir çocuktu”, Cemal Süreya 841. gün eserinde, “Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış, Ece Ayhan söylemiş oldu. Fazlaca değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonrasında kişilik hatta gövde değiştiriyor benzer biçimde gelirdi bana. Yüzü alarır bakışlarına fazlaca güzel fakat ürkütücü bir parıltı eklenirdi. O kadar da gençti. Sanırım otuzuna değmemişti daha.. Bu dünyayı başka bir yaşamın bekleme salonu ya da zaman geçirme yeri olarak görüyordu. Dönerek baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememişim. Bugün ortaya çıkıyor.” demiştir. Ayrıca Seyhan Erözçelik, Nilgün Marmara’nın intiharının arkasından Nilgün’ün Göztaşı isminde şiiri yazmıştır.

Ölümü Ardından Tartışmalar

Nilgün Marmara’ın intihar etmediği, öldürülmüş olduğu ve Nilgün Marmara’nın ölümünde eşi Kağan Önal’ın dikkatsizliği olduğu açıklanmıştır.

Kağan Önal, kendisine yöneltilen suçlamalara yönelik, “Oysa Nilgün’ün tedavi olması gerekiyordu fakat o doktordan kaçıyordu. Doktor, vardığında evde olması gerekirken evde değildi. Doktor beklemişti. Gelince de konuştular… Doktor bana “İşiniz çok zor, tedavi olması lazım ama çok zeki ve kültürlü. Yani en zor vakalardan” demişti. Zira iyileşmesi için entelektüel faaliyetlerde bulunmaması gerekiyordu. İlacı dayayacaklar ve uyuşacaktı. Orta kültür ve zekalı durumlarda bu hastalık genel anlamda 20’li yaşlarda ortaya çıkarmış, Lityum tedavisi ile başarı göstermiş olunurmuş. Ancak Nilgün bu tipte değildi. Tedavi olması, buna ikna olması, tedaviden memnun kalması hepsi ayrı bir dertti. Dolayısıyla tedavi olmadı. Öldüğü gün bana tedaviye yeniden başlayacağına dair söz vermişti.” şeklinde açıklamıştır.

Nilgün Marmara’nın, ölümünün arkasından basılan Kırmızı Kahverengi Defter isminde kitap büyük bir münakaşa yarattı. Kitap, Nilgün Marmara’nın günlüklerini yayımladığını söylüyor olsa da Libya’da geçirdiği zamana dair tek alıntıyı “Kağan eteğine kirli bir herif oldu, her gün barlarda sürtüyor.” şeklinde yapmıştı ve kitabın en büyük problemi “baskının kesilip biçilme seçimi sebebiyle, Nilgün Marmara, ıstıraplar içinde, bir tek ölümü ve arada da şiiri düşünen, asık suratlı, sinik ve netice olarak intiharından ibaret birisiymiş, yaşamamış, kısaca aslına bakarsak intiharına kadar bayağı varolmamış biri benzer biçimde” sunmasıydı.

2016 senesinde Everest Yayınları’nca Nilgün Marmara’nın arkasında bıraktığı “günlüklerinin ‘Kırmızı Kahverengi Defter’ adıyla izinsiz bir şekilde yayımlanmasından itibaren başlayan yanlış anlamalar, yersiz kuşkular, haksızlıklar, aşırı yorumlar silsilesine bir son vermek amacıyla eksiksiz olarak yayımlanan ‘Defterler’, Nilgün Marmara ile ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırıyor. ‘Defterler’ ile Nilgün Marmara adı etrafında dönen spekülasyonlar, yalan haberler, yanlış iftiralar sona eriyor. ‘Defterler’ gündelik yaşama, çevresine, ilişkilerine bakışını yansıtarak şimdiye kadar bilinenden, varsayılandan farklı bir Nilgün Marmara portresini de gözler önüne seriyor.” arka kapak yazısıyla günlüğün tıpkıbasımı da ihtiva eder şekliyle yayımlandı.

2017 senesinde günlüklerini tuttuğu iki defterinden başka notları da gene Everest Yayınları’nca Kağıtlar ismiyle yayımlandı.

Eserleri

Şiir

Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988)

Metinler (1990)

Günlük

Kırmızı Kahverengi Defter (1993, Gülseli İnal tarafınca hazırlandı)

Defterler. (2016)

Kağıtlar. (2017)

İnceleme

Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi (1985, Dost Körpe tarafınca 20 yıl sonrasında Türkçeye çevrildi)

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Nilgün_Marmara


Nilgün Marmara Kitapları – Eserleri

  • Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987)
  • Kırmızı Kahverengi Defter
  • Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analiz
  • Metinler
  • Kağıtlar
  • Defterler


Nilgün Marmara Alıntıları – Sözleri

  • Beklentim yokmuş benzer biçimde davranıp içime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum. (Kırmızı Kahverengi Defter)
  • “Hiçliği kusan uzaklıklar yazgımdı ve öğrettiler hoşnutluğu, yaşamdan sıyrılacak gizleri.” (Metinler)
  • ölürken, kahkahamı ona bırakacağım. (Defterler)
  • Zamanın kara saplı bıçağı, kanımca büyük yaralar açtı, o güzel kızıllığın kapanması da olanaksız bence. (Kağıtlar)
  • Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
    niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
    niye kimseler izin vermez yollarına
    kuş konmasına? (Kırmızı Kahverengi Defter)
  • Herkesin vicdanı kendi polisidir. (Kağıtlar)
  • Pavese’nin intihar etmeden önceki son günlerinde günlüğüne
    yazdığı benzer biçimde: “Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım.”
    Plath da bir zamanlar varoluş sebebi olan sözcüklerde teselli
    aramaktan vazgeçer ve son şiirlerinden kabul edilen “Seneler”de şu şekilde der:
    “Sözcükler kuru, sürücüsüz,
    Yorulmak bilmez toynak sesleri.
    Bu arada
    Sabit yıldızlar havuzun dibinden
    Bir yaşamı yönetiyor.” (Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analiz)
  • Beklentim yokmuş benzer biçimde davranıp, içime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum. (Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987))
  • Ey, iki adımlık yerküre
    Senin tüm arka bahçelerini
    gördüm ben! (Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987))
  • Avazım çıkmış olduğu kadar gülüyorum… (Kağıtlar)
  • ..
    Sana neler anlatmalıyım neler, fazlaca yer, fazlaca insan, çirkin, güzel, vakalar, tarihler, akış, akış…
    Gözlerimin önünde biten, yiten herşey bir çevrimin içinde tutsaklandığım ben ve rastlantıyla aynı çevrim içre bulunan ötekiler, bizlere değen, değmeyen her şeyi. konuşmak, konuşabilmek böylesine zorken ben anlatıyorum beynimdeki öteki ses yöntemiyle sana, kimi zaman de düşlerde. şükür! bir itimat var hâlâ (nereden sonrasında!) beni duyarsın. (Kağıtlar)
  • Her şey yitik değerde,
    Burada bu çöl kıyısında,
    Acı avcımız:
    Tertipli ısrarı
    ve çantası
    dolu pıhtılarımızla. (Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987))
  • “Delilik sevgilim, bir sözcük üstüne kurulmuyor,
    var olanı dürtüyor, eşeliyor, o bölgede yer ediniyor.” (Metinler)
  • Bir tek güneşten utandım hayatımda.
    Yalnızca. (Kırmızı Kahverengi Defter)
  • Ağlıyordum, onu gönlümde arzu ederdim ve bir tek orada. (Metinler)
  • Eskiden bir yıldızmış.
    Göğünü yitirmiş. (Kırmızı Kahverengi Defter)
  • “…Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak…” (Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analiz)
  • Tavşan korkmuş olduğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. (Defterler)
  • Kim ekler kendine uçtu uçacak düşüncemizi ve ne yakın kılar enerjisini bizlere aydınlanabilir gecenin?
    Bizim söz, sözün biz olduğu! (Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987))
  • Ben bir tek atan bir kalptim. (Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analiz)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş